hesabın var mı? giriş yap

  • 2000'lerin en büyük yönetmeninden inanılmaz bir film daha. joon-ho bong için sinema sanatı adına değişen bir şey yok, film yine olağan üstü güzel ama bu defa yer yüzünün en vahşi türü ve onun icadı vahşi kapitalizme vurulmuş okkalı bir tokatla birlikte. izleyin, izlettirin.

  • kendi başına evindeki 3’lü koltuğun yerini değiştiremez ağır olduğu için ama koskoca olimpiyatlarda alınan bronz madalyayı küçük görür. hey allahım.

  • barmen (şeytan tüyü olan bir kenar mahalle delikanlısı)
    kadın (rock bar müdavimi tikky, değişik bir hanım)

    barmen: (yüksek sesle ama ölçülü) bu gece bize gelsene?

    kadın: ay ben salak mıyım size geleceğim?

    barmen: ben her gece bize gidiyorum, salak mıyım ben şimdi?

  • bir mağara adamından daha kurtulmuşuz.

    bir melek daha melek olmadan ülkenin adaletsiz sisteminden önce kendi adaletini buldurmuştur dedirten haber...

    ekleme : edepsizce mesaj yazan bazı ucubeler var onları kaale almadığımı bildirmek istiyorum. hani 'oo küfrettik haddini bildi ekleme yapıyor' falan gibi düşünülmesin.. mesaj ile medeni şekilde tarafıma ulaşan arkadaşların dediklerine istinaden ekliyorum...

    haklısınız , bu girişte adalet yerine yanlışlıkla şiddeti övüyormuş onu destekliyormuş gibi gösterdim. şiddet yanlısı bir insan hiç olmadım. olmam. ailemden böyle birşey görmedim. çevrem aynı şekilde iletişim becerileri biraz da olsa gelişmiş bir topluluk...

    asıl anlatmak istediğim kadınlara yapılan şiddetin karşılıksız kaldığı bu ülkede , karşılık verebilen kadınların da bulunabildiği ve şiddet yanlısı mağara adamlarının korkmalarına biraz da olsa çekinerek 'ulan kadınlar adamları öldürmeye başladı bizimki de akşam evde bıcakla beklemesin 'dedirterek sindirmeyi anlatmak isteyen bir yaklaşımdır.

    ülkenin adalet sistemi şayet birgün tam sistem oturursa bu girişim beni utandırsın ve ne kadar yanlış yazmışım toplumu şiddete meylettirmişim diye düşünüp sileyim...

  • akıllı adammış. parasını soygunculara kaptırsa, faturayı ödeyemez. o yüzden ben parayı vezneye ödeyim de iş benden çıksın diye düşünmüştür.

  • “ - senin kollarından birini koparacağım pollyanna!!!
    - olsun. bir tane daha var. :))”

    yukarıdaki diyalog ile özetlenebilecek kavramdır. toksik iyimserlik olarak da çevrilebilir türkçeye.

    psikolojiden bihaber kişisel gelişimcilerin “olumlu düşün, olumlu olsun” dayatmalarını bilirsiniz. “evren’e pozitif enerji gönder!” çat, “kötüyü çağırma!” çut. insanların kafasına vura vura onları mutlu etmeye çalışırlar. çevrenizde “senden daha kötülerini yaşayanlar var, şükret biraz!” diyen öğütçü tipler vardır mesela. esasında fayda sağlamaktan çok sizi daha büyük karamsarlıklara sevk ettiklerini bilmezler. veya günümüz sosyal medyasını ele alalım. herrrrrkes mutlu. hepsi güne sabah sporlarını yaparak başlamış, kahvelerine krema değil serotonin katılmış adeta, başaracaklarına inandıkları için her şeyi başarmışlar falan. hayır, bunların çoğu sahte mutluluklar. ve siz tüm bunlar yüzünden içinizdeki olumsuz duyguları bastırmak, güçlü görünmek zorunda değilsiniz. onlar gibi mutlu olamadığınız için zayıf hiç değilsiniz.

    psikolojide duygular iyi veya kötü diye bir ayrıma tabi tutulmazlar. hepsinin bizim için bir işlevi vardır. sağlıklı olan onların farkında olmaktır. mutluluk kadar üzüntüyü, öfkeyi, tiksintiyi vs. kabullenmek, size anlatmaya çalıştığı şeyleri fark etmek gereklidir. duyguları bastırmak, yok saymak, olmadığınız bir ruh halini yansıtmaya çalışmak ise depresyon başta olmak üzere birçok psikolojik rahatsızlığa davetiye çıkarmak demektir. çünkü siz yok saydığınızda o duygu yok olmaz. içinizde bir yerlerde kalır, siz bastırdıkça üstüne eklenir ve giderek büyür. ve bir gün çok daha güçlenmiş bir şekilde açığa çıkar.

    holokost mağduru bir psikiyatrist olan viktor frankl’ın geliştirdiği trajik iyimserlik diye bir kavram var. acının, kaybın, üzüntünün vs. farkında olmak ve onları kabullenip içselleştirerek anlamlı hale getirmek olarak açıklayabiliriz bu kavramı. toksik iyimserlikten ayrıldıkları nokta tam da acıya karşı aldıkları tavırda yatıyor. toksik iyimserlik acıyı yok sayıp etrafından dolaşmaya çalışırken trajik iyimserlik acının tam ortasından geçiyor. ve ondan öğrendiklerini kişinin benlik gelişiminde bir araç olarak kullanıyor. ölmek üzere olan bir insanın yanında durup elini tutan kişi örneğinin temelinde bu anlayış yatıyor. kurtaramasa dahi onun son nefesinde yalnız kalmamasını sağlamak, acısını görmek ve bunu paylaşmak, sonra da o acıyı kendi öğretisinin bir parçası yapıp yoluna devam etmek yaşanan travmayı daha anlamlı hale getiriyor. beraberinde de acıya rağmen umudu sürdürme çabasını kuvvetlendiriyor.

    sonuç olarak acıya, üzüntüye, kayıplara karşı dayanıklı olmanın yolu bunlardan kaçmak, bunları inkar etmek ve sürekli olumlu şeylere odaklanmaktan geçmiyor. tam aksine, olumsuzluğu bilmek, kabullenmek ve onunla yüzleşip dersini alarak yoluna devam etmekten geçiyor. bunun için de önce duygularınıza kulak vermelisiniz. üzüntünüzü, korkunuzu, endişenizi hissetmek için kendinize izin verin, size anlatacakları çok şey var.

  • detayları anlatalım bilmek isteyenler için...

    öncelikle burası alt kültürün yaşadığı bir semt, bahsi geçen apartman ucuz ve eski bir apartman.

    aile 6 kişilik bir aile, babaanne, baba, anne, 3 çocuk, çocukluklardan en küçüğü engelli konuşamıyor yürüyemiyor.

    bu ailenin tek geçim kaynağı baba, çöpçülük yapıyor sokakları filan süpürüyor parkları bahçeleri, kızı dünya akıllısı güzel, oğlan içine kapanık sessiz etliye sütlüye bulaşmaz, küçük çocuk yukarda yazdım.

    bu tarz apartmanlarda sürekli kavga olur zaten bu olayın işleniş şekli çocuklar gürültü yapıyor diye ama bahsi geçen adam önceden sabıkası olan daha önce de 3 kişiyi öldürdüğü söyleniyor. nasıl dışarı çıktığı belli değil.

    o kadar çok görgü tanığı var ki adam içeride ailesini katlettikten sonra çocuklar balkona kaçıyor, balkonda komşulara bağırıyorlar "ne olur bizi kurtarın bizi öldürecekler" diye komşular tamam polisi arıyoruz diyorlar bu olay olana kadar herkesin gözü önünde balkonda birbirine sarılmış iki kardeşi de öldürüyor, ardından adam hiçbir şey olmamış gibi kurşunu bittiği için evine gidiyor, engelli çocuk balkonda "anne, baba" diye figan ediyor ve bugün çocuk esirgeme kurumu bu çocuğu alıyor. adam ilk ifadesinde kurşunum yetmedi yoksa küçüğü de öldürecektim diyor.

    şimdi burda bazı terbiyesizler ahlaksızlar bu katili savunuyor haklı çıkarma çabasına giriyor ya önceki enrtyme de yazdım inşallah kendi ahlak seviyenizde insanlarla bir ömür boyu muhattap olup karşılaşırsınız. bu olay yüzünden bu aileyi sevsin sevmesin koca bir mahalle yasta. hiçbir kimse yok ki iyi olmuş diyebilen katili haklı bulan. böyle bir şeyde kendi bencil çıkarlarınız için katili haklı bulabiliyorsanız sizin gibi pisliklerden de her kötülük beklenir, kendi pisliğinizde boğulun.

  • yapacağınız hareket her ne olursa olsun sonuçlarını iyi düşünmek gerekir. reel faiz ve enflasyon ile bir denklem kurmak gerekir. bunun yanında alacağınız şeyin stoğu ve talebide etkilidir. geçtiğimiz 2 senede ev fiyatları oldukça yükseldi ancak her şey gibi inşaat maliyetleride yükseldi. yani ev stoğu azaldı, talep artti ancak yeni inşaat sayısı azaldı.

    şöyle bir plan yapalım;

    2024 için %40 enflasyon %45 faiz
    2025 için %25 enflasyon %30 faiz
    2026 için %15 enflasyon %20 faiz

    2 milyonunuz faize yatırırsanız bu denklemde 4.5 milyon tl civarına ulaşır. faiz oranlarını oldukça iyimser yüksek tuttuğumu varsayıyorum.

    2 milyon tl'ye alacağınız ev şehre ve konuma göre değişmekle birlikte 12-15 bin tl kira getirecektir. biz ortalama 13.500 diyelim. kira artış oranınıda yukarıdaki enflasyon oranına göre belirleyeceğim.

    1. sene 162.000 tl
    2. sene %40 zamla 18.900 kira ile toplam 226.800 tl
    3. sene %25 zamla 23.625 kira ile toplam 283.500 tl kira geliri elde edeceksin.

    gelir vergisi, evin bakim giderleri vs dusmedim. isteyen onuda hesaplayabilir.

    totalde 3 senede elimize 672 bin tl civarinda bir kira getirecek.

    evin degerinide enflasyon -%5 kadar arttiracagim. suanki fiyatlarin asiri degerli oldugunu ve enflasyon kadar artmayacagini varsayalim.

    2 milyon tl olan evimiz

    1. yil %35 deger artisi ile 2.7 milyon
    2. yil %20 deger artisi ile 3.24 milyon
    3. yil %10 deger artisi ile 3.5 milyon degere ulasacak.

    kira ile toplarsak 4.2 milyon tl civarinda bir paramiz olacak. vergisini vs giderleri duselim duz hesap 4 milyon tl diyelim.

    bugune bakinca faize gore daha az getiriyor gibi gozuksede hesaplamayi bir kac sene daha oteye goturursek, evin net galip gelecegi goruluyor.

    faiz garanti para gibi gozuksede, ev gibi uzun vadeli enstrumanlarla kiyaslanmasi oldukca yanlis. yuksek faiz gecici bir donem faydalanilmasi gereken kisa vadeli bir enstrumandir. olasi bir kur soku ile aldiginiz faiz bir gunde kusa donebilir, ev ise degerine deger katacaktir. bu gibi yuksek faiz donemlerinde cash para ile ucuza kapatilacak ev size 4-5 senede faize gore oldukca iyi getiriler verecektir.

    ozetle, faiz kisa bir sure icin garanti paradir, devamliligi olmaz, olamaz. bizim gibi ulkelerde nakit varlik her zaman asiri risklidir, kisa vadede faydalanilmalidir ve topuklanmalidir. ulkenin bir gecede tekrar sacma ekonomi politikalarina donmeyeceginin ise hic bir garantisi yoktur.

    faize parayi atayim omur boyu takilayim aleni bir sekilde matematik bilmezliktir ve fakir hayalidir.