hesabın var mı? giriş yap

  • içecek konusunda biraz pimpirikliyim. maden suyu tüketimini de günde 2-3 şişeye çıkarmışken tadı haricinde insan içindeki mineral değerlerini de merak etmeye başlıyor. ben de oturdum, üşenmedim, bulabildiğim tüm maden sularının değerlerini excel haline getirdim. belki benim gibi başka paranoyaklar da vardır, bir yardımım dokunur diye. buyrunuz efenim: (bir minerale ait en yüksek değer kırmızı ile, en düşük değeri de yeşil ile renklendirdim. onu niye yaptım bilmiyorum)
    download:
    https://www.sendspace.com/file/p5w4r5

    excel olarak online bakmak için:
    http://www.docdroid.net/fl1o/madensuyu.xlsx.html (yalnız saçma bir şekilde iki sayfaya çıktı boyutu. ona dikkat)

    dosyalar down olursa mesaj atın, yenisini upload ederim. onun dışında evinde burada listelenen maden sularından başka maden suyu şişesi olan varsa ve üzerine oturmayı düşünmüyorsa bana üzerindeki değerleri iletirse dosyaya eklerim.

    dosyalar ölebilir, malum internet. buraya ekleyince düzgün gözükmeyecektir ama eklemeye çalışayım:

    sarıkız:
    florür: 0,23 mg
    bikarbonat: 600 mg
    klorür: 14,53 mg
    sülfat: 87,8 mg
    kalsiyum: 83,7 mg
    magnezyum: 62, 12 mg
    potasyum: 5,75 mg
    sodyum: 58,28 mg
    demir: 0 mg

    damla minera:
    florür: 0,26 mg
    bikarbonat: 1400 mg
    klorür: 40,7 mg
    sülfat: 22,6 mg
    kalsiyum: 288,97 mg
    magnezyum: 36,20 mg
    potasyum: 8,23 mg
    sodyum: 40,04 mg
    demir: <0,001 mg

    uludağ:
    florür: 1,25 mg
    bikarbonat: 1250 mg
    klorür: 54,48 mg
    sülfat: 22,49 mg
    kalsiyum: 146 mg
    magnezyum: 71,23 mg
    potasyum: 22,94 mg
    sodyum: 161 mg
    demir: <0,001 mg

    özkaynak:
    florür: 0,74 mg
    bikarbonat: 1037 mg
    klorür: 32,4 mg
    sülfat: 15,7 mg
    kalsiyum: 116,8 mg
    magnezyum: 102,7 mg
    potasyum: 10,68 mg
    sodyum: 72,59 mg
    demir: 0,22 mg

    kızılay:
    florür: 0,9 mg
    bikarbonat: 2470 mg
    klorür: 135,39 mg
    sülfat: 21,99 mg
    kalsiyum: 49,58 mg
    magnezyum: 16,57 mg
    potasyum: 10,86 mg
    sodyum: 775 mg
    demir: 19,24 mg

    kınık:
    florür: 1,3 mg
    bikarbonat: 3172 mg
    klorür: belırsız (belki şişesinde vardır ama web sitesinde mevcut değil)
    sülfat: belırsız
    kalsiyum: 326 mg
    magnezyum: 127 mg
    potasyum: belırsız
    sodyum: 650 mg
    demir: belırsız

    sırma:
    florür: 1,4 mg
    bikarbonat: 1634 mg
    klorür: 166 mg
    sülfat: 6 mg
    kalsiyum: 326 mg
    magnezyum: 111,4 mg
    potasyum: 53,6 mg
    sodyum: 425 mg
    demir: 0 mg

    beypazarı:
    florür: 0,46 mg
    bikarbonat: 1865,38 mg
    klorür: 25,77 mg
    sülfat: 138,3 mg
    kalsiyum: 235,5 mg
    magnezyum: 108,4 mg
    potasyum: 63,01 mg
    sodyum: 265,2 mg
    demir: 0,046 mg

    ülker flores: (katkısı için cozemedim'e teşekkürler.
    florür: 0,05 mg
    bikarbonat: 1290,6 mg
    klorür: 26,43 mg
    sülfat: 32,14 mg
    kalsiyum: 163 mg
    magnezyum: 91,5 mg
    potasyum: 1,61 mg
    sodyum: 107,7 mg
    demir: 0,534 mg

    kızılcahamam(çamlık): (katkısı için buzman'a teşekkürler)
    florür: 0,013 mg
    bikarbonat: 622,2 mg
    klorür: 189,30 mg
    sülfat: 62,94 mg
    kalsiyum: 35,67 mg
    magnezyum: 10,55 mg
    potasyum: 13,39 mg
    sodyum: 356,76 mg
    demir: 0,01 mg

    dr selendi: (katkım için kendime teşekkürler, eheh, evet, yeni denedim daha)
    florür: 0,53 mg
    bikarbonat: 829.6 mg
    klorür: 10,2 mg
    sülfat: 80,2 mg
    kalsiyum: 234 mg
    magnezyum: 55 mg
    potasyum: 17 mg
    sodyum: 38,4 mg
    demir: 0,01 mg

    afiyet olsun. içiniz, içiriniz.

  • elazığ gönül dostları buluşmasında yapılan oldukça sert açıklamalardır.

    ak parti'nin oylarının yüzde 49'dan yüzde 34'e düşürüldüğünü söyleyen davutoğlu, parti yönetimini sert bir dille eleştirdi.

    -anayasal sistemler, devlet mimarisi kişilere, partilere göre inşa edilmez; çarpık bir cumhurbaşkanlığı sistemine geçildi.

    -istanbul seçimlerinde 800 bin oyla tekrar kaybetmişse, bunun sorumlusu eylemde söylemde ahlakta siyasi ayakta ciddi savrulmalara sebep olanlardır.

    -tabanda büyük kitleler kopmaya başladıysa insanları neyle tehdit ederseniz edin o çözülüşü durduramazsınız.

    -sıradan bir memurun dayısının oğlunun, amcasının oğlunun tutuklandığı bir türkiye'de fetö darbesinin baş sorumlusu olanların kardeşlerinin akrabalarının en yüksek makamları işgal ettiği görülürse orada adalete güven kalmaz.

    -devlet yapısıyla aile ilişkileri kesinlikle ayrılmalıdır, birinci derece akrabalık ilişkisi olmamalıdır.

    -devlet makamlarını birtakım trol çetelerine mahkum edenlerin karşılarında 3 sene sustuk

    -bir seçimde beka kaygısından bahsedip bu şekilde düşünmeyen herkesi terörist olarak itham ettikten sonra diğer seçimde imralı'ya başvurmak milletin vicdanından kopuştur.

    -adalet öylesine örselendi ki insanların hukuk sistemine güvenini sarsıyorlar. adalet duygumuzu sarsacak her şey için ortak tavır alma vakti geldi.

    -ülkemiz çok yoğun bir ekonomik krizin içinde ciddi bir mücadele veriyor.

    -ekonominin başında ekonomiden anlayan insanlar vardı; vizyon vardı.

    -kendi içerisinde beka kaygısı ile siyaset yapanlar tarih sahnesinden silineceklerdir.

    -ak parti 1 kişinin, bir ailenin partisi değildir böyle yola çıkmamıştır...

    -görev değişikliği değil bir hal değişimi lazım.

    -yeni meydan okumalarla ilgili akademisyenlerle, siyasilerle ve derneklerle çalışma yürütüyoruz. ak parti'nin temel değerleri bu memlekete egemen olmuş olsaydı kıyamete kadar susardık.

    https://t24.com.tr/…meseleleri-tartismaliyiz,828380
    https://www.ensonhaber.com/…-yerden-yere-vurdu.html

    +

    @bigdata rica etti, konuyla ilintili olarak şu başlığı paylaşıyorum.

    (bkz: davutoğlu ve babacan'ın yapması gereken çağrı)

  • taksi durdurup durdurup; ''abi orası kısa mesafe'', ''köprüyü geçemem, uzak'' laflarına maruz kalan dayım ile, durdurduğu başka bir taksici arasında geçen diyalog:

    dayım: (kapıyı açar) nereye gitmek istersin?
    taksici: !? anlamadım abi:/
    dayım: nereye gitmek istersin dedim? taksi durduruyorum yarım saattir, yok o mesafe kısa, yok o uzun deyip duruyorlar. sana en uygun nereyse orayı söyle de, ben de oradan giderim artık bir şekilde.

  • stefan zweig'ın satranç romanını akla getirir.
    karşı hamleyi düşünmekten kendi hamlene odaklanamazsın, hayat da böyle. geleceği düşünmekten anı yaşayamıyoruz.
    karşı hamleyi düşünmeden yapacağın hareket de mat olmana neden olur. zira yaşamda da gelecek kaygısı olmadan fütursuzca yaşamak insana sonunu getirir.
    nereden baksan dilemma...

  • dün gece saat 05:32 gibi yazdığım kitaptır. hiç telif hakkı istemeden sizlerle paylaşıyorum.

    (arka kapak)
    uykunuzun en güzel yerinde horultularla mı uyanıyorsunuz? tam içiniz geçmişken gürültüyle mi irkiliyorsunuz? doğru yerdesiniz.
    horlayan insanı susturma teknikleri üçe ayrılır. bunlar "kısa süreli", "orta süreli" ve siz muhteşem sözlükçülerin de tahmin edebileceği gibi "uzun süreli" tekniklerdir. bu eserde hepsini bulacaksınız.

    (içerik)
    kısa süreli teknik:
    kısa süreli bir gürültü yapılır. öksürmek, yalancıktan hapşırmak ya da şiddetlice burun çekmek, hepsi olur. bu gürültü horlayan kişiyi uyandırmaz. (gürültüye uyanan kişi zaten horlamaz.) ama uykusunu böler. bir an için rahatsız eder. horlayan kişi döner, yuvarlanır tekrar uyur. ama yaptığı bu hareketler solunum yollarını açar, horultuyu keser. uyumasıyla birlikte 3-5 saniye içinde yeniden horlamaya başlayabilir. seyrek olarak horlamayı tamamen kestiği de görülür.
    bu teknik diğerlerine nazaran daha başarısızdır. kolay yönü, diğer tekniklere göre daha kolay ve daha tehlikesiz oluşudur. yatağınızdan hiç kalkmadan, hiç efor sarfetmeden bu tekniği uygulayabilirsiniz.

    orta süreli teknik:
    horlayan kişinin yatağı (abartmadan) sallanır. 4.6 şiddetinde bir deprem yaratılır. bu teknik (kişinin deprem hassasiyetine göre) horlayan kişiyi uyandırabilir. uyandırmasa bile, kısa süreli tekniklerde olduğu gibi uykusunu böler, hareketlenmesine sebep olur. sonuç olarak, uyandırsa da uyandırmasa da horlayan kişiyi rahatsız eder ve horultuyu keser. bu teknik kullanılırsa kısa süreli tekniğe göre daha iyi sonuçlar elde edilir. horlayan kişiye yeterli miktarda rahatsızlık verilirse en az 30 saniye kadar sessizlik hüküm sürer. bu teknikte de bonus olarak horlamanın tamamen kesildiği olur. horlamanın tamamen kesildiği durumlar, oran olarak kısa süreli tekniklerden daha fazladır.
    bu tekniğin kısa süreli tekniklere göre zor yanı, kas gücüne dayalı olmasıdır. ayrıca daha risklidir. "elimi korkak alıştırmayayım, ehöhohe." diyerek, yaratacağınız depremin şiddetini fazla kaçırırsanız, horlayan kişi birden uyanır. soru işaretleri içeren bir ifadeyle yüzünüze bakar. böyle durumlar için uygun bir yalanı hazır bekletmeniz iyi olur.*

    uzun süreli teknik:
    bu teknik horlayan kişiyi sabaha, hatta ne sabahı ebediyete kadar susturur. elinize bir yastık alıp sessizce yanına yaklaşın. yastığı horlayan kişinin ağız ve burnunu kapatacak şekilde yerleştirin. şiddetle bastırın. daha sıkı bastırın. sizin uykunuzu piç ettiğini hatırlayın. bastırın! yastığı bastırdığınız anda horultu kesilecektir. ama horlayan kişi debelenmeye başlayacaktır. debelenmesi kesilinceye kadar bastırın. (hatta debelenmesi kesildikten sonra 30 saniye daha bastırın. garanti olsun.)
    bu teknik diğer tekniklere nazaran tartışmasız biçimde çok daha başarılıdır. kötü tarafı, kas gücüne dayalı olması ve yok edilmesi gereken bir ceset*(1) ortaya çıkarmasıdır.

    *(1): bu tekniğin riski tamamen size aittir. kullanılmasından doğabilecek hukuki sorunlardan firmamız sorumlu tutulamaz.

    anneme...
    babama...
    bu bilimsel çalışmamda bana yardımcı olan rahmetli oda arkadaşıma....

  • kendi deneyimimden dolayı yazdığım bir entry (bkz: #49889020) yüzünden almadığım hakaret dolu mesaj, altına girilmeyen entry bıraktırmayan araba. lanet olsun, nasıl insanlarsınız siz? ulan ben haram yemedim, 2 yıl haftanın her günü geceleri 4 saat uykuyla durdum, bir gün tatil yapmadım, işlerimi yoluna koyayım diye uğraştım, didindim, hakkımla kazandım aldım. biriktirdiğim parayı kumarla çoğaltmadım, kredi çektim, riske girdim, inşaat yaptım, sonra onu da bıraktım. size girip çıkan ne arkadaş? ben mi elinizden aldım lanet olasıca hayatınızı? "naber kızlar zenginim" diyormuşum, gavatmışım falan. nedir olum sizin derdiniz?

    dünyanın en iyi arabası değildir, dünyanın en pahalı arabası değildir, almanya'da 2 yaşındakilerine çok rahat her türlü insanın binebileceği, taksi olarak da oldukça bol bulunan bir arabadır. ego tatmininizi benim üzerimden yapmayın. otoritenin elinizden aldığı hayatı ben elinizden almışım gibi davranmayın. sikmişim arabasını ulan, bundan 6 sene önce sürekli yağ yakan tempra'ya biniyordum, bir gün de yolda mercedes görünce sövmedim. tutup da 18 yaşımda babama yaslanıp coupe, cabrio araba almadım. üniversiteden beri görüştüğüm kız arkadaşımla tanıştığımda da cebimde fazladan ayıracağım 5 kuruş para yoktu. nasıl insanlarsınız olum siz, neyin derdindesiniz?

  • z kuşağı devlet yurdunda kalan, porsiyonları yetmeyen, iki öğün bile doğru düzgün yiyemeyen, kahvaltısı akşam yemeği için uzun uzun kuyruklara girmesi gereken, cebinde doğru düzgün parası olmayan, odasında ocağı tenceresi olmayan aç bir kuşak.

    gizli saklı odaya soktuğumuz kettle ile bu yurtta ancak noodle yiyebiliyoruz acıkınca. çok özür dileriz sevgili büyüklerimiz.

    gelen mesajlara inanamazsınız, biri yazmış kettle sokabiliyorsanız tost makinası da sokabilirsiniz diye. sonra da yazmış gece bişi yemeyin zaten diye. ne kadar yaratıcı çözümler bunlar. yurtlara gideken annemizin al yavrum dediği kettle, 10 liraya satılan su ısıtıcılarla bir tutup tüm yurda tost makinası aldıracak. malum partinin “bir daha yemek istesinler” önerisi ile aynı zekada bir çözüm önerisi gerçekten.

    ayrıca durduk yere de üç beş kişi “beyinsiz çünkü z kuşağı” yazmış. y kuşağı sanki bir halta yaramış bu ülkeye de z kuşağına bir şey bırakmış. beyninizi kullansaydınız da sizlerin kararlarının bedelini z kuşağı çekmeseydi. durduk yere sonraki kuşağa beyinsiz deme ihtiyacı duyan bir kuşağı da çok ciddiye almamak gerekir neyse. bütün bu meselenin, noodle yememiz ve maddi problemlerimizin olması z kuşağının beyinsizliği ile ne alaka ya ne alaka… parıl parıl zihinler gerçekten. biri de yazmış ben amerikada okudum ettim harika bi y kuşağı örneğiyim diye bravo sana bravo bebeğim.

    ayrıca olaya sadece ucuzluk açısından bakmak da yanlış. ben pratik oluşundan da söz ettim.

  • tuttuğum evin iki aylık kirası ve depozitosunu vermiştim. kalanıyla da 12 aylık senet yaparak bi çamaşır makinası bir de yatak almak istemiştim. yatağa para yetmeyince halı aldım. ilk gece o halının üstünde uyudum. sonra belim tutuldu. hangi akla hizmet çamaşır makinası aldım, niye önce yatak almadım onu halen çözebilmiş değilim.