hesabın var mı? giriş yap

  • olabildiğince kısa tutacağım.

    öncelikle daha önce kullandığım bir firma bu.
    üyelik için aradım, paketimi seçtim ve anında oluşturuldu. aynı gün iki saat sonra servis geldi ve modem kuruldu. sözleşmeler imzalandı ve servis gitti. 10 dk sonra telefonuma mesaj geldi 'üyeliğiniz iptal edildi modemi 10 gün içinde teslim edin vs.' ne olduğunu anlamadım ve müşteri hizmetlerini aradım ve şok oldum. önceki üyeliğimden kalma 60 kuruş ödenmemiş faturam olduğunu, bu yüzden kara listeye alındığımı, sistemin de üyeliğimi bu yüzden otomatik olarak iptal ettiğini ve şu anda cayma bedeli olarak 569 tl faturamın bulunduğunu öğrendim. kara listedeysem neden üyelik açıldığını sordum. 'ya aslında olmaması lazım allah allah' gibi bi cevap aldım.

    yani benim tek isteğim evime internet hizmeti almakken, benim haberimin olmadığı 60 kuruşluk borçtan(ne mesaj geldi ne mail) dolayı 569tl borçlu duruma düştüm. şu anda hiçbir üyelik istemediğim için bunu ödemek zorundaymışım. merak ediyorum başka birinin başına böyle bir rezalet geldi mi?

    edit: (bkz: 1 ekim 2021 superonline dolandırıcılığı) bir arkadaş da yine superonline soyguncuları tarafından dolandırılmış.
    ben bu firmanın daha az müşteri kazanması için elimden geleni yapacağım. sizden de, bu tarz bir olayın başınıza gelmesini beklemeden bunu yapmanızı rica ediyorum.

    sonuç editi:btk'ya şikayetler, her gün aramalar sonucunda bugün itibarıyla (1 ay) arandım ve oluşturulan yeniden kazanım talebinin olumlu sonuçlandığını öğrendim. kampanya seçip tekrar abone olabilecekmişim. olmazsam yine cayma bedeli çıkacakmış. mecburi en az12 ay taahhüt sonunda bütün ilişiğimi kesmeyi düşünüyorum. tekrar söylüyorum bulaşmayın bulaştırmayın.

  • içine koyduğu peyniri biliyordur ne güzel. bi de, sırf tabakta geldiği için bir tosta 20 lira vermiyordur.

  • yıllar sonra beyaz yakalılığı bırakıp pastacılık ve ekmekcilik alanını bitirdiğim eğitim kurumu. su an stajım devam ediyor. tek bir pişmanlığım var, oda daha erken başlamamış olmak. bu sektörde gerçekten birşey yapmak istiyorsanız size mantığını ve tekniği öğreten bir kurum. ama mezun olduktan sonra “sefim ben salatalık soymam, soğan doğramam” zihniyetindeyseniz, liyakat mantigini oturtamadiysaniz çok uzağa gidemezsiniz sonra kurumu kötülersiniz en basından bilmekte fayda var.

    sorusu olan varsa yesillendirebilir tabiki, mümkün mertebe yardımcı olmaya çalışırım

  • ülkenin son 10 yılında yaşanan felaketlerin çok daha azı ecevit ve demirel'in zamanında yaşandığında siyasal islamcılar ecevit ve demirel'in kısırlığından, dinsizliğinden, masonlugundan başımıza bunlar geliyor diyorlardı. şimdi başımızda 3-4 çocuklu, "dini bütün, abdestli, alnı secdeliler" var ve ülkede yaşanmadık felaket kalmadı. ikiyüzlü siyasal islamcılardan hiç ses yok.

  • ben ilk defa bir dine inanmak istedim. hiçliğin olmaması için dua ettim.

    depremde 4 kuzenimi kaybettim.

    birini enkazdan canlı çıkarttık. bacağı tamamen ezilmişti. kesilmesi gerekiyor dediler. apar topar bir ambulansla gitti. 3 gün nerede olduğunu aradık. sonra morgta kimliği tespit edildi.

    ikisi birbirine sarılmış halde bulundu. abi kardeşlerdi. cesetleri tanınmaz halde dediler. tek dileğim acı çekmeden anında ölmüş olmaları. çünkü asıl korkunç kısım, gelmeyen yardımı beklemekmiş.

    son kuzenim tam 3 gün yaşam mücadelesi verdi enkaz altında. sesini duyduk, "nefes alamıyorum kurtarın" yakarışları hala kulağımda. 5 bina birbiri üstüne binmişti. çok zor ulaştılar. 4. gün buldular bedenini. hala sıcaktı.

    düşünüyorum şimdi. depremden beridir bunu düşünüyorum. hepsi gencecikti 20li yaşlarındalardı. bu kadar mıydı yani hakları ? daha hiçbir şey yaşamamışlardı ki. hiçliğe karışmış olma ihtimalleri canımı çok yakıyor artık. inanmıyor olsam da cennet umarım vardır diyorum istemsiz. bu dünyada sadece 20 küsür yıl geçirip yok olmalarını kabullenemiyorum.

    umarım ben bu satırları yazarken başka yerde tekrar doğmuşsunuzdur. anılarımızı, aranıza katılana kadar yaşatacağım.

    sizi çok seviyorum.

  • yunanistan'dan dönen edirne savcısı fatih aslan'ın arabasını arayan gümrük muhafaza memuru için açılan davada istenen ceza. sebebi de hakimler ve savcılar kanunu'nun 88. maddesi uyarınca savcı ve hakimlerin aranmasının yasak olması. oysa gümrük mevzuatına göre gümrük kapılarında istisnasız her araç aranır. savcı, memur hakkında soruşturma açtırdı. soruşturmayı açan başka bir savcı 2 kez takipsizlik kararı verdi. ama savcı fatih aslan'ın itirazları sonucu üçüncü başvuruda memur hakkında dava açıldı.

    bugün davanın ilk duruşması görüldü. gümrük memurunu edirne baro başkanı dahil 3 avukat savundu. trakya gümrük başmüdürlüğü üst yetkilileri memura destek amacıyla tam kadro mahkemeye geldi. mahkeme nisan ayına ertelendi.

    sonuç olarak devletin iki farklı kanununun birbiriyle çakışması yüzünden ihale memura kaldı. savcı, olayı saçma bir şekilde onur meselesi haline getirip dava üstüne dava açtı. bu dava sonunda memur, istenen 1 yıllık cezayı alırsa o günden sonra sınır kapılarında memur olanlar araçları aramazsa haklıdır.

  • illa diyorlar ki bize küfredin. küfredince de içeri atıyorlar. dostum sizin sorununuz nedir ha?

    vergileri düşürün, devletin en ufak harekette kestiği haraçları azaltın, biz de kenara koyacak para bulalım. nasıl fikir?

    tek bir tane başınızı sokacak evi olan birinden bile vergi alıyorsunuz. sanki evimizin olması bizim suçumuzmuş gibi. o evi almak için on binlerce lira kredi alıyoruz, o kredi üzerinden bankacılık sistemi ve bsmv gibi vergilerle siz kazanıyorsunuz. evden kdv alıyorsunuz, haraçtan beter tapu harcı alıyorsunuz. yetmiyor evi aldıktan sonra da kapımızı emlak vergisi için her yıl iki kere çalıyorsunuz.

    1 araba almak istesek size de ortalama 2 tane alıyoruz. vasat bir marka bile tercih etseniz, sırf dizel otomatik diye, ne bileyim park sensörü falan var diye bir yerlerden uydurup koyduğunuz fiyat sınırının üzerine çıktığı anda fahiş vergiler bindiriyorsunuz (o sınırı geçmeyen leş bir araç alırsanız da %45 ötv + %18 kdv alıyorsunuz zaten). üstüne bir de her yıl yine kapımızı iki kere çalıp mtv adı altında haracınızı kesmeye devam ediyorsunuz. akaryakıttan norveç kadar vergi alıyorsunuz. kendimize 1 litre benzin alınca cebimizden 4 litrelik benzin parası çıkıyor.

    beyaz eşya gibi temel bir ihtiyaçtan bile, sanki evimize buzdolabı olması lüksmüş gibi ötv kesiyorsunuz. insafızlar, arlanmazlar; 100 yıl öncesinde mi yaşıyoruz ki evde buzdolabı olması, çamaşır makinesi olması lüks olsun?

    seyahat özgürlüğümüz sözde var, pasaport harçları ayarsızca yüksek. diplomatik itibarımızın içine ettiğiniz için sadece vize başvurusu için bile yüzlerce tl cebimizden çıkıyor, ona girmiyorum.

    maaşlı çalışanın emeğini, daha parası cebine girmeden çalıyorsunuz. asgari ücretten bile %15 vergi alıyorsunuz. kimsenin gerçekten alın teriyle çalışıp biraz para yüzü görmesine izin vermiyorsunuz. 6000 lira brüt maaşı olan bir bordrolunun temmuz ayından aralık ayına cebine giren para 3800 tl! nereye gitti o 2200 tl? o 2200 ile bizim adımıza tasarrufu yapıverin sayın bakan!

    bunlara rağmen tasarruf etmeye çalışan biz zavallıların bankadan elde ettiği her 100 lira faiz gelirinden 15 lira, her 100 dolar faiz gelirinden 18 dolar para kesiyorsunuz.

    paralarımızı acımasızca örtülü ödeneklerle, seçim kampanyalarıyla, makam araçlarıyla, fahiş maaşlarınızla ve sosyal haklarınızla, süper emekliliklerinizle yiyip bitiriyorsunuz. ve hala ağlıyorsunuz vatandaşımız kenara para koymuyor diye.

    sayın bakanım,

    olsa dükkan sizin (olmasa da sizin ya neyse). ama yok. vallahi yok. olanı zaten alıyorsunuz elimizden. daha harcayamadan devletin cebine giriyor zaten. lütfen fantastik beyanlarınızı durdurun ve huzur verin bize.