hesabın var mı? giriş yap

  • en birincisini seçmek istediğim; lakin yılmaz vural'ın stuttgart teknik direktörü olması ile, ingiltere league 2 takımlarından birinde oyuncu-menajer olarak görev yapan bir elemanın kendisini satış listesine koyması arasında kararsız kaldığım vukuatlar silsilesi.

  • asteğmen inshroud, mesai bitiminde yorgun argın nizamiye kapısına doğru ilerlemekte, sampi'den pide mi yoksa domnos'tan pizza mı söylesem diye düşünmektedir. nizamiye kapısına yaklaşırken acı acı çalan üç düdük sesi* duyar. garnizon komutanı kışlayı terk etmektedir, esas duruşa geçer, selam layıkıyla çakılır lakin önünden geçip gitmesi gereken flamalı araç, tam önünde durur, asker iner, komutanın kapısını açar, komutan araçtan inmeden inshroud'u eliyle çağırır.

    + [caps] asteğmen inşorut eğmreğt gomtanığm! [/caps]
    - üçyüzyetimişsekiz artı ikiyüzotuzaltı? çabuk?
    + ...(2 saniye)... [caps] ağltıyüzondört gomtanığm! [/caps]
    - afferin
    + [scream vocal] soğal! [/scream vocal]

    diyaloğu gerçekleşir ve komutan basar gider, inshroud anlam veremez, anlam vermeye de çalışmaz, zaten pizza yemeye de karar vermiştir ve evine gider. ertesi gün olayın sebebi öğrenilmiştir. 40'dan fazla subay öğrencinin arasına giren komutan onlara bu toplama işlemini sormuştur ve adamlar (bir tane de bayan asker vardı) heyecandan cevap verememişlerdir. kendi halinde yalnız asteğmenin cevap vermesi çok hoşuna gitmiş olacak ki bu değerli komutan inshroud'a takdir belgesi vermiştir. 20 sene okullarda dirsek çürüten, difransiyel denklemlerle yıllarca uğraşan, 2 tane calculus kitabı yemiş olan inshroud kişisi bir toplama işlemiyle yüceltilmiştir.

    kıssadan hisse: pizza güzeldir

  • benim bu. yapım böyle. herhangi bir psikolojik tespit kasacak değilim. kimseyle kötü değilim. kimseyle aram da bozuk değil.

    boş muhabbete gelemiyorum.

    enteresan şekilde beni arayıp sorarlar mesela.

    sanırım nedeni görüşülen akraba sayısının minimum sayıda olması ve iş için başka bir şehirde yaşadığın için geçmişinden uzakta olmak.

    ömrümde hiç toplu mesaj da yollamadım mesela.

    aslında kalabalık ortamları severim. ama istediğim zaman girip , istediğim zaman da o kalabalıktan çıkıp yalnız kalabilmeliyim.

  • - abi hiç evrilmeyecektik.
    - haklısın babuş.

    edit: ya bu entry oylanıp duruyor ama başlığı açan ben değilim ona göre. ben açmış olsam saçma bi espri çünkü (bu haliyle de çok süper değil ama en azından daha mantıklı).

  • bu yöntemin sağladığı esnekliğe bayılıyorum. kahve çekirdeğinin kavrulma derecesine ve aromasal yoğunluk beklentisine göre çekirdekleri öğütüp, kaynaması yeni durmuş suyu yine bu beklentilere göre bir hızda gezdire gezdire dökerek tam istediğin kahveyi elde edebiliyorsun.

    trilyonlun espresso makinelerinde bile yok bu kabiliyet. sarma tütün gibi tamamen anlık ihtiyaca yönelik. nasıl kahve lazımsa öyle kahve içiyorsun. kaliteli çekirdek kahve, beyazlatılmamış kağıt filtre, bir değirmen, herhangi bir seramik dripper ve suyu ısıtacak herhangi bir mutfak aleti. ha bir de seramik kupa.

  • napolyon'nun tablolarını incelerken rastlantı sonucu gördüğüm şahıs. meşhur taç giyme töreninin tablosu*.

    bu da bizim elemanımız. napolyon'un arkasında töreni dikkatle izliyor *

    bu olay bazı otoritelere göre avrupa'nın sekülerleşme sürecindeki en önemli sembolik olaylardan birisi. çünkü normalde papalar imparatorlara taç giydirirken napolyon tacı kendi kendine giydirmiş. ressam arkadaş da büyük ihtimalle böyle bir anı ölümsüzleştirmek istemiş. esas nokta şu: gerçekten de tören esnasında bir osmanlı mensubu bulunmuş mu yoksa tamamen ressamın hayal ürünü veya simgesel bir anlatımı mı?

  • antep fıstığı diyen bir iki dallama gördüm. inşallah kalabalığı yara yara giderken yanlışlıkla birinin sikine dıştan ellersiniz.

  • (bkz: ekşisözlük)

    bana lcw yi hatırlatıyor. eskiden lüks bir markaydı, herkes giyemezdi. kuzen vasıtasıyla elime geçen o maymunlu poşetini yıllarca sakladığımı bilirim. sonra pazar malı üretmeye başladı. sözlük de zamanında lcw nin ilk hali gibi elit bir marka iken, inci - ulu karışımı bir yere dönmeye başladı maalesef.

  • "eğer ülkeme yararlı olacak, diğer ülkeleri mahvedecek bir şey biliyorsam prensime önermem; çünkü ben önce bir insanım, sonra bir fransız’ım. ben zorunlu olarak insan doğdum ve tesadüfen fransız oldum."

    montesquieu

  • elitliğe bakar mısınız?

    bu ülkede

    bakanın biri iki gün üstüste aynı gömleği giydi diye,
    diyanet işleri bakanı evine yürüdü diye,

    acindirma yapılıyor.

    utanma duygusu olur insanda... herkes mercedes'e binebiliyormuş. bu cümledeki "herkes" hangi herkes? bizim çalık, milletin a.ına koyacağız, bakara makara, gemi değil gemicik, alo fatih, bilmemne villaları, urla, kupon arazi kavramlarının muhatabı "herkes" mi?

    yoksa, ananı da al git denilen çiftçi, çizmesi sedyeyi kirletir diye endişelenen madenci, kendisine iş verildi diye şükretmesi gerektiği söylenen engelli, dilenci yerine konulan kanser hastası öğrenci, 30 yıldır çocuklarından haber alınamayan anneler mi?

    insanlar var gözleri görür, sözleri dünyamızı karartır,
    insanlar var gözleri görmez, sözleri dünyamıza ışık tutar.

    edit: ajitasyon dogru tabir degilmis. acindirma olarak degistirdim. uyaran rolandmicrocube'e tesekkurler.