ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
masa işgali 30 dakika asgari tüketim 30 lira
-
bu notu yazan kafeye gitmek kişinin kendine yapacağı en büyük saygısızlıktır. stres yapacaksam ne diye kafeye gidiyorum. park süresi gibi süre koymuş mk.
kavgadan önce yapılması gerekenler
-
gömlek giymek!
dayım arkadaşları ile beraber adam dövmeye gidecekti, tam kapıdan çıkarken bir anda üstündeki tişörtü farkedip geri döndü.
eşine yüksek sesle bağırarak; hatunn! git içeriden "gömlek" getir bana! dedi.
yengem ne olduğunu anlayamadan, ne gömleği bey? dedi.
dayım; ulan adam dövmeye gidiyoruz, ipne gibi tişörtle mi gideyim!
ben; dumur..
türkçede teşekkür ifade eden bir kelime olmaması
-
(bkz: daşşağını yerim)
abdürrahim albayrak'ın oynadığı zombi filmi
-
http://i.radikal.com.tr/…/09/14/fft22_mf540689.jpeg
fotoğrafın en solundaki şahıs abdürrahim albayrak değilse sözlüğü bırakıyorum.
not: link ile ilgili düzeltmeyi yapan (bkz: insani oldurmeyen sey tuhaflastirir) nickli arkadaşa teşekkürler.
getir yılbaşı parti paketi
-
ulan getir firması şuradan edeceğin 3-5 kuruş kar için şu palyaçoluğa gerek var mı ya?
böyle zavallıca şeylere yılbaşı paketi falan yazılınca gerçekten içim burkuluyor. yeni yıla çizi kemirerek giren biri canlanıyor kafamda.
ben webster
-
huzur veren tenor saksafonculardan, gerçek blues ruhlulardan, 52nd street tayfasından, "the brute". bu adama "brute" diyorlar da o hep hüzünlü... zaten müziğini de o kadar etkili yapan tüm egosundan sıyrılarak en yalın haliyle çalabilmesi. hakkındaki bir yazıda geçtiği gibi müziği iki uçtadır. hızlı tempoda ham, haşin ve havalıyken, balladlarda hassas ve yumuşaktır. birçok caz müzisyeni gibi abartılı duyguları ve tepkileri de (kimi zaman "brute") boldur gözyaşları gibi... birden fazla kayıtta çalarken saksafonunun ardında göz yaşları döktüğü görülüyor. adamı mezarından çıkarıp, sarılıp, geri yatırasım var saksafonunu eline verip.
malum, caz anekdotlarının sonu yok... şöyle bir şey geçiyordu hakkındaki bir belgeselde... soruyorlar "neden ağlıyorsun baladları çalarken" diye. o da "çünkü çok güzel çalıyorum" diyor. annelerin soğan yalanına mı benzer özünde bilmem ama gözyaşlarını o saksafondan akıttığı kesin.
bir başka anekdot... bir müzisyen arkadaşı olan yusef lateef'in dediğine göre hayatta tek isteği ufak bir ev, bir eş ve köpeğinin olmasıymış. bunlara ulaşamadan gitmiş olması kalp acıtır.
en akılda kalan performans kayıtlarından biri olan 1970 kopenhag stardust performansı (teddy wilson piyanoda, ole molin gitarda, hugo rasmussen kontrbasta, ole streenberg davulda. bu kayıt yakın arkadaşlarından alto saksafoncu johnny hodges'ün ölümünden birkaç gün sonradır) hakkındaki güzel bir yazı için şu taraflara adım atın ya da bir parçası aşağıda :
"was ben webster weeping not only for the deaths of hawkins and hodges, sid catlett and jimmy blanton, but for an entire generation of his friends, artistic colleagues? for the inevitability of their deaths, all the old folks of jazz? was he even wondering how long he would live? perhaps.
but his tears do not disable him. he does not, in yeats’s words, “break up his lines to weep.” it all had to be saved for the music — a professional musician, a grown man, he had his job to do, whether or not tears were spilling out of his eyes. and so he continues playing old folks, hesitantly, but with such feeling. it almost makes me weep, watching it: ben’s slow pace, his patient, sorrowful exploration of its lines.
but it took me twenty years to realize that ben’s closing solo is a musical evocation of the weeping he would not surrender to. his eyes dry up; he gains control of himself. but he weeps through his horn. what are his brief, irregular phrases, separated by gulps of air, but sobs and gasps? his loss, his tenacity, his art — inseparable. watch closely: here is ben webster, a man, majestic and infirm at once, someone who would die in two years, racked by emotions, playing as beautifully as any musician ever did. without ever being didactic, this performance has so much to say to us, to teach us."
... ahh webster ...
st.petersbug'da yaşanan tuhaf olay
türklerin öğrenemediği şeyler
-
empati
öfke kontrolü
ali tezel'in ekşi'den fikir aşırması
-
iki gün bekledim belki kaynak verir diye ama vermedi.
ali tezel'in ekşi sözlük'ten kaynak belirtmeden alıntı yaparak facebook ve twitter'da paylaşması olayıdır.
nasıl mı? anlatayım.
2 gün önce sözlükte saat 14:24'te şöyle bir başlık açıldı.
(bkz: yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar)
bu başlığa ben şu entry'i yazdım.
(bkz: #47824602)
bu entry'nin hemen hemen aynısını uludağ sözlük'te 9 ay önce hem de başlık açarak yazmıştım. kelimeler aynı zaten gördüğünüz üzere.
http://www.uludagsozluk.com/e/23182411/
ha diyebilirsiniz ki uludağ'a senin yazdığını nereden bilelim, onu da 2 ay önce oradaki nick altıma yazılan şu entry ile ispat edebilirim.
http://www.uludagsozluk.com/e/25700511/
neyse;
şimdi bu abimiz tüm bunları kendi yazmış gibi bunu facebook ve twitter'ında paylaşmış.
https://tr-tr.facebook.com/…8278&id=184430778243283
hatta birileri keşke alıntı diye yazsaydınız diye de uyarmış.
http://i.hizliresim.com/rb96jj.jpg
https://twitter.com/…lali/status/547031774275321856
https://twitter.com/…lali/status/547031834178371584
https://twitter.com/…lali/status/547031887391510528
https://twitter.com/…lali/status/547031993855524864
oda tv de gelmiş, tüm bunları ali tezel yazmış gibi paylaşmış. onların da suçu yok, nereden bilebilirler ki ali tezel'in sözlükten bunu kendisininmiş gibi yazdığını.
http://www.odatv.com/…cocuklariyla-vurdu-2312141200
bununla birlikte aynı kelimelerle haberi paylaşan n tane site var.
http://haberler.rotahaber.com/…-diyecek_506258.html
http://sozcu.com.tr/…doganin-kac-torunu-var-687460/
ayıp.
rom
-
mideyi az bulandıran ve fazla baş ağrısı yapmayan içkiler arasındadır. fırtınada yarım şişe içilmiş, test edilip onaylanmıştır. içimi kolaydır. içerken çok hafif şekerli bir tat alırsınız. hoşunuza gider , bir bardak daha bir bardak daha, sonra tuvalet ,mekan terketme gibi durumlar için ayağa kalktıgınızda 'oha noolmus lan bana böyle' dersiniz. sarhoş olmanın en tasasız ve dertsiz yoludur. havana club , captain morgan black favorilerimdir. saydığım markaların fiyatı ,freeshoplarda 10 ila 15 dolar arasında değişmektedir.
bana cumhurbaşkanını arattırmayın
şirinler'in kürtçe yayınlanması
-
(bkz: sırrı süreyya şirin)
aşisfkljhadşfgjkhaşldfkş düşünsenize göstermelik çıkışlar yapıyor, sonra gargamel'le anlaştığı ortaya çıkıyor falan.
kızının erkek arkadaşından dayak yiyen baba
-
anahtar cümle;
" kız erkek arkadaşıyla olay yerinden uzaklaştı. "
cehennemin dibine kadar yolun var.