hesabın var mı? giriş yap

  • allah bunların belasını versin. kadıköyde paket servis çalışan pideci dükkanım var. bunların sahibi olan çocuklar siparişe giden kuryeme çevreyoluna çıkan yolda silahlı saldırıda bulunmuşlar. çocuk allahtan yaşıyor. bana yüklü bir miktar sus payı vermelerine rağmen vicdanım el vermiyor şikayet edeceğim. hem de şimdi üstümü giyip savcılığa gidi

  • tayfun talipoglu bam teli programini sunuyor.
    dagda belde dolasirken bir avciya denk geliyor. avci dediysek, elinde tek kirma bi tufek 65 yaslarinda bir koylu. biraz hosbes ediyorlar ayakustu.
    sonra;
    tt:amca tufek dolu mu
    - dolu
    tt-bi kere atabilir miyim
    - al at
    tt- gummmm...
    tt tufegi amcaya verir. amca tufegi alir ve sorar;
    "baska sikintin?"

  • recep tayyip erdoğan'ın grup toplantısında "faiz sebeptir enflasyon neticedir" açıklamasından sonra tekrar coşan kur.

    peki ne oluyor? neden kur düzenli olarak uçuyor? ağustos 2018'de tek bir şok yaşanmışken, bugünlerde neden benzer bir şok vadeye yayılmış şekilde yaşanıyor?

    1* artık birçoğumuz biliyoruz ancak faiz de enflasyon da piyasada oluşuyor, kur da ona göre yine piyasada belirleniyor. aslında rekabetçi kur diye bir şey yok. bunu geçtiğimiz günkü yazımda irdelemiştim*. kur denilen şey, satış ile alışın ortası. buna teknik tabirle ask/bid deniyor. detay isteyen cevdet akçay'ın fatih altaylı ile olan teke tek programını şuradan izleyebilir. programda tcmb eski başkanı durmuş yılmaz ile binhan elif yılmaz da var. müthiş.

    2* mevzuya dönelim. akp'ye gönülden bağlı olan bir arkadaşım var. az önce "abi noluyo yaa" diye sorduktan sonra, "dur senin için bir entry gireceğim okursun ne olduğunu" diyerek bu satırları yazmaya başladım. 1 ay önce yine kendisiyle yaptığımız telefon görüşmesinde, "abi iyi diyorsun hoş diyorsun da, bence rte bir şey biliyor ve o yüzden buna müsaade ediyorlar" demişti. kesinlikle katılmadığımı, ellerinde hiçbir araç kalmadığını, çaresizlikten kuru bırakmak zorunda kaldıklarını, reisin o "karizmatik lider" algısının karın doyurmayacağını, tam tersine günden güne fakirleştiğimizi ve türkiye cumhuriyeti tarihinin en derin ekonomik buhranını yaşadığımızı kendisine ifade ettim.

    3* ayrıca işin ekonomi politiği olarak da "19 yıldır bildikleri tek ezber büyüme üzerinden oy kazanmak için önlerindeki tek seçenek faizi indirmek. oysa küresel konjonktürler çok farklı ve faiz piyasada oluşur. zoraki faiz indirimi hiçbir işe yaramaz, piyasada karşılık bulmaz, bir tek mevduat faizlerini düşürür bu yüzden de dolarizasyon artar" şeklinde kendisine ifade edip, kendi aile şirketlerine ilişkin olarak da "dolar borcunuz varsa mutlaka tl kredi çekip bunu kapayın ve tl borçlanarak teknik tabirle kendinizi hedge etmiş olun" şeklinde bir tavsiye vermiştim. o ara kur 9'lu seviyelerdeydi.

    4* bunları hepimiz akıl edebiliriz. olaya geri dönelim. bugün kur 10,56'yı gördükten sonra, muhtemelen yine kamu bankaları aracılığıyla satışa geçildi ve şu ara 10.45'lerde dengeye gelmiş gibi görünüyor. tabi artık bu dengeler çok kısa vadeli, 1 gün bile değil. dün akşam saatlerinde kur 10.40'ları görünce herkes tivit sallamaya başlamıştı ortalığa. ilginçtir, ağustos 2018 kur şoku yaşandığında, türkiye'de çok daha fazla yabancı yatırımcı vardı. o yüzden de bir şok yaşanabilmişti. bugün ise çok daha az yabancı var ve şoka yönelik bir artış geldiğinde ufak satışlarla bu engelleniyor. diğer yandan nette rezerv olmadığı için de artışa müsaade edilmek zorunda kalınıyor. yenilen şoktan ders alınmış.

    5* görünen o ki, bugünkü akp grup toplantısında da konuştuğu üzere, recep tayyip erdoğan tekrardan "faiz sebep enflasyon neticedir" argümanına sıkı sıkıya sarılmış görünüyor. bu da doğal olarak tcmb'nin faizleri düşüreceğine yönelik bir sinyal. şenol babuşçu'dan daha önce bahsetmiştim, kendisi eski bir bankacı olur ve iddiasına göre kasım ve aralık aylarında toplamda 400 baz puan faiz düşürülecek ve konut kredilerindeki psikolojik sınır olan aylık %1'in hemen aşağısı olan 0,99 üzerinden kredi pompalaması yapılacak.

    6* bu senaryoda babuşçu yine şunu der: kur yeni yılda 11-12'lerde olur. bunu düzenli olarak ifade ediyor. asgari ücrette çok yüksek bir artış, eyt'liler, 3600 ek gösterge, konuta doğal gaz ve elektrik zammı yansıtmamak için özel "çaba" ve akaryakıtta 0'lanmış ötv gibi parametreler dikkate alındığında, sanki saman alevi gibi parlayacak bir ateşin hemen arkasında bir baskın seçim mi hesaplanıyor bu da benim düşündüğüm senaryolardan biri.

    7* tcmb'nin piyasada oluşan faizlerin ve dünyadaki sıkılaşan para piyasasının tersine işlem yapması tl'yi savunmasız bıraktığı için kur fahiş yükseliyor. bugünlere dek hep arjantin peso'suyla taşak geçmişizdir. inanır mısınız bilmem ama son birkaç aylık dönemde türk lirası, arjantin pesosu'ndan %10 daha fazla değer kaybetmiş. şaka değil gerçek. ve rte'nin açıklamalarından şekillenen beklentilere göre bu durum benzer şekilde ilerleyecek. uygulanan bu politikanın hiçbir geçerliliği, hiçbir elle tutulur bir tarafı yok. cari fazla verilse bile ülkedeki dolara endeksli parametreler cari dengeyle sınırlı değil. bunun yanında dış borç ödemeleri yaklaşık 180 milyar usd olduğu gibi, ihracat %70-80 oranda ithalata bağlı. ayrıca feda edilen enflasyon ve vatandaşına fakirliğin daniskasını yaşatmak bence en büyük kötülüklerden biri.

    8* rte bir de tüsiad'a falan mesaj yollamış. "hani düşük faiz istiyordunuz" diyor. ancak o tcmb faizi düşünce bu doğrudan bankalara yansımıyor. buna aktarım mekanizması deniyor. ancak mevduat faizleri hemen düşürülebiliyor çünkü bu da kısa vadeli. banka kredi verirken uzun dönemli 3 sene, 5 sene, 10 senelik krediler verdiği zaman tcmb'nin yapay faizine değil kendi öngörüsüne göre faizini belirliyor. bu öngörüde de kerteriz alınan cds primi, 10 yıllık tahviller gibi çeşitli araçlar söz konusu. mevcut senaryoda enflasyon beklentileri de arttığından kredi faizleri düşmediği gibi, tam tersine enflasyon yükseldiği ve yükseleceği için artmak zorunda kalıyor. çünkü, yazının başında ifade ettiğimiz gibi faizler piyasada oluşuyor.

    9* recep tayyip erdoğan, joe biden seçildikten sonra aslında piyasayla kavga etmeyen politikaları benimsemiş ve kur 6,88'lere kadar düşmüştü. beklentiler bir anda pozitife dönmüştü. ancak şu an durum tam tersi. beklentiler inanılmaz bozulduğu gibi, daha önceki bir yazımda bahsettiğim üzere türk lirası'nı "para" yapan en önemli özelliklerinden biri "fiyatlama mekanizması" bozuluyor hatta bozuldu bile denebilir. neye hangi fiyat vereceğini insanlar bilemiyor. ham maddeci malın ticareti yerine malı elinde tutsa kur farkından daha fazla kazanıyor. (bkz: legal tender)(bkz: legal tender status)

    10* daha fazla uzatmayacağım. insanoğlu yerleşik düzene geçtiği günden bugüne kadar hep bir pazar ekonomisi içerisinde yaşadı. fiyatlar pazarda belirlendi. belki o günlerde bugünkü gibi bir değiş tokuş aracı olan "para" yoktu ama "takas" vardı. hatta roma'da takasa yönelik sözleşmeler bile yapılmış ve günümüze kadar da bunlar roma hukuku derslerinde okutulmuştur (bkz: barter)(bkz: trampa). yamulmuyorsam hititler'e ait bir tablette takasa konu iki tarım ürünüyle ilgili olarak vadesi gelince birbirlerine ne kadar daha fazla mal verecekleri yazıyordu. bugünün deyimiyle faiz denilen hadise yüzyıllar öncesinden belirlenmişti yanisi. sadece adı konmamıştı. yıllar içerisinde aristokrasi, merkantilizm, kapitalizm, sosyalizm, neoliberalizm geldi geçti yahut bazıları halen yaşıyor. ama geçmeyen tek bir şey var o da bireysel olarak yaşadığımız ve bireylerin her zaman kendi çıkarını en fazla düşüneceği. bu da zaten adam smith'in görünmez el teorisine zemin hazırlayan hadise. dolayısıyla bir birey yahut tüzel sunduğu mal veya hizmet karşılığı istediği getiriyi fiyat veya faiz elde edemiyorsa o zaman o diyarları terk etmesi pek mümkündür. bu ayki iktisat ve toplum dergisine şevket pamuk hoca'nın yazdığı gibi, osmanlı'nın son zamanlarında da yabancı devletlerin gümüş paralarının vatandaş arasında sıklıkça kullanılmaya başlandığı ve bunların değerini "nedense" o dönemde kaybetmediği sorgulanmalı.

    velhasıl, yüzyıllardır var olan bir şey var.

    reis de çıkıp bütün bu iktisadi tarihe karşı gelerek piyasada oluşan bir şeyin tam tersini iddia ediyor.

    ne diyelim, başarılar reis.

    (bkz: benim bazen gözlerim dolar, kulaklarım euro)

    *

    (bkz: erdoğan'ın düşük faiz sevdası/@dragonlady)

    (bkz: rekabetçi kur/@dragonlady)

    (bkz: dolar 10 tl olur mu sorunsalı/@dragonlady)

    (bkz: türk tipi başkanlık sistemi/@dragonlady)

  • hayat kırıklarla doludur. beklentiler ve gerçeklik birbirini tutmadığında, ricalar yankı bulmadığında, verilen sözler tutulmadığında içimizden gelen 'çıt' sesini duymuşuzdur hepimiz.

    çoğu insan kırıkları sevmez. onları saklamaya, gizlemeye çalışır. bazen tekrar kırılmaktan korkar ve hayattan kaçınmaya, hayal kurmamaya başlar.

    japonların çok sevdiğim bir sanatı var: kintsugi.
    bu sanat kırılan nesnelerin kırıklarını altınla onarmak üzerine kurulu. kırıkları, çatlakları bırakın gizlemeyi, parlak bir altın rengiyle onararak görünür hale getiriyor kintsugi. çünkü nesne yaşanmışlıkla daha değerli hale geliyor. kırıklarına rağmen varlığını sürdürüyor. kintsugi, altınla kırıkları onore ediyor. yaşanmışlığı yüceltiyor ve bunu - en değerli madenlerden olan - altınla kutluyor.

    depresyon tanısıyla takip ettiğim bir hastama bu felsefeden bahsetmiştim. geçenlerde geldiği seansta bana 'senelerdir ne kadar güçsüz olduğumu düşünürdüm. siz bana bunlardan bahsettikten sonra aslında bütün olanlara rağmen ne kadar güçlü olduğumu fark ettim' diyerek teşekkür etti. ilginç şekilde, bu konuşmanın aldığı ilaçlardan çok daha etkili olduğunu düşündüm o an.

    gerçekten de kırıklarımız, bir anlamda bizim madalyalarımız. onlar bizim deneyimlerimiz, yaşamın tam içinde olduğumuzun kanıtı. onlarla var olmak aslında, onlara rağmen varlığımızı sürdürdüğümüzün ve ne kadar güçlü olduğumuzun ispatı.

  • damadın çok gereksiz bir tepki verdiği görüntü. madem o noktaya geldin sabredeceksin. bilemiyorum ama sanırım pasta imzalar atıldıktan sonra yeniyorsa gelinin " evet" pişmanlığı inanılmaz büyük olmalı

  • yine john carpenter, yine aşmış bir film. inanılmaz. en başarılı bilim kurgu filmleri arasında önemli bir noktada bulunması gerektiğini düşünüyorum. çok iyi oyunculuklar sergilenmiş. özellikle kurt russell, rasim ozan'ı andıran imajıyla almış başını gidiyor. atası "the thing from another world" isimli bir başka başyapıt ve iki film de "who goes there?" isimli mükemmel romandan uyarlama. klostrofobiyi baştan yaratacak bir film. alien sevenler mutlaka izlemeli. 10/10'u hakediyor.

  • evde eski bir kitabın arasından düşen mektuptur. gece gece efsane yarmıştır hakkaten. okuma yazmayı söktüğüm yıllar çalışan anne-babanın çocuğu olarak onlara notlar mektuplar yazardım. neden yazdım bunu, olay ne, nolmuş hatırlamıyorum ama çocukluğumu sevesim geldi yeminle sözlük.

    http://i.hizliresim.com/vvddmj.jpg

  • 80'li yıllarda durmaksızın 21 gün yağmur yağdığını bizzat gözlemlediğim şehir. annem ise 1970'te hiç aralıksız 40 gün yağdığını söylüyor. annem asla yalan söylemez ve silahını akıllı bir adamın düşüncesinden bile daha hızlı çeker.