hesabın var mı? giriş yap

  • ''güven testi'' denen zımbırtının yeni moda olduğu ya da bizim yeni duyduğumuz, benimse ''hadi şimdi güven testi yapıcaz seninle, kollarını açıp kendini bırakıcaksın, ben de seni tutucam'' diyen arkadaş sayesinde ilk kez duyduğum zamanlarda, olayı yanlış anlayıp, kollarımı açıp arkaya değil de kendimi öne doğru bırakmak suretiyle kafayı gözü dağıtmak. güven testinde yüz üstü yere yapışan başka biri var mıdır merak etmiyor değilim.

  • mantığı yoktur.

    ulan sanki sadece gece bulaşıyor bu virüs.

    gençliğimiz bitecek evde otura otura. yaz aylarında eve tıkılmak! yarı açık cezaevine döndük.

    edit: imla

  • tam da chp ve hdp zihniyetinin seçim beyannamelerini açıkladığı, chp'nin iyi bir rüzgar yakaladığı ve hatta koalisyonların gündeme geldiği bir dönemde başlaması ilginç operasyon. ha yok oranın adı uludere, yok bokdere diye tartışmak güzelse siz oradan devam edin ağalar.

  • geçmişte farklı yollara gitmeyi tercih etmiş aile üyelerinin ya da arkadaşların bir araya gelme hikayesi hem yazım hem de teknik olarak çok basit görünüyor aslında. çünkü kalıp hazır, çatışma hazır. ayrılık sebebini al, üzerine geçmiş travmaları ekle, bir tarafı kızgın bir tarafı umursamaz yap, iki saatlik filmin senaryosu yazılmış oluyor zaten. ancak bu durum kalıbı zor hale de getiriyor bir yerde. çünkü bu yazım mekaniği, aksiyon filmlerinden sert dramalara kadar her yerde kullanılıyor. yaygınlık meselesi de bizi şu noktaya getiriyor; senaryoyu yazan ve filmi yöneten insanlar ne kadar farklılık katabilecek?

    üretilen filmlerin birçoğu klişe denizinde yüzdüğü için bu sorunun cevabı da çoğunlukla olumlu olmuyor haliyle. ancak the royal tenenbaums’un ta en başından beri temel bir avantajı var. o da wes anderson’un kendisi. çünkü bu tür filmlerin diğer örneklerden sıyrılabilmesi için sıra dışı karakterlere ihtiyacı var. sıra dışılık dediğimizde sinema dünyasında tarzıyla akla gelen isimlerden biri wes anderson zaten.

    yönetmenimiz hakkında dikkat çeken noktalardan biri şu; kendisi özellikle kariyerinin ilk filmlerinde sosyal dışarılıklı insanları anlatıyor. ancak burada çok önemli bir farkı var. diğer yönetmenler filmlerinde bu tür insanları ele alırken onlara toplumun gözüyle bakarlar. hikaye boyunca normalin ne olduğu tekrar tekrar hatırlatılarak karakterin ne kadar farklı olduğu bize gösterilir. bu, türün en başarılı örneklerinde bile böyledir. çünkü filmin izleyici kitlesinin büyük çoğunluğu da sosyal dışarılıklı değil, kendileri gibi olmayan insanları dışlayan kişilerden oluşur.

    wes anderson filmlerinde ise dışlanan ana karakterin gözünden bakılır dünyaya. mesela rushmore’daki max fischer bu alanda güzel bir örnektir. ancak rushmore yönetmenin ikinci filmi olduğu için oradaki ana karakter görece yalnız kalıyordu. şimdi konuşacağımız the royal tenenbaums’da ise her karakterin kendine özgü farklılığı var. bu nedenle hem film teknik olarak zorlaşıyor hem de atmosfer genele yayıldığı için film kendisine ait muazzam bir evren yaratmış oluyor. şimdi spoiler ibaresini koyup filmin detaylarına doğru ilerleyelim.

    --- spoiler ---

    filmleri değerlendirirken yapılacak ilk şeylerden biri filmin konu aldığı döneme bakmaktır. mesela 50’lerin farklı bir estetiği, 60’ların değineceği belli konuları vardır. filmleri bu şekilde dönemlere ayırmak da onları diğer örneklerle karşılaştırma imkanı verir. the royal tenanbaums’ın hangi dönemi ele aldığını ilk bakışta anlamak ise kolay değil. çünkü karakterlerin bazıları 90’larda yaşıyormuş gibi görünüyor, bazılarının kostümleri 60’lardan ya da 80’lerden kalma gibi. bu durumun asıl nedeni richie, margot ve chas’ın kendi çocukluklarında takılı kaldığını göstermek tabi ama hikayeye değil sadece görsellere bakarsanız bu bir kafa karışıklığına yol açıyor. bu durum izleyiciye güzel bir düşünme pratiği de sağlıyor. üzerine biraz kafa yorduğunuzdaysa filmin tamamen kendi evrenini kurduğunu, gerçek hayattaki dönemleri de pek dikkate almadığını fark ediyorsunuz. bu nedenle wes anderson’ın burada kalıplar dışında hareket ettiğini söyleyebiliriz.

    tenenbaums’un bir diğer farklı noktası da standart inişli çıkışlı yazım kalıbına uymaması. bu kalıp nasıl işler? standart kullanımda ailesini terk eden insan geri dönmek istediğinde ilk 20 dakika falan reddedilir. daha sonra büyük bir olay olur ve kabul süreci başlar. (bu filmde royal’ın hastayım diye yalan söylemesi gibi) daha sonra ufak sahnelerle inişli çıkışlı yüzleşmeler yaşanır. ancak burada çıkıştan sonraki düşüş asla eskisi kadar değildir. mesela baba ve kızı arasındaki ilişki yazılan sahneden önce 55 olsun. mekanik devreye girdiğinde ilişki seviyesi 75’e çıkar ve ardından 65’e düşer. hadi film sertse 60 olsun ama asla 55 veya altına inmez. bu filmde ise bu iniş çıkışların böyle bir dengesi yok. hatta chas ve margot’nun kabul süreci standart kalıbın gidişatına bile uymuyor. bu nedenle inişler ve çıkışlar da iç içe geçmiş durumda. ayrıca bu yazım kuralında büyük yalan finalden hemen önce ortaya çıkar. bu filmin ise kalıplar umurunda olmadığı için royal’ın aslında hasta olmadığını neredeyse filmin ortasında öğreniyoruz. bu andan sonra senaryo yine her anda olduğu gibi serbest şekilde salınıma devam ediyor.

    wes anderson biraz önce konuştuğumuz gibi kalıplarla oynamayı seven bir yönetmen. mesela bu tür filmlerde hep bir ders verme havası vardır. ailesini terk eden adamın bunu neden yaptığı detaylı şekilde açıklanır ve alttan alta izleyiciye bakın siz böyle olmayın yoksa hayatınızın ileriki dönemlerinde bu karakter gibi yalnız kalırsınız diye ahlak dersi verilir. filmleri bu şekilde yapan insanların kötü bir niyeti olmayabilir ama çok kör göze parmak bir kullanım bu. tenenbaums’da ise royal’ın neden ailesini yalnız bıraktığına dair bir açıklama yok. film size royal şöyle kötü böyle kötü demiyor. etkilerini çocukların hayatında gösterip yargıya sizin ulaşmanızı istiyor. bu süreçte tıpkı ailenin çocukları gibi önce ona bencilliği ve ilgisizliği nedeniyle kızıyorsunuz, daha sonra çabasını görüp acaba mı diye düşünüyorsunuz. sonlara doğru da royal’ı kabullenmeye başlıyorsunuz. böylece film sizi de bir şekilde tenenbaum ailesine dahil etmiş oluyor.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak ortada kullanılmaktan suyu çıkmış bir kalıp olduğu doğru. ancak wes anderson ne yaparsa yapsın kendine göre yapan bir yönetmen olduğu için bu basit kalıptan bile çok farklı bir film çıkarmayı başarmış. o nedenle eğer bir aile filmi izleyeyim ama hem karakterler aşırı farklı olsun hem de öyle bir evren yaratılsın ki bu karakterlerin farklılıkları inandırıcılığa zarar vermesin diyorsanız bu filme tekrar bir göz atabilirsiniz.

  • bir adam ile kızının ilişkisini kızından daha iyi bilip kızı hakkında ahkam kesebilecek adamlar da varmış, bunu da gösteren beyan.
    her boku bilen ekşiciler vardı hep eyvallah da, bunun bu boyutlarda olabileceğini tahmin etmemiştim yahu.
    -hayır o iyi bi babaydı tamam mı! bütün filmlerini izledim ben.

  • genel sekreteri david miles'ın "fenerbahçeyi asla küçümsemeyeceğiz" şeklinde konuşarak fenerbahçeyi küçümsediği kulüp.

    edit: genel sekreteri david miles'ın "beşiktaş'ı asla küçümsemeyeceğiz" şeklinde konuşarak beşiktaş'ı küçümsediği kulüp.

    edit2: genel sekreteri david miles'ın "galatasaray bizi hafife almasın" şeklinde konuşarak galatasaray'ı abarttığı kulüp.

    ulan hep bizimkilere mi denk geliyor bu?

  • 20 mart 2021'de, yine bir gece yarısı ülkenin merkez bankası başkanını görevden alarak sadece 3 ayda ülkenin para biriminin %20 değer kaybetmesine neden olarak 83 milyonu rahatsız eden bir zübüğün gece yarısı kimsenin kimseyi rahatsız etme hakkı yoktur diyerek getirdiği yasaktır.