hesabın var mı? giriş yap

  • spoiler icerir

    galiba az önce tüm seride kimsenin fark etmedigi bi' seyi fark ettim. ask ve sevmek hakkında konustuklari bi' sahnede celine güclü ve bagimsiz bi' kadin olmak istediginden bahsediyor ve tum hayatinin bi' erkegin etrafinda sekillenmesinden korktugunu soyluyor. jesse de guzel, ilgili bi' iliskiye sahip olup bir seylerde cok iyi oldugumu kacirdigimin farkina varmaktansa ölmeyi tercih ederdim diyor.

    yillar sonra celine bagimsiz, guclu, istedigini yapan ve hicbir erkege bagli olmayan bi kadina donusuyor. jesse ise bu icinde kalan geceye dair bi' kitap yazarak unlu bir yazar oluyor. sonuc olarak ikisinin de basina korktuklari sey gelmiyor ama mutlulugu bulamiyorlar.
    bilmiyorum senarist/yonetmen bunu bilerek işledilerse takdire şayan ki filmleri 9 yil arayla cekmeye karar verdiklerini dusunursek (kim 3 filmlik bir seriyi 18 yilda ceker bu cok farkli ve dusununce etkileyici) bilerek yapmislardir. ben de saygimdan 3 ay arayla izlemistim filmleri.

    bazen korktugunda beynin kendini rahatlatacak seylere inanabiliyor askın sacma oldugu gibi ve bazen de emin olamiyorsun sen mi asktan kacıyorsun yoksa o mu senden kacıyor.

  • reklam insanıdır. ayrıca sosyal medyayı ne kadar yanlış anladığımızı da gösterir. öyle bir noktadaki şu anda, facebook'ta, twitter'da eğlendiğini belli etmezse ölecek insanlar var. muhabbete başlamadan check-in yaparlar, yemekleri gelir fotoğrafı çekilir, kahve içerler durum güncellemeleri havada uçuşur. açıkçası bu insanların gerçekte mutsuz olduklarını da düşünmüyorum, sadece şımarık birer ilgi manyakları olduklarını düşünüyorum. bir de şimdi hissetme durumu eklendi facebook'a, birazcık üşüten hasta hissediyor. yahu bu insan bunu neden yapıyor?

    mutlu olmak, bunu paylaşmak elbette güzel, ki ben zaten herkes mutlu olsun, kelebek olsun kafasında bir insanım, ama insanlar artık sadece paylaşmak için mutlu olmak istiyorlar sanki. 'bakın ben mutluyum ve bunu size göstermeliyim' diyerek yaşadığı anın tadını çıkarmayı unutuyorlar. o fotoğrafta da içinden geldiği gibi gül yani çirkin ol nedir, onu da ekleme facebook'a ama tadını çıkara çıkara gül! boşver kaç kişinin beğendiğini, yorum yaptığını. hayat kısa ve başkalarına göstermek için yaşamak bu kısa süreyi heba etmenin en kestirme yollarından biri.

  • fransızca sınavı. resepsiyonist ve otel müşterisi arasında geçebilecek muhtemel bir diyalog yazılacak.
    - bonjour*
    - bonjour
    - parlez-vous anglais?*
    - yes
    ...
    (sivri zeka örneği gösterilerek geri kalan diyalog tamamen ingilizce yazılmıştır. bunu yazan eleman neden daha kolaya kaçıp direk "türkçe biliyor musunuz" diye sorup türkçe yazmamış bilemiyorum.)

  • üşenmedim okudum. iyi ki okumuşum*

    otobüste yanımdaki kız feci osurdu benden başka
    kimse anlamadı onun osurduğunu çünkü yan
    yanaydık ve kendi kıç bölgemde titreşimi hissettim.
    çok güzel kızdı aslında böyle bir şey yapması beni
    üzmüştü. daha sonra koku hafiften yayılmaya ve
    kız da bunun farkında olduğu için kızarmaya başladı.
    tabi ben hiç durur muyum ? hemen camı açtım ve
    ayağa kalkarak; hanımlar beyler, az önce talihsiz bir
    şekilde minibüsün içine osurdum. burnunuza çürük
    kavun kokusu gelebilir, aldırış etmeyin. siz hiç
    osurmadınız mı ? sen şoför amca, akşam televizyonun karşısına yatıp ntv sporu açtığın
    zaman, burnunu karıştırırken hiç inletmedin mi
    ortalığı? çocukların odada gülmedi mi hiç ? sen,
    şişman olan kız. sen hiç deprem etkisi yaratmadın
    mı zeminde ? klozeti parçalamadın mı hiç ? beni hor
    görmeyin arkadaşlar, evet osurdum, ama bilinçli değildim. sadece, osurdum. diyerek gözyaşlarımla
    beraber oturdum. yavaştan bir alkış sesiyle beraber
    yıkıldı minibüs. şoför deli gibi kornaya basıyor ve
    herkes zart zurt osuruyordu sonra yanımdaki kızla
    göz göze geldik. gözlerini kapatıp bana doğru
    eğildi. heyecandan kalbim çıkacak gibi olmuştu. ben de gözlerimi hafif kapatıp eğildim. ağzını uzattı
    hafif araladı, yaklaştık.. gargh diye bi geğirdi amk
    kevaşesi kendimden geçtim. direkt gömdüm
    kafayı, müsait bi yerde indim. iyi yapmışmıyım
    beyler ?

  • öğrencilik döneminde yıllarca garsonluk yapmış biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki bir samimiyet, iyi niyet, insanlık göstergesidir.
    halen gittiğim her mekanda garsonlara yardım ederim.
    oturduğum masanın ağzına sıçmam.
    en az %10 bahşiş bırakırım.

    sadece garsonlar için değil, hizmet aldığım her alanda hizmeti verenin işini kolaylaştırmak için elimden geleni yaparım. sanıldığının aksine bu garsonun işini zorlaştırmaz aksine her şeyi daha pratik bir hale getirir. çok şık bir mekanda bile garsonun uzanması zor olan bölgedeki tabak çanağı masanın bir köşesine doğru yanaştırmak gerekebilir.

    verdikleri parayla insanları köleleştirdiğini düşünen bazı zevatlar, garsonun işini yapmaya çalışırkenki çırpınışlarını mağrur bir edayla izleye dursunlar, hayat yardımlaşan insanların sinerjisiyle daha mutlu geçmeye devam edecektir.

  • bu olayı desteklemeyen sistemlerde bilgisayarın haşin yollardan kapanmasına ve zarar görmesine yol açar..
    şöyle bir örnek vereyim rahat olsun..
    sizin uyumanız gerekiyor şimdi..
    bende elimde bir sopayla geliyorum..
    çötenk diye indiriyorum kafanıza sopayı..
    tataam.. baygın haldesiniz.. uyuyorsunuz..
    kafaya aldığınız darbenin zararını uyanınca algılayacaksınız..

    işte bu olayı desteklemeyen bilgisayarı öyle langadanak kaparsanız böyle zarar görür alet..
    (bkz: evet)

  • doğruysa bu parayla ülkeye 35 tane amerikan hastanesi yapılır.

    şimdi gittiğin devlet hastanesini düşün, bir de kapısından içeri giremediğin amerikan hastanesini.

    ha işte, bir düşün bunu. böcekliğini unutma.

  • benim mecidiyeköydeki ev sahibimde bu hırsızlardandı, adamın banka hesabı bile yoktu, hayatında bir gün düzgün iş yapmadığını, övünerek anlatır, her fırsatta bizim gibi sabah 8 akşam 8 çalışan kiracılarına laf sokardı. bütün gün evinde oturur 5 dairesinden aldığı kirayı yerdi. istanbulda zar zor krediyle aldım evimi, ama ömrüm boyunca çalışıp biriktirsem bu hırsız ve benzerlerinin tek vurgunla yaptığı servetin yarısına sahip olamayacağım, bizim gibi namuslu insanların çocukları bu avam hırsızların sülalesine çalışacak.

    burada da doluşmuş bu gerçeği eleştiren hırsız çocukları , duygusal duygusal güzellemeler yapmışlar, tabi türkiyede bu hırsızlıktan vurgun yapmış zengin çok , evlatlarıda hırsız soylarını savunuyor, ama onlarda emekçiydi cart curt diye, hatta hırsıza hırsız olduğunu söyleyenlere rantçı diyen mal bile gelmiş.