hesabın var mı? giriş yap

  • parfüm almak için girilen parfümeride, parfüm şişesinin yere düşüp kırılması ve akabinde arkadaş görünümlü iki yamyamın t-shirtlerini çıkarıp yerdeki parfüm ziyan olmasın diye üstüne bastırmaları.

  • akıl ve mantık yoksunu bir bünyenin metrobüsleri korumak adına uydurduğu saçmalık olsa gerek.

    ulan dallama bu otobüsler günde 18 saat çalışmak ve binlerce insanı taşımak için dizayn edilmedi mi? yani görevleri bu... uçaklar da günde 14-18 saat uçuyor. hatta hiç durmadan 18 saat uçan uçaklar da var. çalışma şartları da ağır. kaç bin metreye çık, bilmem eksi kaç derece, basınç düşük, in çık in çık... e iyi o zaman onlar da bozulsun, en fazla düşerler ne olacak ki. böyle mantık olur mu?

    günlerce, aylarca ve hatta yıllarca hem de oldukça ağır şartlar altında hiç durmadan çalışan makinalar var... ama çalışıyorlar... çünkü bu iş için dizayn edilmişler. doğru ekipmanı doğru işte doğru bir şekilde kullanınca arızalar da iyice azalacaktır. ama sen o iş için dizayn edilmemiş makinayı al getir, bozulunca da şartlar ağırdı, hiç durmadan çalışıyordu de... olacak iş mi?

    dediğim gibi bu otobüslerin işi bu. günde 18 saat çalışıp binlerce yolcu taşımak... şartlar bu... ve otobüsler bu iş için dizayn ediliyor. ve onun için 2-3 milyon lira ediyorlar... sağlam olsun, dayanıklı olsun, bozulmasın, ekonomik olsun diye o kadar para veriliyor.

    yahu ortadaki salaklık karşısında dilim tutuluyor... ne mantıksız insanlar var be!

    hastanede yangın çıkar, yoğun bakımdaki hastalar ölür, sağlık bakanı çıkıp zaten öleceklerdi diye açıklama yapar. aynı mantık, daha da doğrusu aynı mantıksızlık...

  • bilim, sanayi ve teknoloji bakanı fikri ışık, "yerli otomobil konusunda menzili artırılmış seri hibrit araca odaklandık. şehir içinde ortalama 100 kilometreyi sadece 3 liralık maliyetle katedilebilecek" demiş. bu da link

    bıraksanız benim benzinli aracım da 100 kilometreyi yaklaşık 3 liralık maliyetle katedilebilecek. ama siz o hibrite de öyle bir vergi bağlarsınız ki (sürücüler yedi ceddinizin kulağını çınlatır)... bırak 3 lirayı, keban'ın sahibi olsak fayda etmez.

    seçim yaklaşıyor. bu türden haberler artık mantar gibi türer. yok 3 liraya 100 km, yok 3 kuruşa 5 köfte vs.

    debedit: gezi'yi hatırla.

  • miri görüntüsü: görsel
    nircam ve miri birleşik görüntüsü: görsel

    araba tekerleği galaksisi (eso 350-40 ya da cartwheel) ve ona eşlik eden gökadaların bu görüntüsü, webb'in yakın kızılötesi kamerası (nircam) ve orta kızılötesi enstrümanının (miri) görüntülerinin bileşimiyle ortaya çıkmıştır ve tek kamera ile görülmesi zor olan ayrıntıları içerir.

    bu galaksi, yaklaşık 400 milyon yıl önce meydana gelen yüksek hızlı bir çarpışma sonucu oluşmuştur. döner teker, parlak bir iç halka ve renkli bir dış halka olmak üzere iki halkadan oluşur. her iki halka da şok dalgaları gibi çarpışmanın merkezinden dışarı doğru genişler.

    bununla birlikte, çarpmaya rağmen, dönen kolları da dahil olmak üzere, çarpışmadan önce var olan büyük, sarmal gökadanın karakterinin büyük bir kısmı kalır. bu, iç ve dış halkalar arasında görülen parlak kırmızı çizgiler galaksisinin adına ilham veren “jant teli” gibi bir görüntü oluşturur. yalnızca döner çark boyunca değil, aynı zamanda sol üstte eşlik eden sarmal gökadada da bulunan bu parlak kırmızı tonlara, parlayan, hidrokarbon açısından zengin toz neden olur.

    bu yakın ve orta kızılötesi bileşik görüntüde, miri verileri kırmızı, nircam verileri ise mavi, turuncu ve sarı renktedir. kırmızı toz girdaplarının ortasında, tek tek yıldızları veya yıldız oluşum ceplerini temsil eden birçok bireysel mavi nokta vardır. nircam ayrıca çekirdekteki yaşlı yıldız popülasyonları ve yoğun toz ile bunun dışındaki daha genç yıldız popülasyonları arasındaki farkı da tanımlar.

    webb'in gözlemleri, araba tekerleği'ni çok geçici bir aşamasında yakalar. bu iki rakip güç göz önüne alındığında, araba tekerleği galaksisinin sonunda alacağı şekil hala bir gizemdir. ancak bu enstantane, galaksiye geçmişte ne olduğu ve gelecekte ne olacağına dair bir bakış açısı sağlamaktadır.

    kaynak: nasa/webbtelescope.org

  • yanında börek falan da yapabiliyorsa iyidir, gün teyzesi olabilir. sadece kısır yetmeyebilir.

  • bir çok insan müthiş fikirleri olduğundan ama paraları olmadığı için bu fikirleri hayata geçiremediklerinden yakınıp durur ancak l'oreal denen dev güzellik ürünleri markasının kurucusu eugène schueller'in beş parasız bir şekilde işe başlayarak azimli ve akıllı bir çalışma sonucu ortaya çıkardığı milyarlarca dolarlık dev başarı aslında "parasızlığın" sadece bir bahane olduğunu ispatlamıştır.

    1904 senesinde paristeki üniversitesinden kimyager olarak mezun olduktan sonra evine kapanan genç eugène schueller her gece evinin mutfağında türlü boyalarla deneyler yapmaktadır ve amacı tamamen doğal görünen bir saç boyası bulmaktır.

    geceleri evinde ürettiği saç boyalarını ufak şişelere doldurarak sabahın ilk ışıklarında şehirdeki bayan kuaförlerini tek tek gezmekte ve bunları türlü taktiklerle ikna ettiği yerlere satmaktadır. işleri o kadar güzel gider ki bu beş parasız kimyager genç iki sene içinde biriktirdiği paralarla kendi şirketini açar. l'oreal markası doğmuştur.

    schueller işlerini büyütmek için kadınları saçlarını güven içinde boyatabilecekleri konusunda bilinçlendirmesi gerektiğini biliyordu. aklına gelen fikirse süperdi. o dönemlerde "la coiffure de paris" isimli bir moda dergisi bayan kuaförlerinde popüler olmuş bir dergiydi ve kadınlar saçlarını yaptırmak için sıra beklerken harıl harıl bu dergiyi okurlardı.

    schueller bu dergide kimyager kimliğiyle makaleler yazmaya başladı. şirketinin ismini hiç geçirmeden yazdığı makalalerin konusu tabii ki "saç boyaları ve boyama teknikleriydi". yazıları bayanlar tarafından okundukça daha fazla ürün sattı ve kısa süre sonra tüm dergiyi devir alarak kendi ürünlerini çaktırmadan öven bir içeriğe kavuşturdu.

    girişimci kimyager schueller bu sıralarda saç boyalarının satılması için en önemli insanların kuaförler olduğunu anlamıştı. onlarla iyi geçinmek ve mutlu etmek için elinden geleni yapıyor türlü türlü kampanyalar düzenliyordu. böylece fransadaki kuaförlerin büyük bir kısmı onun ürünlerini bayanlara "şiddetle" önermeye başladılar.

    schueller'in bir başka süper akıllı fikriyse parisin en güzel semtinde süslü püslü bir "saç boyama akademisi" açması ve başına rus çarının sarayında çalışmış aristokrat bir rus kuaförünü oturtmasıydı. fransanın her yanından gelen kuaförler bu "seçkin" okulda saç boyamanın tüm inceliklerini öğreniyorlar ve tabi doğal olarak "l'oreal" markasının dünyadaki en iyi boya olduğunu kendi kuaför salonlarında bayanlara ballandıra ballandıra anlatıyorlardı.

    1920'li yıllara gelindiğinde kadınlar çalışma hayatına daha fazla girmeye ve otomatik olarak bakımlarına çok daha fazla önem vermeye başladılar. tabii bu schueller ve şirketi l'oreal için harika bir gelişmeydi. fransa sınırlarını aşıp dünyanın dört bir tarafında mal satmaya başlamışlardı.

    bu dönemlerde schueller koyu saçlı kadınların saçlarını sarıya boyatma taleplerinin arttığını farketti ve çok kısa bir zaman içinde saçların rengini açan yepyeni bir ürünü piyasaya sürdü. o dönemler schueller'in bu ürün şişesini eline alarak etrafındakilere " bu minicik şişeden servetler kazanacağız çünkü gün gelecek milyonlarca kadın saçlarını sarıya boyatmak isteyecek" dediği söylenir.

    (ufak bir not : hanımların türkiye'de "oryal" olarak kullandıkları terimin l'oreal saç açıcısının tüm dünyada tek ürün olduğu dönemlerden kalma bir benzeşim olduğunu düşünüyorum tabi sadece bir fikir)

    l'oreal firması bu tür fırsatları her zaman ilk farkeden firma olmuştur. mesela fransada ilk defa işçilere yönelik ücretli izin kanunu çıktığı zaman schueller iuzun yaz tatillerine çıkacak işçilerin plajları dolduracağını düşünmüş ve bilin bakalım hangi yeni ürünü piyasaya sürmüştür ? cevap veriyorum:güneş yağı. tabii çuvalla para kazandıklarını söylememe ayrıca gerek yok.

    l'oreal firmasının en büyük başarılarından biri de bilime ve ar-ge çalışmalarına büyük bütçeler ayırmasıdır. kendisi de bir kimyager olan schueller'in talimatıyla daha ilk yıllarında koca bir araştırma enstitüsü kurulmuş ve en modern cihazlarla donatılmıştır. burası öyle bir hale gelmiştir ki mesela 1950 senesinde sadece araştırma departmanında yüz adet uzman kimyager çalışmaktaydı. tabi o dönemlerden bugüne kadar l'oreal firmasının bir çok yeni ürün keşfedip piyasaya sürmesinin arka planında bu bilime verilen büyük önem yatmaktadır. fransa'da beş parasız yeni mezun öğrenci eugène schueller'in evinin mutfağında başlayıp bugün milyarlarca dolarlık koca bir endüstri devi haline dönüşen l'oreal ve kurucusunun başarı sebeplerini özetlersek.

    1) bayanların istek ve ihtiyaçlarını, dünyadaki gelişmeleri göz önüne alacak şekilde iyi takip edip harika bir zamanlamayla en kaliteli ürünleri onlara sunmak

    2) güzellik ürünleri sektöründe büyük bir ağırlığı olan kuaförlerin ve moda dergilerinin bayanlar üzerindeki etkileme güçlerini kullanmak.

    3) bilime çok büyük önem vermek ve sürekli yeni geliştirilmiş ürünleri bayanların hizmetine sunmak. bir gün aklınıza harika bir girişimcilik fikri gelir ama birileri "senin paran yok başaramazsın" diyerek cesaretinizi kırmaya çalışırsa lütfen eugène schueller'in mutfağını ve sıfırdan kurduğu dev l'oreal imparatorluğunu düşünün.

  • duyduğu zaman insanı üzen bir söylem... kardeş biraz daha sabret. daha dün ekonomi bakanımız söyledi. 2,5 milyon kişiyi işe alacaklarmış. ayrıca şubat ocaktan iyi. mart da şubattan iyi olacak. nisan üçünden iyi mayıs alayına haziran hepsine... sonra hepsi bize...

  • 77 sene önce oğluna duygun ismini veren ebeveynlerini takdir ettiğim gs başkan adayı. olm duygun nedir len 77 sene önce? zor çocukluk geçirmiştir bu amcamız.

    edit: arkadaşlar hala favoriye alıyorsunuz görüyorum :)) 10 yıl önce yazmışım. 77 seneyi 87 sene olarak okuyalım lütfen. hala aynı yerdeyim duygun ne yaw 87 sene önce? çocuğun etrafına bakın ahmet, mehmet, ayşe, fatma dolu.

    “yavrum senin adın ne?”
    “duygun efendim.”

    soran kişinin anladığını da sanmıyorum, tekrar sorduğunu da…