hesabın var mı? giriş yap

  • sene 95... saat: 18.30. günlerden pazar...

    bob ross saati trt 2'de. mutfakta tıkırtılar var, yemek ısınıyor. banyolar yapılmış, ödevler bitmiş. soba yanıyor oda sımsıcak.

    birazdan yemek, sonra bizimkiler. en son ise parliament sinema kulübünden bir filmin ilk yarım saati. sonra yatış, kapanış...

  • turabi ile hakan'ın cilveleşmeleri bize iki ihtimal gösteriyor:

    1-her şey kurgu. kameralar kapanınca 'seyirciyi iyi kekledik bugün de' diye bizle dalga geçiyorlar.

    2-doğukan adada bonzai yetiştirmeye başladı herkes kafayı buldu.

  • gıcık olunan karşı dairenin çıkardığı çöpü eve almak. kapıcı çöpleri alıp gittikten sonra çöpü karşı dairenin önüne geri koymak. karşı daire sahibine "ulan neden benim çöpümü almadı bu kapıcı" dedirtmek.

  • o zaman arkadaş bile olmadığımız, 2. kez görüştüğümüz - başbaşa değil, aynı ortamda olmak sadece- bir şekilde yan yana oturduğumuz bir anda, " elindeki dikiş izleri de nedir? geçmiş olsun" dediğimde, memnuniyet, çokça da şaşırma ifade eden şekilde bakmıştı bana ve :
    "bunca yıldır arkadaşlarım bile farketmezdi.. sen nasıl farkettin, şaşırdım.." dedi.
    aradan yıllar geçti..
    bir akşam kendi evimizde, kucağımızda bebeğimiz varken dedi ki, "işte o soruyu sorduğun gün var ya, o an ben senle evleneceğimi biliyordum.. buraya kadar geleceğimizi biliyordum.. o an hissettim, sen benim eşimdin"..
    bir erkeğe yara izinin hikayesini sormak, tüm hayatınızı değiştirebilir, hikayeniz olabilir...

  • büyük büyük halam derdi ki, depresyon kapıdan girince asalet bacadan kaçarmış. can sıkıntısından girilen her kuaför salonuna yazılmalı bence bu. ben bi gün lepiska saçlarımla gittim kuaföre, nasıl olacak sorusuna "valla bilmiyorum ya o arayacak ya da bu iş burda biter!" diye cevap vermişim düşün. "hanfendi onu sormuyorum, saçınız nasıl olacak?" sorusuna ise, "biraz kısa." diyebiliyorum sadece. ağlarken yol bile tarif edemem de. dünya umrumda değilken kısalığın karşılığı üç günlük dünya iken "katlı küt olsun bari..." diyorum. kesim işlemi başlıyor: bi terslik hissediyorum hafiften ama yarısında da çıkamam. gözlerim geride bıraktıklarıma sabitlenmişken salma hayek gibi girdiğim kuaförden ibrahim toraman olarak çıkmanın acısı taa yüreğime saplanıyor... (bkz: entry'e ara vermek)

    bu olay, arkadaşlar arasında o kadar alay konusu olmuştur ki, şanlı tarihime birinci toraman vakası olarak geçmiştir. evet bildiniz, ikincisi de olmuştur. hala arada bir hava topuna çıkma hissiyatım bundandır.

  • birkaç saat önce hayatını kaybetmiş, muazzam tasarımcı. az önce whatsapp grubundan arkadaşlarımın söylemesi sonucu dehşete düştüğüm olay.

    yaşı oldukça var elbet ancak ortada herhangi bir ciddi sayılacak sağlık problemi yokken ve dünyaya bu kadar büyük işler bırakmış bir isimken bir anda göçüp gitmesi durumu insanı dehşete düşürüyor. ister istemez gözler anna wintour'a çevriliyor. dünyaya müthiş işler bıraktı, ışıklarla uyusun.

  • ailem beni göndermişti. iyi ki de göndermişler. şimdi az buçuk dinin ne olduğunu öğrendikte taraklarda bezimiz kalmadı. yaa allah korusun öğrenemeseydik şimdi bilmediğim dinin vecibelerini yerine getirmeye çalışıyordum. verilmiş sadakam varmış amk.