hesabın var mı? giriş yap

  • geç uyuduğum bazı gecelerde çok afedersiniz amsalak bir arkadaşımı gizli numaradan arayıp sesini dinleyip kapatıyorum.

    diyeceksiniz ki ne keyif alıyorsun bundan?

    aga çocuk beni kız sanıyor. 1 tek gün bile ters bir şey söylemedi. ulan sabah 05.00'te arıyorum, herif uykudan uyanıyor, yavşaklar gibi "hehe kimsin canım sen yaaa" diyor. sonra kapatıyor.

    benim la ben hayvan...

  • kimi gerçekçi diyaloglara çıkış olabilecek düşüncedir.

    - boş zamanlarınızda kitap okumayın.
    - ya ne yapalım?
    - çocuk yapın.
    - ...
    - üçer beşer tane yapın.
    - meslek neydi abi senin?
    - özel bir ülkede başbakan olarak çalışıyorum.
    - bambaşkaymışsın.

  • adamım. babasının oğlu.

    dün takımındaki herkese sevdiklerinin fotolarını gösterdiler.

    merve aydın yine ağlama krizlerine girdi, anıl tetik duvarları yumrukladı, pascal nouma fotoğrafların olduğu tahtayı duvardan sökmeye çalıştı. böyle anlamsız ve gereksiz tepki verenlerin yanında doğukan ise sessiz sessiz sadece babasının ve sevdiklerinin fotoğraflarına baktı ve öyle düşündü.

    aralarında tek normal tepki veren adamdı, evet adamdı.

    tahtayı sökmek, duvar yumruklamak ne bilader ya, gören de sanır mahpus damındasınız. bilerek isteyerek para için geldiğiniz yerde bu pozlar nedir arkadaş ya???

  • +abi bu kül tablasına kaç para yazıyım?

    - yaz la işte, 2 3 4 5 bişeyler, kafana göre

    beymenin de aslında küçük esnaf olduğunu gösteren zerzevat.

    debe: mutlu oldum lan, ilk defa girdim, teşekkürler :)

  • freud'un yaşam içgüdüsü eros'un tersi ölüm içgüdüsüdür. sakarlık diye adlandırdığımız kendimize zarar veren davranışlar (oramızı buramızı bıçakla kesmek, kırık camı tutup elin kesilmesi gibi), sigara ve alkol gibi zararlı madde kullanımları ona göre insanın bilinçaltında bulunan ölme isteğinden kaynaklanmaktadır. bu görüldüğü üzre sadece başkalarına değil, insanın kendisine de zarar vermesini içeren bir içgüdüdür.

  • sırma saçlı kel şov peşinde dolanmayıp görevini yapıyor olsa haber daha buraya düşmeden emniyete alınacak kişinin çağrısıdır. ülkenin dingo'nun ahırına döndüğünü kanıtlar.

    ayrıca hep söylerim bu kargo şirketlerinin veritabanları kişiler için güvenlik açığıdır. çalışanlar zaten bilinçsiz. birinin yayınlamasına gerek yok isteyince söylecek hale gelmişler.
    [entry'nin bundan sonraki kısmı mesajla gelen haklı talepler üzerine silinmiştir.]

    özetle bu veritabanı işine bir çare bulunması lazım. adres kodu tanımlayıp sadece dağıtıma çıkan elemana mı verirler adresi, barkod sistemine mi geçerler bilmem.

    her şubede 5 kişi çalıştığını ve her firmadan kargo aldığınızı düşünün:
    yurtiçi kargo 900 şube, aras kargo 900 şube, 800 şube, 800 şube toplamda 17.000 kişi size kargo gönderilen adresleri, telefon numaralarınızı görebiliyor demektir...

    yurtiçi kargo'nun şu açıklaması yalandır. sık sık kargo gönderenler ne dediğimi biliyorlar. sadece alıcı ismi sorup "falanca adres mi?" diye teyit ettiklerine şahit olmuşsunuzdur...

  • tarihini şöyle bir inceleyeyim dedim de, gerçekten çok ilginçlikler var.

    mesela bu ülkedekiler almanca konuşmalarına rağmen, avusturya'yı 3. reich bünyesine katan adolf hitler,* nedense buraya saldırmıyor. ikinci dünya savaşı esnasında aynı türkiye gibi büyük bir dirayetle tarafsız kalma başarısını gösteriyorlar:[türkiye'nin 1945'te savaş nerdeyse bitmiş iken bm'de avantaj sağlamak için savaşa müdahil olmasını saymazsak]

    savaş esnasında, manyak bir askeri birlik gelir, ülkeyi pardon sarayı yağmalar diye bütün hazine ve kıymetli eserler londra'ya güvenli yerlere taşınıyor. avrupa'nın göbeğinde oldukları için kraliyet ailesi dahil kıtlık sıkıntısı çekerken, kızıl ordu'dan kaçan 500 askeri sovyetler birliği'ne teslim etmiyorlar. bu adamları kendileri aç olmalarına rağmen misafir ediyorlar, koruyorlar. hatta doğu bloğu ülkelerinden çekoslovakya ile yaşadıkları sorunların başlangıcı buna dayanıyor.[tabii arada arazi anlaşmazlıkları da mevcut]

    savaş sonrasında çöken ekonomiyi düzeltmek için kralları, ata yadigarı leonardo da vinci tablolarını satıyor ve bu satışlardan elde edilen gelirler, ülkenin iktisadi kalkınma programları için harcanıyor.

    en başa dönersek, devletin kurulma hikayesi çok ilginç. kralları kutsal roma imparatorluğu döneminde meclis'ten sandalye alabilmek için civardaki birkaç derebeyliğin topraklarını para ile satın alıyor. bu şekilde almanya'ya bağlı özerk bir şekilde otonom elde ettikten sonra, napolyon'un saldırıları ile kutsal roma imparatorluğu yıkılınca, birden bire napolyon ile anlaşalım diyerekten bağımsız bir devlet kuruyorlar ve hala o coğrafyada bir kraliyet var.

  • çok sevdiğim arkadaşımın evine kahvaltıya gittiğimde, kahvaltının susam sokağı tadında işlenmesi beni dumurdan dumura sürüklemiştir. arkadaşım henüz uyanan ev halkı için annesine:
    - anne baba nerde
    - baba uyuyo yavrum
    -hmm peki ya abi ? abla?
    - abi kalktı abla yüzünü yıkıyor yavrum

    bu konuşmaların şokunu atlatamadan arkadaşımın işitme engelliler için kahvaltı yapışını izlemeye başladım, kendisi sofradaki herşey konuşuyor yemeden önce yüksek sesle isimlerini sayıyordu:

    -hmmm ekmeğimizi alalııım, önce bir parça tereyağı ve biraz balllll.....hani benim zeytiniiiim, iişte burdaaa hoop bi parça zeytin......bugün hiç reçel yemedim, hmmm çilek reçeli, bayılırım...

    bütün bunları arkadaşım komiklik yapıyor herhalde diyedüşünerek seyrettim ama sofrada kimse gülmüyordu, ve bu aile gerçekti.