hesabın var mı? giriş yap

  • ''teoride desen zehir gibi pratik dersen sallanmakta'' mısralarıyla konuyu açıklığa kavuşturmuştur mfö

  • haram olan içikiyi kullanmamalarına rağmen, içki içenleri destekleyen zihniyet. başkalarının yaşam tarzlarını desteklemekteler. helal olsun.

  • sanarsın ki dandik bir kulübede oturuyorlar. evin dışında motor çeteleri, ellerinde içki şişeleri hunharca gülerek dört dönüyorlar. ve fahrettin bey evde olursa, "gidin defolun rahat bırakın bizi!" filan diye bağıracak camdan!

    buket hanım isterseniz siz ona gidin, orası emin olun daha güvenlidir..

  • ortada bonservis ve yabancı sınırı yokken tartışmanın anlamsız olduğu futbolcu. galatasaray seneye belki 50-60 maç yapacak. birinin son vuruşu, diğerinin top kontrolü olmayan iki tane forvetle koca sezon geçirdik. golcüye hayır diyecek noktada değiliz.

    gignac gelsin, bir tane de parasıyla alırız. her yer forvet olsun. elimizde sneijder var tek forvet umut bulut'la maça çıkıyoruz. 16 gb ram'i celeron 400 bilgisayarda harcıyoruz amk.

  • cristiano ronaldo - messi rekabetinin heyecanını iyice kaybetmesiyle beraber futbol dünyasında yeni rekabet arayışları özellikle son yıllarda arttı. tabi ronaldo’nun madrid’den ayrılışı akabinde şampiyonlar ligi’nde eski başarıların gelmemesi ve messi’nin de barcelona’dan ayrılışı ile beraber bu durum iyice perçinleşti

    mbappe ve haaland gibi rekabet arayışlarının yanına salah ve mane gibi uyumların veya lewa ile benzema gibi büyük yükselişlerin de eklenmesiyle beraber ikili rekabet kavramı futbolcularda kalmadı. hatta bana sorarsanız dünyanın spor alanındaki şu an en büyük ikili rekabeti guardiola ile klopp arasındadır ki bu sene de tüm kulvarlarda bu rekabeti yansıtıyorlar

    ancak bir adam var ki başarılmamışı başarmak üzere ve bence gavur deyişiyle underrated kaldığını düşündüğüm bir isim. carlo ancelotti.

    bu adam kim ?

    babası peynirci ve çocukluğu peynir çiftliğinde çalışarak geçiyor carlo’nun. futbolu’da ırgat yaşam tarzını değiştirmek adına bir kurtuluş olarak gördü.. aile fertleri kendisini carletto olarak çağırıyor ve covid olana kadar sıkı bir sigara tiryakisi olduğu biliniyor. gençken bir vespa ile geçirdiği kaza neticesinde de sol kaşı kemerli kalıyor carlo’nun

    hem oyuncu hem de müthş bir antrenör

    şampiyonlar ligini 3 kez kazanan 3 teknik direktörden biri. 2 şampiyonluk milan diğeri ise real madrid ile.

    diğer iki abimiz ise bob paisley ve zidane. ancak carlo’nun bir başka özelliği de var.

    futbolculuğundan ziyade teknik adam kariyerine bakalım

    36 yaşında reggiana takımını serie b’den serie a’ya çıkartıyor

    37 yaşında buffon’lu cannavaro’lu parma’nın başına geçiyor ligi ikinci bitirip şampiyonlar ligi’ne gidiyor. buffon 18 yaşında, hernan crespo 21 yaşında, lilian thuram ise 24 yaşında o zamanki kadroda. ileriki yıllarda yazacağı kitabında fenerbahçe’ye söz vermesine rağmen parma’ya gittiğini ve bu yüzden fenerbahçe’yi çalıştırmak için borcu olduğunu ifade eder. hatta kısaca tek borçlu hissettiği kulübün fenerbahçe olduğunu belirtir

    40 yaşında juventus’u çalıştırıyor ve parma ile ik sezonunda olduğu gibi şampiyonluğu kıl payı kaçırıyor. intertoto kupası’nı kazanıyor

    42 yaşında fatih terim’den devraldığı milan’ı 50 yaşına kadar çalıştırıyor. 44 yaşında şampiyonlar ligi’ni kazanıyor. serie a’da şampiyon oluyor . 23 kasım 2005 yılında fenerbahçe ile oynanacak şampiyonlar ligi maçının öncesinde olaylı türkiye-isviçre maçının yankılarına o da katkı veriyor ve istanbul’a miğfer takıp gideceğiz diyorhatta terim’in ahı mı dersiniz artık bilmem ama milan ile ikinci şampiyonlar ligi şampiyonluğunu istanbul’da kaçırıyor ama abimiz 47 yaşında milan ile ikinci şampiyonlar ligi’ni kazanıyor

    bakın 2 şampiyonlar ligi ve 1 serie a üzerinde durmak istedim aslında burada. 40 yaşında juventus ile beraber başlayan büyük italya macerası 50 yaşında çok daha küresel bir hale geliyor . bu arada 25 yıllık eşinden boşanıyor. ve kendi otobiyografisini yazıyor. onun için kendini gerçekleştirmek adına bir kavşak niteliği taşıyor bu dönem. yazdığı kitaptan elde ettiği gelirler de als hastalarına yardım amaçlı kullanıldığını belirtmek gerek

    bekar carlo chelsea’nin başına geçiyor, 2010’da premier lig şampiyonu oluyor. ingiltere ligi’nde ilk yılınızda ferguson’lu bir ligden bahsediyoruz. ancak aynı senenin eylül ayında 87 yaşındaki babasını kaybediyor. özellikle diyabet sorunu olan babasıyla sık sık italya’ya bu dönem ziyarete giden ancelotti, aynı sene bu başarıyı sağlıyor.

    bir sene sonra paris’e geçiyor ve 3 sene içerisinde ligue-1 şampiyonu da oluyor ki bana sorarsanı diğer başarılarının yanında biraz daha arkada kalan bir başarı. 54 yaşında avrupa’nın 5 büyük liginin 3ünde şampiyonluk. avrupa’daki başarılarından az bahsetim yerel başarılarını hiç konuşmuyorum bile

    paris’ten sonra hemen madrid’e geliyor abimiz ve 4 kupa kazanıyor burada. 1’i yine şampiyonlar ligi ancak diğer üçünden biri lig değil. bu sıralarda kanada’lı bir iş kadını olan mariann barrena mcclay ile evleniyor

    terim yerine milan’a, hiddink yerine chelsea’ye, mourinho yerine real madrid’e geliyor. şimdi de guardiola yerine bayern’e gelen carlo 56 yaşında 5. farklı büyük lig içerisinde (ispanya fransa italya ingiltere ile beraber) 4. şampiyonluğunu yaşamaya geliyor

    sonra başarısızmış gibi daha alt kulüplerden teklif alan carlo ne napoli’de ne de everton’da eski günlerindeki kadar başarılı olamıyor.

    ancak carlo madrid’in başına tekrar geçiriliyor. hem de oğlunu yardımcı hocayapıyor ki bir ara bunu münih ve everton maceralarında da gördük. kendisi takımdan ziyade oyunculara ve oyuncuların özelliklerine göre inşa edilen bir taktiğe inandığını söyler. sanırım benzema’nın başarısının ardında yatan en büyük birkaç özellikten biri de bu. ancak bu sözü tabi altın kadro milan’ın da o dönemki takım ruhuyla ne kadar örtüşüyor bu da ayrı sorulması gereken bir soru. bu hususta ılgaz çınar ile serkan akkoyun’un yorumlarına bakmanızı öneririm.

    messi’nin de ayrılışı ile beraber bitti denilen la liga’da (xavi’nin ligde unai emery’nin şampiyonlar liginde döktürdüğü bir sene bu arada) benzema’nın tarih geçen performansı ile şampiyonlar liginde yarı finalde ve ispanya’da da şampiyonluğunu ilan etmek üzere

    evet carlo avrupa’nın 5 büyük farklı ligi’nde şampiyon olan ilk teknik direktör olmak üzere. ben olsam portekiz ve hollanda ile de aynı başarıları yakalamaya çalışıp yerimi perçinledikten sonra tamamen avrupa kupalarına adardım kendimi. borçlu hissettiği fenerbahçe ise emekli olmadan şampiyon yapacağı çok güzel bir son olabilir tabi kim bilir…

    debe editi : imlalar düzeltildi , mesaj ile yorum yapan herkese çok teşekkürler bu kadarını beklemiyordum , ek olarak uyarınız üzerine de ekleyeyim parmadan sonra aslında istanbul'a gelmiş ancelotti fenerbahçe ile görüşmek için ancak sorasında juve ile gördük kendisini..

  • -saçını yeni bir renge boyamış bir kadına, "ay canım yeni saç rengin seni olgun göstermiş derhal değiştir.",

    -saçı kahverengi kadına, "ya sana böyle alev kırmızısı/havuç turuncusu/kömür karası/hardal sarısı/soğan kabuğu/vsvs renk süper gider mutlaka dene!!"

    -kilosuyla barışık bir kadına, "ay bir 5 kilo versen muhteşem olursun.",

    -kilolu kadına "ay valla ben kiloluyum yani 32 bedene giremiyorum artık:( belim de 50 cm olucak biraz daha yersem:'(",

    -uzun birlikteliği olup henüz evlilikle ilgili bir şey yapmayan kadına, "ee düğün ne zaman;)",

    -yeni evlenmiş kadına, "valla iyi cesaret, ne acelen vardı :/, evlilik akıl karı değil valla",

    -ev işi yapan kadına, "ay , hizmetçi değiliz, hayatta yapmam, yapanı da anlamam",

    -ev işi yapmayan kadına, "ya benim elim yatkın, çok iyi yemek yaparım, manyak titizim",

    demeleri, böyle abidik gubidik cümle kurmaları...

  • thor üçlemesindeki en iyi film olmasının yanında marvel sinematik evreninde de üst sıralara oynayabilecek bir film yapmışlar. komedi de aksiyon da tam dozajında olmuş. bu kadar dolu bir filmde bu kadar güzel karakterleri görünce, yarım saat daha fazla sürseydi ne olurdu ki, diyesi geliyor insanın. sinemada izlenmeli kanaatindeyim.

    süperkahraman filmleri içerisindeki puanı 9/10
    genel olarak 8/10

  • öğrencilik döneminde yıllarca garsonluk yapmış biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki bir samimiyet, iyi niyet, insanlık göstergesidir.
    halen gittiğim her mekanda garsonlara yardım ederim.
    oturduğum masanın ağzına sıçmam.
    en az %10 bahşiş bırakırım.

    sadece garsonlar için değil, hizmet aldığım her alanda hizmeti verenin işini kolaylaştırmak için elimden geleni yaparım. sanıldığının aksine bu garsonun işini zorlaştırmaz aksine her şeyi daha pratik bir hale getirir. çok şık bir mekanda bile garsonun uzanması zor olan bölgedeki tabak çanağı masanın bir köşesine doğru yanaştırmak gerekebilir.

    verdikleri parayla insanları köleleştirdiğini düşünen bazı zevatlar, garsonun işini yapmaya çalışırkenki çırpınışlarını mağrur bir edayla izleye dursunlar, hayat yardımlaşan insanların sinerjisiyle daha mutlu geçmeye devam edecektir.