hesabın var mı? giriş yap

  • cok eslilik erkeğin doğasında olduğu kadar kadinin da dogasinda olan bir gercektir ancak sadakat denen kavram karslikli sunulan bir esi benzeri olmayan bir fedakarlık. erkek milleti olarak yetistirilirken bize nakseylenen kodlar her seyi kendimize hak gormeye sebep zaten.
    aga biri de cikip demiyor ki ;
    oğlunun sunnet düğününde oglum artik erkek oldu vur davula davula diye halay ceken anne ne zaman ki; kizi regl oldugunda da halay ceker iste o zaman değişir bu duzen.
    (bkz: oğlunun sünnet düğününde halay başı olan anne)

  • asıl yutturmaca, bakan sıfatlı kişinin "1884'te abdülhamid han yerli otomobil için talimat verdi" açıklamasıdır.

    modern otomobilin atası kabul edilen ford model t 1908 yılında, ford model a 1927 yılında üretime girmişti. hadi o modeli geç ford'un kuruluş tarihi 1903, içten yanmalı motorlar kullanıma girdikten sonra mercedes'in yola çıkan ilk aracının üretim tarihi 1899!

    tamam seçmen kitleniz gerçekten cahil ve mal bir güruh olabilir de, bu ülkenin insanı da salt o çomarlardan müteşekkil değil çok şükür. az ölçülü at bakan hazretleri!

  • http://www.bbc.com/news/business-28882312

    norveç'te herkesi milyoner yapmaya yetecek kadar paranın tutulduğu fondur efendim.

    bir yanımız elbette arapların petrolleri bittikten sonra düştükleri açlığa fakirliğe üzülecek. ama öbür yanda petrolden kazandıkları paranın %96sını tutan, dubai gibi pislik merkezlerine harcamayan ülkeler var. medeniyetin gözünü seveyim.

  • doğruysa skandaldır. 30 cmlik rambo bıçağıyla silahsız bir adamı kalbinden bıçaklamanın cezası dünyanın her yerinde en az 20 yıldır.

  • hakan akkaya: karamanın koyunu sonra çıkar oyunu diyoruz
    uğurkan erez: burdan karaman'a sevgilerimi yolluyorum ?!?!?!!

  • içerisinde bulunan 9 gezegenin eksenel eğiklikleri şu şekildedir. evet, kalbimde plüton hâlâ bir gezegen. eksen eğikliği, dönme ekseni ile yörüngesinin ekseni açısındaki farktır. güneşin etrafında bir elips şeklinde dönerken ekvatorumuz bu elips ile aynı hizada değildir. bu fark, eksen eğikliğidir. dünya için 23 derecedir. bir gezegen, eksen eğikliğine sahip ise mutlaka bir çarpmaya sahne olmuştur.

    merkür, neredeyse eksen eğikliği olmayan bir gezegendir. kendisinin yörünge hareketi, einstein genel görelilik kuramını açıklayana kadar tam olarak açıklanamıyordu. kendisine yakın bir vulcan gezegeni bile var deniyordu. neyse ki, einstein bunu gök cisimlerinin uzayı bükmesi ile izah etti de sorun çözülmüş oldu.

    venüs, dünyaya benzer bir yapıya sahiptir. eksen eğikliği 177 derecedir. yani, kuzey kutbu aslında güney kutbudur. bu eğiklik yüzünden herhangi bir mevsim hareketinden bahsedilemez. geçmişte meydana geldiği düşünülen bir çarpışma sebebiyle, venüs'ün dönüşü uranüs ile beraber diğer güneş ve diğer gezegenlere göre terstir. dünyaya göre 1 günü, 1 yılından uzun sürer.

    dünya, 23 derecelik bir eksen eğikliğine sahiptir. sebebi olarak ay'ı da meydana getiren mars büyüklüğündeki theia adlı gezegenin çarpması olarak düşünülmektedir. eksen eğikliği, üzerinde mevsimlerin oluşmasına sebep olur.

    mars, 25 derecelik bir eksen eğikliğine sahiptir. sebebi olarak, 4 milyar yıl önce plüton büyüklüğünde çarpan bir gök cismi kabul edilir. eğikliği sebebiyle mevsimler görülür. -5 derece ile -87 arası değişen sıcaklıklar görülür.

    * jüpiter, geçtiğimiz yaz bolca görülen bu dev, kendi halinde dönmektedir. sembolü sayılan lekesi, 300 yıldır devam eden bir fırtınadır ve dünyadan büyüktür. eksen eğikliğinin düşük olması yüzünden, mevsimleri yoktur ama içinde fırtınalar vardır. kendi etrafında çok hızlı döner. kütlesi daha büyük olsaydı, yapısı itibariyle bir yıldız olabilecek haldeydi. aurorası vardır. halkaları vardır. 60'dan da fazla uydusu vardır.

    * satürn, 27 derecelik bir eğikliğe sahiptir. dünyaya yakın eksenel eğikliğe sahip bu diğer halkalı dev, güneşe uzaklığı sebebiyle mevsimleri biraz uzun yaşıyor. mevsimler bu gezegende de vardır ama 7 yıl kadar sürer. bir gününü 10 saatte tamamlayacak kadar hızlı döner. güneş sisteminin en hızlı rüzgarları burada eser. halkaları sebebiyle gözlemlemesi de keyiflidir. halkaları için büyük bir uydusunun parçalanıp, yörüngesinden çıkamaması olarak düşünülür. neptün, uranüs ve jüpiter diğer halkalara sahip gezegenlerdir ama satürn halkaları en bilinendir.

    * uranüs, 98 derecelik inanılmaz bir açıya sahiptir. kuzey kutbu doğudadır yani. ayrıca, venüs gibi dünyanın aksi yönde döner. bunun tek makul sebebinin, uranüs'e çarpan dünya büyüklüğünde bir gök cismi olduğu söylenir. kimi yerlerde de bu hale gelmesi için 1 değil 2 çarpışma olduğu da söylenir. her mevsimi 21 yıl sürer. bu gezegende yağmura yakalanınca zengin olabilirsiniz. yağmur değil elmas yağar. çünkü, bu gezegende fazlasıyla karbon ve hidrojen bulunur.

    * neptün, gözlemlenmeden önce hesaplarla bulunan ilk gök cismidir. 30 dereceye yakın bir açısı vardır. bu sebeple mevsimlerin oluştuğu söylenebilir ama güneşe olan uzaklığı sebebiyle, mevsimler arasında pek fark yoktur. uydusu triton, diğer uydularından aksi yöne dönmektedir. bu da triton'un zamanında neptün'ün kütleçekimine kapıldığını ve bu yüzden farklı olduğu varsayımını ortaya çıkartmıştır. -200 derece ortalama hava sıcaklıkları vardır.

    * plüton, 120 derece eksen eğikliğine sahiptir. yan dönmüş bir haldedir yani. güneşten o kadar uzaktadır ki, ortalama sıcaklığı -230 derecedir. atmosferi vardır. güneş ışığı kendisine 5 saatte ulaşır. charon adlı uydusu yarısı boyutundadır. 2006 yılında cüce gezegen olarak ilan edilmiştir. gönlümüzde hep gezegendir ve hep öyle kalacaktır.

  • biri ciksa sorsa, dunyada ciddi anlamda uzerinde calisilmis en ucuk, en cilgin, en inanilmaz proje hangisidir? dusunmeden project orion cevabini veririm.

    olay yillar once ilk nukleer bomba denemeleri yapilirken basliyor. fizyon'un inanilmaz gucunu goren bilim adamlari bunu bir itici guc olarak kullanip kullanamayacaklarini arastiriyorlar. teorik hesaplamalar ve fizibilite calismalari surerken iki beklenmedik olay oluyor:

    1- sovyetler sputnik'i uzaya gonderiyorlar, amerikan halki dehsete dusuyor ve devletin yapacagi karsi hamle ne olursa olsun destek veriyorlar.
    2- operation plumbbob nukleer bomba arastirmalari sirasinda, 900kg lik celik bir parca nukleer bombanin patlamasiyla uzaya firliyor.

    bunlar olurken iki ayri proje uzaya ulasmak icin yarisiyorlar birisi kimyasal itici sistem kullanan ve halka acik olan nasa, ikincisi hava kuvvetleri icinde gelistirilen project orion.

    projeyi basite indirgemek gerekirse; cogumuz kucukken torpilin uzerine teneke kapatilip patlatilinca tenekenin havalandigini (ve tabii ki parcalandigini) gormusuzdur. tenekenin cok saglam oldugunu hayal edin ve torpili de oyle bir yerde patlatiyoruz ki teneke dumduz yukari firliyor. simdi bunlara ek olarak tenekenin icinde 2000 tane torpil oldugunu ve bu torpillerin belirli araliklarla alttaki delikten duserek tenekenin altinda patladigini gozunuzun onune getirin. sonuc ayni suna benzer bir goruntu veriyor.

    bu video'da torpil yerine patlamasi daha hassas bir sekilde kontrol edilebilen c4 kullanilmis. kimyasal patlayicilar birkac kiloyu, bu sekilde uzaya kadar goturebilirler peki boyutlari buyutursek ne olur? iste project orion'da amaclanan buymus.

    gokdelen boyutlarinda ve tamamen celik gibi saglam malzemelerden bir uzay gemisi uretip, icine binlerce kucuk nukleer bomba koyarak bu sekilde yorungeye gondermeyi planlamislar. tabii gorev yorungede bitmiyor oradan sonra bu patlamalara devam ederek isik hizinin yaklasik %10 una ulasarak uzak gezegenlere hatta yildizlara gidilmesi planlanmis. her hangi bir kalkis agirligi sinirlamasi olmadigi icin (her nukleer bombanin gucune gore, 4.000ton ile 8.000.000ton) istenilen her malzeme ve yuzlerce astronot uzaya gonderilebilecekmis.

    ornek olarak yuzeyde 1 yil surecek mars arastirmasi projesi yapilmis, 4000ton'luk hayvani uzay gemisi nukleer patlamalar ile dunyadan kalkip marsa gidecek, sonra yine nukleer patlamalar ile yavaslayip mars yuzeyine inecek, ardindan ayni teknolojiyi kullanarak dunyaya geri donecekmis. yani uzayda montaj falan sozkonusu degil okuz gibi uzay gemisini bombalari patlata patlata marsa kadar goturmeyi planlamislar. bir de karsilastirma yapmak gerekirse; ay'a ulasmayi saglayan saturn roketinin kalkis agirligi 3350ton, fakat roket yorungeye ulastiginda 130tona dusuyor, oradan ay'a ulastiginda ise sadece 52ton. project orion da kullanilan benzer uzay gemisi kalkista 4000ton yorungeye ulastiginda 1600ton ve ay'a vardiginda 1200ton malzeme tasiyabiliyor.

    projenin ayrintilari bunlar. peki uzerinde bu kadar calisilar, butun hesaplamalari yapilan proje neden rafa kaldirilmis? iki ana nedenden dolayi:

    1- projeyi hazirlayan ekibin iki secenegi varmis, ya nasa gibi herseyi halka acik yapacaklar ya da ortulu askeri bir proje olacak. zamanin soguk savas sartlarindan dolayi kolay olan ikinci secenegi secmisler. projenin sunumunu uzayi kesfedecek bir kapsul olarak yapmak yerine, sovyetler birligine operasyon duzenleyebilecek cok amacli askeri bir tasit olarak yapmislar. model sunumu john f kennedy'e gosterilmis, fakat baskan bunun uzay savaslarina neden olacagini(ve buyuk ihtimal sovyetlerin o zamandaki uzay araci ustunlugunu) dusunerek geri cevirmis.

    2- projenin hayata gecirilecegi yillarda, bir yandan da partial test ban treaty'nin gorusmeleri surmekteymis. bu anlasma her ne kosulda olursa olsun atmosferik nukleer denemeleri yasakliyor. amerika anlasmaya, uzayin kesfi icin nukleer itici guc kullanimina izin verilmesi maddesini ekletmeyi dusunmus ve bunun ne kadar pratik olduguna karar vermek icin project orion hesaplamalarindan da birinci derece sorumlu olan freeman dyson'a danismislar. dyson yaptigi hesaplamalarda her gemi kalkisinda yayilan radyasyonun yaklasik 10 kisiyi oldurecegi sonucuna varmis. ayrica radyasyonun verecegi dolayli zararin hesaplanamamasi, dyson'un projenin iptalinden yana karar vermesine neden olmus. hesaplamalari uzerinde yillarca calistigi ve bir cok arkadasinin hayallerini susleyen orion projesini rafa kaldirtmis.

    proje bugun aktif olmasa da iki sekilde kullaniliyor:

    birincisi, project longshot, project daedalus ve project icarus gibi yeni ve zararli olmayan benzer projelerin gelistirilmesinde.

    ikincisi ise, dunyaya carpmasi olasi bir goktasinin tespit edilmesi sonucu, goktasini yokedebilecek gucteki hidrojen bombasinin hedefe ulastirilmasinda. gunumuz teknolojisiyle bunu yapabilecek tek sistem bu. buradan hareketle, halihazirda bir orion uzay gemisi uretildigini farzedebiliriz veya en azindan kucuk olcekli bir maketi denenmistir.

    projeyi gelistirenlerin cogu hala hayatta ve uzayi kesfetmenin tek yolunun orion'da planlanan sistemden gectigini dusunuyorlar. tabii ki insan hayatinin oneminden dolayi, zararsiz fuzyon patlayicilari gelistirilene kadar projenin rafta kalmasini destekliyorlar.

    insan dusunmeden edemiyor, eger sartlar farkli olsaydi 1960li yillarda mars'ta ve saturn'un uydularinda arastirma yapan insan kolonileri olacakti. hatta belki de baska bir yildiza dogru gitmeyi goze alan cilgin bir ekip su siralar hedeflerine variyor olacakti.

    artik sorulan soruya siz de yanit verebilirsiniz.

  • ben ilk defa bir dine inanmak istedim. hiçliğin olmaması için dua ettim.

    depremde 4 kuzenimi kaybettim.

    birini enkazdan canlı çıkarttık. bacağı tamamen ezilmişti. kesilmesi gerekiyor dediler. apar topar bir ambulansla gitti. 3 gün nerede olduğunu aradık. sonra morgta kimliği tespit edildi.

    ikisi birbirine sarılmış halde bulundu. abi kardeşlerdi. cesetleri tanınmaz halde dediler. tek dileğim acı çekmeden anında ölmüş olmaları. çünkü asıl korkunç kısım, gelmeyen yardımı beklemekmiş.

    son kuzenim tam 3 gün yaşam mücadelesi verdi enkaz altında. sesini duyduk, "nefes alamıyorum kurtarın" yakarışları hala kulağımda. 5 bina birbiri üstüne binmişti. çok zor ulaştılar. 4. gün buldular bedenini. hala sıcaktı.

    düşünüyorum şimdi. depremden beridir bunu düşünüyorum. hepsi gencecikti 20li yaşlarındalardı. bu kadar mıydı yani hakları ? daha hiçbir şey yaşamamışlardı ki. hiçliğe karışmış olma ihtimalleri canımı çok yakıyor artık. inanmıyor olsam da cennet umarım vardır diyorum istemsiz. bu dünyada sadece 20 küsür yıl geçirip yok olmalarını kabullenemiyorum.

    umarım ben bu satırları yazarken başka yerde tekrar doğmuşsunuzdur. anılarımızı, aranıza katılana kadar yaşatacağım.

    sizi çok seviyorum.

  • dolma biberin doldurularak yenmesi gereken bi sebze olduğunu ilk kim düşündüyse higgs bozonunu bulmuş kadar büyük iş yapmış arkadaş! hayır onca zımbırtıyı bir araya getirip bi bitkinin içine tık ve lezzetli bi şey çıksın ortaya.

  • aids hastalığının gripten çok rastlandığı bir afrika ülkesinde, mezbahaneden bozma bir hastanede neredeyse kemiğine kadar ayılmış ayak parmağınıza 14 dikiş atılırken "ben buradan sağ sağlam çıkarsam daha bana havada karada ölüm yok" düşüncesini beyninizin her kıvrımında hissetmektir.

    adamlar grip diyor, ateş diyor lan ahahaha.

    geçmiş olsun ponçikler.