ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
alişan ve eda erol'un ayrılması
-
bir roportajlarinda kadin andre rieu'yi cok sevdiginden bahsederken, alisan 'ririoui' diye dalga geciyordu. o kadin gec bile kaldi o barzoyu birakmak icin bence.
surda 9.40'tan sonra:
https://youtu.be/9gnwbrtikyi
pembe metrobüs
-
sarkisi bile hazirdir.
pembe bir metrobus gordum ruyamda
hanim yolcular beklerler durakta
icindeyken cigerim doldu bir anda
les gibi ter kokusuyla
coluklu cocuklu ablalardi hepsi
hepsinin basinda birer namus bekcisi
mis gibi gül suyu kokuyorlar
duraklarda
mühendis fıkraları
-
günün birinde ülkenin en ünlü bilimadamının ve mühendisinin yarışacağı bir organizasyon tertiplenir... bazı kurallar vardır elbet: koşacaklardır, finiş çizgisinde de afet bir hatun vardır... işaret verilince bu afete doğru koşmaları gerekmektedir, hatuna ilk ulaşan kazanacaktır yarışı; ve de tabii ki hatunu... ancak koşu bildiğimiz yarışlar gibi değildir; her yarışçı ilk önce yolun yarısını koşacaktır, orda duracak ve daha sonra kalan yolun yarısını koşacaktır ve yarışın sonuna kadar böyle devam edecektir... start verilir, yarış başlar... ama bilimadamı koşmamaktadır... hakemler hemen yaklaşır ve:
- yarış başladı ama siz koşmuyorsunuz, böyle giderse kaybedeceksiniz...
bilimadamı kendinden emin bir şekilde:
- niye kendimi yorayım ki, hiçbir zaman ulaşamayacağım nasıl olsa (açıklama da yapar)... şu aciz mühendise de bakın nasıl çabalıyor; çok yazık çok yazık...
hakemlerin aklına yatar, ancak mühendis hala çabalamaktadır; az da yolu kalmıştır... merak içinde ona da sorarlar hemen yetişip:
- mühendis bey, siz neden hala koşuyorsunuz? hiçbir zaman ulaşamayacakmışsınız ki (açıklama da yaparlar)... bakın rakibiniz koşmuyor bile...
mühendis cevabı yapıştırır:
- bırakın o salağı, ben işimi görecek kadar yaklaşacam ya o bana yeter!
hayır cevabı alıp töreni terk eden nikah memuru
-
sınıf farkını en iyi ortaya koyan izleti. zengin düğününde olsa "hahahah tekrar soruyoruz damat bey kabul ediyor musunuz" diye devam edecek muhabbet. fakir şaka yapamaz.
bir halı sahada yaşanabilecek en saçma olay
-
maçın sonları. korner çizgisi yakınlarında toplaşmış bir faul pozisyonu üzerine tartışıyoruz. allahtan korner bölgesinde toplanılmış ve maç durmuş vaziyette çünkü büyük bir cayırtı eşliğinde sahaya bir araba uçarak dalıyor. tel örgüler şahin marka arabanın zemine inişini nispeten yavaşlatsa da büyük bir facia ucuz atlatılıyor. arabadan boş bira kutuları eşliğinde zar zor çıkardığımız eleman maçın kaç kaç olduğunu soruyor.
ssg'nin microsoft'ta sözlükten bahsetmesi
-
gates- hangi dilde bu sözlük?
ssg- türkçeden türkçeye
gates- pek güzel. (adamlar kendi dillerini anlamıyor yahu, yanlış seçim mi yaptık?)
3 nisan 2022 nagehan alçı'nın suriyeliler yazısı
-
ulan ülke de milyonlarca turist değil mülteci var istilacı var hala renkler güzeldir betimlemesi yapıyor nagehan. ya halk istemiyor halk, bütün anketlerde min %60 suriyeliler afganlar gitsin çıkıyor ve hala kozmopolitliğin güzelliğini falan anlatıyor ,falafel yiyeceksen seni suriye topraklarına alalım nagehan!
yakın arkadaştan bir anda soğutan şeyler
-
sizin icin gercekten çok mutlu eden bi olayı paylaştığınızda hic sevinmediği gibi, bunu bozacağına dair komiklikler şakalar yapması. öyle pat diye nefret etmezsiniz ama durup düşündürür bi. yanlış insanı mı yakın arkadaş belledim diye.
antalya'da kadın polise sarkıntılık yapan turist
-
devlet kendi insanına turist kadar değer vermezse, turist neden versin? diye sordurtan durum.
ya adamın kafası baya iyidi, ya da o da durumun farkında olduğu için, bana nasılsa bir şey olmaz diye şansını denedi.
türk televizyonlarındaki unutulamayan anlar
-
sokakta kurban kesen insanlarla roportaj yapan ntv muhabirinin bir vatandaşımızla yaşadığı diyalog:
-burada sağlık açısından elverişsiz koşullarda beklettiğiniz bu etleri yemeyi düşünüyor musunuz?
-yok bacım, eşe dosta dağıtacağız.
ölü bedene dokunmak
-
babanı görmek ister misin? dediler.
istemem mi? babamdı o benim. sarılacaktım bile. boylu boyunca yatıyordu yatakta.
günlerdir başında beklediğimiz gibi. ama yüzünde acı çeken bir ifade yoktu sadece.huzurlu bir.. bir.. bir..
evet huzurlu bir gülümseme vardı sanki. sarıldım. dudaklarımı yavaşca yanağına dokundurdum.
soğuk bir mermeri öpmek gibiydi.
"baban öldü"den daha acı, daha soğuk, daha şok edici bir şeydi bu.
o zaman ölüm'ü anladım ben.
yıllar sonra, "anneni görmek ister misin?" dediklerinde yüksek sesle "hayır" deyişimdeki garipliği aşırı üzüntülü oluşuma bağladılar.
oysa ben soğuk mermere değil, anneme dokunmak isterdim.
anlatamazdım. anlatsam da faydası yoktu zaten.