hesabın var mı? giriş yap

  • bir bankacı olarak hergün enerjimin yarısını sadece karşımdaki müşterinin ne istediğini öğrenebilmek ve iletişim kurabilmek için harcıyorum. bu insanların nasıl hayatlarını idame ettirdiklerini nasıl yaşamaya devam ettikleri maalesef bazen anlayamıyorum. derdini anlatan, bir kerede seni anlayan karşılıklı konuşabileceğin birisi gelince insan mutlu oluyor.

    siz diyorsunuz ki insanlar mobil bankacılık kulllansın, bilmem internetten işlemlerini yapsın.

    ya hala elinde hesap cüzdanı işletmek için bekleyen, işletmekle kalmayan hesap vadeliyse bide vade tarihini kalemle yazmamızı isteyen insanlar var. gişeden para çekip, sayıp tekrar aldığı paradan kredi kartı nı yatıran, kredi ödeyen canlılar var. mesai yapar gibi hergün ota boka şubeye gelen teyzeler amcalar var.

    bu arada yeni nesil teknolojik falan demeyin. çoğu facebook instagram falan dışında birşey bilmiyor, bi gram kendileri geliştirmiyorlar.

    kısaca bizim millet maalesef mal. mal olduğu içinde hala deliler gibi bankalara akın etmeye devam ediyorlar. bir umut müşteri sayısı azalır diye bekliyoruz ama hala aynı yoğunluk devam. olan da onlara kapıda laf anlatmaya çalışan güvenlik görevlisine oluyor.

    yakında bu illet gişede çalışan arkadaşlarımıza da bulaşmadan, kesinlikle çok katı tedbirler alınması gerekiyor.

  • konuşmanın sonuna doğru "elimizde zaten 2g ve 3g var, bunları toplayıp ne yapacağız? 5g yapacağız" gibi bir cümle gelmesinden korktum, gelmedi şükür.

  • sıradan bir islamcı.

    sakın bu kişinin özel bir vaka olduğunu ama islamcıların genelinin farklı olduğunu sanmayın.

    ben 30+ yıl onlara temaslı yaşadım, islamcıların hayatlarında en büyük motivasyonlarından biri ahirette sekuler kesimi cehennemde yanarken izlemek!

  • sinan bey ihtiyaç duydukları miktara gelmeden önce, 'şöyle pahalı, böyle masraflı' deyince yüzlerce milyon hatta belki milyar euroyu bulan bir kaynak gerekli sandım. meğer 1,5 milyon eurodan bahsediyormuş. araştırma yapmak isteyen bir bilim insanını düşürdüğünüz şu durumdan utanın ilkel çomarlar.

  • dergiye yazı yetiştirmeye çalışırken bilgisayarım bozuldu. ne yapayım derken aklıma babamdan onun bilgisayarı ödünç almak geldi.

    annem ve babam, büyük bir fedakarlık yaptı, ücretsiz iznim bitip işe başladığım dönemde çocuklarımla ilgilenmek için izmir'den gelip karşı apartmanıma taşındılar. yani komşum oldular.

    gittim aldım komşudan bilgisayarı. yazıyı yazmak için bir açtım, masaüstünde kocaman bir fotoğrafım. muayenehanedeki koltuğuma oturmuş gülümsüyorum.

    insanlar küçük çocuklarının fotoğrafını masaüstü resmi yapıyor ve bu normal geliyor ama babamın kocaman bir kadın olan kızının fotoğrafını koyması hem beni gülümsetti hem de mutlu etti. bilgisayarı her açtığında ona bakıp gülen kızını görmek istemiş demek.
    canım babam.

  • sabah sabah bi fena yapan haber.

    tekirdağ'lı muhammet vodafone arena için 85 tl biriktirmiş ve babası aracılığı ile bu parayı fikret orman'a ulaştırmış. şimdi o 85 tl bir simge olarak müzeye kaldırılmış.

    --- haberden spoiler ---

    kuşaklardır beşiktaşlı olduklarını söyleyen baba ahmet alpak, “oğlum bana sık sık stadımızın neden bitmediğini soruyordu. ona, ‘beşiktaş da bizim gibi halkın takımı... bak ben memurum, ayın sonunu nasıl zor getiriyoruz. beşiktaş'ın da bizim gibi biraz maddi sıkıntısı var’ dedim. ama bu konuşmamızdan sonra onun beşiktaş için para biriktirdiğini bilmiyordum” ifadesini kullandı.

    --- haberden spoiler ---

    evet renkli kardeş ağlıyorum, gözüme tiner kaçtı.

  • o unutulmaz günde, o "anlatılmaz, anlattıkça yaşanır; hatırlandıkça coşulur" maçta ben oradaydım. hiç unutmuyorum, - galiba - 12.55 gibi garip bir başlangıç saati vardı maçın, ali sami yen stadı kapalı tribünü alt bölümün en ortasındaki yerime ulaştığımda seremoni başlamak üzereydi, üzerinde biletimdeki numara yazılı koltuk dışında başka yer olmaması olağanüstü iyi bir şeylerin yaşanacağının müjdecisi gibiydi âdeta. uğur tütüneker kaleciyi çalımlayıp eski açık tarafındaki kaleye (ki tam 4 yıl sonra eintracht frankfurt'a karşı gene aynı kalenin filelerini havalandırmıştı.) ilk golü gönderdi, devre arası herkes heyecanlı, sevinçli ve umutlu görünüyordu, çoğunluğun beklentisi "3 - 0 ve uzatmada işi bitirme"ydi, mustafa denizli numaralı tribünün altındaki tribününde hapsedilmişti isviçre`nin uefa'sı tarafından, oysa ilk maçta saha ortasına kadar girip hakeme itiraz eden neuchatel antrenörü gilbert giresse devre arasında gene sahanın ortasındaydı.
    ikinci yarı galatasaray onbiri, tribündeki onbinleri, tanju çolak ile uğur tütüneker'in ard arda gelen ve birbirinden organize golleriyle coşmuş, mağrur ve arkaları sağlam isviçrelileri sürklase etmiş, en önemlisi de "biz yapamayız, ilk maç 3 gol yedik, biz kim 4 - 5 atmak kim, tarihimizde yok öyle bir mucize, buna inananlar deli" şeklinde öznel yorum (!) ve görüşleri tarihe gömmüştü. beyaz formalı metin yıldız, cevat prekazi, cüneyt tanman, ismail demiriz, savaş koç, arif kocabıyık ve bu muhteşem zaferin ardından demir parmaklık cezasından kurtulan mustafa denizli dakikalarca tribünler önünde zafer turu attılar.

    daha sonra ilginç şeyler oldu, uefa maçın tekrarına karar verdi, ulusça büyük tepki gösterdik, isviçre ile her türlü ilişkinin kesilmesi bile tbmm'de gündeme geldi, ne idüğü belirsiz ucuz kahraman müsveddeleri (ki onların çocuklarını bugün de mağdur olmadıkları halde federasyon, tahkim kurulu vd. hakkında atıp tutarken görüyoruz, orman kanunu cumhuriyeti(!)nin odun üyeleri) haksızlığı düzeltip adaleti sağladıklarını ilan ettiler, işin kötüsü birçok koyun sürüsü üyesi bu teneke yalancılara inandılar. oysa galatasaray'ın başında bugünkü gibi basiretsiz bir yönetim yoktu o gün, futbol davalarının o dönem (ve uzun yıllar boyunca) avrupa'daki en büyük uzmanı, bayern münich kulübünün avukatı bir alman ile anlaşarak maç sonucunun (5 - 0'lık skor 5 jüri üyesinin birden onayıyla kesinleşti, adalette de 5 - 0'lık bir galibiyet almış olduk) tescilini sağladılar.

    türk futbol tarihinde bir dönüm noktasıydı, aşağılık kompleksimizi o gün mağlup edip çimlere gömdü sarı kırmızılı aslanlar, tıpkı 1993 manchester united maçları ve 2000 uefa kupası finalinde mağlup ettiği gibi. keşke bugün "isviçre bizden iyi, barajı geçemeyiz" diye ahkâm kesen futbol uzman(!)ları da o gün isyankâr mucizeye tanıklık etmiş olsalardı...