hesabın var mı? giriş yap

  • -ya salak mısın sen?
    -aşkım vallahi elimden kaydın
    -ne demek elimden kaydın ya hasta
    -bak iyilik edelim dedik kötü olduk iyi mi?
    -resmen başım ağrıyor
    -migrenin mi?
    -yok salaklığın
    -hadi, başa döndük yine...

    allahım canımı al da kurtulayım. sakarlık dediğin ne noktalara kadar ilerleyebiliyor şaşırıyorum bazen. koltukta uyuyakalmış sevgiliyi, romantizm, aşk adamlığı adına; sarsmadan, bomba imha ekibi amiri gibi kavrayıp; odaya, tertemiz yatağımıza taşıyayım, yatağa koyunca uyanır, uyanınca da bu ilgi karşısında duygusallaşıp kesin beni arzular diyerek çıklan yolda sevgiliyi yatak odası ile salon arasındaki o daracık koridorda elinden kaçırmak da neyin nesi? hayır kız düştükten sonra üstüne basmayayım diye sıçrarken kızın koluna takılmak, darbenin ve kolunu ezmenin acısıyla bir anda uyanan nazlı yarin seni zeybek oynar bir halde görmesi nasıl izah edilir.

    neden aşkım hadi yatağa geçelim, uyuyorsun bak demek varken 60 kiloluk sevgiliyi kucaklayıp odaya taşıyabileceğini düşünmek ve sonuç odaklı hareket ederken asıl mevzuyu elden kaçırmak da neyin nesi? dünya üzerinde, komik videoları saymazsak kaç kişi vardır böyle yapan? biz kaç kişiyiz sevdiceği odaya taşırken yere düşürüp üzerinden geçen?

    -bak aşkım vallahi kazaydı
    -gülüyordun ama
    -ya ne gülmesi seni ezmeyeyim derken
    -bi de ezseydin
    -olur mu hiç, yere düşen sahibini at bile çiğnemez
    -salaksın yemin ediyorum
    -kolun iyi mi?
    -acıyor
    -bastım ya ondandır
    -aa sahi mi? embesil

  • yılmaz özdil tarafından yazılıp 1881 tane basılan ve 2500 liradan bugün tamamının satılıp tükentiği mustafa kemal kitabının maliyetidir.

    yılmaz özdil 1881 isimli köşe yazısında kitapta kullanılan malzemelerin isimlerini verdi:
    --- spoiler ---
    cildinde ve kutusunda shantung-s cilt bezi kullanıldı, japonya'da sırf bu iş için üretildi.
    isveç'ten munken pure kağıt getirildi.
    almanya'dan gmund color glatt kağıt getirildi.
    sırf bu iş için özel olarak renklendirilmiş deri kullanıldı.
    tamamı elle ciltlendi.
    hat sanatıyla 1'den 1881'e kadar numaralandırıldı.
    kitap 20.5x28 ölçeklerinde.
    1.8 kilogram ağırılığında.
    özel muhafaza kutusu var.

    yazının tamamı: https://www.sozcu.com.tr/…maz-ozdil/1881-2-3214285/
    --- spoiler ---

    hesaplayan adamlardan birisi olarak "bu saydığı malzemeler kaç paraymış lan?" diye bir bakayım dedim. belirteyim, bu fiyatlar perakende fiyatları. toptan aldığınızda daha da ucuza gelecektir.

    1- shantung-s kumaş:
    kitap 500 sayfa kalınlığında. kabaca bir top a4 kağıdı yüksekliğinde diyebiliriz. bu da ortalama 4 santim yapar. 3'er santim de alt ve üst kapağa doğru katlanarak yapıştırıldı diyelim, toplam uzunluk 10 santim yapar. kitabın yüksekliği 28 santim. yani ölçümüz 10x28 cm'lik bir kumaş. bundan bize 1881 tane lazım.
    hemen kumaş kaç paraymış bakalım:
    https://www.fabricwholesaledirect.com/…ntung-fabric
    buradaki hesaba göre kumaşın boyutları 91x137 santim.(1 yard = 91,77 santimdir. 54 inç 137,16 santimdir)
    10x28 santim 0.028 metrekaredir. 91x137 santim de 1.2467 metrekaredir. bir kumaştan da 44 tane cilt bezi çıkar. bize 1881 tane lazım olduğu için de 43 tane bez alırsak ciltleme işi tamam.
    bezin tanesi 40 ve üzeri alımlarda 14,95 dolar.
    toplam cilt bezi maliyeti: 642,85 dolar. bugünkü kurla: 3407,10 lira.

    2- munken pure kağıt
    yılmaz özdil kağıdı isveç'ten getirtmiş ama ben türkiye'de satışını yapan bir yer buldum. 120 gramlık 72x102 santimlik 250'lik paketinin fiyatı 235,93 lira
    link: https://www.kordashop.com/…-pure-120-gr-072-102-cm-

    kitabın boyutu 20,5x28 santim. yani 0,0574 metrekare.
    kağıdın boyutu 72x102 santim. yani 0.918 metrekare.
    bir kağıttan 15 sayfa(aslında 15.99 ama küsuratı hep aşağı yuvarlıyorum) çıkıyor. kitap toplamda 520 sayfa. yani 260 yaprak. bir pakette 250 kağıt olduğuna göre bir paketten 7500 yaprak basabiliriz.
    bu da bize 978.120 sayfa lazım demek.
    haliyle linkteki üründen 131 tane almamız gerekiyor.
    bunun da toplam maliyeti: 30.906,83 lira
    düzeltme: 520 sayfa 260 yaprak yapar dendi, rakamlar revize edildi.

    3- gmund color glatt:
    firmanın kendi sitesinden baktığımızda en kaliteli(300 gr) 70x100'lük kağıdın paketi 160 euro. bir paketten 100 sayfa çıkıyor.
    bu malzemeyi kapakta kullandıkları için kitabın boyutlarını 1'er santim genişletip 21,5x29 santim olarak alıyorum. bu da 0.06235 metrekare yapar.
    70x100 santim 0.7 metrekaredir.
    1 kağıttan da kapak için 11 sayfa elde ederiz. bir toptan(100 adet) da 1100 sayfa elde ederiz. bize toplamda 1881x2 = 3762 sayfa lazım. kitabın köşesi için de bize lazım olacağından düz hesap 4 tane sipariş edip 4400 sayfa elimizde olsun.
    4 paket için ödememiz gereken toplam tutar: 640 euro. yani bugünkü kurla 3859,20 lira.

    bu haliyle bakarsak 1881 tane kitap için toplam maliyet: 38.173,13 lira.
    adet maliyeti: 20,29 lira.*

    özel tasarım yazı tipi vs de deniyor. hadi taş çatlasın bunun için de 3000 dolar ödesinler.
    deri kullanmışlar. bunun için de hadi 5.000 dolar ödemiş olsunlar.
    tüm bu özel tasarımlar için 8.000 dolar ödeseler(ki bu kadar bile tutacağını sanmıyorum), bugünkü kurla 42.320 lira yapar.

    fazla fazla eklediğimiz bu tutarı da toplam maliyete eklediğimizde 1881 adet için 80,493,13 liralık maliyet ortaya çıkar.
    adet maliyeti: 42,79 lira.

    adamlar kitabı bildiğin normal matbaacılık giderleri hariç saydıkları malzemelere baktığımızda 25-50 lira arası bir fiyata mal edip 2500 liradan sattılar.*
    o çok övünerek söylediği "atatürk'ün adına layık bir kalite" dediği maliyet bu işte arkadaşlar. 100 lira bile değil.

  • ulan çıkmadı ki karşıma şöyle bir aile basayım oğullarına nikahı.
    sonra sabahtan akşama kadar müge anlı senin ibs benim takılırdım anasını satiyim.

    aradığım ailedir.
    tanıyan bilen varsa oğullarına talibim.

    zorunlu edit: arkadaşlar amme hizmeti yapıyor ve ibs' nin açılımını yazıyorum; işte benim stilim aq hiç mi gündüz kuşağı izlemediniz?

  • dil yapısına göre milletleri tasnif etmek pek sağlıklı olmasa da dil yapısı göz önüne alındığında yazarın haklı olabileceği bir durum.

    kelt dilleri germen dillerinden etkilenen diller değiller. zira irlanda'da konuşulan kelt dilinin yanı başındaki ingilizceye değil de binlerce km ötedeki farsça ile daha çok benzerlik taşıması bunun en büyük örneğidir. yine fransızcanın farsça ile benzerliğnin almanca ile benzerliğine eşit olması da bu savı destekler. nedeni uzun bir açıklama gerektirdiğinden değinmeyeceğim. ancak fransızcanın oluşumu yapı olarak latince, telaffuz olarak ise kelt dilleriyle yakından ilişkilidir.

    franklar galya topraklarını istila ettiklerinde yönetici sınıfı franklardan oluşmasına rağmen frank kültürü ve dolayısıyla germen kültürü galya üzerinde baskın kültür olamadı. baskın kültür roma dolayısıyla latin kültürü oldu. bu nedenle frank kralı şarlman kendini ve imparatorluğunu roma'nın devamı saymıştır. ki o dönemde frank yöneticilerin diğer avrupa ülkelerine göre daha erken uluslaşması ve güçlü bir birlik kurmaları bu roma kültürünü devam ettirmelerinden kaynaklanır.

    ancak bu süreçten sonra uzun bir dönem galya frank toprağı olarak kabul edildi. bu 17. yy'a kadar sürdü. 17 ve 18. yy fransa imparatorları fransa'da romayı tekrar canlandırmak adına sezar'in fetihlerini resmetmeyi teşvik etmişlerdir. bu resimlerden en önemlisi vercingetorix'in at üstünde mağrur bir şekilde sezar'a teslim olduğu resimdir. burada amaç roma'nın şanını vurgulamak ve fransa'da roma'nın izlerini halka göstermek iken hedef amacından sapmış, resimdeki getorix mağrurluğu ona fransa'da sempati kazandırmış ve yıllar sonra getorix ve galyalıların fransa'nın bir parçası olduğu kabul edilmiştir.

    sonuç olarak fransa latindir. tıpkı rusların viking kanı taşımalarına rağmen slav kökenli olmaları gibi.

  • hayatlarında ilk defa anneleri dışında kadın görmüş yabanileri ülkeye aldılar, ya alacağınız olsun .

    bu arada, fon alıp bunların burada kalmasını savunan gazetecilerin de mk.

  • "kıskananlar çatlasın", "kedi uzanamadığı ciğere mundar der" gibi kalıp sözlerle savunulan okulmuş.

    eh be kardeşim, her vatan evladı da master degree yapıp müdür olmak zorunda çünkü. kimse şef, memur falan olamaz.
    her önüne gelen en doktor, en mühendis, en kimyager, en rafine zevkli, en bi orwell okuyanından... garsonluğu, taksiciliği yapmak için orta dünyadan seçme orklar getirdiler hep.

    tamam "okulum" kisvesi altında bok sürdürmeyeceksiniz bu eğitim yuvasına, sürdürmeyin de. gerçekten de türkiye'deki en iyi lise kabul.
    ama kardeşim uzanılabilen ciğer mevzuuna gelince benim tepem atıyor.

    bizim çükümüz ancak "x anadolu lisesine" erişebildi. ne süper ingilizce öğrendik, ne özel odalarda fotoğraf banyosu yaptırabildik, ne de orwell romanları okuyup birey olma fikri üzerine yoğunlaşabildik. ne yapalım ölelim mi?

    ben p&g, eczacıbaşı vs. gibi holdingleri geç, öküzoğlu şirketler grubunda bile kafadan sümük muamelesi görüyorum. (mütemadiyen demiyorum bak ilk izlenim olarak) neden? çünkü ege üniversitesi ve anadolu lisesi mezunu bir ciğere ulaşamayan kediyim.
    sen cv'nde ışıl ışıl parlayan "rober kolej" etiketiyle istediğin insan kaynakları müdürüne artistik taslarken benim kendimi ne kadar geliştirmiş olabileceğim konusunda hiç bir meraka düşmüyor bazen işveren. neden? çünkü eziğim ben, bi kolej bile okumamışım nerden bilebilirim 1984'ü falan?

    kıskanıyorum, çatlıyorum da neden bi düşündün mü? asla geri getirelemeyecek lise yıllarını yaşadık herhalde hepimiz. (ya da halen yaşamakta olanlar vardır bilemiyorum.) ben internet bağlantısını internet kafede, fotoğraf tabını mahalle şipşakçısında gördüm (sanma ki duygu sömürüsü, türkiye oolum burası.) belli bir yaşa kadar olabilecek en iyi imkanları zorladık durduk.
    liseyi hatta üniversiteyi bitirdikten sonra geliştiremeyiz kendimizi değil mi?

    bir de isteyen girerdi, benim ailem evini sattı geyiği var. tamam yaa bizimkiler satmadı evini, gitti kebapçı açtı, oldu mu? kaç bu okulun kontenjanı allasen? 2 milyon civarındaysa bastırsın herkes 150 milyarı biz de alalım bu muhteşem eğitimden...
    anladık şahane eğitim, ilim irfan yuvası, tamamdır. lakin gaza gelip "çatlayın ulan süper bi lisede okudum ben" demek neyin nesi?
    aynı gemideyiz ya uyanın biraz. okul bireyselliği abartmış anlaşılan. zira mezunları;
    "ben şahane okudum da yaşıtlarım ne bok yedi acaba?"
    "burası benim ülkem, herkesin benim gibi bir eğitim almaya hakkı var aslında"
    diye düşüneceğine bir davul çalıp göbek atmadıkları kalıyor
    "nası taktık ama ortaöğretimde size" diye.

    ben en azından benimki kadar bile ingilizce eğitimi alamamış allahın cezası(!) düz liselerde okuyan ezik (!) arkadaşlarıma çevirilerinde falan yardım ediyorum.
    yanlarında ingilizceyi aslında çok da bilmiyormuş gibi yapıyorum.

    zira ortaokula girilen yaş 11-12, bu sağlıklı karar verip "şu okula gireceğim" denilebilecek bir yaş değil. ama robert kolejliler 5 yaşından itibaren taş taşımış kolej parası biriktirmiş, sonra da en bi bilinçli tavırlarıyla onlarca okul içinden roberti seçmiş gibi bunu bir başarı hikayesi olarak sunmuşlar bile.

    ailen bir şekilde harcamalarından kısmış ya da kısmamış göndermiş. göndermese haberin bile olmazdı varlığından 11 yaşında...

    kıskandık çatladık, okulunuz da çok mundar....

  • ürünlerinin üretim kaynakları altında-arkasında yazmaktadır. kesinlikle vasat altı değildir.

  • ahmet çakar: herkes paraya çalışıyor kardeşim. para vermeseler biz buraya çıkar mıyız? sen çıkar mısın apo?
    abdülkerim: semtten geçmem.

  • tamam, bu bir şekilde kabul edilebilir, ticari amaçla bunları kullanan ve şarkıları üzerinden para kazanan varsa tabii ki hakkıdır.
    amma velakin söylemek istediğim bir şey var.
    erkin koray'ı çok severim, hemen hemen tüm 45liklerini de topladım, yani öyle böyle değil ilgim.
    pandeminden önceki yıllarda iki kere de konserine gitme şansım oldu.
    her iki konserde de zırt pırt durup " telefonla çekmeyin, beni videoya almayın, kameraları kapatın, güvenlik kameralara müdahale edin" demesi canımı sıktı.
    akabinde bir 33lüğünü ( benden sana) imzalatmaya yanına gittim, imzaladı ama "bu korsan" dedi. ahah, "yav 82 baskısı" bu dedim, " haa ben yenilerden sandım " dedi.
    bunadın mı abi sen? bırak çeksin çocuklar, seni ileriki yıllara aktarsınlar. bilsak günlerindeki erkin baba nerede, şu hallerin nerede.
    az sal ya.