hesabın var mı? giriş yap

  • 2 bölüm izledim.

    ilk 2 bölüm itibariyle benim için artıları

    ** vlad oyuncu seçimi mehmed'e göre daha başarılı. özellikle vlad'ın başına giydiği inci dizili ve önünde tüy dikili kalpağı dönemine uygun

    ** eflak dış çekimleri (her ne kadar kar diye strafor köpük yağdırsalar da) karpatların soğuk, gri ve kasvetli ortamına uygun

    ** flashback sahneleriyle görsek de 1. sezonda olduğu gibi mehmed'in babası ıı. murad rolünde tolga tekin ve sesi muazzam. bence dizinin en iyi cast seçimi.

    ilk 2 bölüm itibariyle benim için eksileri

    ** 1. sezon için de görüşüm bu yöndeydi. mara sultan'ın dizide işlendiği kadar önemli bir rolü yok mehmed'in dünyasında. kocası ıı. murad ölünce mehmed'ten izin alarak ülkesi sırbistan'a dönüyor (evet mehmed sırbistan tarafındaki temasları için kendisinin babası ile evliliği ve öz ailesinin nüfuzu sebebiyle siyasi kişiliğinden yararlanıyor ancak dizide anlatıldığı kadar değil)

    ** mehmed'in vlad'ı yakalaması için eflak'a gönderdiği elçi gerçekte de dizide işlendiği gibi hamza bey ancak tek farkla. eflak'a gönderilen hamza bey dizi de şehzade ıı. bayezid'in annesi ve mehmed'in eşi gülbahar hatun'un babası olarak gösterilmiş. böyle bir durum hiçbir tarihi kayıtta geçmiyor. eflak'a gönderilen ve vlad tarafından katledilen elçi hamza bey gerçekte yüksek rütbeli bir saray paşası. gülbahar hatun'un babası ise osmanlı kayıtlarında abdullah isimli biri olarak geçer.

    ** 1. bölümde vlad'ın sarayında osmanlı elçilerine uyguladığı tarife. bu olay tarihimizde bir çok anlatıda osmanlı elçilerine uyguladığı yönünde anlatılır ancak vlad ııı. tepesh hakkında radu r. florescu & raymond t. mcnally tarafından yazılan ve vlad hakkındaki en kapsamlı kitaplardan biri olan "drakula ya da kazıklı voyvoda/eflak prensi ııı. vlad tepeş'in yaşamı" isimli eserde bu tarifenin cenovalı bir heyete uygulandığını yazar. sayfa 120. bkz.

    görsel
    görsel

  • başlık : selam ben suriyeden said

    şu anda istanbulda tarabyada toplu konutta kalıyoruz. her gün denize giriyorum. * istanbul çok güzel.
    haftada 4-5 gün taksime gidip geliyorum. yol parası da vermiyorum özel kimliğim var sağolsun
    başbakanınız onlardan çıkarttı gösterince bedava her şey. neyse sanırım 2-3 gün sonra bizim ülkeye bizi
    kurtarmaya gireceksiniz. kalbim tarabya sahilinde sizlerle olacak * hoşçakalın..

  • genelde sözlük kitlesi tarafından onaylanan ama benim yine de içimi huzursuz eden rtük kararı. yasaklar beni çok tedirgin ediyor. devletin neyi izleyip neyi izleyemeyeceğime bu kadar çabuk, ani karar verebilmesi beni tedirgin ediyor. hoşlanmıyorum bu durumdan.

  • lütfen birisi şaka falan desin, viral olması için çekilen yalan bir video desin. böyle bir iyiliğe böyle bir sonuç, soğukkanlılık, sonrasında güvenmeyeceksin demesi akıl almayacak bir durum. serbest gezmeyi bırak nefes bile alması bu dünya için zarar olan bir ruh hastası.

  • apo posterleri asilirken, hainlerin ellerinde satirlarla, sopalarla savunmasiz ogrencilere saldirirken ortada olmayan cevik kuvvetin, bu hainlere karsi duran ogrencilere mudahalesi durumu. oz vatanimizda parya olma durumu.

  • benim kuzenler evlenmeye başladığında ben bacak kadar çocuktum. onun için hayatımda hiç ''olm kuzenle yarıldık gülmekten'', ''yine geçen yaz kuzenle...'' gibi hikayelerim olmadı, ağzımı yaydıra yaydıra ''kanka vuar yaa kuzeen bana bir karıa yuapmışş...'' gibisinden cümleler kuramadım. benim akranım iki tane kuzenim varsa da, bir tanesi müslüm gürses konserinde üstünü başını yırtıp kendini jiletleyen bir tip. diğeri de, denizli'de yaşayan kendi halinde, eline yareni versen ''gavurmalaa geynesın e-heyyy'' diye çalar, vermezsen ''nerde acep benim yarenim gaari'' demez, öyle mazbut gocıman bir çocuktur. yani öyle kuzenle ortamlara akalım gibi bir durumum olmadı hiç.

    tabi bu evlenen kuzenlerin ilk geceden itibaren icraata geçmesi ile bizim hanede elektrik, su, telefon faturasının yanına sabit gider kalemi olarak küçük altın da eklenmeye başladı ki, artık babam ''söyle yeğenlerine kunnamasınlar artık! şerefsizim boşarım seni'' diyerek annemi tehdit etmeye başlamış hale gelmişti. e haliyle annem de yeğenlerine gidip ''az düzüşün enişteniz kızıyor bak'' diyemediği için bunlar çılgınca üremeye devam etti. misal bayramlarda bizim antre lc waikiki nin ayakkabı reyonu gibi olurdu, her aile ferdi sırtına dört tane çocuk alma ile mükellefti.

    zaman ilerleyip geneli mütaasıp bir hayat süren kuzenlerimin çocukları büyüdükçe interneti kullanmaya başladı ve sülalenin batıya bakan ender yüzlerinden birisi olarak beni pek bi sevdikleri için internet faaliyetlerine beni de ortak etmeye başladılar. her gün facebook'tan onlarca arkadaş ekleme talebi geliyor, ben liseden berru'dur, eski işyerinden nihan'dır heyecanı ile açtıkça; safinaz ablamın 2 ve 4, ömer abimin 1 ve 3 numaralı çocuklarını arkadaş listeme ekleyip kendi içimde klanımı kurmaya başlıyorum. bazen bakıyorum bizim sabinin arkadaş durumu ne diye, listesinde 35 tane arkadaşı görünüyorsa bunların 22 tanesi mutual friend yani yaşları 13 ila 18 arasında değişen diğer yeğenler.

    ulan bir bakıyorum içinde onlarca şirinlerin olduğu fotoğrafta şirin baba olmuşum. bir bakıyorum leğenin içine yerleştirilmiş bebeklerin en çirkini olmuşum. profilime giriyorum bir bakmışım jelibonlar sıraya dizilmiş, ben en öndeki mor ayıcık. düşünmüyor da eşşoleşşekler ''-bu adamın yaşındayken babamızın dört tane bebesi vardı, ne hakkımız var bu herifi bekar kaldı diye maymun etmeye?'' diye. birisi görecek de rezil olacam diye günde yirmi kere sayfamı kontrol ediyorum yeminlen.

    kaç kere tehdit ettim sıpaları yine de beni çok sevdiklerini öne sürerek ısrarla yapıyorlar. alın şimdi de fıstık yeşili civciv olmuşum mınısikiim.