ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
mr. robot
yunanistan'ın mültecilere gaz bombası atması
-
hayret bir olay.
halbuki hemen kapıları açıp maaş bağlamaları, ücretsiz sağlık hizmeti sağlamaları gerekiyordu.
para verilmek istenmeyen şeyler
-
(bkz: emlakçı)
tanışma isteği vs taciz
-
kadının hoşuna giderse tanışma isteği, kadının hoşuna gitmezse taciz.
o başlıkta öyle yazıyordu.
charles bukowski
-
“kadın her zaman erkeğin özünü bulmak, onu evcilleştirmek, yoğurmak ister; bilge erkek kadına özünü asla göstermez. ona bir ışık patlaması sunar, sonra kapanır, kendine döner yine. kadın çocuk yetiştirmeye önce erkeği evcilleştirerek başlar. aşk bencilliğin bir biçimidir. aşk korkakların pes etme mazeretidir.”
babanın parasız kalması
-
dünyanın en buruk hislerini yaşatır. yalan değil, bazı arkadaşlarımın, cebinden tomarla para çıkardığı babalarını garipserdim, özenirdim.
çocuksundur, düşünmeden istersin bir şeyler, mahçup bir ifadeyle "bakarım ben, hallederiz" deyişlerini unutamam babamın. ikinciye soramazsın zaten, isteyemezsin, çocuk aklınla hevesin kırılmıştır. yatıya misafir gelecek, tuvalet kağıdı alamazdık, misafir yabancı değildi, bize destekte bulunurdu da alırdık, buruldukça burulurdu içimiz. hayatı boyunca borç ödeyen, hala da ödemekte olan, okullarımıza, düğüne derneğe, evine para yetiştirmek için kredi çekmekten başka toplu bir para kaynağı olmayan, derdine dert, borcuna borç katan, yine de buzdolabını boş tutmayan babama daha iyi bir evlat olamadığım içindir asıl pişmanlığım. daha iyi okullarda okuyup, daha iyi bir meslek edinebilirdim diyorum şimdi. o yüzdendir ki onu hayal kırıklığına uğratmamak, başarılı ve mutlu bir hayat kurmak için tırmalıyorum sevgili sözlük.
fakir edebiyatı yapmak değil de unutamamak bu, hatırladıkça gözlerin dolması durumu bu.
dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar
-
arkadan bir erkek kişi sesi gelir,telefonla konusmaktadır
-olum ben ankaradayım evet aptal aptal dolasıyorum sokaklarda.yok ya nerde hatun falan ayarlıycam dönerim bu aksam zaten bakmıyo bu ankara hatunları adamın yüzüne.
o sırada istemsiz olarak sesin geldigi yere bakılır,aynı anda otobüsü kacırma ihtimali akla gelir ve hızlanılr.
telefonla konusan erkek kişi
-aha bak hatta önümdeki kacmaya basladı bile yok olum bu sehirde insanlar ciftlesmiyo galiba
geberen rasim'in şişko kızı mısın sen
-
sıradan bir islamcı.
sakın bu kişinin özel bir vaka olduğunu ama islamcıların genelinin farklı olduğunu sanmayın.
ben 30+ yıl onlara temaslı yaşadım, islamcıların hayatlarında en büyük motivasyonlarından biri ahirette sekuler kesimi cehennemde yanarken izlemek!
öğretmen öğrenci diyalogları
-
bir çocuk için yaşanabilecek zor durumlar herhalde babasının işsizliği hastalığı güçsüzlüğü dirayetsizliği falandır. her çocuk babam güçlü demek ister.
benim babam akıllıdır diyen istisna 1 çocuk bile görmedim. dursun benim çocuğum. çocuğum derken evladım, yani öğrencim. iki aydır uğraşıyorum hepsiyle.. ceplerine para koyuyorum, onların yanında olduğumu hissettiriyorum. bazen kızıyorum… neyse dursun fark edilmesi zor bir çocuk. sorunsuz vasat üstü. haylazlığı yok. çok başarılı ya da başarısız denilebilecek bir yeteneğini henüz görmedim. kısa siyah saçlı, kalın kaşlı kısa boylu durgun bir çocuk. bahçede yanıma geldi. kulaklık vardı kulağımda müzik dinliyordum. söyle oğlum dedim dikilince karşımda. öğretmenim ben fotoğraf paralarını geç getirebilir miyim dedi. tabi dedim. bir sorun mu var söylemek ister misin? dudakları titredi. bana sarılmak istediğini düşündüm iki kolu aynı anda hareket edince ama toplayamadı kendini herhalde. odaya aldım mesafeli durdum bu sefer. anlat oğlum dedim. babam böbrek hastası diyecekken gözyaşını gördüm. saklıyordu kendince. dizlerimin üzerine çöktüm üzerime atladı. sarıldı beklemediğim kadar sıkı. beklemiyordum çünkü dursunu tanımıyordum. kimse hiçbir şey anlatmamıştı hakkında. şaşırdım cidden. eğitimsizim bu durumlarda doğrusu nedir bilmiyorum. ama izin verdim bir müddet sarılmasına. belli ki epeydir yapmak istediği bir şeydi bu. ayağa kalktım elimle gözyaşını sildim. ve tüm içtenliğimle kendi çocukluğumu anlattım. ben onun gibi cesur davranıp bir öğretmenime sarılmamıştım. para verdim kola aldı içtik beraber. 1 kolayı 2 kişi içtik. sonra babası aradı akşam. ağlamaklıydı ses tonu. izin vermedim ağlamasına. iyi bir baba olmak için çaba sarfettiğini oğluna bakıp anladığımı söyledim. teşekkür etti ama teşekkürün anlatmak istediği şeye yetmeyeceğini düşünüyordu. yeteceğini hissettirdim. çocuğu halk oyunlarına, oradan dersaneye, oradan da basketbol için bir kulüp çalışmasına kaydıracağımı söyledim. bursu o söylemeden ben söyledim. ve ekledim.
- teşekkür etmek zorunda bile değilsiniz. ben devletim ve bu söylediklerimi 5 kuruş talep etmeden çok daha önce yapmam gerekirdi. eşşek gibi yapıyorum ve zorundayım.
– hocam estağfurullah
- yok estağfurullah. allah pişman olmayanı affetmez. geciktiğim için özür dilerim dedim.
sussun diye söylemiştim zaten böyle. sustu. başka bir arzunuz olursa çekinmeyin dedim kapattım.
keşke dursunu tanısaydınız. ertesi gün ses tonunun, yürüyüşünün nasıl değiştiğini bir görseydiniz.
dünyayı değiştirmek bir çocuğa tebessüm ettirmek kadar kolay.
ailenin komik kısa mesajları
-
aramissin duymadik, telefonu evde birakicaz, arama duymayiz
taksim'de çocuğunu tasmayla gezdiren anne
-
çocuğun daha rahat gezmesini iki koluyla daha rahat hareket etmesini sağlayan bir yandan da çocuk (bakın çocuk diyorum) olduğu için kontrolü kendinde tutan kadın hareketi. takılan tasma değildir bir kontrol mekanizmasıdır ama çocuk bebek aksesuarları konusunda kısıtlı bir bilgiye sahip olunca böyle ön yargılar çıkabiliyor.
bu sayede çocuk at gibi koşturabiliyor ilerleyebiliyor devamlı bir el dayanak ihtiyacı hissetmiyor, iki elini de rahatça kullanabiliyor ama sınırları daha olgun muhtemelen bir ebeveyn tarafından kontrol ediliyor. bebek aksesuarları asansöre itelediğiniz bebek arabası ve markalı biberondan ibaret değildir çok farklı aksesuarlar ve çok farklı çocuk yetiştirme yöntemleri mevcuttur. ama türkiye'de değil tabi.
yüzyılın doğal felaketi olmuşken seçim istemek
türk dizilerinden nefret etme nedenleri
-
tecavüz, kabadayılık, ölüm, ağalık sistemi, aldatma, köşkler, kalp krizi gibi her türlü depresif, aşağılayıcı ve özenti konulardan bıkılmaması; nadiren de olsa üretilen eğlenceli dizilerin yayından kısa sürede kaldırılmasının (bkz: üsküdar'a giderken/#24863008) getirdiği nedenlerdir.
senaryo: yoktur, romanlardan alıntılar, yurtdışındaki dizilerden çalmalar ya da yarım yamalak tarih vardır.
kurgu: dizinin iki saat sürmesi için gereken her şeydir. en basit sahnelerin bile dakikalarca sürmesi eklenince çekilmez oluyor. adam kadına onu sevdiğini söyleyecek;yaklaşıyor, bakışıyorlar, sarılıyor, bidaha bakışıyorlar, elini tutuyor, bidaha bakışıyorlar, "ayşe" diyor, ellerine bakıyor, bidaha bakışıyorlar, gözlerini kapatıyor veeeeeeeeeeeeeee reklam giriyor ^^ neyse 20 dk reklam sürüyor, sarıldığı sahneden başlıyor dizi. bidaha bakışmalar falannnnnnn kapı açılıyor!!! kızın eski sevgilisiiii!!! buna tecavüz etmiş. sonra bütün paralarını alıp bırakmışşş!!!!! ondan çocuğu olmuş ama adamın haberi yokkkk!!!
allah hepinizi belanızı versin ne diyim..
görsellik: sahip olduğumuz görsel teknoloji kıyafetten ve köşklerden ibaret.
(bkz: küçük sırlar vs gossip girl)
(bkz: arka sokaklar vs csi ny)
(bkz: umutsuz ev kadınları vs desperate housewives)
ps: istisnalar hariçtir: süper baba, işler güçler, üsküdar'a giderken