hesabın var mı? giriş yap

  • biz yazmaya bıktık ama kimse aramaya inanmadı. sonra kızıyorsunuz.

    çok basit arkadaşlar. başlıkta ara kısmına "handsome" yazılacak o kadar.

    (bkz: #25039096)
    (bkz: #26060465)
    (bkz: #44026215)
    (bkz: #52094335)
    (bkz: #53569824)

    bir değil iki değil tam beş kavanoz bal, sadece bir kavanoz bal fiyatına. sourtimes bal dünyası iyi günler diler.

  • üyelerden biri "bu kadar boş beleş insanın toplandığı bir platform daha yok. " yazmış. bunu donanımhaber'de okuyunca bir gülme geldi.

  • akşam yapılan yemeği aileye değil de erkeğe yaptığını düşünüyorsa, evlilik sonrası paylaşımı kocası için değil de bir erkek için yaptığını düşünüyorsa yapmasın zaten.

    o elden yapılan yemekten hayır gelmez...

  • - merhaba ben ekşi sözlük yazarıyım ve 6 yıllık ilişkim aldatılma ile bitti
    * hadi ya, geçmiş olsun... nickin neydi sözlükte?
    - amcokelek abi... amcokelek...
    * ahahahahahahaha
    - abi?!
    * yok ya sana gülmüyorum, aklıma bir şey geldi de... ahahahah.... hay amk ya...

  • - fontlar bold ve italik olsun
    - pencere ekrana gelirken boyle yoktan varolur gibi gelsin resim falan ciksin
    - onay butonu ye$il vazgec kirmizi olsun ki kullanici hangisi hangisi ayirdedebilsin
    - skin destegi olsun muhasebe programi da olsa
    - boyle sihirbaz gibi bi$ey yapalim kullanici programi kolay kullansin
    - mouse'la butonun ustune gelince ustune geldigimizi anlayabilelim rengi degi$sin etrafindan kirmizi i$iklar sacsin
    - minimum pencere ebadi 1024x768 olsun zaten daha du$uk cozunurluk kullanan yok bizim mu$terilerde
    - acilir acilmaz ekrani kaplasin millet ba$ka $eylerle ilgilenip dikkati dagilmasin
    - enter'a basinca sonraki giri$ alanina gecsin dos'ta oyle gorduk biz cobol'cuyum ben
    - butonlar buyuk harfle yazilsin kucuk harfli olunca muhasebecimiz hilmi bey okuyamiyor
    - $oyle resimler koyalim internet explorer'daki gibi toolbar olsun kolay fonksiyonlara ordan eri$im saglansin
    - hakkinda penceresinde ismimiz kaysin
    - demirdokum logosu ekranda ortalansin bi de sag altta koc amblemi olsun sayfa acilir gibi kurumsal standart bu
    - kendi icinde hesap makinesi olsun hesap makinesi acmak zorunda kalmayalim
    - kendi icinde muzik calabilsin muzik calmak icin kullanici programdan cikmak zorunda kalmasin
    - kendi icinde internet tarayicisi olsun boylece programi kullanirken interneti gezebilsin
    - kopyalanamasin ozel disket istesin 2 yil sonra disket bozulunca kapimiza dayansin para teklif etsin
    - kullanici ekran renklerini degi$tirse bile bizim program kurumsal renklerimizi kullansin degi$tirilemesin
    - ekranlar kagittaki formun aynisi olsun elemanlarimiz o forma ali$ik
    - esc'e basinca program kapansin direk
    - programin icine oyun gibi bi$ey koyalim muhasebeci cani sikilinca oyun oynayabilsin cok ho$ olur
    - hizli her tur kritere gore arama olsun. kullanici her $eyi arayabilsin.
    - 1 yil cali$tiktan sonra program kendini kitlesin $ifre istesin
    - ozel bir $ifreyle biz istedigimiz zaman mu$terideki programa girebilelim

  • ibb cidden halkın yararı için çabalıyor.ellerinden geleni yapıyorlar.inşallah yeni sistem bir an önce uygulanır.

  • önce lümpenlik ardından sınıf bilincinin dini aidiyete tahvili

    batıda da sanayi devriminin başlamasının ardından kırsaldan kentlere akın başlar. seri üretimle beraber, zanaatkarlar işçiye dönüşmüş ve gelirleri düşmüştür. şehirlerde, barınma problemi olan, fakir yığınlar birikmeye başlamıştır. artık şehirlerde yeni bir sınıf vardır: işçi sınıfı.

    ingiltere'de işçi mahallesi

    ingiltere'deki işçiler çok önemli bir talep ile gelirler: çalışma saatlerinin sekiz saat ile sınırlanması.

    sekiz saat çalış. sekiz saat dinlen. sekiz saat eğlen

    bu, 1. sosyalist enternasyonalin de en önemli talebi olur. firavunun kölelerinden beri en önemli işçi hakkı, boş zamandır. nitekim musa, insanlara şabat gününü müjdelemiştir.

    19. yy kapanıp, 20. yy başlar iken, işçiler, çalışma sürelerinin sekiz saat ile sınırlanması için eylemler yapıyordu.

    8 saat yürüyüşü

    20. yüzyılın başında işçilerin boş zamanı, ideolojilerin kendilerini tanımladığı bir alan haline geldi.

    misal nazi almanyası'nda, kraft durch freude (neşeden gelen güç) isimli bir devlet kurumu kurulur. bu kurum, işçiler için tenis kursları düzenlemekte, işyerlerinde işcilere dans ve tiyatro dersleri vermektedir. tahmin edersiniz ki bunların hepsi aslında birer küçük burjuva alışkanlığıdır. ve aslında fakir ve eğitimsiz yığınları, kültürel olarak orta sınıflaştırma çabasıdır.

    dans dersi

    sscb'nin en ünlü, bas bariton vokali leonid kharitonov, aslında kaynak ustasıdır. işçi korolarından yükselmiş, işçi korosu yetersiz kaldığında ise moskova konservatuarına yönlendirilmiştir.

    leonid kharionov

    amerika'da ise hollywood iş başındadır. benim ilk aklıma gelen film, piknik. bu filmin yarım saatinde kadrajda bir piknik sepeti vardır ve izleyicilere piknik sepetinin nasıl hazırlanacağı öğretilir. yine ikinci dünya savaşı sonrasındaki amerikan mecmualarına bakarsanız, "tekne almanın püf noktaları" gibi konular görürsünüz. bilal'e anlatılır gibi, sandal alırken nelere bakmalı, sandalla denize açılırken nelere dikkat etmeli, denize açılmadan önce ne gibi hazırlıklar yapılmalı gibi bilgiler yer alır.

    piknik

    ortadoğu'da ise aslında daha ilginç bir deneyim vardır. israil ve kollektif tarım köyleri olan kibbutzlar.

    kibbutz

    bu politik aygıtların tümü, aslında o fakir yığınları kültürel olarak orta sınıflaştırma görevini yerine getirmiştir. nitekim, türkiye'de de nazilli dokuma fabrikasının sinema salonu gibi devlet işletmelerinin sosyal tesislerini veya köy enstitülerini bu çerçevede görmek lazım.

    ancak türkiye'nin "ırgata mandolin ne gerek" diyerek geri adım atması var.

    20. yüzylılın ikinci yarısından sonra, köyden kente başlayan göç, lümpen yığınların oluşmasına neden olmuştur. atölyemde çalışan tornacı. delikanlı erzurum'un köyünden gelmiş. sanayi de zaten kadın çalışmıyor. zaten delikanlının mesai saatleri çok uzun. bağlama kursu gibi bir kültürel ihtiyacı da yok. hobiyi geçtim çok daha temel bir soru var: bu delikanlı karşı cins ile nerede tanışacak? becerebildiği tek şey pazar günü kartal sahiline gidip, sahilde yürüyen kızlara " senin amını bızırını yerim" diye laf atmak.

    bunlar önemli farklardır. bir tarafta nazilli dokuma fabrikasında karısını koluna takıp sinemaya giden işçi var. bugün izmir'deki fönlü saçlı cehapeli teyzeler, işte o dokuma fabrikasında karısını koluna takıp sinemaya giden işçilerin kızları.

    diğer tarafta ise kocaeli sakarya düzce şeytan üçgeni var. burası da sanayi bölgesi ama çıkardığı profil, sedat peker ve yeğenleri.

    ***
    sınıf bilinci geliştirmeyen adamlar, müslüman oldukları için ezildiklerini savunur olmuşlardı. geldiğimiz noktada ise alamadığınız her sulu boya, her kamp malzemesi, minik berra'nın göz kamaştırıcı mevlidi şerifine gitmektedir.

    ama ırgatlık o kadar içimize işlemiş ki, yüzyılın başına baktığımızda, gördüğümüz plaj fotoğraflarındakileri istanbul'un kalburüstü takımı olduğunu düşünüyoruz. gerçekten diğer insanların denize girmesini engelleyen şey, maddi olanaksızlıklar mı yoksa kültürel fark mı? ben bundan o kadar çok emin değilim.

    plaj

    --- ırgatın mandolin çalması ---

    bir işçinin, yaptığı işe kendinden bir şey katabilmesi için aynı zamanda kendisini de yeniden üretebiliyor olması lazım.

    alman sanayisi dendiği zaman aklınıza sadece otomotiv geliyorsa yanılıyorsunuz. bunun içinde üretimi gerçekleştirebilmek için kullanılan alet ve edevatlar da yer almakta. würth veya pferd gibi firmaların katologlarını açtığınızda ıncığın cıncığını yapan parça görüyorsunuz. bunlar masaüstünde tasarlanmıyorlar. bu alet ve edevatlar, üretimi yapan, bizzat bu aletleri kullanan ustaların geri bildirimleri ile şekilleniyor.

    dolap beygirine çevirdiğiniz adamdan, ne işe kendisinden bir şey katmasını ne de size geri bildirimde bulunmasını bekleyemezsiniz.

    edit: badim frombillericay türkiye'deki halk evlerini atladığımı hatırlattı. haklı.

  • gelecegin futbol tanrisi. barcelona nin 13 yasindayken hormon tedavisini ustlenip arjantinden getirdigi, futbol dengesizi bir firlama. sozu gecen hormon dengesizliginden dolayi under 21 de oynadigi son sampiyonada yedekten bes mac girip 6 gol atmisligi var. calimlar direk ilahindan arak, rakibin bastigi ayaga dogru topu vurmayla. bu teknik abidesi de saviola olmaz umarim. ekstrasi sampiyonlar liginde forma giymis en genc futbolcusu olmasi disinda futbolda kendi derdinin futbol oldugunu sahada gostermesi. (edit*: bu entry yazıldıktan sonra bissürü sakatlık geçirdi gidişat pert)