hesabın var mı? giriş yap

  • o paraya uçakla italya'ya gidip geliniyor uygun bilet bulunursa. buna adam silkmek denir. sonra vay efendim yerli turist gelmiyor vs.

  • hiçliğe gittiğini bilen bir ressamın "sun is god" ile ölümü, patetik bir aşka dair "remember me but forget my fate" ile purcell dokunuşu... renklerin şiirselliği ile bezenmiş ve iyi bir oyuncu tarafından kutsanmış film.

  • neden erkek atacak ki illa?

    yeri gelir atar. atmaz demiyorum ama adamın ağzına sıçıyosunuz sonra.

    neden insanlar ilgilerini saklıyor zaten bunu da anlamış değilim?

    herkes açık açık konuşsa bunların hiç biri olmayacak.

    hoşlanan hoşlandığını söylesin. ilgi duymayanda boşuna oyalamasın.

    edit: hoşlanılan erkeğin diye okumuşum ama buna da uydu yazdıklarım.

    özet olarak: ağzımıza sıçıyosunuz sonra.

  • msn rüzgarının estiği yıllar. whatsapp portakalda vitamin, facebook var mı emin değilim..
    hatırlarsınız; kanka kız msn'si var mı? sorusunun sorulduğu yıllar.

    oyun_bozan@hotmail.com adresiyle fırtınalar estiriyorum..
    serpil'le tanıştık. fransa'da yaşayan gurbetçi bir ailenin en büyük kızı.
    zalimguzel@hotmail.fr

    bütün gün serpil'le konuşuyorum. yatıyorum serpil, kalkıyorum serpil. 1 ay sonra o malum şarkı patladı..

    "zaaalim, oyunbozaan. sen de, bu büyü de yalan."

    ''yok artık!! böyle tesadüf mü olur?'' dedik ve aşık olduk.
    o zalim, ben oyunbozan..
    o fransa'da, ben türkiye'de..
    ancak her aşk gibi kısa sürdü ve ayrıldık..
    ----------------------

    yıllar geçti. biz büyüdük, msn tarih oldu.. bir gün serpil ekledi facebook'tan ve yine konuşmaya başladık..

    - biliyor musun? türkiye'ye her gelişimde seni aramak istedim ama bir türlü cesaret edemedim. beni unutmuş olmandan korktum..

    + seni unutmak mı? deli misin sen?
    aylarca yazmanı bekledim. fotoğrafına bakıp içtiğim günlerin sayısını ben bile bilmiyorum.
    ne unutması serpil? anahtarlığımda bile senin resmin vardı. eve girerken seni görüyordum, evden çıkarken seni..
    ne unutması??

    bir hafta sonra malum şarkı patladı..
    " eve senle dönüyorsam, evden senle çıkıyorsam, yine de doyamıyorsam, aşksın.."

    birkez daha başladık, hiç ayrılmamak üzere.
    ama nerdee?
    2 hafta geçmeden, savrulduk gittik yine..
    ------------------------

    aylar, yıllar geçti.. sayısız kez sarhoş, sayısız kez aşık oldum. aldattım, aldatıldım. terkettim, terkedildim..
    unuttum, unutuldum..

    bir gece serpil aradı. türkiye'ye gelmiş, çok özlemiş..

    - gitmeden görüşelim, mesela çarşamba akşamı.
    + çarşambaya çok var. ben de çok özledim. yarın akşam görüşelim mi?
    -bugünkü gibi yağmurlu olmazsa olabilir. haberleşiriz..

    yarın, tıpkı dün gibi yağmurluydu.. yine de buluştuk..

    sarıldım, sımsıkı sarıldım.. ilk kez, rüya gibi, yıllar sonra..
    sarıldık, yağmur durdu, ağladık..

    - artık yağmur yağmaz, sarıldım sana..
    + bırakma beni.

    2 hafta sonra malum şarkı patladı..
    " sana sarıldığım an, yağmur duracaktı.. "

    gel de yeniden aşık olma! ömrümün en güzel iki haftasını geçirdim. güldüm, sevdim, sevildim.. bir daha hiç bırakmamak üzere tuttum ellerinden..

    ancak yalnızca 2 hafta sürdü. önce gitti, sonra bitti.. her zamanki gibi..
    -----------------------

    dün yine aradı. haftaya türkiye'de olacakmış ve bu sefer beni almadan gitmeye hiç niyeti yokmuş..

    " gelir misin? " dedi, " hiç düşünmeden. " dedim..

    hazır olun. yeni albüm kapıda..

  • birçok annenin cahil, çocuğunun neye değer verdiğinden haberi olmayacak kadar ilgisiz ve çocuğunu birey olarak görmeyen, sahip olduklarına saygı duymayan kişiler olduğunu gösteren eşyalar.
    kusura bakmayın ama bu böyle. bir kere bir eşyanın maddi değeri olup olmadığını anlayamayanlara yorum bile yapmıyorum zaten. onun dışında ilgili bir anne çocuğunu tanır, değer verdiği şeyleri bilir. hadi onu da geçtim, çocuğunun eşyalarını ona sormadan atmayacak kadar ona birey olarak saygı duyar.
    okuduğum entryleri görünce yazarlarının yerine ben sinirlendim.

  • bu uygulama denizi temizlemek ya da kökten bir çözüm bulmak için yapılmıyor. şu anda özellikle deniz tabanının dışarısıyla bağlantısı kesildiği için doğal olarak oksijen miktarı da ciddi oranda azalmış durumda. bu yüzden deniz dibine oksijen verilerek canlıların ayakta kalabilmeleri sağlanıyor. bakan da almış eline bir cihaz denize indiriyor -ki senin neyine? o da ayrı mesele.
    keşke burada boş boş yazmak yerine, bu tür uygulamaların nerelerde ne için yapıldığını teknik olarak açıklayacak ve ne derece işe yarayabileceğini tartışacak insanlar olsa.

  • hayatında ast-üst ilişkisi nedir bilmeyen adam işte "dönüp kendi komutanına sıkabilirlerdi," diye saçmalamış.

    ulan, sen liseyi okuyup okumadığı belli olmayan, daha tuvaletin neresine sıçacağını bilmeyen, babasının "höğt lan!" demesiyle put gibi hazır ola geçen adamdan böyle bir mantık yürütmesini mi bekliyorsun?

    üstüne üstlük bir de utanmadan, arlanmadan bu çocukların vahşice katledilmesine ne diyor? "oradaki insanların öfkesi belki de kardeşinin, annesinin, babasının ölmesindendir."

    affedersin kardeş, ama ne yapmış olursa olsun; ister memleketi milyarlarca dolar dolandırmış olsun, ister annemi öldürmüş olsun, bir insana böyle davranmam. benim vicdanım var, ben bir insanım. ipini koparmış kuduz köpek değilim.

  • "ne güzel yazmişsin jokond abla ellerine sağlık" diye mesaj geldi geçenlerde.
    ulan karı, kız yerine konulurken bile yavru, fıstık olamadık bir türlü. abla diyor yahu!

  • 90ların başında tombinin esiri olmayan kaç çocuk vardı acaba? ben maalesef ki çok küçük yaşta tombinin fıstıklı cipsinin ciddi müptelası olmuştum. evde tombi yüzünden kıyametler kopardı, annem asla yedirmek istemezdi. dahası bir gün tombiden tişort kazanmıştım. o zamanlar bu benim kişisel tarihimde çok önemli bir olay ve çok büyük bir mutluluk kaynağıydı. boyu 1.20den fazla olmayan bir çocuğun battal boy tombi tişortuyla, etekleri yerleri süpüren bir gecelik giymiş gibi dolaşması ve bunu hiçbir şekilde üzerinden çıkarmaması bu yüzdendi. çocukluğuma ait birçok fotoğrafta üzerimde olan bu tişort, muhtemelen sonradan annem tarafından yer bezi yapılmış, sonra da çöpü boylayıp, tarihin tozlu sayfalarına karışmıştı. ben de kendisini bu vesileyle anmak istedim.