hesabın var mı? giriş yap

  • genç ve çok yaratıcı bir fransız sanatçı. performans skalasında aktörlüğün yanı sıra dansçılık, akrobatlık, jonglörlük var. zaten tanınmasına yol açan gösterileri de bu yetenekleri ile öne çıkmıştır. gösterilerinde dönen sahneler ve trambolin genişçe yer tutar. karşılaştırmak belki doğru değil, yine de pina bausch'un dans gösterilerindeki sansasyonel tecrübeyi, yoann bourgeois'nın sirki de yaşatıyor sanki.

  • eski türklerde kadınlar toplumda, devlet işlerinde hatta savaşlarda belki de günümüzdekinden bile daha etkin roller oynamışlardır.

    bazı topraklarda kız çocukları diri diri gömülürken, bazı topraklarda kız çocukları firavunlara, krallara kurban edilip kanları içilirken ve çoğu toplumda kız çocuğu sahibi olmak utanç kaynağı iken türkler kız çocuklarını erkek çocuklarından ayırmamış; at binmeyi, ok atmayı, avcılığı vs. öğretmişlerdir.

    tabii kızlar büyüdükçe evlilik durumu söz konusu olur.
    bazen çeşitli şenliklerle toplu düğünler yapılır, gelin adayı hediyelere boğulurdu.
    işte, bu düğünlerde gelin kızımıza, kaynanası tarafından en değerli hediye yani beşibiryerde takılırdı.
    burada aklımıza sadece altın gelmesin!
    şamanizm inancına göre en değerli taşlardan gümüşe kadar değişiklik gösterebiliyordu bu takılar. lâkin değişmeyen şey sayısı idi. ne dört ne altı, sadece beş.
    bu sayının neleri temsil ettiğini belirmek gerekirse;

    1) inanç: ilk sıradaki takı. en büyük boydaki altın, taş vs.
    zaten büyükten küçüğe gider ya da birincisi en büyük diğerleri aynı boyda olurdu.
    birincisi gök tanrı mânâsına gelirdi ve gelin hanımın her vakit bu inançla yaşaması temenni edilirdi.

    2) devlet: gelin hanımın her vakit devletine, türk milletine sâdık kalması temenni edilirdi.

    3) aile: daha önce de dediğim gibi aile çok önemliydi türklerde ve gelin hanımın her daim ailesine bağlı kalması temenni edilirdi.

    4) töre: cesaret ve sadakati temsil ederdi. ayrıca geline bozkurt simgeli bir de taç benzeri bir takı hediye edilirdi.

    5) ölüm ve sonrası: bu evliliğin ve aile birlikteliliğinin öbür dünyada da devam etmesi temenni edilirdi.

    ve en güzel detay da bu taşların, altınların vs. dizildiği ip de artık adı her neyse ip, zincir vs. gelini temsil ederdi. yani bu temennilerin hepsini bir arada tutan gelin hanım idi.

    işte beşi bir yerde geleneği böyle başlamış ve günümüze kadar ulaşmıştır.

    tabii artık bu anlamlar unutuldu gitti.

  • bir ofiste calisanlar aralarinda konusmaktadir..

    - benim hatun tatile fransa ya gidecek, gezsin hava alsin dedim.
    - benimki de phuket istiyordu, kiramadim gonderiyorum..
    - benim esim de fiji ye gidicem diye tutturdu, biletini aldik.

    birisi cayciya donup dalga gecer gibi:

    - ee ali emmi sen nereye gonderiyosun yengeyi?

    - ben bi yere gondermiyorum yegenim, yengenizi kendim s.kecem..

  • bir kere düştüm buna.

    iş arkadaşımdı. telefon almıştı kendine. 1 ay ödedi. sonra başka yere geçti. 2. ay ödemedi. 3. ay ödemedi. 4. ay aradım. direkt lafa girdim. biraz sıkışığım, para gelecek 1 aya. hepsini öderim dedi. 2 ay geçti, ses yok. tekrar aradım, açmadı. geri de dönmedi. mesaj attım. aga 24 saat içinde tamamını ödemezsen, ben kendi bildiğim yoldan çözerim dedim. tabii ki geri dönmedi. günah benden gitti.

    o zamanlar mavi bilgisayar vardı. oradan almıştık telefonu. gittim. hırsızlık vakası var. faturamı kaybettim, fatura nüshası lazım dedim. kredi kartıma ait alışverişten faturamı verdiler. karakola gittim. önce durumun aslını anlattım. polis güldü. telefonu ya da parasını verirse şikayetten vaz geçer misin dedi. tabii ki dedim. tamam, hallederim şimdi dedi. numarasını istedi. aradı hemen yanımda, parayı getir yoksa başın yanar, benden demesi dedi.

    adam şehrin öbür ucundan 15 dakikada geldi karakola. güzel güzel paramı verdi. saydım, ilk taksit dahil hepsini vermiş. geri verdim fazlasını. adi bir kağıda satış protokolü de yaptık oracıkta. imzalar atıldı. sonra arkasına bakmadan gitti.

    aklınızda bulunsun. ola ki böyle bi bok yiyeceksiniz, faturayı kendi adınıza kestirin. ne olur ne olmaz.

  • bosna hersekteyiz efendim halk horon ekibiyle. günlerden cuma kemençecimiz ezanı duyuyor ve yardırıyor..

    - heriif.. purta da ezan dürkce okunuyu..

    birebir yazılmıştır söylediği. yalandan komik değildir.

  • saf bir asker şiddetli basur şikayetiyle revire gider ve askeri doktor tedavi eder. sonrasında gelişen ufak bir diyalog.

    - sevk aldın mı olm sen?

    + birazcık aldım komtanım...

    - ne diyorsun lan sen hayvan herif. zevk mi dedik sana sevk sevk!

    (bkz: dayak)

  • başlık: matematikdeki mantık hatası

    1. şimdi beyler matematikde oran oranti diye bi olay var
    mesela
    1 işçi bir işi 10 saate yaparsa
    2 işci 5 saatte yapar deniliyor
    bir işcinin 1 yılda yaptıgı işi (ccc 31536000 saniye yapar ccc)
    31536000 tane işçi 1 saniyedemi yapar

    14. 280 tane karıyı sikip ertesi gün baba olnak gibi bişi

  • sabah sabah yarabilen insan bu.

    satici1: hosgeldiniz... kampanyamiz var! simdi alin ekimde odeyin!

    satici2: hosgeldin... bizde kampanya yok! simdi alirsaniz ekime, almazsanız sikime kadar ödeyin!

    musteri: (satici2ye parmagini uzatarak): siz biraz daha samimi gibisiniz...

    satici2: elbette yarraaaam

  • çünkü herşey bitti artık. bizim stresimiz bunlar yaşanmasın diyeydi. beklenti anksiyetesi, beklenti gerçekleştigi an biter.
    bkz: iskilmiş mabadın davasının olmaması.
    bkz: şemsiyenin bazı durumlarda açılamaması.

  • bekir var öğrencim, mezun olacak 10 gün sonra liseden. harçlığını çıkarmak için garsonluk filan yapıyor hafta sonları ve hedefi için harıl harıl tirat çalışıyor. bir kaç ay evvel elime zorla bir oyun tutuşturdu; "hocam n'olur bir okuyup ... karakterin hastalığını söyler misiniz? ona göre hastalığı araştırıcam, performansıma yansır..." öyle içten istedi ki, zaten tiyatro okumayı da severim, aldım, okudum, anlattım.

    geçen ay, rica etti, indim konferans salonuna, bir oynadı; ağzım açık kaldı.

    sınava gireceği yerleri sayıyordu geçen; mimar sinan, akdeniz... en son ısparta dedi. "ısparta'dan emin misin? sıkıntı yaşama sonra" dedim. araştırmış, fransa'ya erasmusla öğrenci yolluyormuş ve yurtdışında eğitim almak en büyük hayali imiş, o nedenle önemliymiş.

    bilemedim.

    mart 2017 editi: bekir girememis, bir türkiye klasigi olarak özel bir durumundan dolayı ailesi tarafından dışlanmış, egitim alamamış, parasız kalmıs ve is arıyor. antalya'da iş konusunda yardım edecek ve/veya konservatuar sinavına girerken ona kocluk yapacak (tek basıma halledebilirim sanırım dese de) bir arkadaşım olur da bana ulasırsa bahtiyar olurum.

    kasim 2017 editi: bekir istanbul'da garson olarak çalışıyor bir yandan ve hâlâ onu çalıştıracak üstadını arıyor. parası yok, sadece yeteneği, hayali ve kendisi var.

    (bkz: stigma)