hesabın var mı? giriş yap

  • abarttığımı düşünenler olabilir fakat türk spor tarihinin milli takımlar kategorisinde gördüğü görebileceği en güçlü en dirençli, mental açıdan çelik gibi ve kırılmayan tek takımı bu takım olabilir.
    farklı branşlarda iyi takımlara iyi kadrolara hep sahip olduk fakat sert deplasmanlarda rakibin bilendiği maçlarda kritik final ya da yarı finallerde hep mental açıdan kırılırdık.
    ama bu takım kırılmıyor, vuruyorlar fakat öldüremiyorlar.

  • 20 yıl önce tuğla gibi büyük, hesap makinesi gibi tuşlu cep telefonları vardı, bugün iphone 13 var, samsung s21 var.

    süpürmek için açması 5 dk süren bordo süpürgeler vardı, bugün dyson v11 var.

    100 km’de 15 litre yakan atmosferik motorlu arabalar vardı, bugün yarı hibrid 4.5 litre yakan araçlar var.

    20 yıl önce fatih terim vardı, bugün hala fatih terim var. yetmedi mi artık mınakoyum!

  • 18-19 yaşındayım o zaman. bir gün sürekli takıldığımız bilardo cafe'de üç arkadaş oturuyoruz, muhabbetteyiz. derken cafeye üç kız geldi bir masaya oturdu. cidden çok güzellerdi ama. fena. neyse dedik tanışalım bir şekilde ama nasıl. hiçbirimizin de gidip konuşmaya yemiyor.

    madboy: kola gönderelim. hayırdır falan diyeceklerdir illa, zaten deyişlerinden anlarız, ters giderse, kapıdan ilk girenlere kola ısmarlayacaktık, öyle bir karar almıştık sebebi bizde saklı, siz girdiniz size ısmarladık deriz.
    -: meyve suyu gönderelim kola belki içmezler ama meyve suyunu kesin içerler. bazı insanlar var ya kola içmez.

    garson osman abi çağrılır.

    madboy: abi şu arkadaşlara üç meyve suyu sana zahmet. neli olduğu farketmez. sana diyecekler biz istemedik şu arkadaşlar gönderdi dersin.
    osman abi: tamam.

    osman abi gitti meyve suyu yapmaya. o sıra kızlardan biri kalktı lavaboya gitti. gitti gelmez. o sıra osman abi masaya meyve sularını bıraktı. kızlar o lavaboya giden söyledi hesabına buna bir şey sormadılar muhabbetlerine devam ettiler. osman abi bekliyor hayırdırı ama diyen yok. osman abi'ye ayrıl yaptım kaşla gözle. dedim içimden lavabodaki gelir der hayırdır diye çağırırlar nasıl olsa. geldi o da oturdu. o da sandı herhalde masadakiler söyledi yine bir hareket yok. dedim osman abi al parasını bizi karıştırma.

  • "açık sözlü olmak iyidir. en kötü ihtimalle sonradan kaybedeceklerini en başta kaybedersin."

    hayat felsefesi yapılası bir söz. kaybetmek degil, fazlalıklardan kurtulmaktır belki de...

  • + bak babacım bi sumuklubocek bide salyangoz cizdim.
    - aferin kızıma, cok guzel olmus.. sumuklubocekle salyangoz arasında ne fark var peki kızım?
    + sumukleri akana sumuklubocek, salyaları akana salyangoz denir.

  • - güneşte hemen kızarırlar, amele gibi olurlar, bronzlaşmak nedir bilmezler.
    - sivilce, morluk, leke gibi şeyler kabak gibi belli olur.
    - her renk yakışır.
    - saçlarını kızıla boyamaları tavsiye edilir.
    - bu özelliğe sahip olanlar; çok şikayetçi gibi görünüp, aslında kendi övme, farklılığını ortaya koyma derdiyle yanıp tutuşurlar.

    evet 300 küsür entry'yi 5 maddede özetledim. yeter amk anladık beyazsınız, irlandalısınız, bir susun artık.

  • insanoğlu, tarihi boyunca bilmediği akıl yürütemediği konularda karamsar bir ruh haline bürünmüş, akıl sağlığını ve toplumsal yaşantısını korumak için açıklayamadığı her konuya hayali bir takım çıkarımlar getirerek konu hakkında düşünmekten süreli olarak kendisini muaf kılmayı başarabilmiştir.

    bilinmeyen bir olgudan korkmak dna yapımıza kodlanmış bir sigortadır, ana bütünü korur. korkularımıza hızlıca bir göz atarsak hepsinin yaşamımızı devam ettirmek için aslında ne kadar gerekli olduğunu anlayabiliriz.

    algı ve gözlem yeteneklerimiz arttıkça korkularımızın azalması, insan ırkının bir sonraki nesle bırakacağı genetik mirası değerli kılmaktadır. bu çıkarım ile daha çok bildikçe daha az korkarız demek yanlış olmaz.

    neleri biliyoruz?

    insanoğlu 200.000 yıllık tarihinde bize göre bilimsel açıdan birçok başarılar elde etti, teknolojilerini geliştirdi. mağara yaşamından uzay çağına uzanan bir gelişimi görece bir zamanda tamamlayarak bir sonraki yüz bin yılın artık doğduğu geliştiği gezegende devam etmeyeceği edemeyeceği bir noktaya geldi ve bunları sadece gözlem ve algı yetenekleri ile başardı.

    ne kadar gözlem yapabiliyoruz?

    bu sorunun cevabını bilim insanları farklı şekilde yanıtlasa da, ortak buluştukları payda %3 ila %5 civarında. yani 200.000 bin yıl içinde yaşadığımız evrenin sadece %4’ünü görebilmeyi ve algılayabilmeyi başarabilmişiz.

    bu bilgiler doğrultusunda bir denklem kurarsak kabaca 200.000 yılda %4 ilerleme ile uzay çağına geldiğimiz sonucuna ulaşmamız kaçınılmaz. neyse ki bundan sonraki her %1 gelişim için 50.000 yıl beklemek zorunda değiliz. teknolojinin teknoloji yarattığı bir dönemde gelişimlerin eskiye kısayla daha kısa sürmesi bilinen bir gerçek.

    %5 için önümüzdeki ilk problem

    yazının gidişatından anlaşılabileceği gibi ilerlememizin önündeki en büyük engel gözlem ve algı yeteneğimizin kısıtlı olması daha doğru bir tabir ile görememek algılayamamak.

    son 5-10 yıl içinde uzmanlık alanınız olmasa bile karanlık madde, karanlık enerji, antimadde, cern gibi terim ve yerleri gerek haberlerden gerekse ilgili insanlardan mutlaka duymuşsunuzdur. bu bilim insanları ve bilim merkezleri aslında 5 duyu organımızın başaramadığı bir durumu açıklamaya ve görebilmenin yeni yollarını araştırıyorlar.

    insanoğlu bu güne kadar sadece algı ve gözlem yeteneklerini baz alarak bir takım çıkarımlarda bulundu. bilim ve felsefe alanlarında gözlemlerinden edindiği bilgileri işleyerek teoriler üretti.

    daha iyi gözlem yapabilen insanlar bilim insanı ve felsefeci oldu bize verilen %4 ile kendimizi bu evrenin efendisi kabul ettik, peki aslında çok büyük bir yanlışın içindeysek? ya bugüne kadar algıladığımız dış dünya sadece bir yanılsamadan ibaretse?

    madde

    madde ya da diğer ismi ile özdek uzayda yer kaplayan, hacmi ve kütlesi olan her türlü yapıya verilen isimdir. maddeyi ayrıca duyu organlarımız ile algılayabilmemiz gerekir.
    modern bilim ile gerçek arasında fark vardır. modern bilim günümüz teknolojisi ile algılayabildiklerimiz, aslolan ise özellikle son yıllarda daha net anlaşıldı ki algılarımızın çok üstünde şimdilik bir muamma.bilimin tanımı açıktır, ispat gerektirir ve herkes tarafından aynı sonuca ulaşılmalıdır. fakat algılayamadığımız bir olguyu nasıl ispatlayabiliriz?

    dünya üzerinde birçok bilim insanı yaşadığı çağdan çok ileride çıkarımlarda bulunmuş, o dönem için kabul edilemeyecek teoriler ortaya atmışlardır. bunlardan en çok bilineni dünya yuvarlaktır teorisi ile roma engizisyonu tarafından soruşturulan galileo’dur. daha yakın dönemde albert einstein çağının ötesinde teorileri ile günümüzde bile en çok konuşulan bilim insanlarının başında gelir.

    karanlık enerji, karanlık madde

    bundan birkaç on yıl önce uzay boşluğu terimi sık sık kullanılırdı, gelişen bilimsel veriler ışığında sanıldığını gibi uzayda boşluk olmadığı, aksine her bir santimetresinin madde ve enerji ile çevrili olduğu anlaşıldı. kabaca evren %74 karanlık enerji, % 22 karanlık madde, %4 ise bildiğimiz maddeler ile oluştuğu anlaşılmıştır.

    einstein, görecelik teorisindeki formüllerinde karanlık enerjiyi hesaba katmış fakat bu enerji türüne “saçma sapan enerji” ismini takarak çok fazla önemsememiştir.

    karanlık enerji ve karanlık maddeye “karanlık isminin verilmiş olmasının sebebi ise bu enerji ve madde formunun gerçekten karanlık (gözlemlenemez) olmasından kaynaklanır.

    gözlemlenemez tabiri hafif kaçtıysa sıkı durun, bu madde ve enerji bizim fizik kurallarımız için de , ve bildiğimiz hiçbir madde ile hatta ışıkla bile etkileşime geçmiyor.

    karanlık madde ve karanlık enerjiyi şimdilik sadece “(bkz: kütleçekim) ” yasasına göre varlıklarını biliyoruz.

    antimadde

    antimadde, kısaca maddenin ters ikizi olarak tanımlanabilir. antimadde ya da karşıt madde 1928 yılında paul dirac isimli bir fizikçinin matematiksel denklemlerinden karşımıza çıktı, sonrasında bir çok bilim insanı üzerine çalışmalar yaptı bu çalışmalar bilim insanlarına nobel ödülleri ve daha iyi çalışma ortamları sağladı günümüzde geldiğimiz son nokta cern’de yapılan ve bir çok ulus tarafından desteklenen bir insanlık projesine dönüştü.

    özel görelilik kuramı, uzay-zaman ve kütle-enerji arasındaki ilişkiyi açıklayabiliyordu. aynı dönemde yapılan deneyler ile ışığın farklı akımlar halinde davrandığı gözlemlendi. işık bazen dalga bazen küçük parçacık akımları halinde kendini gösteriyordu. max planc’ın teorisine göre ise ışık “kuanta” adı verilen küçük parçacıklar halinde yayılıyordu.

    1920’lerde schrödinger ve heisenberg “yeni kuantum teorisini” keşfettiler. teorideki tek sorun özel görelilik teorisine uygulanabilir olmamasıydı.

    1928’de paul dirac problemi çözdü ve elektron davranışını tanımlamak için özel görelilik ve kuantum teorisini bir araya getirdi. dirac denkleminde biri pozitif diğeri negatif enerjili olmak üzere iki adet çözüm yolu vardı. klasik fizik ise parçacığın enerjisinin daima pozitif bir sayı olması gerektiğini söylüyordu.

    denklem aslında bize, her bir parçacığın kendisi ile tıpatıp aynı ama yükü zıt olan bir karşıt parçacığı olacağını açıkladı. teorideki tek kusur dönemin teknolojisinin karşıt maddeyi fiziksel olarak algılamaktan uzak olmasıydı.

    1930’dan sonra birçok tesis ve bilim insanı “karşı madde” arayışına girdi. parçacık hızlandırıcıların hayatımıza girmesine ile proton çarpıştırmak ve negatif yükleme yapmanın kapıları açılmış oldu.
    1954 yılına geldiğimizde 6,2 gev enerji ile 2 elektron karşıt proton üretebilmek için çarpıştırılabiliyordu. 1955 yılında negatif yüklü protonlar yani, yeni atom parçacığı bulundu ve doğanın temel simetrisi madde ve antimadde kanıtlandı.

    ilerleyen yıllarda atomun temel 3 parçacığının birer karşıt parçacığı olduğu biliniyordu. karşıt çekirdeğin varlığının da kanıtlanması ile bilim insanlarının aklına gelen ilk soru doğal olarak “karşıt elektron ve karşıt çekirdek ile maddeyi oluşturacak fiziksel bağlar yapılabilir mi?” oldu.

    1995 yılında cern’de bulunan (lear) düşük enerjili karşıt proton çemberi sayesinde 9 adet karşı atom üretilebildi. günümüzde halen cern’de düşük ve yüksek enerjili çarpıştırma deneyleri ile bilinen atomların ve maddelerin karşıt atomları ve karşı maddeleri ile ilgili deneyler devam etmektedir.

    karşıt madde ile çalışabilmenin tek yolu özel tesisler değildir. karşıt madde evrende her zaman bulunabilir. dirac teoreminde karşı maddeyi astronomik ölçekte bulabilmek için çok uğraşmıştır. teoreminin ispatından sonra pozitron, karşıt proton ve karşıt nötronun ortaya çıkması sonucunda çok daha zihin yakan fikirler ortaya atıldı.

    karşıt gezegen, karşıt yıldızlar, karşıt galaksiler ve hatta karşıt bir evren. (bkz: çoklu evren)

  • öznenin, içinde bulunduğu uzam ile olan dramatik ilişkisini resmetmeyi başaran avusturyalı ekspresyonist ressam. onun eserlerinde kişiler ve figürler, boşluğun hatta adeta hiçliğin ortasında bir varoluş savaşı veriyor gibidir; hatta bu durum onların gözlerine bakarak dahi anlaşılabilir. resmettiği insanlar gibi, cisimler hatta manzaralar bile aynı ruhsal gerilimin yansımalarıdır. resmettiği zayıf ve çelimsiz bedenler, kendilerini çevreleyen dünyanın içinde ne kadar da acı çeker görünseler de, çektikleri acıyla, duruşlarıyla ve bakışlarıyla yine de yaşama meydan okumakta ve varolmanın eşsiz deneyimini beden dilleriyle izleyiciye aktarmaktadırlar. schiele'nin en büyük başarısı işte bu noktada yatmaktadır. yani dramatik olan, aslında aynı zamanda şaşırtıcı bir şekilde varoluşa meydan okuyandır.