hesabın var mı? giriş yap

  • iç burkan anne söylemlerindendir.
    maddi durumunuz kötüdür ama siz farkında değilsinizdir. çarşıda pazarda gördüğünüz pasta, kurabiye gibi yiyecekleri tutturmanıza rağmen, anneniz *almaz. "onların neylerle yapıldığı belli değil, ben evde sana aynısını yaparım temiz temiz" der. büyüyünce anlarsınız bu cümlenin anlamını..

  • arkadaş bu nasıl memleket. van, antep, adana arkeoloji müzeleri tam 6 yıldır restorasyon sebebiyle kapalı. kültür bakanlığından dedikodular yayılıyormuş, müzedeki eserlerin satıldığı, yerine benzer sahtelerin yapıldığı, ondan böyle uzun sürdüğü konusunda. uşak müzesi'nde görmedik mi sanki sahtelerin yapılıp orjinallerin nasıl satıldığını. yazık yemin ediyorum şu memlekete yazık, her yerinden bişeyler çıkıyor 2.abdülhamid gibi devlet eliyle avrupa'ya amerika'ya satılıyor. utanıyorum artık...

  • gencolar burdaki 18-25 yaş aralıgındaki kızların istekleri gözünüzü korkutmasın.bir nevi iş ilanı gibi düşünün, iş veren de işe alacağı kişideki özellikleri yazar da yazar , tabi öyle bir kişi bulma olasılığı nerdeyse imkansız olduğu için , en temel gereksinimleri karşılayan ilk kişiyi işe alır.
    bunların evlenme zamanı gelince(25-30 yaş arası) , bu kriterlerin %90 ı kayboluyor.geriye kalan kriterleri sayayım ben size:

    - ortalama - iyi bir iş
    - efendilik
    - eşini koruyup kollama(özellikle kaynanaya karşı)
    - insan ilişkileri ve uyumunun iyi olması(bilimum akraba, eş-dost ziyaretleri için)
    - tip en sonda geliyor, fiziksel engeliniz yoksa, vücudunuz çok orantısız değilse( aşırı zayıf, obez vs) veya boyunuz çok çok kısa değilse fiziksel özellikler nerdeyse yok hükmünde

    yok 1.90 boymuş , 6 packmiş, 50kilo taşşakmış bunları sallamayın yiğidolar.

  • şehirler arası otobüste telefon konuşmasından anlaşıldığı kadarıyla adam kayın validesini kaybetmiştir. sağı solu arar kefendi cenaze işlemleriydi selaydı falan hazırlıklar yapılır. sonra telefon çalar.

    x: efendim bacanak
    y: ...
    x: evet
    y: ....
    x: nasıl ölmemiş
    y: ......
    x: geri mi canlanmış
    y: ....
    x: ee napacaz ya selayı falan verdirdik kayıncı da kefen almaya gitti.
    y: ....
    x: geri ölme ihtimali var mı
    y: ....
    x: iyi napalım yarına kadar ölmezse durumu millete açıklarız artık. doktor hatası diye.

  • datça ve kaş biraz daha sözde şehir hayatının keşmekeşinden sıkılmış sözde dinginlik arayanların yeri olacak. ama biliyoruz ki tek olay instada kas ve datça daydim demek.

    bence bodrum ve çeşme den sonra ki piyasa yeri ayvalık olacak. belki de oldu. bence artık ayvalık a gidilmez. yollar 34 ve 06 plakadan geçilmiyor. fiyatlar yavaş yavaş çeşme ayarına gelecek. bir iki ünlünün veya sosyal medya fenomeninin paylaşımına bakar. tiky beach clublarda peşi sıra açıldı mı patladı gitti.

    edit: ayvalık tan kastım özellikle cunda . yani çeşme - alaçatı durumu bence ayvalık - cunda ya doğru evrilecek.

  • 100 üzerinden 130 ile dede korkut anadolu lisesi 1. sınıfta aldığım fizik notumdur.

    olay şöyle gelişti efendim:

    efsane bir hocamız vardı. süzmenin tekiydi. ajdar tipli bir vakaydı. sınavlarında a.b.c.d.e.f.g.h.ı.j.k.l.m diye gruplar olurdu ve hepsinin de soruları tamamen farklı olurdu. bazen bir sınıfta aynı gruptan olan 3 kişi falan olurdu.

    neyse bu eleman yan sınıfta sınav yapmaya girmeden önce kapıda bizim mikail "hocam napıyorsunuz" dedi, hoca da "sınava giriyorum" dedi. neyse mikail hocaya "hocam elinizdekilerden bir tane versenize" dedi ve hoca da sınav kağıtlarından birini verdi. o derece süzme idi. koptuk o an. mikail d grubu bir kağıt almıştı. sorulara baktık, çözmek mümkün değil. herkes çözmeye çalışıyor d grubunun sorularını ama imkansız gibi. mikail 3 tanesini çözdü, başka soruları çözebilenler oldu kendilerince, herkes o grubun sorularını yazdı ve hoca süzme olduğundan hocayı kandırıp herkes d grubu alır yırtarzı eşiğine odaklandı.

    yan sınıfın sınavı bittikten sonra hoca bize girdi. girdi derken öyle değil. sınıfa girdi yani. neyse. hoca kağıtları dağıttı. önce kız hocam ben d grubu alabilir miyim diye kağıdını verdi hocaya. hoca verdi. sonra herkes d istedi. yaklaşık 20 kişi falan d grubu oldu. daha fazla d grubu kalmadığından d grubu olamadı diğerleri. ben de d grubu alamayanlardandım. benim grubumdan 4 kişi vardı sınıfta. önümdeki ezgi, yanımdaki sıra arkadaşım yiğit, arkamdaki sena ve ben. öyle denk getirdik kağıtları değiş tokuşla.

    velhasıl 4'ümüz de zeki çocuklardık. ama sorular harbiden kazıktı. sınıf birbirine girmişti. millet alenen kopya çekiyordu ama hoca süzme olduğundan hiçbir şey demiyordu. curcuna içinde herkes mikail ve çevresinde d grubunu yapmaya çalışıyordu. biz de baktık her soruyu çözemeyeceğiz. ben 3 soru çözebildim o kağıttan. ve fizikte en iyi öğrencilerden biri olmama rağmen. diğer arkadaşların da çözebildiği sorular ile toplamda 7 ya da 8 farklı soru çözebildik. aralarda yanlış da çıkar, hoca da süzme diye ben fikir öne sürdüm. dedim ki aynı soruları arka sayfaya da cevaplayalım. hoca süzme, anlamaz. yuttururuz. kızlar cesaret edemedi. yiğit 4 tane mi ne soruyu arka sayfaya tekrar cevapladı. ben de ondan daha fazlasını.

    ama sorular kazık olduğundan hiç emin olamıyorduk. ne alacağımız tam sürpriz olacaktı. öyle de oldu.

    sınav sonuçları açıklanıyordu 2-3 hafta sonra. ben ve yiğit arka arkaya geliyorduk sınıf listesinde. hoca başladı okumaya. d grubu tam sıçışta idi. en güvendikleri isim mikail, ilk açıklananlardandı. 45 almıştı. ondan yüksek alan da yoktu d grubunda. herkes 15-20 gibi notlar alıyordu. daha düşükler de vardı.

    hoca okuyor

    ali 10
    veli 05
    deli 25
    sena 80 (bizim gruptan) oooovvv çekiyor millet
    ...
    ..
    ezgi 80 (bizim gruptan) oovvvv çekiyor millet ben sıçıştayım. onlar zaten 8 soru yapmıştı. o zaman bizim hile anlaşılacaktı.
    ..
    ..
    yiğit 120 (sınıf yarıldı) biz koptuk
    uğur 130 (sınıf krize girdi) gülmekten ölüyoruz.

    neyse herkes bitince bizim süzme bize döndü:

    - çocuklar sizin kağıtları 3'er defa topladım her seferinde 120 ve 130 çıktınız. (biz anladı sanacakken) biliyorsunuz bir sınavda 100 puandan fazla alamazsınız, sizin 20 ve 30 puanlarınızı 2 sınavlarınıza ekleyeceğim. aferin çocuklar!

    yemin ediyorum sene bitene kadar güldük. hala da gülüyorum yıllar geçti amk. bir insan nasıl bu kadar süzme olabilir:)

    efsane hocaydı yeminle. her ders uçuk başka vukuat olurdu:)

  • topluca muhabbet esnasinda bana donup:

    - turkler de zaten arap, degil mi?
    - nasil yani?!?
    - ikisi de musluman, dolayisiyla turkler de arap...
    - e o zaman ruslar da ingiliz?
    - ho?
    - siz de hiristiyansiniz ingilizler de hiristiyan?
    - hmm evet ben cok yanlis dusunmusum, sorry...

  • doğru bir iddia. tıpkı dolar'ın euro'nun yuan'ın ya da altın'ın gerçek bir karşılığının olmaması gibi bitcoin'in de insanların ona olan inancı dışında bir karşılığı yoktur.

    kavramsal olarak para dediğimiz şey 60 yıl öncesine kadar altındı. banknotlar altın karşılığı düzenlenmiş bir borç senediydi sadece. altın ise karın doyurmayan, silah olarak işlenemeyecek kadar yumuşak, iyi bir iletken olmasına rağmen bu alanda son 50 yıla kadar pek kullanılmayan, az olmasının dışında tek özelliği bozulmaması (soy metal, paslanmaz vs.) olan bir maddeydi.

    amerika kıtasının keşfinden sonra manyak gibi altın çıkarmaya giden binlerce kişiyi (gold rush) westernlerde az çok görmüşsünüzdür. adamlar bildiğin dünyanın öbür ucuna saçma sapan bir metali çıkartıp zengin olmaya gittiler ve sağ kalıp dönenler ilginç bir biçimde zengin de oldular. kimse kardeşim sen bu altını neyin karşılığında çıkardın demedi. neden?

    nedeni basit, para sadece bir konsensustur. para ticareti kolaylaştırmak için kullandığımız ve inandığımız bir araçtır. neye inanırsak onu kullanırız. bu altın da olabilir, kağıt da olabilir, bir hisse senedi de olabilir, eğer internet yeterince yaygınlaşırsa her an her cihaz internete bağlı olursa doğrulanabilen dijital bir veri de olabilir. (bu veri bitcoin olmak zorunda değil tabi ki, ama bitcoin buraya talip) hangisi kolayımıza gelirse, hangisini kalpazanlar rahat basamazsa, hangisi güvenilirse vs...

    son 60 yıla damgasını vuran dolara gelecek olursak, doğduğumuz dünya parayı güçlü olan devlet basar, basabilir buna hakkı vardır gibi bir yanılgı oluşturuyor. halbuki devletlerin karşılıksız para basarak paranızın değerini emmesi değil, vergi toplayarak bütçelerini idame ettirmesi gerekir. (hatta osmanlı abd'nin aksine en güçlü olduğu dönemde bile altın nedenli mali kriz yaşamıştır.) bu sadece ikinci dünya savaşından sonra abd özelinde ortaya çıkan bir durum. savaşı atom bombası ile kazanan mutlak galibi ekonomik üstünlüğünü globalizmin de verdiği avantajla perçinledi. karşılıksız bastığı bu değerle sınırsız borçlanabilmenin önünü açtı. kimsenin de bu mutlak galibe karşı sesi çıkmadı. ama farketmiyor musunuz gelişen çin'in rusya'nın hatta hatta avrupa'nın sınırsız dolar basılmasından rahatsız olduğunu. dolar'ın arkasında sanıldığı gibi amerikan ekonomisi filan da yoktur, dolar basit bir konsensus haline gelmiştir sadece. çin ekonomisi abd'nin yüzde 60'ı olmuşken hayatınızda kaç defa yuan gördünüz?

    mesele dolar olmadığı için çok uzatmaya gerek yok. bitcoin gelişim aşamasında bir proje; tutabilir, ya da tutmayabilir. benim konuyla ilgili görüşlerim (bkz: bitcoin) başlığında. size göre ponzi (piramit/titan saadet zinciri vs.) ise* bu bitcoinlerin karşılığı yoksa bu dolandırıcılığa bulaşmamanızdan ötürü kendinizi kutlayabilir ve bulaşan insanların başına geleceğini düşündüğünüz felaketten dolayı onlara acımaya devam edebilirsiniz.