hesabın var mı? giriş yap

  • haksız yere diskalifiye edilen yarışmacı. herkes 8 yıl önce yaptıklarından sorumlu olsaydı yüksek mevkilerde bugün gördüğünüz kimseyi göremezdiniz.

    koca koca insanlar terör örgütü elebaşı sümüklü fetö'nün peşine takılıp 5 sene önce attıkları tweetler için kandırıldık deyip özür dilemedi mi? kaldı ki uğur o yaşta daha ergendi. o zamanlar hangimiz şimdi olduğumuz kadar sağduyulu ve olgunduk? cezalandırmada yaş sınırlamaları vardır mesela, işlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılayabilme kapasitesi. neden olduğunu hiç düşündünüz mü?

    insanı delikanlıyken yaptığı şeylerden, hele hele internet çöplüğünü karıştırıp bulunan sözlerinden yargılamak hakkaniyete uygun mu?

    uğur bu entriyi okursan bi şekilde bana ulaş. davanı açayım, tazminatını alayım kardeşim.

  • .........
    sütlemako verdana
    1 gigabayt meydana
    gel de uyma şeytana
    bak bak bak bak duğrağmağdım

    10.000 dinleyişim ve sözlerinin bu şekilde olduğunu iddia edebilirim.

  • george orwell "çin" modeli distopyaya ilerleyeceğimizi öngörmüştür, aldous huxley ise "abd" modeli distopyaya.

    orwell, rejimin insanları susturmaya çalışacağını düşünmüştür, aldous huxley ise zaten kimse konuşmayacağı için susturmaya gerek kalmayacağını.

    orwell, sistemin bizi silah zoruyla kölesi edeceğine inanmıştır, huxley ise bizim kendi isteğimizle koşarak sistemin kölesi olmaya gideceğimizi.

    orwell'in dünyasında insanoğlu cezalandırılarak kontrol altında tutulur, huxley'inkinde ödüllendirilerek.

    orwell'in geleceğinde depresyona itiliriz, huxley'inkinde hedonizme.

    orwell'in distopyasında etraf karanlık olduğu için göremeyiz, huxley'inkinde ise çok fazla ışık olduğu için.

  • twitter'dan birinin paylaştığını görüp "bu ne biçim entry lan" deyip editledim. o sırada sözlükte patladığından haberim yoktu. paraları alıp otobüsle sınırdışına kaçacaktım. pişmanım.

  • kıyafetlerimizin üzerinde marka logosu taşımayı sevmemiz ve ınstagram'da her seyimizi paylasmamizla paralel durum. barbie ulkemizde marka değeri düşük bir guilty pleasure olarak görüldüğü için entelektüel
    sinefil insanlarımız oppie'yi seçmişler. yine aynı ülkede gişe rekoru kıran film recep ivedik'tir. greta gerwig ve noah baumbach sohbeti terk etti.

  • türk askerlerinin inanılmaz yalnız bırakıldığı, adeta gözden çıkarıldığı savaş. türkler amerikalıların ve ingilizlerin hatasından dolayı 3 gün boyunca yüzlerce kilometre yolda hiç bir zırhlı desteği olmadan, yürüyerek çekilmek durumunda kalmışlardır. yıllar sonra açıklanan ingiliz belgelerinde, 'türkler onları orada yalnız ve techizatsız bırakmamızdan dolayı bize çok sinirlenecekler diye düşünmüştük. ama hiç bir tepki vermediler' şeklinde geçmiştir bu olay.
    türkler ise bugün bile sözde müttefiklerinin kendilerini sik gibi ortada bırakmış olmalarını tartışmazlar da nasıl kahramalık yaptık, çok kaybımız oldu ama tarih yazdık zihniyetindedirler.
    zaten batı için türkler bu nedenle vardır, asker diye koy bi yere ölsün, sonra kendini kahraman sansın... biz kendi insanımıza ve hayatına değer vermedikçe kimse de bize vermeyecektir değer. ileri olmak ve geri kalmak'ın arasındaki ayrım burada sanırım.

  • bana her sabah farklı sürprizler yaşatan karardır.
    bu sabah saat 7.10'da, köpeğini dışarıya çıkaran bir teyzenin kafa feneri taktığını gördüm. madenci değildi kendisi.
    ay sinirim bozuldu, sabah sabah.

  • kesinlikle çok doğru bir söylem. sadece rte ve büyük resmi gören taksicilerin bildiği hadron çarpıştırıcısı var yozgat'ın altında. ilim irfan yuvası yozgat'ı özellikle çomar yuvası gibi gösteriyorlar ki dış güçler uyanmasın. son dönemlerde bilgi sızdıysa demek amariga'ya falan yozgat'ı bitirme çalışmalarına başlamış deyyuslar.

  • 14 yaşımı yeni bitirmiştim sanırım. gitmeden birkaç sene evveldi işte. akşam geldi eve, çeketini çıkardı, koltuğa yerleşti. dizinin üstüne elini vurarak kucağına çağırdı beni. gittim, boynuna doladım kollarımı, çektim içime kokusunu. "canım" dedim, "canım babacığım."

    "benim kızım büyüdü, kocaman kız oldu. sevgilisi de olacak değil mi kızımın artık?" dedi.

    gözlerini dikti gözlerime garip bi gülümsemeyle baktı. utandım, şaşırdım. daha önce hiç sevgilim olabileceğini söylememişti çünkü bana. ya da bunları konuşabileceğimizi düşünmemiştim sanırım.

    "benim kızımın sevgilisi olacak. el ele gezecek, çok sevecek birilerini. ama benim kızım düzgün insan seçecek. düzgün adamlarla sevgili olacak. değil mi güzel kızım? her önüne gelene güvenme. her önüne gelene inanma emi canım kızım? yalan söyleyenler olur, kandırmaya çalışanlar olur. benim akıllı kızım uzak tutar böyle insanları kendinden dimi güzel kızım?"

    yutkunduğumu, kafamla onay verdiğimi ve tekrar sarıldığımı hatırlıyorum. annemin de bize bakarak kıs kıs güldüğünü...

    acaba diyorum, kızıyor mudur bana? öfkeli midir? üzülüyor mudur halime. oysa ben hiç üzmek istemezdim onu. ona layık bi evlat olamadım belki... belki çok hata yaptım, yanlış insanları sevdim, yanlış yollarda yürüdüm, yanlış kapıları çaldım, yanlış evlerde uyudum, yanlış yerlerde uyandım, yanlış dostluklarım oldu, yanlış kalplere girdim, yanlış insanları kalbimin orta yerine oturttum... kızıyor mudur bana? üzülüyor mudur halime? mutsuzluğumu görüyor mudur? acıyor mudur bana ya da merhamet mi ediyordur? bilmiyorum... tek bildiğim şey; babamla ilgili o kadar az şeyi tutuyorum ki hafızamda. aklıma gelen birkaç sahne ve konuşmadan biridir bu... keşke diyorum. hep keşke... babamın dizinde oturup, boynuna sarıldığım günde kalsaydım keşke...