hesabın var mı? giriş yap

  • terlikli halde kitap okunamayacağını düşünen bir adet dingil tarafından dalga geçilmektir. kitap okumayı karı kız düşürme aracı olarak gören bir beynin kitaba bakış açısından ne beklenebilir amk.

  • bende 2 senedir eşimin erkek kardeşi kalıyor üniversite ayağına gına geldi çocuktan sogudum artık kaç kere söyledik yüzüne karşı hala kalıyor yurt buldum kabul etmedi ev arkadaşı olarak yer buldum kabul etmedi en son eşimin ailesiyle kötü olacam olacağı o. ben evimde eşimle bir hafta sonu kahvaltısı ya da hafta sonu gece film izleyemiyecekmiyim yaaa düşüncesiz insanlar dan nefret ediyorum

    yazarken sinirden ellerim titredi yazım hataları için kusura bakmayın.

    26.01.2024 olay boşanma ile sonuçlandı . ders alın bari arkadaşlar

  • bu başlıkta vurgulanan, kişi kültüne yönelik dokundurmadır. put deyince akla; heykel, put gibi durmak deyince biat ediş veya tapınmaya, ilahlaştırmaya yönelik iğnelemeler gelmektedir. fakat burada kaçırılan esas konu put gibi durmak değildir; ayağa kalkmaktır. ayağa kalkmaktan daha ötesi ise ‘’sessizliktir.’’

    sessizlik anı, ölen kişiyi onurlandırmanın ölen kişiye yoğun hayatın akışından zaman ayırmak, hayatın akışını yavaşlatmak, duraklatmak ve tefekkür etmek için fırsat olarak görünür. sessizlik anı, toplanan kişilerin sessizlik anında tefekkür ederek düşündükleri, merhum kişiyi onurlandırma ve hatırlatma şiarı güden zaman ayırma fırsatıdır.

    sessizlik sadece önemli politik günlerde değil, afetlerde ve trajedik olaylarda, terör eylemlerinde de kendisini olağanlaştırmıştır. terör saldırısı sonrası spor müsabakalarındaki sessizlik de, 9/11 olayları için sessizlik de benzer nitelik taşımaktadır.

    bu sessizlik anının başlangıcı avustralyalı gazeteci edward george honey’e atfedilmektedir. honey, ı. dünya savaşı sırasında hizmet etmiş, savaşın acısını ve kaybını, hatta zafer düşüncelerini taşıyacak bir araç olarak ''sessizliği'' alenen öneren ilk kişi olarak görülmektedir.

    honey, savaştan sonra 1918'de london evening news'e, birinci dünya savaşı'nda hayatını kaybedenleri tanımak için beş dakikalık bir saygı duruşu önererek şunları yazmıştır: "çoğumuz biliyoruz ki kendi akrabalarımız ve asla geri dönmeyecek olan arkadaşlarımız için ölülerimize bu barış saatlerinden bir parça ayıramaz mıyız?. bireysel olarak evet; ama ulusal olarak? beş dakika isterdim; sadece beş küçük dakika. beş sessiz dakikalık ulusal anma. çok kutsal bir şefaat.

    melbourne'deki anma mabedi'nin karşısındaki yolun karşısında, kayalardan oluşan bir takımyıldıza yerleştirilmiş mütevazı bir levhada şunlar yazıyor: 1922'de ölen edward george honey'in anısına. londra'da yaşarken ilk kez ciddi bir sessizlik töreni öneren bir melbourne gazetecisi.

    görsel

    honey, herhangi bir kelimeden daha güçlü ve herkes için bir anlam ifade edilebilen kelime bulmuştu: sessizlik. ihtiyaç duyulan herhangi bir düşünceyle doldurulabilecek boş bir alan olan sessizlik anı, insanların başlarına gelenleri anlamaları için derin bir ihtiyacı doldurmaya hizmet edecekti.

    ekim 1919'da, güney afrikalı sir percy fitzpatrick, imparatorluğun tüm ülkelerinde ateşkes günü'nde (şimdi yaygın olarak anma günü olarak bilinir) bir sessizlik dönemi önerdi. savaş boyunca, güney afrika birlikleri batı cephesinde ağır kayıplar verdiğinde, cape town'da öğle saatlerinde bir sessizlik dönemi gözlemlendi.

    fitzpatrick'in önerisi, teklifi hemen kabul eden kral v. george'a sunuldu. ancak honey ve fitzpatrick'in hazır bulunduğu buckingham sarayı'ndaki grenadier muhafızlarıyla yapılan bir duruşmanın ardından, sessizlik süresi iki dakikaya indirildi. yaşlıların sokakta durması için yeterli uzunlukta olan iki dakikalık bir sessizlikte karar kılındı.

    6 kasım 1919'da kral, ingiliz milletler topluluğu halkına özel bir mesaj gönderdi: ‘’imparatorluğun her yerindeki halkımın, bu büyük kurtuluşun ve bunu başarmak için hayatlarını feda edenlerin anısını hararetle sürdürmeyi arzu ettiğine inanıyorum. bütün hareketler sona ermeli ki, kusursuz bir dinginlik içinde, herkesin düşünceleri şanlı ölülerin saygıyla anılmasına odaklanabilsin." anma günü

    bugün, birleşik krallık ve diğer ingiliz milletler topluluğu üyeleri hala 11 kasım'da iki dakikalık saygı duruşuna katılıyor.

    saygı duruşları bu geleneğin tarihinin gösterdiği gibi, sessiz bir dua ve ölen kişiyi onurlandırmanın yolu olarak kullanılır; ancak bu uygulamaya rastlayabileceğimiz tek zaman bu değildir. birçok ülkede birçok okul, öğrencileri çalışmalarına devam etmeden önce düşünmeye, dua etmeye veya meditasyon yapmaya teşvik etme adına her sabah bir dakikalık saygı duruşunda bulunur. sanırım ilber ortaylı’nın andımız hakkında söyledikleri, tarihte yaşananlar ve süregelen ritüellere paralellik gösteren bilgilere aşina olduğu için göstermiş olduğu bir tepkiydi.

    bir sunum yapan kişi, cenaze, anma töreni, mum ışığı nöbeti ve hatta bir konser veya spor etkinliği gibi herhangi bir özel etkinlikte bir kişinin veya bir grup insanın onuruna bir dakikalık saygı duruşunda bulunabilir.

    genellikle merhum hakkında kısa bir konuşma veya tanıtım yaparak ve hatta belki bir dua okuyarak başlarlar . ardından, “bir dakika onları sessizce onurlandıralım” veya “lütfen bir an için bana katılın” gibi bir şey söyleyerek herkesi sessizlik anına katılmaya davet ederler. bu, herkesin bir sessizlik dönemini gözlemleme işaretidir. bu düşünme süresi boyunca, katılımcılar genellikle şapkalarını çıkarırlar, başlarını eğerler veya birbirlerine başlarını sallarlar ve gözlerini kapatırlar. bir sessizlik anına katılmak, ölen birinin hayatını onurlandırmak için güzel bir gözlemdir. etrafınızdaki herkesin yavaşlamasını ve bir iki dakikalığına duraklamasını izlemenin çok huzurlu bir yanı var. yas tutanlar için bu özellikle derin ve rahatlatıcı bir deneyim olabilir.

    honey 1922'de öldü ve bir dakikalık sessizlik kavramı genel olarak fitzpatrick'e atfedildi. ancak 1965'te melbourne merkezli bir grup honey'in katkısının tanınması için kampanya yürüttü. anma mabedi'nin karşısındaki küçük levha, taşa yerleştirildi.

    koca bir cumhuriyetin kurucusunun vefat ettiği gün hiçbir şey olmamış gibi hayatı idame ettirmek ''put gibi dikilmekten'' çok ama çok daha tuhaf olmaz mı? devletler ve toplumlar kendileri için önemli kişilerin ölüm günlerini görmezden gelmez, gelemezler. yaşadıkları topraklar üzerine inşa edilmiş sistemin sembolü olmuş ve 100 yıl boyunca muhtelif ideolojik görüşlere sahip kişilerin yaşamını derinden etkileyecek derecede kalıcı etkide bulunmuş bu kadar önem ihtiva eden bir lideri ölüm yıldönümünde anmamak gerçekten akıl karı mıdır? karşıt ideolojik görüşlere bile dayanak oluşturmuş kişiyi yok saymaktan bahsetmenin nasıl bir kafanın ürünü olduğunu merak ediyorum. sorununuzun saygı duruşunda bulunuş şekliyle olmadığını hepimiz biliyoruz. istediğiniz şey atatürk'e saygı gösterilmemesi ve atatürk'ün anılmamasıdır. böyle bir rahatsızlıktan kaynaklı irrasyonel isteğe mütekabil vermiş olduğum bilgiler en azından yazmaya değer bir şeyler ortaya çıkarma amacıma hizmet eder diye düşünüyorum.

    ülke kurucularının listesi

    buradaki herhangi bir lider için düzenlenen seremonileri ve anma günlerini internette rahatça bulabilirsiniz. buraya kadar okuyanlara sabırları için teşekkür ederim.

    edit: ekleme ve çıkarmalar yapıldı. gözden kaçan yazım ve imla hataları giderildi.

  • her şeyden önce paintball bir spordur. paintball'u savaş talimi olarak gören ve antimilitarist saiklerle paintball'dan uzak duran ya da paintball'u karalayan, yeren kişiler hata etmektedir. paintball ile gerçek bir çatışmayı kıyaslamaya çalışmak abesle iştigalden öteye gidemez çünkü paintball çok daha farklı dinamiklere sahip bir oyundur. bu konu paintball camiasının da en hassas olduğu konulardan biridir. bu sebeple paintball sahalarında verilen brifinglerde bile savaş, silah, ölüm, öldürmek, mermi, kurşun gibi gerçek bir çatışmayı andırabilecek tüm kelimelerin kullanılması yasaklanmıştır.

    türkiye'de profesyonel olarak türkiye atıcılık ve avcılık federasyonuna bağlı olarak düzenlenen türkiye paintball ligi ile hayat bulmaktadır.

    türkiye paintball ligi'nde the millennium european paintball series kuralları ve millennium series'de 2006 yılından beri uygulanmakta olan ve takım başına boya topu harcamasını azaltırken tek bir etkinlikte mümkün olduğunca fazla müsabaka yapılmasını sağlama amacı taşıyan m7 disiplini benimsenmiştir. türkiye paintball ligi'nde saha kadrosunun 5 kişiden oluşuyor olması da oyuncu azlığının sonucu değil, m7 disiplininin kuralları gereğidir.

    profesyonel paintball son derece hızlı bir oyundur. bu nedenle de adı sıklıkla speedball olarak anılır. günümüzde uygulanan m7 formatında maç süresi 10 dakikadır ve takımlar bu toplam süre içinde 3 set kazanmaya çalışır. her bir setin arasında yalnızca 2 dakika ara verilir. takımlar bu süre içinde temizliklerinin yanında boya topu ve diğer tüm eksikliklerini tamamlamak zorundadır. bu sayede oyun konsepti tam anlamıyla hıza dayalı bir hal almıştır.

    oyunda kullanılan işaretleyici/markerlar* saniyede 10,1 top atabilmektedir. markerların teknik yapıları bundan çok daha fazlasına* müsaitken millennium kuralları top sarfiyatını azaltmak için m7 disiplininde atış sayısını saniyede 10,1 olacak şekilde kısıtlamıştır. profesyonel paintball markerları yüksek atış hızının yanında doğru top ile kullanıldığında son derece isabetli aletlerdir. alışılmış senaryo oyunlarında kullanılan tippmann markerların aksine profesyonel oyuncular tarafından kullanılan dye, planet eclipse gibi firmaların ürettiği üst seviye markerlar 55 metrelik sahanın bir ucundan karşı uçtaki oyuncuyu her atışta vurabilecek kadar isabet sahibidir.

    profesyonel paintball 55 metreye 33 metrelik yapay ya da doğal çim zemin üzerine kurulmuş, etrafı bir boya topunun geçmesine izin vermeyecek nitelikte bir ağ ile çevrilmiş, farklı şekillerde ve içleri hava dolu 35 siperin* bulunduğu bir sahada oynanır. siperlerin simetrik dizilmesini gerektiren bir kural bulunmamaktadır.

    genel inanışın aksine paintball çok da fazla can yakan bir oyun değildir. tabii ki vurulan oyuncunun canı yanmaz demek doğru olmaz fakat bu acı öyle abartılacak bir acı değildir. çok hassas bir bölgeden isabet almadığı sürece vurulan oyuncu sonraki sete acısını unutmuş bir şekilde girer.

    paintball'da en önemli kural - ki bu kural her şeyden daha önemlidir - oyun sahası ya da markerların bulunduğu ve ateş edebileceği her yerde painball için özel olarak üretilmiş bir maske takılmasıdır. paintball her ne kadar zararsız bir oyun olsa da göz ve çevresine isabet edecek bir boya topu kolaylıkla görme kaybına sebep olabilir. ayrıca paintball seven ve düzenli olarak oynayan her oyuncunun da kendine ait bir maskesinin bulunması en doğrusudur.

    profesyonel paintball'un nasıl bir şey olduğunu merak edenleri şuradan alabiliriz:
    http://www.youtube.com/watch?v=ur8onftlyk0

  • nagehan alçı, habertürk’te katıldığı canlı yayında “suriyeli göçmenlere yönelik nefret dilini adeta bir alışkanlık haline getirenler, bakalım ukraynalı göçmenler gelince de aynı şekilde itiraz edecekler mi?”demiş.

    (bkz: kiev’den yola çıktılar kocanıza sahip çıkın)
    bu kadından ne farkı var nagehan alçı’nın?

    evet nagehan itiraz edeceğiz. eğer 20’li yaşlarında işsiz güçsüz, s*kini sallaya sallaya, milyonlarca, kayıtsız, kontrolsüz gelip orda burda kadınlara sarkıntılık ederlerse mesela itiraz edeceğiz.
    devletin fakir halkından esirgediği sağlık hizmetlerinden, bedelsiz faydalanırlarsa mesela itiraz edeceğiz.
    bankamatik kuyruklarında jöleli saçlarıyla devletin bağladığı maaşı yıllarca alırlarsa mesela itiraz edeceğiz.
    belli şehirlere, illere, nahallelere yerleşip demografik yapıyı bozarlarsa mesela itiraz edeceğiz….

    ayrıca merak etme gelmezler, çünkü avrupa’da serbest dolaşım hakları var.
    link

  • milyon dolarlar kazanmışsın bir de bunu gizli saklı yapmamışsın. tam tersine göz önünde bulunarak yapmışsın. magazin medyası tarafından 20 yıldır yok şöyle güzel yok böyle yetenekli hem de ne biçim sporcu diye sürekli pohpohlanmışsın. sonra da ben çok zorluklar çektim.

    tanımayan etmeyen biri olsa sanacak ki kürt olduğu için işten çıkarılmış, aç kalmış kimse yüzüne bakmamış. sonra azim etmiş kendi işini kurarak tüm bunlara rağmen zengin olmuş.

  • celal hocama çok saygı duymakla beraber bir soru sormak isterim aslında.

    ya araştırma için bağışladığın herhangi bir organdan yada iskeletten bir hastalığa çözüm bulurlar da, bir dangalak tedavi olur ve yaşarsa, yine sorun olmayacak mı?

    edit : msjla gelen soru ve yorumlar üzerine küçük bir açıklama.

    yapılacak organ bağışı sonrası kurtulacak kişinin (çocuğun) ilerde tüm insanlığa faydalı bir buluş, araştırma yapmayacağını nasıl bilebilir. araştırma için bağışladığı organın yapılan araştırma sonucu daha fazla insanin kurtulmasına nasıl kesin gözü ile bakılabilir.

    bu ihtimali kim hesaplayabilir. organ bağışı bekleyenler hep bilgisiz, faydasız ve fakirler mı?

  • meşhur bir hikaye vardır.

    arjantinli ünlü golfçü robert vincenzo yine bir ödül kazanmış, ödülünü alıp kameralara poz vermiş. ardından klübüne uğramış, eşyalarını toplayıp otoparktaki arabasının yanına doğru yürümüş. o sırada yanına bir kadın yaklaşmış. vincenzo’yu kutladıktan sonra ona küçük bir bebeği olduğunu, bebeğin çok hastalandığını ve hastane masraflarını karşılayamadığını onun her gün biraz daha ölüme yaklaştığını anlatmış bir çırpıda. kadının anlattıkları vincenzo’yu çok etkilemiş. hemen çek defterini çıkarmış ve turnuvadan kazandığı paranın bir bölümünü yazıp imzalamış. çeki kadına uzatmış. o sırada kadına; “umarım bebeğin iyi günleri için harcarsın”demiş. ertesi hafta vincenzo klüpte öğle yemeğini yerken golf derneğinin bir üyesi yanına yaklaşmış ve; “otoparktaki çocuklar, geçen hafta siz turnuvayı kazandığınız gün bir kadının yanınıza yaklaştığını ve sizinle konuştuğunu söylediler.”demiş. “evet” demiş vincenzo, “bunun neresi garip?”, “garip değil tabii ki.” demiş adam, “ama size bir haberim var. o kadın bir sahtekarmış. sizin gibi zengin kişilere yaklaşıp hasta bir bebeği olduğunu söyleyip para koparırmış. korkarım sizden de koparmış.”

    vincenzo şaşkınlıkla; “yani ölümü beklenen bir bebek yok mu?” demiş. “yok”demiş adam. “işte bu hafta duyduğum en iyi haber” demiş vincenzo.

    eğer bir insanı mutlu etmenin bedeli buysa 50 tl ile katılabileceğim kampanya. paylaşmak sizi nedrn mutlu etmiyor ki?

  • steven spielbergi steven spielberg yapan filmdir. o tarihten bu yana yüzlerce köpekbalığı temalı film çevrilmiş olmasına rağmen hiç birisi bu ilk öncüsü olan film kadar kaliteli bir yapım olmadı. spielberg ustanın sinematografik açıdan döktürdüğü bir eserdir adeta. diyaloglar, kamera açıları ve görüntü muhteşem güzellikte. çevrildiği döneme göre zamanının oldukça ötesinde bir iş. ayrıca çocukluğumun korkusudur aynı zamanda. denize girmeye korkardım bu filmin o korkutucu afişini bile görmek yeterdi sudan korkmamız için.

  • gelin hepiniz itiraf edin, sucuklar o yangında nasıl nar gibi kızarmıştır diye ibnece düşüncelere daldınız değil mi? ben daldım valla, inşallah ölen yaralanan yoktur..

  • aşka uçma kanatların yanar. (sadi şirazi) ..
    aşka uçmadıktan sonra kanatlar neye yarar? (hz. mevlana)
    aşka vardıktan sonra kanadı kim arar? (yunus emre)
    aşkın açamadığı kapı kanatlanıp uçamadığı yer mi var? (demet akalın)