hesabın var mı? giriş yap

  • bir anlık gaza gelen bir adamın yer aldığı videodur. sokakta dans edince ooo çok modern, röveşata çekince sığır demek iki yüzlülük gibi sanki. balon kimseye çarpıp zarar veremeyeceğine göre bence problem yok. ayrıca pozisyon alış ve senkron süper de balonun yavaş ineceğini tahmin edememiş sanki.

    not: ayakkabının çıkacağını tahmin edemediğini varsayıyorum. ayakkabı birine denk gelse elbet zararlı olabilirdi.*

    edit: zeka ile ne alakası var arkadaş? türkiye'nin en iyi üniversitelerinden mezun, aylık geliri 7-8 bin bandında olan ve bir iddia uğruna şunu yapacak en az iki tane arkadaşım var.

    geç edit: bu entry adama sığır ve zeka seviyesi düşük diyen iki yazara itafen yazılmıştı. ikisi de yazdığını silmiş. bu arada düşündüm de ben bunu iddia olmadan da yaparım.

  • blokflütünü alıp ona yedirmek isterdim. ki zannedersem bu o kadar da zor olmazdı; zira helvacıoğlu markaydı flütü. parçalarına ayırıp ayırıp, temizleme çubuğuyla boğazından aşağı ittire ittire yedirmek isterdim ona.

    çünkü bu komşu çocuğu ne zaman canı sıkılsa blokflüt çalışırdı. çalardı demiyorum bakın, hakikaten "çalışırdı". ve ben onun bir kat üstünden, seneler senesi ılgaz anadolu'nun sen yüce bir dağısın'ı dinledim. süper baba'nın müziği millet için nostaljik ve hoş bir hatıra olarak kalmışken sinir yaptı bende, stres yaptı hep.

    flütünün içinin ne zaman tükürük dolduğunu bile anlar hale gelmiştim, sesin o ıslak, detone ve kontrolsüz kayışından...

  • söylemekten utanıyorum ama bundan öncekilerde sadece üzüldük başsağlığı diledik, o saldırılar daha çok belli bir sembolü hedef almıştı, bu sefer direk halka ve türkiyenin belki de en işlek meydanına yapıldı, şu an otobüsteyim meydan kapalı otobüs meşrutiyet caddesine döndü, olay yerini uzaktan da olsa çok net gördüm, yaşadım patlama anını bildiğin.
    terörü amacına ulaştırmak istemiyorum ama bindiğimden beri yüreğim ağzımda.
    tarif edilebilecek bir psikoloji değil, emeği geçenlerin allah belasını versin.

  • ulen bir de bekara diye not düşmüşler açıklamaya; bekar insanları ikinci sınıf insan, köle gibi gören ev sahiplerinin başı inşallah swinger partileri yapan evlilerle derde girer.

  • benim için (bkz: beyond two souls) ile (bkz: heavy rain) arasında kalan bir oyun. sanırım quantic dream'den heavy rain kadar etkileyici bir oyun daha göremeyeceğiz. oyunu bir anlık gazla ön sipariş vererek almıştım ve bitireli birkaç saat oldu. heavy rain kadar iyi değil dedim ama yine de kendinizi bir kere kaptırdınız mı başından zor kalkıyorsunuz oyunun. atmosferi ve dünyası cidden çok etkileyici. kontrol ettiğimiz üç karakter arasından benim favorim markus isimli karizmatik abi oldu. keşke senaryo da biraz daha iyi olsaydı. kısaca bir artı-eski tablosu yapmak gerekirse:

    artılar:
    +oyunun grafikleri ve güçlü atmosferi sayesinde görsel bir şölen yaşıyorsunuz. (bu kalıbı hep kullanmak istemişimdir)
    +bu türü seven oyuncular için kaçırılmaması gereken bir oyun. fakat oyunun tr fiyatı da sizi şöyle bir düşünmeye sevk edebilir.
    +yaptığınız seçimler sonucunda karakterlerinizin geri dönüşü olmayacak şekilde ölmesi konsepti benim çok hoşuma gitti. bu sayede kendinizi oyuna daha fazla kaptırabiliyor ve seçim yapmadan önce 85 kere düşünüyorsunuz.
    + türkçe altyazı desteğinin olması. tamamen hikaye odaklı bir oyunda yeterli seviyede ingilizcesi olmayan oyuncuları mutlu edecektir bu durum.

    eksiler:
    -karakter kontrolleri yer yer can sıkıcı olabiliyor.
    -etkileşime geçmek istediğinizde ilgili tuşa basmak her zaman çok da rahat olmuyor.
    -oyun sanki yarım bitiyor. oynanış süresi tatmin edici fakat oyunu bitirdiğinizde senaryonun devamı da varmış gibi hissetmeden edemiyorsunuz. daha tatmin edici bir senaryo olabilirdi.
    -son olarak oyunla ilgili değil ama ülkemizle ilgili bir eksiden söz etmek istiyorum. malum kur farkı ve konsol oyunlarına özel vergi uygulanmasından dolayı oyunu şu an 209 tl den alabiliyorsunuz. bence bu oyun için değmez. indirime girmesini beklemenizi tavsiye ederim. heavy rain'in yüzü suyu hürmetine benim gibi gaza gelip o kadar para bayılmak istemeyebilirsiniz.

  • gelin damat fotoğraflarında rahatça gelinin gözlerinden okuyabildiğiniz şimarıklık. gelinlerin çoğunun gözlerinde "hayatımın aşkını buldum" mutluluğu yoktur dikkat ederseniz. hepsinde "nasıl elde ettim ama ahaha çatlayın" temalı fettan bakış vardır. bir zafer edasıyla gülümser. damadın yüzüne bakmaz. arada poz verirken bakıyormuş gibi yapar. fırsat bulursa aynada kendini izler. hobbidik hobbidik oynar vs. saçında bir toka çıksa düğünüm mahvoldu diye etrafındaki herkese hayatı zindan ettirir. off içim bayıldı yine anlatırken...zavallım adamlar da hep videolarda fotoğraflarda suratında şaşkın bir ifadeyle hep geri planda kalmıştır. belki de o an hayatı sorgular " ne biçim bi kadınla evleniyorum ben" diye... sanki bir figüranmış ya da bir aksesuarmış gibi düğün boyunca yanında takılır.

    neyseki aynı kraliçe havası, etrafa emirler verme, harcamalar yaptırma ve gösterişi en geç 2 yılda son bulur. yerini pişmanlıklar alır.

  • ilk kez rus psikolog bluma zeigarnik tarafından "yarım kalmış, kesintiye uğramış işler tamamlanmışlardan daha kolay ve net hatırlanır" denilerek dillendirilen, bitmemiş ilişkilerimizi neden sürekli hatırladığımızı, yarım kalan aşklarımızı neden unutamadığımızı, üçüncü gününde eve geri dönmek zorunda kaldığımız tatillerin neden daha çekici gözüktüğünü nedenselleştirir etki.

  • babane telefon açar, dersleri sorar;

    - eh fena değil babane, idare ediyoruz işte
    - geçtin mi hepsinden var mı kaldığın?
    - işte bir dersten kaldım, diğerleri fena değil ama.
    - hangi dersmiş o?
    - eee... elektromanyetizma...
    - nesini anlamadın ki de yapamadın, anlat neymiş yani o ders?
    - şimdi babane.. ee.. elektrik.. yüzeyler.. curl.. silindirik var.. şimdi, hesap..
    - bak işte bilmiyomuşsun ondan kalmışsın doğru düzgün bir anlatamadın bile
    - ...