hesabın var mı? giriş yap

  • bu işin başında olan, doktora yapmayı düşünen öğrencilere vereceğim naçizane önerilerdir.

    birinci ve en önemli adım, çok iyi düzeyde ingilizce bilin. ingilizce okuyabilin, konuşabilin, yazabilin ve tartışabilin. ingilizce bilin.

    yurtiçinde ve yurtdışında politik kararlar, dışlamalar veya kayırmalar olacaktır. bu sadece akademide değil her yerde karşılaşabileceğiniz bir durum. bazı yerlerde çok bazı yerlerde az olur. bunu çalışmayı planladığınız yerde hali hazırda çalışan insanlarla konuşarak kestirebilirsiniz. ön yargılarınızı aşın ve bilin ki herkesin deneyimi kişiseldir. de-motive olmayın.

    kararlarınız tamamen araştırma odaklı olsun, parasal veya kadro kaygılı olmasın. başarılı olmanız, alanınızı sevmenize bağlıdır, para ve kadro en güzel ve en kolay başarıyla gelir.

    gerçekten ilgi duyduğunuz bir alanda çalışmaya karar verdiniz diyelim. ilk işiniz literatürde kimler ne yapmış iyice araştırmak olsun. bu akademik çalışmanın en temel ve en önemli basamağıdır. sonra kendinizi doğru yere konumlandırın. çok çalışılmış alanlarda özgünlük için yer kalmamış olabilir, az çalışılan alanların böyle seyrek nüfuslu olmasının da sebepleri olabilir. onun için dikkatli olun. ve unutmayın, literatürde okuduklarınız çarpıtılmış olabilir. taramanızı her zaman eleştirel bir gözle, şüpheci yaklaşarak yapın. kısa research proposal'ınızı bu aşamada yazın.

    danışmanınızı seçerken dikkat etmeniz gerekenlere gelirsek, aklınızdan geçen aday hocanız gençse eğer çok öğrencisi olmayabilir, ama daha oturaklı bir hocanın eğer çevresi boşsa şüphelenin. çok projesi olan hocanın da satüre olmadığına emin olun. doktora yaparken hocanızın size haftada bir kez zaman ayırması idealdir. eğer bunu ayıramayacak kadar yoğunsa zorlanabilirsiniz. diyelim ki çalışmak istediğiniz hocanın üniversitesinden değilsiniz ve oradan kimseyi tanımıyorsunuz. en kolay reality check yayınlara bakılarak yapılır. aday hocanızın son zamanlardaki yayınlarına bakin. google scholar, researchgate, acedemia.edu, linked-in ve kişisel web sitelerini kullanabilirsiniz. bu sitelerde hocanın ne kadar aktif olduğunu göreceksiniz. örneğin, yayınlarında çok isim var ve o hep son isimse, birçok projeyi yönetiyor demektir. kendi başına hala yayınları varsa, gerçekten yaratıcı bir araştırmacı demektir. eğer hep aynı insanlarla çalışmıyorsa, yayınlardaki insanlar değişiyorsa, birçok kurumla ortaklaşa çalışıyor demektir. yayınları bol atıf alıyorsa ilgi çekici bir alanda çalışıyor ve impact factor’ü yüksek dergilerde yayın yapıyor demektir. büyük bir grubun parçası olmanız bolca beyin fırtınası yapabilmeniz, yeni fikirler üretebilmeniz açısından avantajlıdır. ancak büyük gruplarda sizin üsteleneceğiniz iş dar alana sıkışabilir. onun için dengeli seçimler yapın. ve başta söylediğimi unutmayın, seçiminiz araştırma odaklı olsun.

    yayınlara gelirsek, yaptığınız araştırmayı insanlarla paylaşmanızın yolu makale ve bildiri yayınlamaktan geçer. kendi basınıza oturduğunuz yerde oturarak bir yere varamazsınız. latex kullanmayı öğrenmenizi öneririm, tezinizi yazarken de çok daha kolay yazmanızı sağlar. yayın yapmak için yeterli materyaliniz olduğunda hocanız size hangi dergide veya konferansta yayınlayabileceğiniz konusunda yol gösterecektir. dergilerin saygınlığı direkt olarak impact factor’ üne bağlı olmasa da, bu bir çeşit göstergedir. konferansların saygınlığını da rejection rate'lerinden anlayabilirsiniz. her gönderilen yayını kabul eden bir konferansta can sıkıntısından patlayabilirsiniz. akademik yazım konusunda tecrübeniz yoksa eğitim almanızı öneririm. dilbilgisi hatası yapmamalı, referanslar konusunda hassas olmalısınız. referanslarınızın doğru biçimlendirilmesinden de öte, yayın yaptığınız dergiden referans vermeye çalışmanız mantıklı bir yaklaşım olacaktır. size verilen template'a harfiyen uymalısınız. latex bu konuda da rahat etmenizi sağlayacaktır. hakemlerinizle iyi iletişim kurmaya çalışmalısınız. hakem demişken, yayın konusunda madalyonun obur yüzü ise hakemliktir. bu çarkın dönmesi için sadece yazar değil hakem de olmalıyız. size gelen hakemlik tekliflerini hemen değerlendirin. bunlar gönüllü yapılan işlerdir ve gözünüze angarya gibi gelebilir fakat hakemlik de akademik kariyerinizin büyük bir parçasıdır ve iyi hakem olmak tecrübeyle edinilir.

    gelelim akademik sunumlara. yansılarınızı ve konuşmanızı özenle hazırlayın. inanın özenmediğinizde kabak gibi belli oluyor. insanlara vermek istediğiniz mesaj net olsun. sizi başka araştırmacılardan ayıran noktanızı açıkça söyleyin ki bu önceki önerime bağlı, literature review’iniz sağlam olmalı. size soru soran insanlara karşı yapıcı olun. onlar ki sizi çok ileriye taşıyacak. sizin araştırmanıza taze gözlerle bakıp, daha önce düşünemediğiniz noktaları size görünür kılacaklar. çok sıradan bir soru bile alsanız, sabırla cevap verin. tavrınız insanalara sizi tanıtacaktır, savunmacı bir cevap mı veriyorsunuz, yoksa kapsayıcı bir cevap mı? bunlar kişilerin size yaklaşımını etkiler. unutmayın sizin sunumunuza gelip ilgi gösteren insanlar olası iş arkadaşlarınız, olası hakemleriniz ve hatta kariyerinizin nereye gideceğini yönlendirecek en önemli kişiler olabilirler. çünkü akademik hayat peer review üzerine kuruludur. networking’inizi iyi yapın, insanlara potansiyel ortak gözüyle bakmanızda bir sakınca görmüyorum. birlikte çalışmak için önerilerde bulunun, girişimci ve paylaşımcı olun. fakat yayınlamadığınız ve patentini almadığınız çözümlerinizi etrafta anlatmayın.

    son olarak hocanızla iyi anlaşmaya çalışın. hocasının destek olmadığı doktora öğrencisine çok az kimse destek olur. en başta hoca seçiminizi iyi yapmanız bu yüzden çok önemli.

    doktora savunması ayrıca bir giride islenebilir diyorum ve hepinize başarılar diliyorum. umarım akademik hayata hoş gelirsiniz.

  • öyle derin ve ince bir yazardir ki, yukarida görüldügü / cevirildigi üzere bir banka soymak, bir banka acmaktan daha buyuk bir suc degildir" ya da "banka soymak banka kurup işletmekten daha ahlakidir" dememis, söyle sormustur okuyucusuna, seyircisine:

    bir banka kurmanin yaninda, bir banka soymak nedir ki?
    (was ist ein einbruch in eine bank, gegen die gründung einer bank?)

    brecht asla yanit vermez, soru sorar, sorma amaci belli de olsa, tiyatral idelojisi yabancilastirmak üzerine kuruludur, dolayisiyla sormak, düsündürmek, sorgulatmak icin yazar.

    yazmistir ya da. iyi ki de...

  • insanların zaman yolculuğunu, yenilenebilir enerjiyi tartıştığı; insan ömrünü uzatabilmek için kafa patlattığı bir zamanda -muhtemelen- yaşıtı olan bir hemcinsiyle -yine muhtemelen- sevgili kavgası yapan kişidir.

    aslında yaşamanın amaçsızlığını, uğrunda yaptığımız onca uğraşın boşunalığını göstermektedir.

  • metropolde yaşamayan ( metroyla ilk defa tanışmış insanları es geçiyorum) insanların yaptıkları hariç, beyinsizliktir. ulan üstünde 1000 liralık takım elbise olan plaza çocuğu yapmasın bari.

    edit: annelerinin suçsuz olduğuna kanaat getirdim

  • tamam iyi birşey de... aramızda bunu takınca fizik kurallarını bükebileceğini sanan hayvanlar var.

  • ilk kitaptan son kitaba, bir annenin sevgisiyle başlayıp, yine bir annenin sevgisiyle sona eren hikayenin kahramanı.

    her şey nasıl başlıyor? lily potter ile, onun sevgisiyle. o olmasa, voldemort ile harry'nin arasında durmasa sağ kalan çocuk da olmayacaktı, bizim ayıla bayıla okuduğumuz olaylar da.

    son kitaba gidelim. voldemort, harry'nin öldüğünü sandığında gerçeği öğrense, oracıkta harry'nin işini bitirirdi. ama narcissa, o çok değerli lorduna yalan söylüyor. çünkü oğlunun yanına, hogwarts'a girmesinin tek yolu bu. o anda galibiyet önemli değil, önemli olan tek şey oğluna kavuşabilmek.

    bu anneler çok farklı. lily potter ve narcissa malfoy. ak ile kara, gryffindor ile slytherin, harry ile draco kadar farklılar. farklı taraflarda savaşıyorlar. ama ikisinin de oğullarına duydukları sevgi, harry'nin hayatta kalmasını sağlıyor.

    yıllar sonra bile, böyle şeyleri hatırladıkça ya da fark ettikçe rowling'e olan saygım artıyor.

  • valla ben çok koyu galatasaraylıyım ve çok net trabzonun puanı falan silinmeli, 5 yıl falan fenerbahçe maçlarında seyirci olmamalı. bu nasıl bir kin ve nefrettir. bu sadece bir oyun soğutmayın bizi.

  • 28 haziran 2016 atatürk havalimanı patlamasının ardından atatürk havalanında bulunan taksicilerin fırsattan istifade kişi başına 100 liradan ancak yolcu alıyorlarmış. evet, kişi başı!

    bu olay unutulmasın. yağmacılık memleketin her tarafına işlemiş durumda.

    belçika'daki terör saldırısında taksicilerin ve özel araçların gönüllü ve ücretsiz olarak insanları evlerine taşıdıklarını da hatırlatayım.

    çok utanıyorum, çok utanıyorum.

    kaynaklar:
    https://twitter.com/…rzou/status/747907664001269764
    https://twitter.com/…olat/status/747907997322588160

    edit: taksiciler kooperatifi başkanı bu olaya iftira demiş. alçakca, namussuzca ve kahpece diye de eklemiş. çok sevdiğim bir söz vardır: "allah yakışan iftiradan korusun." velev ki o kadar mağdura, tanığa rağmen bu olay iftira olsun. dün geceden beri bir kişi bile çıkıp da "taksici esnafı yapmaz öyle bir şey" demedi. bu durum taksici esnafının istanbullu nezdindeki repütasyonunu çok iyi gösteriyor. 20 milyonluk şehirde 1 kişi bile yoktur ki taksicilerle ilgili kötü bir anısı olmasın. şehrin eşkıyalarısınız, lümpensiniz, yağmacısınız, kötülüğün iktidarının sokaklarda vücut bulmuş hâllerisiniz.