ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kişinin okuduğu bölüm öğrenilince sorulan sorular
-
— hangi bölümde okuyordun sen?
— kütüphanecilik bölümü.
— peki bitirince ne olacak? kıdem alınca bir üst rafa mı çıkıcan nedir?
çiğköfteci ali ustanın hayata küsmesi
-
bu ülkenin özeti diyorlardı ya hani bu adam için gerçekten öyleymiş. eninde sonunda herkesi bu hale çeviriyor bu ülke.
31 mart 2015 elektrik kesintisinin çok büyütülmesi
-
az biledir.
bir sokak, cadde, semt, köy, ilden bahsedilmiyor.
tüm bir ülkenin elektriğinin kesilmesinden ve ikna edici bir açıklama yapılamamasından bahsediliyor.
ülke ve insanları zaten gergin. hayat yalan dolan olmuş, eskiden olduğu gibi mum yakıp oturamayacağız. biz de gördük mumlu geceleri. ama sene 2015. planlama, koruma, öneme yok, acil durum yönetimi yok.
enerji bakanlığı'nın açıklaması "ay biz de şaşırdık" iken, bu başlık saçma olmuş.
out to lunch
-
eric dolphynin en popüler albümüdür. artık nebiçim bi öğle yemeği ise bu, herifi diyabetik komadan öldürmüş üç ay sonra. çok ilginç ve tasvir etmesi zor bir albümdür. bir o kadar da çekicidir. ilk şarkı hat and beard bildiğim kadarıyla thelonious monk onuruna kaydedilmiş bir şarkıdır. *dolphy son iki şarkı hariç saksafon çalmaz, bas klarinet ve flütleri üstlenir. trompetlerde freddie hubbard*** çok başarılıdır. davullarda da tony williams olduğunu söylemezsem çok yanlış olacak.
edith piaf: hadi onu geçelim, sen o kadar şeyi söyle sonra git vibrafonda 76 beat edebiyatı gücünde cazcı olan bobby hutcherson çaldığını belirtme. iğrendim lan kendimden. net diyorum.
roberto carlos'un sivas'ta yaşaması
-
futbolu zerre takip etmeyen şahsım tarafından daha iki gün önce öğrendiğim gerçektir.
slaven bilic'in gelişini de ligin 3. maçında öğrenmiştim.
her neyse, lan adam roberto carlos, sivas'ta oturuyor şu anda. brezilya'nın kumsallarından sivas'ın soğuğuna bir hayat hikayesi. kangallarla dans.
her şeyi geçtim, bu adam nereye sıçacak lan!
not: insanın aklına ilk "ağzına sıçsın amua goduum" demek geliyor, biliyorum.
dolmuşta ineceğim deme şekilleri
-
i$ikta duran şöföre $ööle dedim bugün
-abi ben iniyom
-in bakalım
kerem altan
-
taraf'ın yazı işleri müdürü.
defne joy evinde fenalaşınca doktor bulmak için sokağa çıkmış, bulamayınca geri dönmüş.
işte sağa sola akıl verenler bunlar..
10 temmuz 2020 danıştay'ın ayasofya kararı
-
bu ayki kredi kartı borcuma derman olmayacak karardır.
(bkz: titanic batarken çalmaya devam eden müzisyenler)
aşk
-
benim bir arkadaşım var, tanıdığım en kişilikli ve düzgün adamlardan biri. kadıköy'de tekel bayisiyken biri aklına girdi bar açtırdı bu adama. adam tuncelili, öyle bar ortamını gece hayatını bilmiyor, sevmiyor da... neyse, saflığı (salaklık anlamında değil, oldukça cindir kendisi) ve samimiyeti sayesinde açtığı yerin müdavimleri oluştu dört yılda...
bir şeyler oldu, 3-4 ay uğrayamadım, neyse sonunda gittim yanına. dedim, nasılsın? dedi, sorma çok fenayım. dedim, hayırdır? dedi, çok fena bir şey olmuştur bana... dedim, delletme insanı, ne oldu yahu, anlatsana? başını öne eğdi, "aşık oldum" dedi utanarak...
memlekete gittiğinde bir kadına vurulmuş. barı kapatıp kapatıp memlekete kaçıyormuş.
"geçen eve gidiyordum. minibüsten inemedim, bir baktım sabiha gökçendeyim. ilk uçağa atladım elazığ'a gittim, oradan dersim'e geçtim. sevdiğim kadını iki saat görüp geldim..."
adam her hafta tunceli'ye gidiyor. hiçbir şey beklemiyor, sadece bir ihtimal sevdiği kadın da onu sever diye umuyor.
biz de dinlerken yutkunuyoruz arkadaşımla... "maltepe-beylikdüzü arası mesafe çok şekerim" diye lokasyon sorunu yüzünden başlamadan biten ilişkiler geçiyor gözümüzün önünden...
adam gözümüzde adeta "parka gidecekmiş iki gözümün çiçeği" diyen bir yarı tanrı, adeta bir vecihi, o paraya öküz alırız diyen anasını sallamayan bir feyzo, sevda'ya sevdalı bir muhsin bey...
her kazıktan sonra, "aşk ne ki, hofff!" desek de var böyle bir şey, böyle yaşayanlar...
yaran facebook durum güncellemeleri
-
üniversite 4. sınıf öğrencisinden;
- pompacı " kurşunsuz mu olsun abi ?" deyince " kurşuna gerek yok, sözlerin var ya.." dedim, sarıldık ağladık..
ritchie blackmore
-
groove sahibi müzisyen.
notaları ruhsuz bir robot gibi çalmaz. hangi tele ne kadar vuracağını, nerede hangi duyguyu aktarmak için hangi hareketi yapacağını bilir. bu yüzden dakikada iki milyon nota bastığı halde kimsenin umrunda olmayan bir gitarist değil insanlık tarihine geçmiş, belki bin yıl sonra bile dinlenecek şarkıları bestelemiş ve çalmış bir müzisyendir.