hesabın var mı? giriş yap

  • adamı terk etmiş belli ki. proust'un dediği gibi; bir ilişki biterken şefkatli konuşan taraf, artık sevmeyen taraftır.

  • 1997'ye kadar evden internete girmek pahalı bir yatırımdı çünkü 822'li beleş telefon hatları üstünden hizmet veren servis sağlayıcılar henüz yoktu. haliyle üniversitelerin gateway dialup numaralarını aramanız gerekiyordu. eskişehir'de baum böyle bir hizmet vermediğinden de odtü'nün dialup'larını arıyorduk. yapabildiklerimiz tabi irc, telnet/tn3270, ping, finger, mud (bkz: bizim mud)'dan ibaretti. 2400 baud (yani saniyede sadece 300 byte aktarabilen) modemle daha fazlasını yapmak pek mümkün değildi malum. o dönemler evden bbs'lere bağlanmak daha çok seviliyordu o yüzden.

    üniversiteden girmek ise daha sıradandı çünkü üniversitelerde hem güçlü makineler hem de hızlı internet olurdu. vm/cms, linux, windows nt gibi 90'ların ezoterik teknolojileriyle internet'e bağlanma tecrübesi yaşamak mümkündü. trickle gibi hizmetlerden ftp delegasyonu yapmak, irc öncesi bitnet'ten relay chat yapmak, usenet gruplarından download yapmak gibi imkanlar gırlaydı. hatta web'in ilk zamanları gopher daha çok tercih edilen bir protokoldü. web sayfasının gopher sürümü varsa download'lar için tercih edilirdi. (o dönemin tarayıcıları gopher://... şeklinde adresleri ve protokolü desteklerlerdi, artık pek kalmadı sanırım).

    bugün john carmack'i twitter'dan takip ediyorum o zamanlar "bakalım yeni güncelleme ne demiş bize" görmek için .plan'ine finger atıyorduk.

    sanırım 90'larda internet'e bağlanmanın en güzel yanı internet gibi varlığından hiç haberdar olmadığımız ve 90'larda doğanların aksine bir anda hayatımıza ortasından girmiş devasa teknolojik fenomenle tanışmaktı. her şey yeniydi, her şey ilginçti ve her şey hayranlık bırakacak kadar güzeldi. içinde varlığını kanıksamış doğmak gibi değil, zamanda yolculuk gibi. benzer bir hayranlığı 2000'ler kuşağına ne yaşatacak acaba?

  • hiçbir işe yaramaz.

    hoca eğer kitap defter açık sınav yapıyorsa, boku yediğinizin göstergesidir. boşuna sevinmeyin..

  • küçük oğlum ilkokul 1. sınıfa gidiyor, başlar başlamaz sınıftan bir kıza aşık oldu. kızı da evlenmeye razı etti kendi aklınca. diğer çocukların anneleri kızı güzel bulmayıp laf ediyorlar, sürekli "benim iki karış boyundaki oğlum da brad pitt değil." diyorum. geçen veli toplantısında öğrendim ki, kız sınıf birincisi imiş. bir de sakin, okula uğradığımda görüyorum hiç aşırı hareketi yok.
    bugün anneler günü için sınıfa çağrıldık, gittim oğlum mektup yazmış bana okudu, ağladım, diğer anneler de aynı rutini atlattı.
    ayrılacağım sırada oğlum gitme diye ağladı. kızcağız geldi "bak benim annem de gitti" diye sakinleştirmeye çalıştı. olmadı. bizim oğlan para istedi, cebimden bozuk çıkmadı, ararken kızcağız atladı "üzülme, annem 4 lira verdi, ikimize de yeter, bölüşüp istediğimizi alırız." diye.

    dönerken aklıma sözlükte türk kızı ile ilgili atılıp tutulduğu geldi. aslında türk kızı bu sanırım, ama güzel olanları şişirilip, görece estetik olmayanları iteklendiği için kızlar form değiştiriyor...

    7 yıl sonra gelen edit: bu yıl farklı okullarda liseye başladılar. zaman içinde iyi dost olduklarına karar verip evlenmekten vaz geçtiler. :) ama sayelerinde çok iyi aile dostları edindik, sık sık bir araya geliyoruz. mevzubahis kızımız da hala çok akıllı ve sakin ama oldukça da güzelleşti.

  • “sevdiğiniz işi yaparsanız, bir gün bile çalışmazsınız.”

    tam bir polyannacılık örneği, adı üzerinde iş işte, tamam işimizi sevelim(ben çok seviyorum) , ne kadar sevebiliriz ama? sahilde biranla pineklemekten daha keyifli hangi iş olabilir? söyleyiniz bana.

  • buradan biraz çalışıp plakçılara falan gittiğinizde artistlik yapmanız mümkün olabiliyor. "bu o albümün limited ed. kırmızı plak versiyonu mu yoksa 180 gr. remastered hali mi?" diye sorduğunuzda, kafasına göre ve ismine göre fiyatlandırma yapmış abimiz afallıyor. bir alıcı olarak kolay lokma olmadığınızı belirtmek için harika bir yol.

    onun haricinde ülkemizde satılan, kapak kondisyonu max. vg+, plak kond. max. nm olan eski ve ülkemizde 50tl'den çakılmaya başlayan plakların bu sitede 3-5 dolar civarı bir bedel artı bir o kadar kargo parasıyla alınabildiğini görünce hiç plakçılara falan gitmeyip sürekli burada takılmaya başlıyorsunuz.

    amerikan kargo fiyatları geçtiğimiz sene içinde coşmamış olsa amerikadan falan çok hoş plaklar düşebiliyor. ama şu durumda 20 dolar ve üstü kargo fiyatlarına bakıp iç geçiriyoruz genel olarak.

    avrupa bazında plak merkezleri de almanya, yunanistan, ingiltere ve hollanda. avrupada da eu ülkesi olmamamız bel büküyor. amk sınırların.

  • bir artiztin huzunlu sonunu izletti bize az once. a a adana diye diye gitti. twitter hesabindan kendinden once yarisan yarismaciya ozurlu kontenjanindan katilmis heralde yazmis. bahsettigi yarismaci 30.000 lira kazandi kendisi ilk soruda elendi. boyle tipler ilk soruda elenince acaip bir huzur kapliyor icimi.