hesabın var mı? giriş yap

  • del bosque ye ayar verirken rıdvanın ayarına maruz kalan eski futbolcu, yeni futbol yorumcusu..

    güntekin onay: del bosque’yi anlatır mısın biraz sergen?
    sergen yalçın: adama kamp dediler, ‘o ne’ dedi. kamp yaptırmamış ki hiç, kampın ne olduğunu bilmiyordu.
    rıdvan dilmen: ne üzülmüşsündür sen de kamp olmadığına..

  • devam içerir. (bkz: #88662427)

    her web yayıncısının kendi belirlediği bir kitle olmalı. kimisi aklına gelen her şey hakkında bilgi paylaşmak ister ki bu web yayıncılığında yanlıştır. bunu yapabilen ve çok başarılı olan çok fazla yayıncı bulamazsınız. yapmanız gereken niş çalışmaktır.

    belirli bir alanla ilgili web sitesi açmak yani.

    benim yıllardır trafik çekme kaynağım google images.
    google resimlerde en çok aratılacağını düşündüğüm resimlerle ilgili kategoriler oluşturdum ve o kategorilerle ilgili web siteleri açıyorum.

    örnek vermek gerekirse,

    wedding dresses aramasını yapan gelin adayları google'da web sonuçlarından ziyade resim sonuçlarına geçerek gelinlik modellerine bakacaklardır. bunun gibi kelimeleri bularak kategorik olarak o konuya özgün web siteleri açıyorum.

    mesela araba resimleri, dekorasyon resimleri, saç stilleri, moda google images trafiği alabilmek için güzel kategoriler.

    neler yapıyorum ( şimdilik kritik bilgileri vermeyi düşünmüyorum, olmazsa olmazlarla başlayalım, ileride ne olur ne biter bilinmez ) :

    - domain alımı
    - ana kelimelerin belirlenmesi ve içerik yazdırımı ( kaliteli ingilizce makaleleriniz olmalı )
    - site içi genel seo ayarlarının yapımı
    - kaliteli ve orjinal! resimler
    - içeriklerin yavaş yavaş yayınlanmaya başlaması.
    - kaliteli sitelerden bir iki tanıtım yazısı alınması ( kritik bir adım, doğru yapılmazsa faydadan çok zarar getirir )

    bu şekilde 5 kategori için 5 farklı site açtınız diyelim. google images'da yükselmenin yolunu bulmuşsanız, ki ben uzun uğraşlar sonunda epey sağlam bilgiler elde ettim, bu 5 ingilizce sitenin her birisine günde 1000 kişi geldiğinde, günde toplamda 5 bin ziyaretçiniz ve yaklaşık 40.000 reklam gösteriminiz olduğunda günlük kazancınız 300-700 tl arası olacak. ( bu rakamı etkileyen pek çok unsur var detaylara girmiyorum, ancak google'dan gelen günlük 5000 ziyaretçiniz olduğunda kazanacağınız minumum günlük miktar 300 tl olacaktır bunu söyleyebilirim. )

    devamı gelecek..

  • o amk kekosunun ağzından gelen kanı ayakkabısıyla silen polis ne güzel bir polis.
    keşke pisletmeseydin devletin verdiği ayakkabıyı babayiğit.

  • dün gece maruz kaldığım dizi. yamaç karakterinin mükemmelliği bende mide bulandırması uyandırdı resmen.

    pros:
    + yakışıklı
    + karizma ismi var
    + esprili
    + başarılı bir kimyager
    + istanbul'da bahçeli evde oturuyor
    + müzisyen ve sahneye çıkıyor
    + erkin koray'in kankası (yaşıyor mu lan adam?) ve onun gitarına sahip
    + bir kerede altı aylık kirayı çıkarıp sayabiliyor
    + herkesle çok iyi diyaloğu var
    + gamer
    + delikanlı, yeri geldiğinde gözü kara
    + şövalye
    + güzel sevisiyor
    + özel uçakla gezmeler falan
    + fluent fransızca
    + bu özelliklere rağmen yalnız (en azından kalbi)
    + prens (mafya ailesi veliahtı)

    affedersin erkek halimle ben bile hayır demem bu adama.

    kızın özellikleri ne?

    - güzel
    - kedi seviyor

    hass

  • 133 ıq puanına sahip zeki bir insan olan frank lee morris, hiç kimsenin kaçmayı başaramadığı alcatraz hapishanesinden (rock) 1962 yılında anglin kardeşlerle birlikte dahiyane bir fikirle kaçmayı başarmıştır. bu kaçıştan 1 yıl sonra imajı zedelenen bu hapishane 1963 yılında kapatılmıştır ve günümüzde müze olarak sergilenmektedir.

    ömür boyu hapise mahkum edilmiştir, bu abi çok zeki biridir, kaçarken suda boğulup öldüğüne kesinlikle inanmıyorum çünkü ortada bir delil yok. alcatraz hapishanesi görevlilerinin boğularak hepsi öldü demesi gururlarına yediremedikleri için uydurduğu bir yalandır bu kimse kaçamaz, burası kaya; fakat 3 adam sizleri çok güzel kandırarak kaçmayı başardılar, demek ki o kadar da imkansız değilmiş.

    öyle zekice planlamıştır ki her şeyi morris, kaçtıktan sonra kendi yaptıkları botla direkt san francisco'ya değil akıntının daha az olduğu angel ısland'a geçmişlerdir, oysa tüm ekipler onları san francisco sahillerinde aramakta ve hiçbir şey bulamamışlardır. ne zaman ki planladıkları bu kaçışın 4. adamı olan ve yavaş olduğu için daha odasındaki tüneli kazıp yetiştiremeyen allen west kaçıştan sonra bu planı açık edene kadar kimse nereye kaçtıklarını bilmiyordu. allen west'in ifadelerinin ardından angel island sahillerinde bir bot, kürekler ve ayak izleri bulunmuştur, daha sonra ise o bölgede çalıntı bir araba ihbarı kaçtıkları gecenin sabahında verilmiştir.
    bu kaçışın dosyası hala kapanmamıştır, kanıt, delil, ölüm veya yaşama gibi bir durum hala bulunamamıştır. olayın ilk günlerinde polisler delil karartmış ve diğer adada bir bot veya ayak izi bulunmadığını rapor etmişlerdir oysa göreve gelen diğer polis memurları bu belgelerin gerçeklerine sonradan ulaşmışlardır.

    frank lee morris 1 eylül 1926 washington doğmuştur. amerika'nın en iyi korunan ve en azılı suçlularının bulunduğu alcatraz'da yatmış ve kimsenin kaçamadığı alcatraz'dan kaçmayı başarabilmiş bir mahkumdur. öldüğü gün hakkında bir bilgi yoktur, kaçarken boğulduğuna inanılıyor. fakat boğulduğuna dair hiçbir delil yoktur.

    alcatraz hapishanesi: san francisco körfezi'nde sahile 2,4 km uzaklıkta 9 hektar alana yayılmış olan alcatraz adası, abd'nin en ünlü hapishanelerinden biri olma özelliğini taşıdı.

    önceleri ispanyol'ların yönetiminde olan ada, "la ısla de los alcatraces" (pelikanlar adası) adını taşımaktaydı. 1848 yılında abd yönetimine geçen ada, bir süre san francisco'nun savunması için askeri amaçlarla kullanıldı. 1868 yılında yapılan, yerli isyancıların önderlerinin tutulduğu hapishane, alcatraz adasının gelecekteki rolünü de belirleyecekti. ek binalarla giderek büyüyen cezaevi, 1 ocak 1934 tarihinde federal hapishaneye dönüştürüldü. disiplinin sıkı tutulması amacıyla yeni hükümlü alınmayıp, diğer cezaevlerinden tehlikeli hükümlüler buraya nakledildi. 1934 haziran'ında çeşitli yerlerden 196 tutuklu ve hükümlü bu kaçılması çok zor olan adaya taşındı.

    alcatraz adası, birçok ünlü suçluyu "ağırlamıştır". bunlardan bazıları; al capone, doc barker, "makineli tüfek" george kelly, "kuş adam" ya da alkatraz kuşçusu olarak bilinen robert franklin stroud, bonnie ve clyde ikilisinin şoförü floyd hamilton ve alvin karpis gibi isimlerdi.

    hükümlülerin sayılarla isimlendirildiği alcatraz'da çok basit temel gereksinimler dışında hiçbir ayrıcalık yoktu. cezaevi kitaplığından yararlanmak için bile en az beş yıl sorun çıkarmayan bir mahkum olma şartı aranıyor, aşırı akıntıyla çevrili adadan kaçışın çok zor olduğu hapishane koşulları, esir kamplarına benziyordu. sığınma yeri, yemek, kıyafet ve sağlık yardımının dışında hiçbir şey verilmiyordu. çoğu mahkum, günün 23 saatini hücresinde geçiriyordu. ancak fırsat gelirse, dışarıya -temizlikçi olarak bir saat kadar çıkabiliyorlardı. ana binada kapılar ve pencereler, demir parmaklıklarla kapalıydı. burada ve gözetleme kulesinde silahlı görevliler vardı. adanın etrafı ise soğuk körfez suları ve bolca köpek balığı ile çevriliydi.

    frank morris alcatraz'a geldiği ilk anda her mahkum gibi buradan kurtulmanın yollarını aramaya başladı. gardiyanlar onun çok zeki birisi olduğunu fakat ailesindeki karışık durumdan dolayı daha küçükken kötü işlere bulaştığını belirtirler. frank morris, john anglin, clarence anglin daha önceden başka bir hapiste tanışmışlardı. alcatraz'da güvenlik en üst seviyedeydi, tüm mahkumlar tek kişilik hücrelerde kalıyordu. gardiyanlar değişmeli olarak gün boyunca nöbet tutuyordu.

    aslında frank morris, john anglin, clarence anglin'in yanı sıra kaçış planının içinde allen west'de vardı. fakat allen west, çok yavaş hareket etmesinden dolayı diğerlerinin arkasında kalınca alcatraz'dan kaçamadı. frank morris grubun lideri konumundaydı, kaçış planı tamamen kendisine aittir. morris, uzunca gözlemler yaptıkdan sonra alcatraz'ın duvarlarının eskidiğini ve denizinde duvarlara vurmasıyla duvarların aşındığını fark etti. bir alet ile duvarı kazıyan morris böylece kaçışın ilk adımını attı.

    frank morris ve ekibi hücre duvarını delip, yerine dergilerden yaptıkları maketi yerleştirerek hücreden dışarı çıktılar. böylece gardiyanlar duvarın delik olduğunu asla fark etmedi.

    söylenenlere göre morris ve ekibine kaçmaları için alcatraz'da bulunan hemen hemen herkes yardım etti. morris alcatraz'da çeşitli görevlerde bulunan mahkumların yanına giderek onlardan yardım aldı, örneğin hazırladıkları mankenler için berber olarak çalışan bir alcatraz mahkumunda yardım aldıkları bilinir.

    öte yandan kitap ve dergi dağıtan mahkumunda manken için morris ve ekibine fazladan kitap ve dergi verdiği bilinir. morris ve ekibi hücreden çıkmanın yolunu bulmuştu, hücrelerindeki duvarı deldikten sonra hücre duvarının içinden yukarıya tırmanıp, çatıya ulaşmaktı. fakat en önemli nokta burasıydı, çünkü çatıya ulaşınca karşılarında soğuk ve sert dalgaları ile san francisco körfezi bulunuyordu.

    alcatraz'dan gündüz kaçmak imkansızdı, gardiyanlar sürekli nöbet tutuyor ve belirli aralıklarla sayım yapıyordu. gece kaçmak zorundaydılar, çünkü gardiyanlar geceleri sadece nöbet tutuyor sayım yapmıyordu. fakat kaçtıktan sonra hemen fark edilmemek için bir yol bulmaları gerekliydi, bunun içinde kendilerinin yerine birer manken yapma fikrini ürettiler. dergilerden ve kitaplardan yaptıkları mankenleri iyice inandırıcı olması için berberden aldıkları saçlar ile birleştirip kaçacakları gece yataklarına koydular. hücreden çıkmak içinde hücreden bulunan havalandırma kanalını delerek, dergilerden ve kitaplardan yaptıkları duvarın aynısını kanala yerleştirdiler, böylece gardiyanlar hiçbir zaman duvarın delik olduğunu fark etmedi.

    alcatraz karaya 2,4 km uzaklıktaydı. yüzerek karşıya geçmeleri imkansızdı, çünkü yola gece çıkmak zorundaydılar gardiyanlar gün boyu nöbet tutuyor, ayrıca belirli aralıklarla sayım yapıyorlardı. morris ve ekibi karşıya geçmek için içinde bulundukları şartlarda çok zor olan bir fikir ürettiler. morris ve ekibi karşıya geçmek için bir bot yapacaklardı. bunu yapmak biraz zaman aldı, morris ve ekibi yağmurluklardan bir bot yaptılar ve yaklaşık 50 adet yağmurluk kullandılar. morris ve ekibi gecede kendileri yerlerine yerleştirmek için kusursuz birer manken yaptılar, bu mankenleri yataklarına yerleştirdiler ve açtıkları delikten yukarıya tırmadınlar. hücreden dışarıya çıktıktan sonra çatının altında bulunan demirleri söktüler, bu işleri geceleri yaptıkları için oldukça dikkatli ve sessizdiler, gardiyanlar hiçbir zaman fark etmedi. orada bulunan demirlikleri de kestikten sonra çatıya ulaştılar. ardından 11 haziran 1962 gecesi alcatraz'a bir daha asla dönmemek üzere kaçtılar.

    1979 yılında yayınlanan alcatraz'dan kaçış isimli filmde frank morris'i clint eastwood canlandırdı.

  • dağlarda bu kadar insanın su savaşı yaptığını, yakalamaç falan oynadığını zannedenlerin feryadı. be adam, o 2 pkk'lının kafası neden yok biliyor musun? çünkü tepelerinden uçan uçaklar bomba yağdırıyor, havanla vuruluyor, top ateşiyle dövülüyor.

    sağlam kafa mı kalır, hasarsız vücut mu kalır?
    pkk mayını döşediğinde adam iç kanamadan mı ölüyor sanıyorsunuz?
    parçası bulunmayan şehitlerin boş tabutları evlerine gönderilirken hiç vahşet, hiç insanlık suçu ve uluslararası hukuk sikinizde değil?

    ağzının orta yerine sıçtıklarım.

  • he lan işimiz yok marcao satılsın diye mesai yapıyorduk. adam milyonların gözü önünde gencecik çocuğu dövdü ama bunlara göre rakip takım taraftarları suçlu. bu kadar omurgasız nasıl olabiliyorsunuz hayret doğrusu.

    -en çok favlanan entryim bu olmamalıydı.

  • 60 liraya yazdığım ürüne pezeveng yazmış:

    "merhaba 30 lira diyelim el sıkışalım inşallah yarın gelir alırım"

    puşt herif sanki bende malı 30 liraya satacağım adamı dört gözle arıyordum.

    bende yazdım "sana 120 tl"

  • şu ülkede yaşanan her pisliğe tek tek tepki vermeye kalkmak için baya mesai harcamak lazım.

    bu ney laaan.

    insanda biraz vicdan olur, empati olur, adalet duygusu olur.

    bu söylediğimden daha önemsiz olmakla beraber,

    ben zenginlik düşmanıyım arkadaş açıkça söylüyorum.

    hiç bana gelip sermaye karşıtı pis fakirler geyiği yapmayın.

    bu düzende zenginlik dolaylı hırsızlıktır.

    hele ki böylesi vicdansız, izan yoksunu insanların planlı yahut plansız dangalaklığı tartışma konusu bile edilemez.

    genç bir kızın vahşice canını al, sonra aynı tarihte nişan töreni yap.

    utanır lan biraz insan.

    ben sizin yerinizde olsam yaşanan vahşetin yıldönümünde utancımdan sokağa çıkamam.

    siz unutmuş olabilirsiniz

    umursamıyor da olabilirsiniz

    ancak cem garipoğlunun yaptıkları sizin umursamazlığınızla birleşince garipoğlu soyadının her bir harfine zift gibi yapışmıştır.

    allah bin türlü belanızı versin.

    münevverin hayatından çalınan her gün iki cihanda size azap olsun.

  • kazıyı bütünüyle aydınlatamasa da en azından bir ışık tutacağına inandığım bir bağlantıya ulaştım. inandığım diyorum çünkü sadece kişisel görüşüm, bir delile dayanmıyor. british museum'un online arşivinde türkiye başlığında 79 bin eser var ve bunların tam 900'ü 81 ili bulunan ülkenin orta popülerlikteki bir ili olan mersin'in 13 ilçesinden biri ilçesi olan tarsus'a ait. tarihi eserler ile ilgili temel düzeyde bir alakaya sahip herkesin, british museum'un dünyanın her bölgesinde bulunan her yeni eserin ilk alıcısı olmak için büyük bir çabasının olduğunu bilir. yorumu size bırakıyorum.

    https://www.britishmuseum.org/…/search?place=tarsus