hesabın var mı? giriş yap

  • bütün filmlerini üçer beşer kere izlemiş biri olarak, bu film açık ara en beğendiğim cem yılmaz filmi olmuştur. yeşilçamı gerek göndermeleri ile gerek ise film genelinde tuttuğu hava ile bize tekrar yaşatmıştır. hayrettir kimse hakkında yazmamış ancak şu repliklerin de berkine yazılmış olduğunu düşünüyorum.

    --- spoiler ---

    a.g - oğlum 50 yaşına geldi, buna rağmen her dışarı gönderdiğimde aklım kalıyor.
    c.y - nereye gönderiyorsun ki?
    a.g - fırına.

    --- spoiler ---

  • benim içime dert olmuş alacaktır. 1 mart 2010 tarihindeki malvarlığı açıklamasında görülen ve 16 haziran 2011 tarihindeki malvarlığı açıklamasında yerini aynen koruyan alacaktır.

    arkadaşım kimsin sen? sen kimsin ki başbakandan borç alıp 1 yıl boyunca ödemiyorsun? bak bu daha 2011 rakamı, yıl 2012 oldu belki hala ödemedin. başbakanın bankada 3 milyon 390 bin 384 tl'si, 25 bin euro'su, 199 bin 867 doları olabilir, parası var diye niye borcun üstüne yatıyorsun arkadaşım. neden bu halk çocuğunun parasını vermiyorsun? belki kendisi 4 milyona bir şeyler alacak ama 3 milyon 400 bin lirası olduğu için alamıyor? efendiliğinden alacağını da isteyemiyor, bunları düşünüyor musun hiç?

    bak arkadaşım, başbakan güzel bir insan, tutmuş sana 500 bin lira borç vermiş, tamam güzel kullanmışsın, işini görmüşsün ama yeter, yıl olmuş ver artık borcunu. hiç mi utanmıyorsun bu gariban dostu, halk çocuğu başbakanın parasının üzerine yatmaya? biliyorum o söyleyemiyor sana ama ben buradan sesleniyorum, versene olm artık şu borcunu!

  • linteki videonun 2:20 saniyesinde çatlak şanzel isimli biri "doktor öldürdüm çünkü babaannemin ameliyatında %99 değil, %100 hatalıydı. babaannemin ölümüne sebep oldu." diyor.

    bazı şeyler vardır ki ya iyidir, ya kötüdür.

    ortası, orası, burası yoktur!

    armağan çağlayan, bu kötü! videoyu yayından kaldır.

    kaldır ki, iyi insanların içi daha fazla acımasın.

    kurgucunuzda mı demedi? "abi burayı keselim ya" diye...

  • tam karşımda oturuyor şu an.

    aramızda bir haftadır evin orta sahasını parselleyen bilmem kaç bin parçalık bir yapboz var. "la palette bistro" diye küçük bir lokanta manzaralı. bitiremedik. her gün usul usul ekledi parçaları, sabırla. küçük karton parçalarını sanki sever gibi birbirine ekledi. ama bitiremedik. yapbozun kalan son parçası eksik çıktı. üzüntüden öyle bıraktı olduğu yerde, toplamadı. "sevmek", salonun orta yerinde terk edilmiş boş bir "dükkan"ın arkasında duruyor şu an.

    elinde bir kitap var, "marifetler". onu okuyor. kitap okumasına o kadar alışığım ki. insanlar sevdiğine çiçek alır, ben yeni kitap kokusu hediye ediyorum ona. öyle bir gülüyor seviniyor ki. şu an elindeki kitabı okurken mesela, hayata dair bütün soru işaretleri siliniyor aklımdan. ona bakıyorum: huzurlu. sadece, geçen trenlerin sesine dönüp bakıyor arada bir, çocuklar gibi.

    "koltuğun altında yapbozun o son parçasını bulamayınca dönüp bana baktığın yüz ifadeni özlüyorum."

    tam bu cümleyi yazmayı bitirirken kalktı geldi yanıma: "ne yapıyorsun?". iş maillerimi açıp, gereksiz bir şeyler gösterdim. yaptığım işin belki de en güzel yanı bu; meraklısı olmayanın ilgisini dağıtacak sayısız malzemem var. hafif geri çekildi, defansta derinliğin kaybolduğu bu andan faydalanıp "belim ağrıyor" bahanesiyle yönümü değiştirdim, rahat yazabilmek için. sırf sana çaktırmadan, gönül rahatlığı ile şu yazıyı bitirebilmek için:

    aramızda sadece bitmemiş bir yapboz kadar mesafe varken bile yine anladım.

    seni her an özlüyorum ve seviyorum.

  • dolores o'riordan'ın bir röportajında şarkının hikayesini anlatırken hala titrediği parça.
    hikaye şu: 1993 yılında bir gün, anne ve küçük oğlu londra’da bir marketten alışveriş yaptıkları sırada marketin önünde bulunan bir çöp bidonu içindeki bombayı fark edemezler. ira (irlanda cumhuriyetçi ordusu) adlı yasadışı örgütün bıraktığı sanılan bomba tam anne ve oğul market kapısındayken büyük bir gürültüyle patlar ve hedef daha ne olup bittiğini anlamayan ufaklık olur. bu lanetli durumun sebebi, irlanda’nın güneyi ve ingiltere arasında bitmek bilmeyen politik savaştır. o’riordan, haberlerde defalarca izlediği bu görüntüye dayanamaz ve yazmaya başlar. “1916’dan beri sürüyor bu…” dediği mısralarda, dublin’de çıkan ve çok kan döken paskalya ayaklanması'nı refere eder. (beş gün süren ayaklanmayı bastırmak için ingiltere, kenti tanınmaz hale getirmiş ve devrimcileri kurşuna dizmişti.) o’riordan o günleri unutturmayacak satırlarıyla günümüzde bile sürmekte olan savaşlara, ölümlere ve adaletsizliklere atıfta bulunur.

  • ulan ibine. adam çalışma sermayesini yaratamayıp kredilere ödeme yapıyor ve stok çekebilmesi için alacağı firma yabancı buyük ihtimalle para olmadan mal vermiyor. senin gibi ibineler de adamın halini bilmeden boyle laf çakıyor. piyasa şu anda bu tip firmalar ile dolu. çalışma sermayeleri kurdan eridiği için peşin mal parasını almak zorunda kalıyorlar. senin huyun suyun hürmetine değil yani. ibinelik olsun diye yapmıyorlar. piyasa tamamen nakite döndü bu bir iki senedir. alış bebişim.

  • iyice tanınabilse idol sayılabilecek bir adamdır. hayatı boyunca tek başına yaptıklarını, ortalama zeka ve beceriye sahip 10 insan gerçekleştirebilirdi.

    1929 doğumlu olup hala hayatta olan bu ağamız;
    - 1952 olimpiyatlarına italya adına katılıp yüzme dalında yarışmış ve "100 metreyi bir dakikanın altında yüzen ilk italyan" olma şerefine erişmiştir. 1956 yılındaki iolimpiyatlarda da yarışmıştır.
    - olimpiyatlarda yüzme dışında sutopunda da kendini göstermiştir.
    - avukatlık diplomasına sahiptir.
    - helikopter ve uçak pilotluğu sertifikasına sahipir.
    - 1981 yılında kurduğu mistral air uçak şirketini yönetmiş ve daha sonra italya posta teşkilatına satmıştır.
    - oynadığı bir çok filmin senaryosunu kendisi yazmıştır.
    - wiki'ye göre birkaç adet buluş yapmış ve patentini almıştır.
    - yıllarca terence hill'e katlanmıştır (hehe)

    bütün bunlar yetmezmiş gibi, 76 yaşında forza italia'dan siyasete atılmış, fakat roma vatandaşlarının tercihleri sonucu yönetime seçilememiştir. siyasete neden atıldığını soranlara şu cevabı vermiştir:
    hayatım boyunca herşeyi yaşadım ama üç şey eksik kaldı. bunlar baletlik, jokeylik ve siyasetti. ikisini zaten yapamam, ben de siyaseti seçtim".

    1960 dan beri aynı kadınla evli olup 3 çocuğa sahip bu amcamıza allah uzun ömür versin. süper adam!

  • hintliler ve türklerin espri anlayışı, dertleri, memleket meseleleri, eğitim sistemleri, çocuk yetiştirme stilleri hep hep ne kadar da aynıymış dedirten filmdir. iki saniyede bir güldürmüş ardından iki saniye göz yaşartmıştır. kendi içimizden bir hikaye... hangimiz mühendisliği bırakıp fotoğrafçı olmak istemedik ki.

  • erdoğan'ın 16 yıl önce "ananı da al git" dediği çiftçi öncel: “devlet, mafya, akp işbirliği ile kaçırıldım, özür dilettirildim. başıma gelmeyen kalmadı, ekmeğimle oynadılar, deli raporları verildi, tımarhanelere atıldım. akp'liler yüzünden hayatım mahvoldu" dedi. çiftçi öncel ile röportaj yapmışlar buradan izleyebilirsiniz.