ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
gurbetçilere bir defaya mahsus vergi gelmesi
-
vatandaşlıktan çıkıp bir daha türkiye'ye ayak basmazlar
kariyer.net'teki fantastik yazılımcı ilanı
-
sesli guldugum ilandir. 1000-1500 tl'ye calistiracak bill gates ariyor adamlar.
9 nisan 2019 istanbul seçimlerinin iptali talebi
-
1 zarfın içine atılan 3 pusula dan 2 tanesinin sonucunu kabul ediyorlar ama 1 tanesinin sonucunu kabul etmiyorlar. ee bu nasıl sandığa darbe?
yaran tesadüfler
23 ekim 2022 mafya saldırısına uğrayan çiğköfteci
-
saldırganların her zamanki gibi saçı tas kafa tıraşlı, kara kuru tipler olması şaşırtmadı.
edit : entri @intrigante'nin yazım kontrolünden geçti, hataları giderildi.
yüzleşmesi zor gerçekler
-
fatma girik'in bülent ersoy'un eski sevgilisi olması!
dominik'te solucanların canlı canlı yediği kadın
hayata dair iç burkan detaylar
-
biraz önce trafo patladi burada..
kocaman trafo.. bulundugumuz bolgede ki elektirikler komple kesildi..
tedas geldi..
baktilar trafo icin icin yaniyor..
itfaye cagirdilar..
itfaye geldi.. yanan trafoyu sondurduler..
esnaf adamsin.. merak ediyorsun..
- ne zaman gelecek elektirik?
+ en az 3-4 saat surer dedi gorevliler..
bunu duyan..
daha birkac saat oncesi hazirlik yapan bar, disco, turku bar, eglence mekanlari hepsi kapatti. kocaman harfler ile yazdilar..
''sehitlerimiz icin bugun kapaliyiz''
elektirik olsaydi kapanmayacakti.. biz yasadik bunlari.. kimse mekanini kapatmak zorunda degil ama.. amasi var iste.
adamin cani yaniyor.. bu iki yuzluluge..
sonra;
konvoy gecti.. dugun var sandim..
motorsiklete binmisler, arabalara binmisler.. kornalar calarak, dortluleri yakarak teroru mu lanetliyorlar di?
yoksa kutlamami vardi..
turistlerinde kafasi karisti... kendilerine ulkucu isareti yapan cocuklara.. rock isareti yaparak ''hell yeah'' diyerek destek verdiler..
sonuna kadar acilmis mehter marslari dinlerken kafa salliyorlardi..
biz neden bu kadar iki yuzlu bir millet olduk?
kandan bu kadar nemalanmayi kimden ogrendik?
evine gitmek icin gun sayan gencecik cocuklari,
kor kursunlara atanlarin.. ne zaman oyuncagi olduk?..
bizi affetmeyin..
ote dunya varsa.. yapisin yakamiza bize hesap sorun..
- bizi kara topraklara gomdunuz diye? yakamiza yapisin.. bizi affetmeyin..
zenginlik belirten ufak detaylar
-
pudingin üzerindeki ambalaj kağıdını yalamamak.
arka kamera kasasında 2 tane süs kamera vardır
-
reeder telefonlardaki kamera sahtekarlığı iddiası sonucu reeder firmasının web sitesine eklediği uyarı. o aslında olmayan 2 kamera süs kameraymış. telefonu süslemişler, herhangi bir fonksiyonu yokmuş.
görsel
(bkz: tüketiciyle dalga geçmek)
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
biz 90'ların sonuna yetişmiş üniversiteliler, tek fitilli kadife pantolon, 2 şile bezi gömlek ve 2 el örgüsü hırka ile anadolu'nun her şehrinden akın akın gelmiştik siyasala.
işaret ve orta parmak arası, ucuz sigaradan sararmış olurdu, esmer erkeklerin bıyık uçları bile tütünden sararırdı.
para değil dürüme, memleketten gelen tarhanaya katık edecek ekmeğe bile yetmezdi ay sonları.
tüm şehrin, öğlen yemeği en ucuz üniversitesinde, öğlen yemeği başlar başlamaz bir jeton atar yemek yer, 2 saat sonra yemek bitmeden bir tur daha yer, aha o yemekle günü gün ederdik. yemek 2500 tl idi. 2500tl madeni bir paraydı.
ama kantinden hep masadaki insan sayısı kadar çay alırdık. para en çok kantin çayına giderdi. kendine kadar bir bardak çay almayı bilmezdik.
ama bir tur 8-10 bardak çay alıp, akşama kadar başkasının çay tepsisinden ikram edileni içer yine aynı hesaba çıkardık. çay ise 500tl
sigaraya winston ile başlar, 3 gün sonra 19 mayıs ballıca döner, 2 hafta maltepe içer, son hafta otlakçılıkla geçerdi.
ben memur çocuğuyum, harçlığım 15'inde yatardı. bir arkadaş vardı engin. onun burs 1'inden birine gelirdi.
ben ne zaman son maltepemi içsem, eve döndüğümde çantamda bir ballıca bulurdum, ayın 15'ine geldiğimizde de, muhakkak 2 paket alırdım sigarayı, gizliden ben de kaktırıverirdim birini çantasına.
biz iki gariban, hiç birbirimize yol paramızın kalmadığını söylemedik.
dipdibe 2 semtte, birbirinden gariban 2 ayrı öğrenci evimiz vardı. yakındık mesafe olarak.
her gün okuldan o evlere, 12 durağı yağmur çamur demeden yürümek için bahaneler bulurduk.
*dostum sana danışacağım bir durum var yürüyelim mi?
*kardeşim bir film izledim, vaktin varsa yürüyelim anlatayım ister misin?
*aksaray'daki ezgi müziğe bir baksak mı? almayız da bakarız, yürüyelim mi ki bugün?
biz yürüdük, hiç gariban hissetmeden, para yok diye değil, biz istediğimiz için yürüyorduk neticede.
midemizin gurultusu mühim değildi, sigaramız vardı hep, birimiz ballıca içeceğine ikimiz de maltepe içerdik.
sanıyorduk ki üstesinden gelinir hayatta garibanlığın, bilmiyorduk garibanlık sandığımız parasızlıkmış sadece, kardeşlik ve dostluk karın doyuruyormuş meğerse.
sonra bitti okul, ben fabrikalara o bankaya, olaylar olaylar, arada bir smsler, bazen facebook'tan kısa merhabalar.
2014 ocak ayının 8'ydi, engin son vermiş hayatına, haberi geldi.
demek -mış gibi yapamamış artık.
ben de fark edememişim, hiç birimiz fark edememişiz.
gariban kalmış cidden, paradan bağımsız, parayla alakasız.
hepimiz garibanmışız da aslında, birbirimizi görmez olmuş gözümüz.
insan sevdiklerini yitirmeye başlayınca ayakları yerden kesilmeye başlıyor.
para olmayıversin de, ruhu garibanlaşmasın yeter ki insanın, kalbi fukara hissetmesin.
fukaralığa dayanılıyor da garibanlık yükü çekilmiyor galiba.
ömrümün en güzel 4 yılını geçirdiğim okulun kantininde, heykelinde, meydanında, yanımızda engin olmadan çekilmiş fotoğrafım yok diye, bakamıyorum 1 yıldır hatıralarıma, telefonunu silemiyorum, mesajlar da duruyor.
kalbimde koca bir yük, içimde bir gariban kalmışlık, taşıyacağız artık bir ömür.
zeki olmanın dezavantajları
-
bir fikrin tutarlı ve toplu bir biçimde ifadesi için onu illâ kurallı, bütünlük arz eden ve kuvvetli argümanlarla desteklenmiş bir metin içine yerleştirme zarureti. bana böyle oluyor, kafamdaki bir fikri toparlayabilmem için onu bir yere yazmam gerekiyor. bu sebeple ne zaman bir şey hakkında düşünmeye başlasam, ekşi'ye filan bunu yazarım. benim bazı hususlardaki yazılarım, biraz da sesli birer düşünüş faaliyetidir. bu da artık yaza yaza konuşma yetisindeki düşüş şeklinde tezahür edebiliyor, sanki birine bir şey söyleyeceğim yerde yazsam, mail attachment'ı olarak pdf dosyası göndersem daha ikna edici olabilecekmişim gibi geliyor.
ayrıca her şeyin ifrâdı tehlikeli olduğu gibi, zekânın da fazlası zarardır. insanı kibirli kılar. doğru düzgün kimseyi beğenmezsin. çabalasan yapabileceğin bir işi nasıl olsa yaparım diye çabalamadan yapmaya kalkarsın ve muhtemelen doğru düzgün beceremezsin.
hülâsa: bir insanda iki şeyin fazlası aşırı zararlıdır: bir, sevgi; iki zekâ. ikisi de insanı kör eder. birincisi muhatabına, yani sevilene karşı; ikincisi ise kendisine, bilhassa da zaaflarına karşı. sevgi zamanla artıp azalır, fakat zekâ sabittir.