hesabın var mı? giriş yap

  • biz zamanlar polisken 4-5 kere kadın erkek kavgasına denk geldim. usulca yanaşıp tarafları ayırıp, adamın duyamayacağı bir mesafeye ilerleyip "hanımefendi şikayetçi misiniz?" diye sorduk. sadece 1 tanesi sikayetçi oldu. adamın taşkınlığı devam edince kelepçeledik merkeze aldık.

    diğerleri "hayır sorun yok o benim kocam/sevgilim." dedikleri için mecburen arkamızı dönüp yürüdük. çünkü direk müdahale eden arkadaşlarımızın mağdur olduğuna sahit olduk.

    adam darp edildiği için (aslında zor kullanıldı) sikayetçi oldu, kadın ben yardım istemedim ki dedi. ve arkadaşlarımız sokaktan geçen masum bir insanı döven sivil vatandaş gibi yargılandı.

    tanıdık geldi di mi "ben yardım istemedim." cümlesi.

    soran arkadaşlar için edit: yaralanma ya da "kan" yoksa yukarıda dediğim gibi yapacak bişey de olmuyor. fakat yaralama mevcutsa zaten "suç" oluşmuş olduğu için gereği mutlaka yapılıyor.

  • belki de 30 milyon genç izliyor maçı. spiker böyle sadece aleyhimize yapılan hatalarda ağlıyor. diğer pozisyonlarda evet foul yaptık bile diyemiyor. sonra saçma sapan holigan gs fb muhabbeti yapan sıçtığı boktan bile utanmayan özür dilemeyen nesil yetişiyor.
    iki yüzlü maç anlatımı sadece benim mi midemi bulandırıyor.

  • j.robert oppenheimer : 1904 new york dogumlu, alman asıllı amerikalı unlu fizikci. abd harward üniversitesindeki ogreniminden sonra, ingiltere ve almanya'da da fizik egitimi gormus. ii. dunya savasinda new mexico santa fe los alamos laboratuvarının direktorlugunu yapmıs ve atom bombasının yapılısına buyuk katkıları olmustur. ancak savas sonrası hidrojen bombasının yapımına karsı cıkmıs ve abd'de komunist ve sovyetler birligi ajanlarina yardimci olmakla suclanmistir. kurulan komisyon kendisini sucsuz bulmus ama askeri sirlarin kendisinden saklanmasina karar vermistir. 1963'te abd baskani (johnson) o'na enrico fermi odulunu vererek suclamalardan arindirmistir. 1966'da emekli olmus ve ertesi yılda (1967) princeton'da vefat etmistir. gencliginde, ispanya ic savasina taraf olacak kadar komunist gorusu benimsemesine karsin, stalin'in sovyet bilim adamlarina yaptigi baskilardan dolayi goruslerini degistirmis ve liberal demokrat cizgiye gelmistir. abd'de bir nesil fizikciyi egitmis ve karizmatik kisiligi, liderlik vasıfları ve ogretimdeki ustaligi nedeniyle onlari buyuk etki altinda birakmistir. siyasi baski altinda kalan ve direnen bilimadamlari icin ornek olusturmustur.

  • mallıktır. konsere gidiyorsun, ortama katılıp dans edip eğlenmek yerine cep telefonuna kaydediyor. mezuniyete gidiyorsun, duygulanıp alkışlamak yerine cep telefonuna kaydediyor.
    doğumgününe gidiyorsun, sarılıp öpmek yerine 1000 tane fotoğeaf çekiliyor.
    ünlü bir yere gidiyorsun, ambiyansı hissetmek yerine fotoğraflı check-in yapılıyor.

    bütün bu ritüellerin amacı duyguları yaşamak. duygular kaydedilmez. bırak o an bir daha geri gelmesin ki kıymeti olsun. tekrar tekrar düzenlensin o aktivite.

    ama insanın içinde "ya kaçırırsam?" korkusu var. bırakın cesur olun anı yaşayın.

    not: bunu yazarken kaydettim, ilerde izlerim çok ünlü bir başlık olursa.

  • diplomatik nezaketsizliktir. direkt olarak johnson da tayyip'in elini omzundan çekmeye çalışıyor, çünkü bu karşı tarafa üstünlük kurma gösterisidir ve bunun bir parçası olmak istemiyor.

    neyse hiç şaşırtmıyor dünya liderimiz.

    edit: bunu zaten olması gereken bir şey olarak görenlere şöyle söyleyeyim. ikili görüşmelerde evet vücut dilleri bu amaçla kullanılıyor. ancak hiç bir şekilde olayla haberi olmayan birine yapılması nezaketsizliktir. arkasından kulak da yap o zaman. hatta nah çek. adamın haberi yok ne oluyor bitiyor. bak zekayı kullanınca iyi ve kötü ayrılabiliyor.

  • maalesef pek çok kurumun, mekanın, şahıs işletmelerinin insanları kandırmak için başvurduğu bir düzenek bu. parayla takipçi tutmanın biraz daha ticari şekli. parayla pohpohlanmak.
    gerçek müşteri deneyimi okumak için herkes gibi ilk yaptığımız şey hizmet alacağımız noktanın adını google'a yazmak. hizmet verenin google sayfasındaki ortalama yıldız sayısı ve yorum çokluğu insanlara güven veriyor. eğer ayrıntılara çok dikkat etmezseniz "işte aradığım yer burası" diyebilirsiniz.
    oysa bir çoğu aslında aradığınız yer değil. şimdi tekrar gidin ve yorum yapanların profillerine dikkat edin. neredeyse yarısından fazlasının profilinde sadece "1 yorum" yazdığını görürsünüz. sahte isimler, sahte resimler ve sahte yorumlarla süslenmiş bu "tek yorumlu" robotlar tamamen sizi manipüle etmek için özel olarak kurgulanmış bir tezgahtan fazlası değil. "iyi de hiç mi tek yorumlu gerçek müşteri olamaz" diyen olabilir. olur, olur da bu kadar olmaz. enayiliğin alemi yok.
    cebinizdeki parayı almak için sizi kandıran bu işletmelere prim vermeyin. alanında çok iyi de olsa sırf böyle bir sahtekarlığa lüzum gördüğü için bile uğramamak lazım buralara.
    aslında burada google'a da iş düşüyor. hesap açılışından itibaren belirli bir süreyi ve yorum sayısını tamamlamayan profillerin yorum yapmasına kısıt getirmek çok da zor olmasa gerek.
    işte böyle. haftaya bir başka"içime dert oldu" yayınında daha görüşmek üzere.

  • kandırıldık türkiyem!

    -istanbul kalabalık.
    -15 milyon nüfusu var.
    -gezilecek çok yer var.
    -çarpık kentleşme de cabası...

    hadi ordan! bu saatten sonra bok inanırım size. gördük işte bu dizide asıl gerçekleri.

    -istanbul toplam 30 kişiden oluşuyor. bunların hepsi bir yerlerden birbirlerini mutlaka tanıyor (komşu kızı cansu ve emir hariç. onlar tanışmıyorlar bir tek.)
    -istanbul'da gidilecek bir otel, bir şeyler içilecek tek bir cafe var. herkes o otele geliyor, herkes o cafe'de takılıyor.
    -istanbul'da toplam 6 tane ev var ve bu evlerin temizliğine sadece feriha'nın anası gidiyor.

    artık bana "istanbul'da yaşam çok zor." demeyin lütfen. yemem.