hesabın var mı? giriş yap

  • modern sanat akımları olarak nitelendirebileceğimiz akımların neredeyse hepsi 20. yüzyılda ortaya çıktı. devrimsel nitelikteki akımlar oluşturuldu. çağına göre bakılması lazım, bu akımların çıkmasının en büyük nedeni son yüzyılda belirginleşen özgünlük ve özgürlük anlayışıdır. picasso da michelangelo da büyük sanatçılardır, ama 1500lerde picasso doğsa picasso olamayacağı aşikardır. dönemin yapısına ve insanına en çok ulaşabilen sanatçı gerçek sanatçıdır. daha o zamanlarda insanın kendisini ifade edebileceği eserler bile neredeyse yalnızca otoportrelerdi, ki iç dünya yansımasından bahsedemeyiz. aynı şekilde şu anki günümüze michelangelo gelse o da hakettiği yere ulaşamayacaktı. picassonun o dönemde yaşaması gerektiğini düşündürecek tek bir düşünce bulamamaktayım. hazır konusu açılmışken değinmek istediğim bir nokta iste şu an ben sanatçıyım diye dolaşanların bir kısmının picasso vari tablolar yaparak kendilerini picasso zannetmesinden kaynaklanmakta. o dönemde ilk siz yapsanız evet sanatçıydınız ama şu an sadede kolaya kaçan taklitçilersiniz. sanat insanlarla beraber ilerlemek zorunda olan bir süreçtir. mağara çizimlerini sanat olarak nitelendiriyorsak - ki tartışmaya açık bir konu- şu an duvarına ceylan avlayan insan çizsen ona da sanat deme durumunda kalman lazım. sezarın hakkı sezara.

  • bendim bu ama siz böyle yazınca utandım. bundan sonra reklam tabelası gibi gezmek için gap yazılı sarı, abercrombie'den at kadar büyük geyikli pembe tişört alıcam.

  • 2012 ağustos'unda ilk ameliyatını oldu ablam. ardından; kim olduğunu, nasıl yüründüğünü, çevresindeki her şeyi ve herkesi unutturacak radyoterapi ve halen devam eden kemoterapi geldi. kanserlerin bal porsuğu geçen hafta yeni bir saldırıda bulundu. 1 mayıs günü ikinci kez yattı masaya. ve "bu sefer oldu" dedi doktoru, "bu sefer çok uğraştım, temizledim hepsini" dedi. cumartesi ameliyat sonrası ilk tomografi çekildi ve aynı yerde 3 gün içinde 2 cm büyüme görüldü. şimdi, hastanedeki odasındaki yatağında kızıyla el ele uzanıyor ve ameliyat ekibinin kendisini almaya gelmesini bekliyor. saat 10'da üçüncü kez açacaklar. geçen haftakinde oradaydık ama bu sefer ulaşamadık, çok uzaktayız. kaç kişi okur benim yazdığım bir şeyi hiçbir fikrim yok. ama bunu okuyan herkes, ne olur, neye inanıyorsa, nasıl inanıyorsa öyle yardım etsin. şans dilesin, dua etsin, pozitif enerji göndersin, nasıl biliyorsa. babası öldüğünde 3 aylıktı kız çocuğu, annesi de gitmesin.

  • başlığı açan arkadaş, gelişmişlik kriteri olarak sadece "imalat" sanayini dikkate almaktadır. yani evinde ingiliz malı bir ürün olamadığı için, ingiltere'nin, britanya'nın geride kalmış olduğunu iddia etmektedir.

    oysa bilmediği şey, ingiltere, belki de dünyanın en gelişmiş servis sektörüne sahip ülkesidir.

    1) öncelikle city of london, dünyanın tartışmasız finans merkezidir.

    2) ingilizler dünya genelindeki tüm meslek ve meslek gruplarının sahibidir. evet sahibidir, o kadar etkili meslek "odaları" vardır ki, bu odaların sertifikasyonları, eğitimleri, workshopları dünya çapında tanırır.

    iş güvenliği üzerine mi çalışıyorsunuz? iosh sizin mekkeniz olacaktır. insan kaynaklarında mı çalışıyorsunuz? cipd sizin kilavuzunuz olmali. inşaat sektöründe misiniz? ciob veya rics sizin pusulanız olacaktır.

    yani bu ingilizler, meslekleri ve standartlarını belirleyen insanlardır

    3) hukuktan sigortaya, mimarlıktan danışmanlığa abd toprakları hariç tüm dünyada ingiliz etkisi çok güçlüdür. katar'da bir inşaat projesinde, güney koreli inşaat firmasıyla, italyan işveren mahkemelik olursa, aradaki anlaşmazlık 99% londra'da çözülecektir. aylar / yıllar alan bu süreçlerde tarafların tutacağı ingiliz uzmanlar yüzbinlerce pound cebe indirir.

    4) ingilizler harika mühendis ve bilim insanı yetiştirir. siz sadece "alman arabası ve beyaz eşyası" üretmedikleri için habersizsiniz. 2018 rakamlarına göre ingiltere, abd-çin ve almanyadan sonra en çok bilimsel araştırma yapan ülkedir.

    kaynak

    bunun yanısıra dünyanın çoğu büyük ve teknik açıdan zorlu projesi (havaalanları, rafineriler, köprüler, gökdelenler, raylı sistemler, vs...) ingiltere'de dizayn edilir. hatta yapacak firma abd firması bile olsa, dizayn gene ingiltere ofislerinden yapılır. çünkü ingilizler işin imalatını ve inşaatını (ameleliğini) türklere ve çinlilere bırakırken, dizaynı kendileri yapmayı yeğlerler.

    5) eğitimin, finansın, sosyal hayatın ve adaletin aşırı sağlam olduğu bu ülke aynı zamanda bir cazibe merkezidir. başlığı açan yazar muhtemelen "imalat" yaptığı için çin ve belki türkiyeyi üstün görüyor ama unuttuğu şey, çin ve türkiye'nin milyarderleri onlarca milyon sterlin bayılarak londradan ev alma yarışında.

  • bir çarşamba günü kursumdan çıkmış eve gidiyordum. akşam 11 civarıydı. eski evim ara sokaklardan birindeydi, ki oturduğum semt öğrenciler çoğunlukta olduğu için şehrin diğer semtlerine göre nispeten daha güvenli, düşünün.
    2 tane o. çocuğu peşime takıldı, arkadan güya kendi aralarında konuşuyorlar bana laf atarak. hızlı adımlarla yürümeye başladım, biri "oo hızlandı ha, hadi oğlum!" dedi. etrafıma bakıyorum açık dükkan yok. bizim evin orada bir bakkal vardı her zaman gece 1'e kadar açık olurdu, ona güvendim, daha da hızlandım. yemin ederim hayatımda en çok korktuğum anlardan biridir o. takip edilmek ve özellikle laf yiyerek takip edilmek, sokakta hiç insan yokken eve ulaşmaya çalışmak ve arkaya bile bakamamak, bunu ancak yaşayan bilebilir. tek suçum da eve gidiyor olmaktı!
    bizim sitenin önüne geldim, bakkala baktım açıktı. sitenin orada hep beslediğimiz simsiyah ve devasa bir köpek vardı, adı da osman'dı, bu arada kim koydu bu ismi hiç bilemiyorum. görünüşü çok ürkütücüdür ama çocuklar bile maskara etmişti köpeği, o kadar sakin bir köpekti. siteye girdim, o geldi yanıma, ayaklarıma falan dolandı sevmem için. bir iki kafasını sevdim, derdim eve girmek tabii gözüm görmüyor. o sırada arkadan "hişşt bayan!" diye seslendi adamlardan biri. bakmadım, bir daha seslendi. kafayı istemsiz olarak bir çevirdim ki, adam "sana dedik kızım" diye üstüme yürüyor. dönüp apartman kapısına koştum, o sırada osman manyak gibi havlamaya başladı. baktım site kapısının orada durmuş havlıyor, adam da ona hoşt falan diyordu. ben bu arada korkudan apartmanın içine çoktan girmiştim tabii. bir tane daha köpek geldi o sırada, köşede durdu. osman hırlaya hırlaya o site kapısının oraya kadar gelen adamın üstüne yürümeye başladı, adam arkadaşının yanına koştu ve sopa bul lan sopa diye bağırdı, sonrasında ben ne olduğunu anlamadım resmen, osman üstlerine koşmaya başlayınca adamlar kaçtı ve onlar gözden kaybolunca osman geri gelip site kapısının önüne yattı. diğer köpek de onun yanına.

    yemin ederim ki şu anlattıklarımın her kelimesi doğru. ve ben şimdi gece bir sokaktan geçerken, eğer o sokakta köpekler varsa daha güvende hissederek yürüyorum.

    ben sokaktaki o. çocuklarının toplanması önerisini sunuyorum dolayısıyla. çünkü beni ölesiye korkutan ve sokakta yürürken huzursuz olmama sebep olan onlar.