hesabın var mı? giriş yap

  • fransız devrimi, rönesans ve aydınlanma dönemlerine az kaldığını bize gösteren demeçtir. teşekkürler erdoğan. bu ülke sana çok şey borçlu(!) türkiye tarihinin ortaçağı da böylece tarih sahnesinden kapanmış oluyor. sırada pozitivizm ile birlikte din ve bilimin ayrılması var.

    edit: bakalım altın vuruşu yapacak türk descartes'ımız ne zaman çıkacak*

  • öncelikle tabaktaki miktarı azaldıkça alması/hükmetmesi zorlaşan tüm yiyeceklerin bana verdiği yetkiye ve bende yarattığı sinire dayanarak "varoş sensin kaşık da sana girsin" deyip sözlerime devam etmek istiyorum.



    çoban salatası (şöyle suyunu iyice doldurarak)

    makarna (bir tarafına yoğurt iliştirerek)

    cacık (buzlu, zeytinyağlı ve naneli olarak)

    pilav (özellikle bulgur pilavı. şöyle bol domatesli, sebzeli)

    bunları çatalla yiyen adam hıncaldır, uluçtur, pespayedir, ılıktır...



    there is no spoon sadece matrix'te var olabilecek bir olgudur...

  • tanıdığım en baba, en azılı abazanların her birinin mazisinde en az bir adet dans kursu olduğunu düşünüyorum da, sanırım öküz haklı beyler.

  • rüzgar'ın etrafındaki arkadaşları ve peşinde koşan kızlar zaten onunla aynı karakterde olduğu için etkilenmeyecektir. hatta teselli bile edeceklerdir "mağdur" arkadaşlarını. çünkü bura türkiye, ne bekliyon.

  • british east india company olan şirketin hindistan üzerinde yıllarca sürmüş ingiliz hükmünde önemli payı vardır.

    ticaret için hindistana ilk giren portekizlilerdi. bunlar 1510'da goa limanını kurdular ve hint okyanusundaki ticaretten müslümanları süpürdüler. boş durmaya alışkın olmayan ingilizler 17. yüzyıl başlarında kraliçe elizabeth tarafından imzalanmış bir belgeyle londralı 80 tüccar olarak bu şirketi kurmuşlardır. amaç portekizlilerle hindistandan yapılan baharat ve pamuk ticaretini kontrol ederek rekabet etmekti. 1619'da mughal/babur imparatoru cihangir batı yakasındaki surat limanına önemli imtiyazlar tanıdı. sonradan britanyadan akan hediyeler, rüşvet, ve tıbbi gereçler ingilizlerin hindistan sahilleri boyunca 27 tane daha ticari liman veya "fabrika" açmalarını sağladı. en önemli 3 merkez madras, bombay (bunu portekizlilerden almışlar bir anlaşmayla) ve kalküta idi. "fabrika" dediğimiz yerler atölyeler, depolar, ikametgahlar, bahçeler ve british east india company'nin ofislerini içeriyordu. şirketin başkanı tüm bu fasiliteler üzerinde otorite sahibiydi. şirket hintlilere gümüş, bakır, çinko, kurşun ve kumaş satarken pamuk ürünleri, ipek, biber başta olmak üzere baharat, şeker ve afyon almaktaydı. hem hintli hem ingiliz tüccarları bu şirket sayesinde ciddi karlar yapmışlardır. şirketin birincil amacı kar etmek olduğundan başlarda ülkenin politikasına pek karışılmamış, fazla misyonerlik yapılmamıştır.

    düzensizlik ve şiddet 18. yy başlarında hindistan kırsalını kavurdukça şirketler çalışma alanlarını garantiye alma ihtiyacı hissetmiş, ve siyasi istikrarsızlık sağolsun kendi bölgelerinde politik olarak gittikçe güçlenmeye başlamışlardır.
    hindistanlıların politikadaki zayıflığı fransızların da bengal ve bir kaç yerde daha bir french east india company açmasına mahal vermiştir. 1740 ila 1763 arası fransızlarla ingilizler sürekli çatışma halinde olmuşlar ve hindistan da önemli savaş alanlarından biri olmuştur (her iki taraf da sepoy adı verilen yerel halktan oluşan taburlar kurmuşlardır örneğin). fransızlar karada bir çok zafer elde etmişse de ingilizler denizde fransızların eline vermiş, 1763'te paris antlaşmasıyla fransızların hindistandaki britanya üstünlüğünü tanıması sağlanmıştır. buna 1784'teki india act de eklenince ingilizler hindistan politikasında iyiden iyiye söz sahibi haline gelmişlerdir.
    bu tarihten itibaren hindistan göstermelik prensler, sepoylar ve ingilizlerce eğitilmiş yerliler yoluyla londra'dan yönetilmeye başlanmıştır.

  • arkadaşlar,

    moderasyonca aldığımız karar gereği hepimiz ders, master tezi, iş güç, özel hayat gibi dünyevi uğraşlara sahip olmayacak kadar insanüstü olduğumuz halde, sırf pislik olsun diye 7/24 online olsak da mesajlarınıza bilerek geç cevap yazıyoruz. çünkü "16 dakika 35 saniye oldu hala mesajıma cevap veremediniz, hatanızı kabul ettiğinize göre ya sildiğiniz entry'mi canlandırın ya da sözlüğü bırakırım!!1111!" gibi mesajlar okumaktan manyakça bir zevk alarak egolarımızı tatmin ediyoruz.

    bilginize,
    sizi seven moderatörünüz crown