hesabın var mı? giriş yap

  • dünya liderinin, uzun adamın, büyük ustanın küçük dünyasında gerçekleşmiştir. yemin ederim ilkokul 2 sınıfta başkan adayı olan çocuklar daha olgun, daha ahlaklı.

  • beraber gaza gelmi$ insanlarin kendilerini digerlerinden ayirmak icin cizdigi sinir..

  • bana ve asistanım merova'ya en çok sorulan sorunun öznesi. cümle içinde kullanıldığında genellikle başına "hangi" sonuna da "tavsiye" kelimeleri eklenerek gelir. merocuum oynama o portafiltre ile git telefonlara bak, maillere cevap ver, özel mesajlaş, birkaç sözlük yazarını entübe et, ne bileyim asiste gerektiren bişeyler yap, zira bu entryde sana fazla ihtiyacım olmayacak.

    sevgili gözlüklüler, espresso makinesi almanın otomobil yada fotoğraf makinesi almaktan çok da büyük bir farkı yoktur. her ikisinde olduğu gibi espresso makinesinde de ne kadar çok para o kadar çok kaliteli malzeme ve performans alırsınız. elbette bu durum türkiye için geçerli değildir. zira türkiyede binlerce lirayı döküp 3 kuruşluk bir makine alma olasılığınız oldukça yüksektir. fakat buna gelmeden evvel espresso makinesi nedir ve kaç çeşidi bulunur bir öğrenelim derim. zira işte tam da bu kısmı bilmediğimiz için satıcılar bizlere 3 kuruşluk makineleri fahiş fiyatlardan kakalayabilmekteler.

    adı üstünde espresso makinesi espresso ve espresso bazlı içecekleri yapmada kullanılan makinenin ta kendisidir. kendi içinde 3 ana gruba ayrılır.

    a) manuel espresso makineleri
    b) yarı otomatik espresso makineleri
    c) süper otomatik espresso makineleri

    bunların haricinde bir de kapsül (bkz: nespresso) (bkz: cafissimo) ve pod kahve makineleri vardır ki, onları makineden saymadığım için değinmeyeceğim. sizler de burdan illaki bir şeyler çıkarmak isterseniz bana bu makineler ile ilgili boşa soru sormamanız gerektiğini çıkarabilirsiniz. hatta çıkarın lütfen. haa sorsanız cevaplar mıyım? elbette cevaplarım ama karşılıklı üzülürüz. ben sizin bir pod yada kapsul makinesi almış olmanıza yada almak istiyor oluşunuza üzülürüm, siz de vereceğim bilgiler karşısında almak istiyor oluşunuza yada almış oluşunuza üzülürsünüz. bu nedenle pod yada kapsül makinelerinde ısrarcı olan arkadaşlara gidin hazır kahve için daha hesaplı diyor ve kaldığım yerden devam ediyorum.

    a) manuel espresso makineleri: bunların bir diğer adı da lever yada kollu espresso makineleridir. detaylar için (bkz: lever/@kahvedelisi)

    b) yarı otomatik espresso makineleri: bunlar da kendi içinde yarı otomatik ve tam otomatik olmak üzere ikiye ayrılır. ev tipi ve profesyonel makinelerin çoğunluğu da dahil olmak üzre dünya espresso makinesi piyasasının geneline hakim olan grup budur. aslında yarı otomatik bir espresso makinesinde tam otomatik ve yarı otomatik farkı, otomatik shot ve dozaj ayarlaması yapılabiliyor olmasından başka bir şey değildir. yarı otomatik bir makinede kahveyi portafiltre sepetine alır, tamper ile sıkıştırır, çekime hazır hale getirip makineye takarsınız, bundan sonra tek yapmanız gereken düğmeye basıp pompayı devreye sokmaktır. espresso shot alındıktan sonra tekrar aynı düğmeye basılır ve makine durdurulur. arada geçen süre, kahvenin akış hızı vs sizin kontrolünüzdedir. bunun tam otomatik versiyonunda ise aynı işlemi bir kere yaparsınız (tekli yada çiftli espressoya göre) aldığınız shottan memnun kaldığınız andan itibaren makinenin sizin için o parametreleri hafızaya almasını sağlarsınız ve bir sonraki shotta aynı ısı, aynı miktar su kullanarak bir evvelkilerle aynı miktar kahveyi alıp kendisi otomatik olarak durur. yarı otomatik makine kullanan buyuk işletme yada cafeler hem devamlılığı sağlamak için hem de iş akışını hızlandırmak, barista'nin her shot'i başından sonuna izlemesinin önüne geçmek için genelde bu yarı otomatik kategorisi altındaki tam otomatik modelleri tercih eder.

    yarı otomatikler her ne kadar 2 ana gruba ayrılıyor olsalar da kendi içlerinde boiler'dan tutun, grup başlığına, grup başlığından tutun suyu çeken pompaya kadar pek çok farklılık gösterir, farklı alternetifler sunar. entry'yi içinden çıkılabilir kılmak ve okuyucunun kafasını karıştırmamak adına bu kısımlara girmemeyi tercih ediyorum. kaldı ki bu detaylar belli bir fiyatın üzerindeki ve daha çok profesyonel kategorisinde yer alan makineler için geçerli olup, henüz türkiyede evine pro makine alan insan sayısının 2 elin parmaklarını geçmediği düşünüldüğünde burada uzun uzun yazmak bana işkence olmaktan öteye gitmeyecek. burada anlatılmak istenene örnek olarak (yazının başında da belirttiğim gibi) fotograf makinelerini örnek verebiliriz. iş espresso makinesine geldiğinde, türkiyede evinde espresso makinesi olan kişilerin çoğunluğu kodak kullan at makinelere sahiptir (tabi tek farkla.. hiç değilse kodak kullan at modelleri resim çekebiliyor. bu ev tipi makinelerin çoğu ise düzgün bir espresso çıkarmaktan aciz) geriye kalan azınlığın tercihi ise kodak kullan at ile panasonic dslr-like modeller arasında dolanmakta. yani rahatlıkla diyebiliriz ki, bırakın üst düzey dslr makineleri, türkiyede espresso makinesi ile fotograf makinesi kıyaslaması yapıldığında espresso makinelerinde "giriş seviyesi dslr" sahibi olan insan sayısı cidden parmakla sayılabilecek kadar az.

    c) süper otomatik espresso makineleri: bunlar da kendi içinde birkaç kategoriye ayrılsa da bizi ilgilendiren ev tipi modeller ve profesyonel modeller. bu makinelerin özelliği, sizin hazneyi açıp suyu doldurup, çekirdeği öğütücü kısmına koyup, makinenin daha evvel ayarlanmış yada değiştirilebilir özelliklerini kullanarak tek tuşla, öğütme, filtreye alıp sıkıştırma ve extraction yani özütünü çıkarma yani shot alma işini yapabiliyor olmanız. bu modellerin bir de benim çok güldüğüm "kendini de temizler" özelliği var ki o kısım evlere şenlik. yani düğmeye basıyorsunuz, istediğiniz içecek ne ise, espresso ise espresso, espresso bazlı bir içecek ise espresso bazlı bir içecek, tek düğmeyle önünüze geliyor. ama nasıl geliyor? elbette bir kahvenin espresso olarak tanımlanmasını sağlayan birçok kriteri yarım yamalak yaparak. bu tip makinelerin ev tipi olanları oldukça yuksek fiyatlara satıldığından insanların çoğunun gözünde bu makineler "espresso ve espresso makinesinde son nokta". gerçekten de öyle. alınabilecekler sıralamasında hem fiyat hem performans açısından bence de alınabilecek en son makinelerden bu super auto makineler. ama işte bu makinelere 1000 lira ila 3000 lira arası bir para bayılmış kişileri aksine ikna etmek oldukça zor. en azından şunu söyleyebilirim, illaki alacaksanız 3000 liranın altındaki bir super autodan, bir vending makinesi ayarında içecek bekleyin. o kadar paranız varsa da adam gibi yarı otomatik (yada klasik mi diyelim) bir makine alın. zaten bu makineleri bilinçli olarak alıyorsanız, alış sebebiniz büyük ihtimalle kahve hazırlama süreci ve her seferinde aynı sonucu elde edememe riskine dayalı üşengeçlik olabilir, ki bu durumda söylenebilecek fazla bir şey yok. bazı şeyleri elde edebilmek için başka bazı şeylerden feragat etmek gerekir. ev tipi super autolarda bu feragat edilen tatsal varyasyon ve shot kalitesi oluyor.

    super autoların hiç mi işe yarayanları yok? olmaz olur mu var tabi. işini çok düzgün yapan super autolar da var fakat fiyatlar sıfır otomobil fiyatları ile hemen hemen aynı. mesela starbucks türkiye de, dünya genelindeki diğer starbuckslarla beraber ilk başlarda kullandığı la marzocco yarı otomatik makineler (yarı otomatik kategorisindeki tam otomatik modelleri kullanmaktaydılar) zamanla yerlerini super autolara bırakmaya başladı. bu sayede devamlılığı, yani her gidişinizde aynı içeceği aynı tatta bulabiliyor olmanız ile ünlü starbucks, hem ekstra adam çalıştırma yükünden kurtulmuş oldu hem de cidden her içecek bir evvelkinin aynı. fakat öte yandan birbirinden farklı içecekler de neredeyse birbirinin aynı olmaya başladı. allahtan ufak farklar yaratabilmek adına starbucks'in elinde şişeler dolusu sos ve şurup var da, baz olarak kullandıkları içeceğin her üründe aynı tada sahip oldugunu pek çaktırmıyorlar. yani evet, ortada işe yarar ve işini düzgün yapan super autolar var, yok değil. fakat bunları efektif kullanmayı bilenler pek yok. bugün herhangi bir super auto kullanan kahveciye gidin, bir cappuccino yanında da bir latte isteyin. şeker dahil ekstra bir şey koydurtmayın. hangi boy alırsanız alın farketmez, ikisinin tadının birbirinin aynı olduğunu goreceksiniz. cappa ve latte gibi hem hazırlanış oranları hem de doğal olarak tatları farklı olması gereken iki içeceğin tatsal açıdan birbirinin aynı olması, o super auto'yu kalibre eden şirketin yada kişinin ardından hiçbir değişiklik yapılmadığını, kullanan kişinin de bir düğmeye basmaktan fazla bir şey bilmediğini gösterir.

    sevgili gözlüklüler, böylece bir uzun entrynin daha dibini boğulmadan görmüş oluyoruz. bir sonraki entrymizde yeterli bütçemiz olmadığı halde, müzayedede sezercik'in eşeğini almaya çalışan çocuğun babasını yenmenin yollarını anlatacağız. şimdi izninizle az evvel 1 kiloluk pirinç üzeri krom kaplı portafiltreyi ayağına düşüren, an itibari ile sakar, yarından sonra seker olacak şeker asistanım merova'yı acilen acile yetiştirmem gerekiyor. merocuum 10'a kadar sayıyorum koşmaya başla canım.

  • 7500 lira
    10 nöbet
    plastik cerrahi asistanıyım. döner 1000 kusur lira yatmıyor. nöbet paraları yatmıyor. yatarsa 3000 civarı. el cerrahisi, maxillofacial travma vs bakıyoruz. kopan parmağı dikeceğim sürede duvar boyasam daha çok kazanırım sanırım.

    edit: şimdi buraya şunu da eklemek istiyorum. hocalar da istifa etmeye basladı. hocası olmayan bölüm asistan alamaz dolayısıyla uzman yetiştirmez.plastik cerrahi gibi özeli tatlı olan branşlarda bu sıkıntı yakın zamanda iyice hissedilecek. ismini vermeyeceğim bir kaç üniversite kliniği yakın zamanda kapanacak. halkımıza bol şans diyorum. umarım tedavi olmak için satacak eviniz, arabanız dededen kalma tarlanız vardır. yüz ve mandibula kırıkları için bulunduğum yerde 40.000 lira cash istiyorlar. nakit yoksa özeller yatırmıyor bile. haberiniz olsun.

    edit2: bu işin ciddiyetini anlayamamış arkadaşlar gene toplanmışlar başlığa. doktor olduğum halde başıma bir şey gelse devlette tedavi olamayacağımı düşündüğüm için korkuyorum özel sağlık sigortası araştırıyorum. sizdeki bu özgüven gençliğinizden geliyor olmalı.

  • bedirhan umarim allahumme salli diye soylene soylene uzaklasan anneanneyi cok kafaya takmaz.turk bayrakli balon, erikli su, cay tabagina oturtulmus mum ve cakmak, evde bir bilimsel deney icin kullanilabilecek ne varsa toplamis gelmis. merhaba arkadaslar ben bedirhan diye lafa girip bidi bidi deneyini bi guzel anlatmis. bi cocuk yetistirme ozurlu yuzunden cesareti kirilmamistir, mutfaktan su kapip gelmistir bence

  • gezi için şarkı yapmış, ali ismail'den de bahsetmiş. bu saatten sonra gözümün önünde toma taşlasa ne fayda, benim için sıfır bir insan. sıfırın altında diyemem, o da bir değer.

    bari o çocuğu kullanma be sezen.

  • gücün, sadakatin, aile içi sağlık ve huzurun boy ile alakalı olduğunu zannedip bu platformda başlık açıp sıçmık giren bir troll'ün eleştirdiği eş beyanı.

    edit: başlık başa

  • ön edit: başlık buraya taşınmış, orjinal metni aşağıdaki gibi tutuyorum yine de:
    ------------------------------

    eti tarafından geliştirilen ve "eti vitamin ve minerallerle zenginleştirilmiş bisküvi" adı altında üretilecek olan bisküvi. 50 karakter sınırı nedeniyle başlık bu şekilde açıldı.

    ulaşılan bilgiye göre eskişehir'deki eti fabrikasında üretilecek olan bu bisküvi bir afet veya acil durum anında hızlıca üretilecek ve ihtiyaç duyulan bölgelere ulaştırılacak; afetzedelerin günlük vitamin ve mineral ihtiyaçlarının bir bölümünü karşılamalarına yardımcı olacak.

    işte o kutlu bisküvi

    para ile satılamayacak, üzerinde böyle bir ibaresi de var. dolayısıyla market raflarında olmayacak. ambalajı da sarı yapmışlar ben buradayım diyecek belli ki.

    yorumum: etinin bu hareketini çok beğendiğimi belirtmek istiyor; saygılarımı sunuyorum. yürüyedur aslanım.
    not: reklam almadım firmayla alakam yok.

  • ben buna fena halde uyuz oluyorum hacı. bakın başta vurguluyorum "kadına öncelik vermeye değil, kadının öncelik hakkını kendinde sorgusuz sualsiz görüp 'ben bayanım' diyerek öne geçmesidir" uyuz olduğum kısım. yoksa her zaman hanımlara veririm sorun yok bunda. hatta vermezsem kendimi kötü hissederim. burada ben olayın örtülü anayasasından söz ediyorum (ayrıca kadınlar aşağı kadınlar yukarı diye başlık açmayı da hiç sevmem. ben iki cinsin de hakkaniyetli şekilde eleştirilmesinden yanayım).

    örneğin asansöre binmek için kalabalık bir sırada bekliyorsundur ve hemen arkandaki kadın "doğal öncelik reflesiyle" löp diye dalar. yahu bir dakika da sıra benim sıram. yani öncelik hakkı benim. o hakkı ben uygun görürsem "buyrun lütfen" derim zaten ama hanımefendi kişisi "nasılsa ben tırnak içinde bayanım verilecektir zaten o yüzden bakmaya gerek bile yok" diye düşünmesi beni deli ediyor. belki acele işim var? belki vermek istemiyorum? belki o kadar centilmen birisi değilim? olmaya da mecbur muyum? belki odunum?

    bu yalnızca bir örnek. çarşıda pazarda, bir kapıdan girip çıkarken, toplu taşımaya binerken her şart ve her koşulda karşımıza çıkabiliyor.

    ha arkada bekleyip "buyurun lütfen" diye teklif edilince teşekkür ederek öne geçen kadın yok mu? olmaz olur mu var ama ciddi anlamda az sayıda.

    tekrar ediyorum ayar olduğum nokta öncelik vermek değil, öncelik verilmesini beklemeyip o doğal hakkı kendinde görüyor olmasıdır.

  • ali ihsan bey merhaba.

    bunu bileceğinize eminim:
    10 harf, türkiye kökenli bir terim; aniden hızlı ve seri bir şekilde yapılan ve karşısındakini gafil avlamaya yarayan şaşırtma metodu.
    harf alayım dediğinizi duyar gibiyim, merak etmeyin 5 harf benden :)

    ş_k__d_n_k