hesabın var mı? giriş yap

  • ümit kocasakal hakkındaki hakareti bir kenara koyarsak çok doğru bir tahlildir.

    kocasakal ve metin feyzioğlu aynı ekoldür. bunlar devletin adamlarıdır, chp'yi karıştırmak ise patronları değiştiğinden beri görevleri. çünkü bir süredir akp'ye çalışıyorlar. özellikle 15 temmuz sonrası akp yeni koalisyonuna ulusalcı-avrasyacı çizgide gruplar eklemlemiştir. bu çerçevede akp "devlete dönüşmüştür". dolayısıyla o dönemden beri akp'yi devlete sokmamaya çalışan bazı ulusalcı-avrasyacı figürler akp'nin işine gelen şeyler yapmaya başlamıştır.

    bu kadar sedat peker olayı oluyor siz atatürk'e hakaret mi ettiyi tartışıyorsunuz. olay tezgah, program tezgah, atatürkçüleri her zaman yemlemek için kullanılan figürler de belli, kontrollü muhalefet için çıkartılan figürler belli. hala daha medya operasyonları nasıl yapılıyor çözemediniz. hadi özışık olayını gördünüz yine çakamadınız. ülke tarihinin en büyük skandallarından biri yaşanırken imamın birinin sözüne odaklanıyor medya ve figürler. sizce normal mi bu gerçekten? sizce bu iktidara zarar mı veriyor? siz atatürk aşağı yukarı diyerek sayısız islamcı militana sövünce erdoğan'ın popülaritesi mi etkileniyor?

    bu "muhalifler" görevli olarak oraya çıkıp bir rolü oynamaktadır. bazen akp'nin tabanının görmek istediği "chp'liyi", "atatürkçü'yü" oynarlar, aptal aptal tartışmalar çıkartırlar, bazen de kemalist kesimin kendine dava edinmesi gereken şeyleri şekillendirmek göreviyle çıkarlar (yerli milli ol, yola gel, iktidara fazla direnme). böylece izleyen iktidar tabanı, aaa bunlar hala kamaliq akıl, boş işlerle uğraşıyor derler, kemalist kesim ise neeeeeee atatürk'e hakaret mi edilmiş diyerek gündemde ne var ne yok unutur.

  • bunun bir de, normalde burdur şivesi yardıran anneannenin, dünürü arayınca kraliçe elizabit kesilmesi versiyonu vardır ki (yeni başlık açarak sözlüğü kabartmak istemediğimden buraya yazıyorum), buna örnek bir kesit şöyle verilebilir:

    anneanne: "eneee! baaçe gapısının yanıngdaki bütün fideleri gırmış gomuşlar, ay anam gıııı!!"
    (bahçe kapısının sertçe açılması ile kırılan biber fidelerinin arkasından yakılan bu ağıt sırasında ev telefonu çalar ve anneanne cevap verir).
    anneanne: "ah, şule hanımcığım siz misiniz, nasılsınız canım"....."ıhıhıh*, ah evet, evet, geleceğiz tabi, ah ama neden zahmet ettiniz o kadar şule hanımcığım, hı-hı, ivet tabi, akşam görüşmek üzere, allaha emanet olun, cengiz bey'e de selamlar canım"
    wunjo: ???!!!!!!!!????

    *ıhıhh: bu, tam olarak yazıya nasıl dökeceğimi bilemediğim, süper kibar, son derece nazenin bir gülüş efektidir. sanki kibarlıktan ölmeden iki dakika önceki bir insanın, kibarlık tarihine attığı bir imza gibidir.

  • bi yunan sırf kıllık yapmak için,

    y- üniversite var mı türkiyede?

    is- var (gülerek)

    y-adı ne seninkinin?

    is- istanbul üniversitesi

    y-aa ne zaman kurulmu$ ki yenidir o? (kıllık yapıcak ya)

    is- 1453

    y- ----sessizlik---

    is- ama sen ka$ındın*

  • kimin olduğunu hatırlamadığım bir karikatürde vardı (sanırım yiğit özgür'ündü). şöyle bir şeydi:

    arşimet elindeki tasta newton'un yanına gider...
    arşimet : lan olm buraya bak burayaaa!! suyun kaldırma gücünü buldum!
    newton: peki bu ne bu elimdeki? (elinde elma tutmaktadır)
    arşimet: vay ipneee... yerçekimini mi buldun lan?
    newton: heralde.. sabah graham aradı.. o da bişey bulmuş ama söylemedi
    arşimet: aradı mı? nasıl aradı?!
    newton: lan bi dakka!!
    arşimet , newton: vay ipne! telefonu bulmuş!

  • - ehe ehe baba adımızı da yazalım mı (öğrencilerin sınav kağıdına ad soyaddan baska bilumum sey yazmalarını talep eden hocaya sorulan sımarık soru)
    - biliyosan yaz tabi. (hocanın cevabı)
    gercek bir öyküdür

  • neden çok sevildi, neden çok sevilmedi
    neden hayal kırıklığı yarattı, neden güzel anılıyor.

    bir defa bugünün dünyasından bakıp yorumlayamayacağımız durumlar var. bu ülkede önce yabancı dizi sayısı çok azdı ve tüm ülke takip ediyordu (star trek, knight rider, kaçak gibi) ancak 80-90 gençliği bunları ıskaladı. sonra 90'larda bir anda yabancı diziler doluştu ama şöyle bir sorun vardı bölümler birbirini izlemiyordu. mesela yıllar sonra baştan sona izleyebildiğim full house tam bir klasik olmasına rağmen bazen sabah, bazen öğleden sonra karman çorman yayınlandı.

    cnbc-e çıktığında türk gençliği ilk defa düzenli yabancı dizi izleme ile tanıştı. south park için gece yarısı bekleniyor, sonraki bölümde angel ve arkadaşları ne yapacak diye pazar günleri bekleniyordu.

    bu sebeple 2003-2006 arasında çıkan diziler en azından türkiye pazarında bir head start yakaladı. bunun sebebi bu yıllarda internet sadece kullanım bazında değil, hız olarak da gelişmişti. şimdi bugün üniversite öğrencisinin interneti olmaması komik olur ama o zaman iyi okullarda dahi pek çok gencin interneti yoktu. interneti olanlar bu işe meraklı olanlardı ve o dönem internet hızının artması ile dizi izleme farklı bir boyuta taşındı.

    artık bölümler arka arkaya indirip ne zaman ve hangi sıklıkla istenirse izlenebiliyordu. zannediyorum bu konuda kitlesel ses getiren ilk dizi de lost oldu. bugün lost izleyip, neden bu kadar sevilmiş anlamadım diyen çok yazı gördüm. çünkü pek çok insan insan, oturup arka arkaya gece boyu dizi izlemek konusunda bir ilkti. kalabalık izlendiği için teoriler ve yorumlar yapılabiliyordu.

    gelelim how i met your mother'a. şu doğru, himym, friends, seinfeld, full house ve benzeri 80-90 klasiklerini derleyerek, pek de orijinal sayılmayacak konu ve karakterler ile dizi dünyasına girdi. hatta hep örnek veririm, friends dizisinin 2 dakika ayırdığı espriyi uzatıp 1 bölüme yayıyordu uzatmak için.

    ancak iki noktada diğer dizilerin önüne geçiyordu. birincisi çağdaştı. yani 16-22 yaş arası gençler kendi yaşamlarını bu diziye daha çok benzetebiliyordu. friends'te sezonlar boyu 1-2 defa görünen ve chat'leşmek başka işe yaramayan chandler'ın bilgisayarı yerine, birbirlerine şaka e-mailleri atan, sms çeken tipler vardı. dolayısı ile gençler, dizideki karakterlerin yaşamını kendilerine yakın gördü ve onlar gibi olmayı düşledi. arkadaş ortamı, new york, ilişkiler bunlara özenebildi.

    elbette bu yakınlığın kurulmasından dönem de çok önemliydi. az önce anlattığım gibi zaten dizi indirmek, altyazılar vs çok yeniydi. how i met your mother ve lost'un, bilgisayardan anlayanlar tarafından cd'lere çekilip sınıfta insanlara dağıtıldığını hatırlıyorum. nasıl bugün sol frame'de bir filme diziye çok yazılınca açıp izliyorsun sonra gelip yorum yazıyorsun. düşün ki, o sınıfta, arkadaş ortamında oluyor.

    o yüzden insanlar diziyi çok sevdi ve kopya olmasına, taklit olmasına çok da aldırmadı. ancak dizi ilerledikçe ilk zamanlardaki popüleritesi kalmadı.

    neden?

    2 önemli sebebi vardı.

    1) uzayan sezonlar. dizi tam 9 sezon sürdü ve çoğu insan, herkes konuşuyor diye diziye başlayıp, kah kendi hayatını benzetmiş, kah özenmişti. ancak sezonlar aktıkça insanlar o dönemki ortamlarından uzaklaştı. mezun oldular, işe girdiler veya hiç biri olmasa da izleyebilecekler dizi sayısı çok arttı ve farklı dizilere yöneldiler. diziyi gerçekten benimseyenler hariç takipçi sayısı azaldı. mesela ben 6. sezon civarı komple bıraktım. ancak burada diziyi de kötülemiyorum aslında. şöyle diyeyim, sonra bitirmek istediğimde kalan 2.5 sezonu inanılmaz kısa sürede bitirmiştim zira dizinin akıcılığı gerçekten muazzam.

    2) sapan konu. daha önce friends'te denenen ve ana karakterin yazdığı kızla grubun çapkının aşk yaşaması, friends'te de patlamıştı. hayranlar bu durumu sevmemişti. gidip aynı hatayı tekrar yaparak barney-robin aşkını başlatmakla kalmayıp bunu karşılıklı hale getirmeleri diziyi amacından saptırdı. dizi en başından beri romantik ve bana kalırsa kesinlikle güzel bir evlilik & birliktelik teması sundu. ilk sezondan beri verilen "evlenmek bir zorunluluk değil, önemli olan evliliğin getirdiği tüm yükü bir mucize gibi gösterecek ideal eşini bulmaktır ve herkes için böyle biri beklemektedir" mesajı sapmaya, özetlenemeyecek kadar karmaşık bir ilişki yumağına döndü. annenin kimliği konusunda verilen abartılı gizem, onlarca teori sonucu annenin hemen hiç bir özelliği olmadığı gibi izleyiciye sevdirilmeye dahi çalışılmaması. anneyi hiç doğru düzgün tanıyamamız ve elbetteki finali ile. "ya aslında çok da şey yapmayın, evlenin bulduğunuzla, sonra bakarsınız" gibisinden bir mesaja döndü. aslında ortada mesaj da yoktu. sadece tuttu diye uzatılan bir dizi ve hayranlar tatmin olsun diye yazılmış zorlama bir final vardı.

    tüm bunlara rağmen, bir dizi olarak yorumlandığında himym, akıcı ve eğlenceli olmanın yanı sıra, orijinalliğe asla yaklaşamamış bir dizi olmakla birlikte, insanların hatıraları ve zihinlerinde eşleştirmelerr sayesinde her zaman gülümseme ile anılacak bir yapım olacaktır.