hesabın var mı? giriş yap

  • olmayan farktır.

    şöyle ki söz konusu sözcüklerin kökü "art-" fiilidir. türkçede eskiden beri kullanılan faktitif (ettirgenlik / oldurganlık) ekleri ise şunlardır : "-r , -t , -dır"

    türkçe gerek çok uzun zaman öncelere uzanan tarihi gerekse yayıldığı geniş coğrafya ile ses (fonem) ve yapı (morfem) bakımından epeyce çeşitlilik gösteren bir dildir.

    aynı anlama gelen iki sözcüğün ortaya çıkmasını bu şekilde açıklamak gerekir. geçmiş dönemlerde türkçenin yayıldığı geniş coğrafyadaki bazı boylar faktitif eki olarak "-r" yi tercih etmişken diğer bazı boylar ise "-dır" ekini tercih etmiştir. bunun sonucunda "artır-" ve "arttır-" türemiş fiilleri ortaya çıkmıştır.

    iki fiil de aynı anlama gelir ve kullanımında bir hata yoktur. ilginç olan kısım ise türkiye türkçesi içerisinde bu iki fiilin bir arada bulunması, içlerinden birinin kullanımdan düşmemiş olmasıdır.

    not: türkçe hakkında yorum yapmadan önce türkçenin tarihi ve yayıldığı geniş coğrafya hakkında ve dahası tarihi türk şiveleri hakkında biraz bilgi sahibi olmak gerekiyor, diye düşünüyorum. hele ki türkçenin yalnızca 20. yüzyılda ortaya çıkan türkiye türkçesinden ibaret olduğunu düşünüyorsanız bu konulara hiç girmeyin. naçizane tavsiyemdir.

  • bakın tekrar söylüyorum;
    (bkz: insan ırkı yok edilmeli)

    bilmem kaç milyarlık gezegen. ne canlı türleri geldi geçti hala geçmeye devam ediyor ama bu dünya bu evren insan ırkı kadar şerefsiz, adi ve vahşi bir tür daha görmedi görmeyecek. el birliğiyle linç ettiğiniz domuz bile insandan daha merhametli daha vicdanlı.

  • avusturya'da prosit
    belçika'da op uw gezonheid, a votre sante
    çin'de wen lie
    çek cumhuriyeti'nde na zdravi, nazdar
    danimarka'da skal
    ingiltere'de cheers
    finlandiya'da kippis, maljanne
    fransa'da a votre sante, sante
    almanya'da prosit, aur ihr wohl
    yunanistan'da eis igian
    israil'de l'chaim, mazeltov
    izlanda'da santanka nu
    irlanda'da slainte
    italya'da salute
    çin'de çin
    japonya'da kampai, banzai
    hollanda'da proost, geluch
    norveç'de skall
    polonya'da na zdrowie, vivat
    iskoçya'da hoot mon
    ispanya'da salud
    portekiz'de a sua saude, eviva
    rusya'da nazdorovia
    isveç'de skal
    yugoslavya'da zivio

    şeklinde olan içki kültürü seslenişleri..

  • yıllar önceydi, sanırım 2010 yılıydı, erciyes üniversitesi bahar şenliklerinde kayseri'ye athena gelmişti ve o gün hava gerçekten de berbattı, seyirci de doğal olarak diğer günlere nazaran azdı, en öndeydim, kısa bir süre sonra yağmur bastırdı ancak gökhan ve arkadaşları bu harika konsere devam ettiler, bir kaç dakika sonra yetkili birisi çıktı ve gokhanla konuşmaya başladı, yıldırım yaklaşıyor gibi bir şeyler söyledi, gokhan da ısrarla son bir şarkı dedi, adam zor bela tamam deyince bize dönüp durumu anlattı ve mecbur olduğunu filan söyledi ve son şarkıyı delice beraber söyledikten sonra vedalaştık. bu gerçek bir sanatçıyla olan anımdı, yukarı da ise bahsi geçtiği gibi sanatçı değil sadece sıradan şarkıcı olan birisi.
    edit: gökhan yerine oğuz yazmışım, kimse de farketmemiş :) uyaran @pheno ya teşekkürler.

  • sahra'nın bilezik gibi geçirdiği yarışma. kağıda direk çizip "bu direkte dans etmeni bekliyorum" diyerek turabi'yi yazdı hahahahah

  • "lazerle bozuk gözleri çizdirmek o kadar iyi bir şeyse doktorların alayı hele hele göz doktorlarının alayı niçin gözlük takıyor" olacaktı. sığmadı.

    dün canım çok sıkıldı. internette gezinirken meşhur göz hastanesinin reklamını gördüm. bilmem ne profesörü işte şöyle iyiyiz, böyle şahaneyiz, dünyada göz konusunda 1 numarayız falan. tıkladım. bir de ne göreyim. gözümü çizecek doktor gözlüklü. alla alla dedim. bu nasıl iş diye de ekledim içimden. görüyorsunuz, cidden şahane köşeye sıkıştırmalı soru.

    derhal telefona sarıldım. aradım bu işletmeyi. dedim benim gözlerim şu kadar bozuk şöyle şöyle. "tabii efendim hemen çizittirelim" dediler. dedim "bir saniye, madem gözleri bozuk olanların hemen çizmesi gerekiyor ve lazerle çizim süpersonik bir şey, niçin doktorlarınız gözlüklü?" sanıyorum birkaç saniyelik bir sessizlik oldu. "eeöö" gibi sesler çıkakrdı hattın diğer ucundaki hanım. "hebele hübele" gibi şeyler söyledi. inanın hebele hübele çok daha mantıklı kelimeler. enayi yerine konmak biraz sinirlendirdi beni. dedim "bana müdürünüzü çağırın." "bağlıyorum bir saniye" dedi.

    bağladı;

    + buyrun efendim nsaıl yardımcı olabilirim size?
    - lazer iyi bir şeyse doktorlar niye gözlüklü?
    + eeööö efendim şimdi bu çok geniş kapsamlı bir konu
    - vaktim var, dinliyorum
    + müsait olduğunuz vakit uğrayabilrseniz size çok detaylı bir şekilde anlatabiliriz?
    - yarın 2'de oradayım?1
    + görüşmek üzere efendim
    - dıt dıt dıııt dııııııt

    ***

    işte böyle tersledim. yarın da o profesörün karşısına çıkacağım. resmen tek atımlık kozum var. mantıklı gerekçe sunarlarsa çizdiririm artık ne yapayım :/

    edit: profesör'ü yazamamışım. meyve parcacikli kadin uyardı sağolsun.

  • mesela mutfağa girmesini yasaklamışsın. bunu da bir kaç kere kesin bir hayır sözüyle yapmışsın o kadar. şiddet uygulamamışsın, bağırmamış çağırmamışsın. bir daha asla mutfağa girmiyor. işin ilginci sen evde olsan da olmasan da girmiyor. tahmin ediyorum ki eve başka köpek gelse onu da mutfağa sokmayacak. mutfağa girmenin yanlışlığına gönülden inanıyor.

    resmen eve saçma bir din indirdik.