ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
bergüzar korel
-
bergüzar anneler maratonunda tur bindirir diyen arkadaş, bergüzar parasızlık hastalık çeke çeke sürünerek annelik yapmış da mi annelikte tur bindirecekmis? şimdi ingiltere'ye de taşındı. sorunsuz tekdüze bir hayatta çocuğa sabah kahvaltı akşam yemek hazırlayıp - onu da yardımcıyla - iki lafın birinde annelikten bahsetmekle, annelikte şampiyon falan olunmuyor. sen anne görmemişsin.
one more cup of coffee
-
tatlı nefesin
gökyüzünde parlayan iki mücevher gibi gözlerin
sırtın düz, saçların pürüzsüz
yastığın üstünde, uzanırken sen
ama şefkat hissetmiyorum
minnettarlık veya sevgi
sadakatin bana değil
yıldızlara tepedeki
bir fincan kahve daha, yola çıkmadan
bir fincan kahve daha, gitmeden ben
aşağıdaki vadiye
baban bir kanun kaçağı
ve mesleği avarelik
öğretecektir sana seçmeyi ve elemeyi
ve bıçak fırlatmayı
krallığını gözetliyor ki
izinsiz girmesin hiçbir yabancı
titriyor sesi, seslenirken
yeni bir tabak yemek için
bir fincan kahve daha, yola çıkmadan
bir fincan kahve daha, gitmeden ben
aşağıdaki vadiye
kız kardeşin geleceği görüyor
annen ve senin gibi
asla öğrenemedin okuma-yazma
hiç kitap yok rafında
ve sınırı yok memnuniyetinin
sesin tarla kuşununki gibi
ama kalbin bir okyanus sanki
karanlık ve gizemli
bir fincan kahve daha, yola çıkmadan
bir fincan kahve daha, gitmeden ben
( special thanks to barefoot contessa )
timur'un yıldırım bayezit'i esir alışının resmi
insanı mutlu eden şarkılar
ekşi itiraf
-
sözlükte çok popüler, entryleri sevilen bir üçüncü nesilim ama gene de diğer sözlük hesabımdan entrylerime şukela verme alışkanlığından bir türlü kurtulamadım. hatta üç kez de yaran entrylere fake nikimle girip kendi entrylerimi yazdım. bu da kleptomaninin bir türü sanırım.
içinizden biri / içerenköy / 22
kız arkadaşı tokatlamak
-
neresini tokatladığına bağlı....
uludağ'daki aşırı ucuz restoran
-
damlamış hemen "pahalı değil siz fakirsiniz"ciler. he yarram bir dilim pizza 20 euro roma'da.
edit: buralarda roma'da bir dilim pizzanın 20 euro olduğunu iddia eden bir sığır vardı. entry'sini silmiş.
nureddin nebati'nin uçakta yolcuları azarlaması
-
lol örgütlenmişler dedi ya la. abi iyi misin sen? önceden planlanmış, katılacağın ilan edilen miting, açılış vs. değil bu, insanların haftalar, aylar öncesinden bilet aldığı, kiminle seyahat edeceklerini bilmediği bir ulaşım aracındasın. üstüne kimse sana sesini yükseltmezken çocuk azarlar gibi avazın çıktığı kadar bağırıyorsun. lütfen sakin ol, gözlerindeki ışıltıyı kaybetme.*
ceren damar'ın katilinin babasının twitter hesabı
-
''babadır, savunur'' denmiş ama ben böyle bir suç işlesem babam ilk önce ağzıma örük örük sıçar, sonra da nüfus müdürlüğüne gidip kütüğünden sildirir.
aksaray'da otizmli öğrencilerin yuhalanması
-
"duyarlı" veliler tarafından gerçekleştirilen eylem. çocuklarının otizmli öğrenciler ile aynı çatı altında okumasını protesto (!) etmişler.
istanbul otizm gönüllüleri derneği başkanının lafıyla:
--- spoiler ---
"keşke biraz insan olabilseniz ve bu birlik halinizi, gücünüzü faydalı işlerde kullansanız" ifadeleriyle eleştirdi. yetkililerin önlem almadığının altını çizen (dernek başkanı) sedef erken velilere de "umarım çocuklarınızda karşınıza çıkmayan otizm ve benzeri nörolojik farklılıklar torunlarınızda karşınıza çıkınca derneklerimize gelir destek isterseniz. bugünkü bütün kötülüğünüze rağmen o gün yine biz elinizden tutacağız. çünkü size benzemiyoruz ve hiçbir zaman benzemeyeceğiz"
--- spoiler ---
edit: şöyle bir başlık varmış, moderasyon doğru başlık altında birleştirebilirse çok güzel olur (bkz: otizmli çocuklara karşı eylem)
büdüt: birleştirildi. teşekkürler kanzuk*
eve gelen ustanın ayaklarının kokması
-
içimi her seferinde cız ettiren bir anı, hayatta kırıp da kırdığımı fark ettiğim zannederim ilk pottur. 1988 yılında, öyle çok küçük de değil, dokuz yaşında olduğum ve oturduğumuz ikinci eve taşındığımız sonbahardı. oturma odasına halı döşemek üzere eve iki usta gelmişti ve ben annemle beraber hayatımda ilk defa bir halının nasıl döşendiğini gözlüyor, adamların hareketlerini ilgi içinde izliyordum.
aptallık, cehalet, belki korunaklı hayat denebilir, ama o yaşımda değil nasıl olduğunu, neye benzediğini bilmek, ayak kokusu diye bir kavramın varlığından, ayakların kokabileceği gerçeğinden dahi haberdar değildim. işte bu yüzden ki, ustaları seyretmeye başlamamdan bilmiyorum kaç dakika sonra etrafı pek yabancı ve tahammülü pek güç bir koku sardığında içten bir merak içinde anneme dönüp “ya anne, burası ne koktu?” diye sormaktan hiç çekinmedim. annemin o anda bir cevap verip vermediğini, kaş göz edip etmediğini, benim orayı terk edip kokunun olmadığı bir yerlere kaçıp kaçmadığımı hatırlamıyorum. ortamdaki yeni kokuyu ortamdaki yeni insanlara bağlamak gibi basit bir zihinsel işlemi gerçekleştirememiş olduğumu görmek apayrı bir utanç kaynağı bugün bana, ama annemin adamlar gittikten sonra beni çekip, içten içe saflığıma gülse de üzgün bir şekilde “kızım ne yaptın öyle, adamların ayağı kokuyordu tabii ki, başımdan aşağı kaynar sular döküldü” demesini takip eden utanç kadar değil.
beni çok etkilemiş, çocukluğuma damgasını vurmuş bir anı olduğunu iddia edemem bunun, abartı olur. ama uzun ve düzensiz aralıklarla da olsa, kimi zaman sebepli, kimi zaman sebepsizce aklıma düşmüş ve her defasında içime hicapla hüzün karışımı hisler salmıştır. şimdi hiçbir şeylerini hatırlamadığım, halı döşedikleri o evden on seneden çok oluyor ki ayrıldığımız bu adamlar sözlerimi duymuşlar mıydı o gün işleri güçleri içinde, duydularsa bir şey hissetmişler, canları acımış mıydı, evden çıktıktan sonra bunu aralarında konuşmuşlar mıydı, yoksa hakkında bir söz edilemeyecek kadar ağır mı gelmişti onlara, ve eğer ki hala yaşıyorlarsa, benim gibi onlar da arada bir geri dönüyorlar mıdır zihinlerinde bu buruk hatıraya? bilemiyorum.
asla duyamayacak olsalar ve o özür hiçbir şeyi değiştirmeyecek de olsa o salak, densiz kız çocuğu adına defalarca özür dilemek istiyorum. bana insanları hiç bilmeden, hiç istemeden, üstelik de geri dönüşü olmayan bir şekilde kırmanın ne kadar mümkün, mümkünden de öte, kolay olduğunu belletmiş bir çocukluk lekesidir.
25 kasım 2019 haluk bilginer'in emmy ödülü alması
-
haluk bilgineri cok severim, cunku muazzam bir oyuncudur.
ancak aldigi odul emmy degil, international emmy'dir. sponsorlarindan biri de ay yapim denilen sirkettir. daha once de dandik bir dizi almisti bu odulu bizden.
kendisinin yine onore edilmesine sevindim. ama yineliyorum, aldigi odul ile emmynin bir alakasi yoktur. emmy zaten eylulde sahiplerine verildi.
edit: valla bircok kisi kufurler etmis, sayip sovmus dandik bir odule dandik dedigim icin. kara sevda diye bir sey saha once odul almis bu torende. gecen sene, bakin gecen sene, tekrarliyorum henuz gecen sene, soz diye bir tv seyinden tolga saritas diye biri ayni kategoriden aday olmus. kim oldugunu maalesef tanimiyorum.
haluk bilginer bir ustadir. kariyeri ve oyunculugu iemmyde aldigi bir odul icin tebrik edilecek seviyede degil, cok daha buyuktur. adamlar game of thronesun son 2 sezonki dandik yonetmenleri odul aldi diye bu odul torenini ovmeye calisiyor resmen.
umarim kendisini daha bircok odul toreninde goruruz.