hesabın var mı? giriş yap

  • #fahişyemeğeboykot hashtag'i ile x platformu üzerinde başlatılmış olan boykot çağrısıdır.

    son yıllarda kalitelerinde ciddi düşüşler olan cafe ve restoranlardaki yiyecek ve içecek fiyatlarındaki fahiş fiyat artışına karşı başlatılan boykuttur.

    mevzu sadece enflasyon değil. bu ekonomik ve sosyolojik şartları fırsat bilip ücretlerde fahiş artış yapan her bir işletme için bir uyarı niteliği taşımaktadır. boykot edilen şey, işletmelerin fırsatçılığıdır.

    hashtag altında bir adet anket ve insanların görüş ve düşüncelerine bakılırsa hızla geniş kitlelere yayılan bir çağrı olmuş durumda.

    yiyecek, içeçecek sektörü için yapılan bu boykot çağrısı, ileride zincir marketler ve akaryakıt sektörü için de uygulanabilir.

    edit: yazar bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine, yapılan anket sonucunu da paylaşmak istiyorum. ilk boykot 20-21 nisan, cumartesi ve pazar günlerini kapsayacak şekilde olacak.

    link

    edit2: ancak, sadece bugünlere bağlı kalınmaması, kayda değer bir sonuç alınıncaya kadar bu boykotun kararlılıkla devam ettirilmesinden yanayım.

    edit3: biz dışarıda yemezsek ölmeyiz. ama bize bunu yapan aç gözlü, fırsatçı esnafın, bu ekonomik şartlarda ne kadar dayanabileceğini hep birlikte göreceğiz.

    edit3: bir yazar arkadaşımın çok güzel bir tespiti olmuş. covid zamanında biz esnafımıza sahip çıktık. onlar ise, ilk fırsatta bizden faydalanmaya çalıştılar. bu ihanetin mutlaka bir bedeli olmalı.

  • hayatının kaydığını düşünen ve pişman olan insanların bebekleri için çok üzüldüm. keşke siz çocuk yapmasaydınız lan. şahsen benim hayatım kaymadı, tek istediğim bi gece deliksiz uyumaktı. eşim ve kızım bir haftalığına memlekete gittiler, bir gün ayı gibi uyudum ama işten gelince akşam kızımı göremeyince, hayat bir anda anlamsız geldi.

  • anlamadığım için erkekliğimden şüphelendiren olay. bir dakika, noluyoruz lan !

  • yoksuzluk yaptıklarının kanıtları tüm ülke tarafından dinlenen adamların hala iktidarda oldukları ülkede bir film repliği sayesinde muhalefiti bitiren aktroll * beyanı.
    kömürler ikinci kalite galiba beyne oksijen yeterince gitmemiş

  • herkes gider. sen, o , en yakın arkadaşın, eşin, dostun, ailen, cocugun ... hep birlikte kalacagin tek kişi kendinsin ve en iyi ona bakmalısın. herkese karşı cömertçe savurdugun o merhametini önce kendine göster. sor bakalım bir kendine ne kadar ilgilendin kendinle yoksa çok mu hor gördün kendini? demişti bir arkadaşım ve duyduğum en iyi tespitti.

  • 77 bölüm olmuş. bir sürü entry girilmiş. mecnun'un hırkasıyla ilgili bir detayı ilk defa fark ettim geçen gün. hırkanın düğmeleri solda. yani, kadın reyonundan alınmış. bu da böyle gereksiz bir bilgi, işte.

  • sınıfta anıl var. anıl'ın cyborg olduğunu düşünüyoruz. anıl bir anadolu lisesinden bizim okula bizim bilmediğimiz bir puanı yükseltmek için gelmiş. anıl odasının duvarına güneş saati çizmiş.

    sınıfta gülcan var. matematik hocası gülcan'ı seviyor. bu dünyada belki de bir tek gülcan'ı seviyor. hatta gülcan'ın karnesine "unutma unutulanlar unutanları asla unutmaz" yazmış. (bkz: ibrahim erkal)

    hocanın sorduğu bütün sorulara ya anıl parmak kaldırıyor ya gülcan. biz de not tutmak zorunlu olduğu için deftere çizdiğimiz şekillere not süsü vermeye çalışıyoruz. figüranız biz.

    bir gün hoca tahtaya bir soru yazdı. yabancı bir ses "30 derece" dedi.

    hoca sınıfı bakışlarıyla taradıktan sonra sordu "kim dedi onu?"

    alper, anıl ve gülcan'ın sultasını kırmanın verdiği sevinçle "ben" dedi.

    hoca alper'in sırasına doğru ilerledi. hoca yaklaştıkça alper'in suratındaki zafer ifadesi yerini endişeye bıraktı. gelen bir aferinse şimdiye kadar gelmiş olmalıydı...

    hoca kendisinden beklenmedik bir çeviklikle alper'e dalıverdi. hem de ne dalmak... sağlı sollu. duvar tarafında oturan alper'in kafa lambrilerden sekip tekrar tekrar hocanın yumruklarıyla buluştu.

    alper büyük bir şok ve küçük bir beyin sarsıntısı yaşarken hocanın soluk soluğa sesini duyduk:

    "parmak kaldırmadan konuşma!"

  • gençlerin önünde nükleer santral, termik santral, siyanürle altın arama, gdo'lu gıda gibi çok daha çağdaş ölüm yolları varken, alkol gibi basit bir sebepten ölmesini içine sindiremeyen akp'nin düzenlemesidir.

    yahu kanser olmak, mutasyona uğramak, siyanür zehirlenmesinden ölmek varken neden siroz?

  • "suçun kraliçesi" agatha christie ingiltere'de doğdu. gerçek adı agatha mary clarissa miller'dı ve tam bir ingiliz usulü yetiştirildi. torquay'da yetişen yazarı en çok etkileyen yazarlardan biri de arthur conan doyle'du ve ünlü yazar kitabı baskerville laneti'ni burada yazmıştı.

    1. dünya savaşı sırasında dispanser'de çalışan agatha christie, burada zehirler ve insan bedeni üzerindeki etkileri konusunda çok şey öğrendi. "bana oynamak için şöyle ölümcül bir şişe verin, değmeyin keyfime" diyen yazar bu etkiyi kitaplarında da sürdürmüştü. kitaplarının neredeyse yarısında zehirler ile ölüm bulunmaktadır.

    annesi tarafından yazmaya teşvik edilen yazar yağmurlu günlerini annesinin ısrarı ile yazmak ile geçirirdi. buradan kalan yazı alışkanlığını kullanarak eğlenceli olacağı düşüncesi ile ilk kitabı olan esrarengiz olay'ı yazdı ancak kitaptan para kazanamadı. ancak kitap yazarın ünlü karakteri hercule poirot'u okuyucu ile tanıştırıyordu. birinci dünya savaşından sonra yazdığı bu kitabın ardından ikinci kitabı olan roger ackroyd cinayeti'ni yazarak hemen ünlü bir yazar oldu. sonuçta yazar 93 roman, 17 oyun ve mary westmacott takma adıyla 6 aşk romanı yayınladı.

    yazar disgrafi denilen bir hastalığa sahip olduğundan dolayı okunabilecek şekilde yazı yazamıyordu. bu yüzden tüm kitaplarını başkasına yazdırmıştı. yani edebiyatın en üretken yazarlarından biri olan agatha christie kendi kitaplarından hiç birini yazmadı.

    yazar ilk evliliğini aldatıldığı için bitirmişti. bunun ardından yaptığı ikinci evlilikte ise yine aldatılmasına rağmen evlilikleri 40 yıl kadar sürdü. arkeolog max mallowan ile evlenmiş olan yazar yazarın kendisi ile birlikte ırak ve suriye'de kazılara giderek buradaki coğrafyadan da beslendi.

    yazar 1926 yılında esrarengiz bir şekilde kayboldu. polis önce cinayetten şüphelense de kocası karısı kaybolduğunda metresi ile birlikte olduğunu kanıtlayınca şüpheleri üzerinden def etti. bir garson sayesinde elde edilen istihbarat ile yazarı yorkshire'da bir otelde bulan dedektifler yazardan "hafızamı kaybettim" açıklamasını aldılar. ancak yıllar sonra olayın yazar tarafından önceden planlandığı ortaya çıktı. planı kaybolup kocasını kızdırarak metresinden vazgeçirmekti. çift iki yıl sonra boşandı ve 1979 yılında olan 007 filminde aynı olayın canlandırması yapıldı.

    yazarın doğu ekspresinde cinayet kitabı en ünlü ve tanınan kitaplarından biri oldu. yazar kitabı gerçekten de doğu ekspresini kullanarak geldiği istanbul'da pera palas oteli'nin 411 no'lu odasında yazdı. yazarın kullandığı oda halen durmaktadır ve adı "agatha christie odası"'dır.

    yazarın diğer bir ünlü kitabı olan 10 küçük zenci, kitap ismi aşağılanma olarak görülebileceği için 10 küçük kızılderili olarak değiştirildi. ancak bu isim de tepkilere yol açacağı için en sonunda "ve geriye kimse kalmadı" (and then there were none) koyuldu. ülkemizde orijinal ismine sadık kalınsa da yurt dışında halen son ismi ile satılıyor.

    yazarın ünlü karakteri hercule poirot'tan yazar hiç hoşlanmıyordu. karakterine katlanamadığını söyleyen yazar karakteri hakkında "bencil tuhaf tip" demişti. dayanamadığı karakteri hakkında yazmaya devam etmesinin tek sebebi ise okuyucuların karakteri sevmesi ve onun bulunduğu kitapları okumak istemesiydi.

    yazar amerika polisiye yazarları'ndan ilk büyük usta ödülünü alan ilk yazar oldu. britanya imparatorluğu'ndan ise kadın komutanı nişanı aldı. 1974 doğu ekspresinde cinayet filmi haricindeki uyarlama filmlerinin hiç birini sevmedi. kendine "sosis makinesi" diyen yazar 1976 yılında öldü ve guinness rekorlar kitabı'nda en çok satan kurgusal kitap yazarı olarak yerini aldı. ayrıca dünyanın en uzun süredir aralıksız sergilenen oyunu fare kapanı halen londra'da izleyici ile buluşmaktadır.

    düzeltme : doğum yerini yanlış yazmışım. @ozanoglu uyardı.