hesabın var mı? giriş yap

  • senerlerdir tükenmişlik sendromunun dibinde yaşıyorum. çoğu zaman işe sürüne sürüne gidiyorum. ama gidiyor muyum? gidiyorum. neden? çünkü mecburum. çünkü bugüne kadar kazandıklarım bırakın yatırım yapmayı, harcamalarıma anca yetti. çünkü ben meryem değilim, benim böyle bir lüksüm yok. çatlayana kadar koşturulan at misali çatlayana kadar çalışmak zorundayım. çünkü ben sistemin milyarlarca ucuz kölesinden biriyim.

    bunları meryem uzerli'yi tenkit etmek için yazmadım. aksine sonuna kadar destekliyorum, paranın kölesi olmadığı için saygı duyuyorum. daha çok para daha çok para demeyip kendi sağlığını düşündüğü için.. dünyanın adaletsizliğine, sistemin bozukluğuna bir vurgu sadece benimki.

    tükenmişlik sendromu, veya diğer başka rahatsızlıklar lüks oldu artık. insan sağlığı lüks oldu. çünkü insanın değeri parayla ölçülür oldu. böyle sürdüğü sürece tükenmeye mahkumuz.

  • bir şirketin kendi çıkardığı yeni bir ürün ile, daha önce çıkarmış olduğu bir ürünün satışlarını azaltması.

    klasik bir örnek olarak ipad mini verilebilir. piyasaya çıkmadan önce apple tablet almak isteyen herkes ipad'e yönelirken, ipad mini'nin çıkması ile büyük ipad'in satışlarında nispeten bir azalma olmuştur. benzer örnek üzerinden gidecek olursak iphone 4s'in üzerine iphone 5'in çıkması da (form factor olarak aynı ürün olmasına rağmen) cannibalization'a yol açmıştır.

    ürün kullanımı haricinde, lokasyon ve fiyat üzerinden de cannibalization oluşabilir.
    mcdonald's şubenizin 5 metre yanına yeni bir mcdonalds (evet, cannibalization için aynı şirketin yapması gerekiyor bu hamleyi) şubesi açılırsa cannibalization olur. son örnek de şu: bir perakendeci 10 marka süt satıyorsa ve 1 tanesini aniden yarı fiyata satmaya karar verirse, sattığı diğer ürünleri cannibalization'a uğratmış olur. her ne kadar bu sütleri kendi üretmese de, sattığı bir ürünün diğerlerinin payından çalmasına yol açtığı için aynı etkiyi yaratmış olur.

    her ne kadar negatif gibi görünse de, cannibalization her zaman bir hata değildir; bazen de bir stratejidir. kaldı ki steve jobs'un konuyla alakalı yaklaşımı da şöyledir:

    - if you don’t cannibalize yourself, someone else will.

  • aslında alt metni şudur:

    "siz gidin simitçiden simit alın. simitçi fiş vermiyor, bu nedenle devletin cebine giren vergi yok. simitçi, bu parayla fırından simit satın alıyor, tabii ki fiş miş hak getire. fırıncı unu, un fabrikası buğdayı, fişsiz faturasız alıyor. çiftçi, buğdayını un fabrikasına üç otuz paraya verebiliyor, ancak kar ediyor. un fabrikası da, fırın da, gönlünden ne koparsa kar gösterip sakız parası gibi gelir vergisi ödüyor.

    bu arada tüm bu akışta cebine para girmeyen devlet, akaryakıta bindiriyor da bindiriyor. ulaşımınıza zam geliyor; çiftçi, traktörüne dünyanın en pahalı mazotunu aldığı için neredeyse kar etmiyor. fırıncılar odası simite-ekmeğe zam yaparken televizyonlara maliyetlerin yüksekliğinden şikayet ediyor, un fabrikası işçi çıkararak kara geçiyor; simite ödediğiniz paranın çoğu da mazot olup devletin cebine giriyor. bu arada sayın bakan hayati yazıcı da memura %2+2 'lik müthiş zam paketini açıklıyor.

    yine de dert etmeyin; kredi kartlarınız var nasıl olsa."

  • baslik: ingilizce sınav yardım
    1. panpalarım bir seyahat acentasına şikayet mektubu yazmam gerekiyo kısaca yazabilir misiniz
    ...
    ,,
    ..
    10. ulan öküz bari türkcesini yazda talebin b boka benzesin. ben sana bi kiyak yapayim.

    dear sir/madam

    i am susesindebalik. i stayed at your hotel yesterday. i went to the disco at 2 and drunk some beer and raki. finally after 3 glasses of raki, i became blind. i could not see for a temporary term. all the waiters and bodyguard raped me in the disco. i want to complain about the drinks, are they licensed or not? additionally why do not employ african bodyguards?

    yours sincerely.

    abicim burada nickini yazdigim yere kendi adini soyadini yazacaksin, dilekcede de discoda kullandiginiz rakilar sahte mi, gecici körlük yasadim diye sikayette bulundum.

  • buraya bakarlar 1: (bkz: bir çocuk kitabının tırt olduğunu anlamak)
    buraya bakarlar 2: (bkz: kaliteli çocuk kitapları veritabanı)

    ebeveynlere bir nebze de olsa yardımcı olmasını umduğum başlık.
    çocuk kitapları 101 için yukarıdaki ilk başlığa bakmak isteyebilirsiniz.

    hem mesleki deneyimlerimden hem de oğlumla yaşadığım deneyimlerden yola çıkarak hangi yaş grubuna ne tür kitaplar alabilirsiniz, onlarla ilgili kısa bir yazı hazırladım.
    uyarı: ortalama bir çocuğu baz alarak yazdım bunları. siz çocuğunuza gebelik sürecinden beri kitap okuyorsanız yazdıklarım sizin çocuğunuza uymayabilir, bu mümkün. "ooo bu ne yaa benim yumurcak bunları çerez niyetine tüketir" diyebilirsiniz, orasını bilemem :) her ebeveynin çocuğuyla ilgili yapmak istediği her şeyde ilk rehber çocuk olmalı, ona kitap alma konusunda da bu geçerli.
    ben tavsiyeleri yazarken çocuğun kitapla ilgili bir geçmişi yok gibi değerlendirdim. yani daha hiç kitap okunmamış çocuklar için aşağıda yazdığım tavsiyeler.

    bebeklik (0-2 yaş)
    dil gelişiminden dolayı bol bol konuşmalısınız arkadaşlar bu dönemde. kitap da okuyabiliyorsanız okuyun elbette, ama çocuğunuzu sizden duyacağı sözcüklerden mahrum bırakmayın. kendinizi kitap okumak zorunda hissetmeyin. ona kitap alın, ortalık yerde bırakın, eline alsın incelesin, yemeye çalışsın, ısırsın (aman dikkat yutmasın), yırtsın, atsın. sizi, o çocuk kitaplarını okurken görsün, kitap okuma denemeleriniz olsun ama istemiyorsa zorlamayın. 3 boyutlu kitaplar, bez kitaplar ve sesli kitaplar bu dönemlerinde ilgilerini çekebilir, bunları da edinebilirsiniz.

    okul öncesi (2-3 yaş)
    * bol resimli az yazılı olmalı.
    * yazı/resim konumlandırması mümkünse ayrı olmalı.
    * kitabın resimleri hem çizim hem de renkleri açısından mümkünse sade olmalı.
    * sayfalardaki cümle sayıları çok olmamalı. (1-2 cümle aralığında)
    * seçme şansınız varsa kısa cümleli kitaplar seçin. (az sözcükten oluşsun yani cümleler.)

    okul öncesi (3-4 yaş)
    * yukarıda yazdığım ilk üç kriter yine geçerli.
    * sayfalardaki cümle sayıları artabilir. (2-4 cümle aralığında)
    * kısa cümleli kitaplar seçmeye çalışın yine ama çocuk kitaba ve yazı dilinin akışkanlığına artık alıştığı için aralarda uzun cümleler de yer alabilir elbette.
    ** ek tavsiye: çocuğunuzun ilgisini çeken ve alıp okumak istediği kitaba hayır, olmaz, alamayız demeyin. yaşının çok üstünde bir kitaba yönelmişse ilgi alanlarını düşünüp başka bir kitaba yönlendirmeye çalışabilirsiniz onu.

    okul öncesi (4-6 yaş)
    bu dönem artık çocukların genellikle kreşe ve ana sınıfına gittikleri bir dönemdir. yukarıda yazdığım kriterleri bir üst noktaya taşıyabilirsiniz. yani:
    * kitaplar yine bol resimli az yazılı olsun.
    * yazı/resim konumlandırması çok önemli değil, iç içe de olabilir yazılar ve resimler (ama yine de en üstte verdiğim başlıkları mutlaka okuyun).
    * kitabın resimleri (sade olmasını yine tercih ederim ama) zengin (karışık?) içerikli de olabilir. sayfaların her tarafından resim fışkırabilir.
    * uzun devrik cümleleri de anlamdırabilirler bu dönemde, daha doğrusu anlamlandırmaya başlarlar, o yüzden kitap skalanız biraz daha genişler, alabileceğiniz kitapların sayısında gözle görülür bir artış yaşanır. daha bir rahat nefes alırsınız bu sayede.

    1. sınıf (ilk okuma dönemi 1)
    aynı kriterler hala geçerli aslında ama çocuklar artık sizden dinledikleri kitapları kendileri okumaya başladıkları için önemli birkaç noktayı belirteyim.
    * kitap setlerinden mümkünse uzak durun zira genellikle kaliteli kitaplar çıkmaz bu setlerden.
    * okuyacağı kitabı çocuğunuzun kendisinin seçmesine izin verin. (öğretmeninin "oku" dediği kitaplar haricinde sizin alacağınız kitapları kastediyorum.)
    * "bol resim az yazı" kuralından şaşmayın.
    * "kitabımı bitirdim" hissi çok önemli, o yüzden önüne kalın kalın kitaplar koymayın. 16-32 sayfa aralığındaki kitapları rahatlıkla okuyabilirler. (çocuktan çocuğa fark var tabii, daha kalın kitapları okuyan çocuklar da var bu dönemde.)
    * birlikte kitap okuma rutininiz varsa onu bozmayın, nasıl olsa öğretmeni okutuyor diye düşünmeyin. siz aslında çocuğunuzla kitap okumuyorsunuz, onun size olan özlemini dindiriyorsunuz, birlikte güzel vakit geçiriyorsunuz, belki de sesinizle onu mest ediyorsunuz, ona her kitap okumanızda onun size olan güvenini perçinliyorsunuz. bunu unutmayın. ödev ayrı ebeveynle kitap okumak ayrı.
    * sizin aldığınız her kitabı sevmesini, okumasını, bitirmesini beklemeyin. belki de sevmeyecek, belki ona hitap etmiyor, belki sayfalardan birinde gördüğü bir şey onu irrite etti. (oğlum deniz köpekler bale yapmaz kitabında bale hocasının köpeği azarladığı sayfadan nefret ederdi örneğin. zorla okuyacak halim yok. o sayfayı atlardık biz.)
    * kendilerinin seçip aldığı kitaplar konusunda beklentinizi bir tık yükseltebilir, bunu da dile getirebilirsiniz. zira o kitabı seçmekle kitabı okuma sorumluluğunu da almış oluyor çocuk.
    * onun okuyacağı kitabı önce siz bir okuyun mutlaka. yayınevi iyi bile olsa içeriğinde hoş olmayan bir kavram, resim vs olabilir. (çok karşılaştım, defalarca, mutlaka önce siz okuyun.)

    2. sınıf (ilk okuma dönemi 2)
    ilk okuma dönemi sadece 1. sınıftan oluşmaz arkadaşlar. bu dönem, görsel okuma ve dinlemeyle (yani sizin ona kitap okumanızla) başlayan ve 3. sınıfa kadar devam eden bir dönemdir. zira okumada aslolan okuduğunu anlama, sebep sonuç ilişkisi kurma, bir sonuca varma, hikaye unsurlarını çözümleme ve zaman zaman da hikayeyi tersyüz etmeye girişmedir. (fazlası da var da, aklıma gelenler bunlar şimdilik.) özetle 2. sınıf da ilk okuma dönemine dahildir. birkaç şey yazayım bu dönemle ilgili de.
    * bir tık daha çok sayfalı kitaplar alabilirsiniz bu dönemde. 32-48 sayfa aralığındaki kitapları okuyabilirler.
    * az resimli, çok yazılı kitaplara geçiş yapabilirler.
    * kitapların puntosu tek tip ve daha küçük olabilir.
    * 2. sınıfa geçti diye 1. sınıf ve okul öncesi döneme ait kitapları okumak isterse itiraz etmeyin, "aaa olur mu büyüdün artık" gibi tepkiler vermeyin, pek tabii okuyabilirler. neden kısıtlansınlar ki birileri tarafından!
    * çok sözcüklü cümleleri, uzun ve devrik cümleli paragrafları okuyup anlayabilirler.
    * kitap okumayı "ne anladın bakalım bu kitaptan" tarzı sorularla ödeve, göreve, sınıf içi etkinliğe dönüştürmeyin.
    (çocuk okuryazarlığı üzerine de ayrıca yazacağım için bu konuda daha fazla detay girmiyorum.)

  • igor akınfeev, sergey ignashevich ve berezutskiy kardeşler. bence bu dörtlü artık ayrı bir başlığı hak ediyorlar. yüzyıllardır beraber oynayan yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen, eşlerinden çok birbirlerini gören bir dörtlü bu. düşünün şu an oynanmakta olan 12 nisan 2018 cska moskova arsenal maçında cska’nın geri dörtlüsünü oluşturuyorlar. aynı şekilde 13 sene önceki uefa finali olan 18 mayıs 2005 sporting lizbon cska moskova maçında da cska’nın savunma dörtlüsünü oluşturuyorlardı. yaşlanmıyorlar. resmen lost’daki richard alpert gibiler.kimi tarihçilere göre 93 harbinde ruslar yeşilköy’e kadar geldiklerinde de bu dörtlü vardı, kimi tarihçilere göre ise almanların petersburg kuşatmasını moskova’dan getirdikleri yardımlarla bu dörtlü yıktı. o dörtlüyü tanıyalım;

    igor akınfeev: cska’nın kalecisi, fm efsanesi. bu dörtlünün en genci. gerçi en genci dediğime bakmayın 15 yıldır cska’nın kalesinde. bu takımın kalesinde başka kaleci gördüğümü hatırlamıyorum. milli takımda da kendisinden önce herhalde lev yaşin oynuyordu. yıllar geçtikçe iyi kalecilikten kova kaleciliğe geçiş yaptı ama olsun. bi 10 sene daha rahat oynar.

    sergey ignashevich: 39 yaşında genç yetenek. berezutskiy kardeşleri ayırt edebilen tek insan. yaklaşık bi 10 yıldır ha bıraktı ha bırakacak diye takip ediyorum ama yok adam bırakmıyor. nasıl olduğunu şöyle düşünün, euro 2004’de “ tecrübeli stoper “ deniyordu kendisine. cska’nın alt yapısında stoper oynayan 2002 doğumlu bi oğlu varmış. herhalde onunla beraber 1 sezon oynamadan bırakmayacak.

    berezutskiler: vasili berezutski ve alexei berezutski kardeşler. onlar da iyi kardeşler. 36 yaşındalar. hangisinin vasiliy hangisinin aleksey olduğunu eşleri bile bilmiyor. ayırt eden tek kişi ignashevich.

    bu dörtlü tabiî ki rus milli takımında da yıllarca beraber oynadılar. 4 futbolcu toplamda 383 kez rus milli takım forması giymişler. affedersiniz istemsiz bi şekilde oha amk çıktı ağzımdan. kendilerine yıllardır rakip olarak görebileceğim tek dörtlü juventus ve italya milli takımı’nın geri dörtlüsünü oluşturan gianluigi buffon, andrea barzagli, giorgio chiellini ve leonardo bonucci idi ama onlar bile ayrıldı lan. bonucci milan’a gitti buffon ve barzagli milli takımı bıraktı. bu adamlar bırakmıyorlar.

  • hiç unutmuyorum, bir keresinde "aşık olduğum adamın evine yakın bi otel tuttum, orda kaldım, o gece bissürü şarkı yazdım o otel odasında..." demişti.
    kendisi güzel, kafası güzel, yüreği güzel kadındır.
    damardır, ağırdır, zordur.

    rahat bırakın lan bu kadını! ne diyosa doğrudur, türkiye'nin en güzel kadınıdır.

  • başladı yine nefret kusmaya.

    enkaz altında yardım bekleyenlere de bir şeyler söylerse şaşırmayacağız. enkaz altına bilerek girip provokasyon yapıyorlar bile diyebilir.

  • ulan yapmayayım şöyle diyorum, kendimi tutmak istiyorum, olmuyor.

    o suriyelileri getiren malum kişiye yalakalık yapmak için berkin elvan'ın annesini yuhalayanların şehrinde çıkan olaylardır.