hesabın var mı? giriş yap

  • 15 temmuzun batılla batılın kavgası olduğunu haykırmış istanbul saadet partisi milletvekili cihangir islam tarafından yapılan konuşmadır.

    tarihi konusma

    seviye cevabı

    --- spoiler ---

    akp sıralarına dönerek “içinizden kaçı 15 temmuz’da sokaktaydı” diye soran islam, “ortada bir çatışma varsa bu illa doğru ile yanlışın çatışması değildir, doğru ile yanlış çatışır, “yanlış ile yanlış da çatışır; batıl ile batıl da çatışır. 15 temmuz akşamı iki batılın çatışmasını seyrettik biz bu ülkede" dedi. “neydi? menfaat kavgasıydı. devleti parsellediniz ve bunun hesabını vermediniz. allah için bunlara islamcı falan demeyin, bunlar makyavelist, bunlar oportünist bunlar beceriksiz, bunlar dünyaya yapıştılar ve acısını şimdi milletten çıkartıyorlar” diyerek konuşmasına devam eden islam, “ne oldu 15 temmuzda? burada 4 parti aslanlar gibi imza verdi, yenikapı'ya giderken hdp'den kurtuldunuz, anayasa'yı referanduma giderken chp'den kurtuldunuz ama bugün mhp'ye ihtiyacınız olduğu için mhp'yle yan yana duruyorsunuz. siz kadim kıymet bilmez, siyaseten nankörsünüz, nankör” diyerek akp’lileri eleştirdi. islam’ın konuşması akp’lilerin sataşması, laf atmaları ile sık sık bölündü. bunun üzerine islam, “zulmediyorsunuz ve zalimsiniz. bunu her dem suratınıza haykıracağız" diyerek akp’lilere tepki gösterdi. akp’lilerin sıra kapaklarına vurup hakaretler ederek konuşmasını engellemeye çalıştıkları islam, kendisine yöneltilen suçlamalara cevap vermek için söz aldı ve “siz gidin bu uyarılarını ananı da al git diyene yapın” diyerek erdoğan’ın çiftçiye söylediği sözleri hatırlattı. ve "o, ne derse o." diyorsunuz, bundan vazgeçin. benim gibi, sizin gibi, buradaki arkadaşlar gibi, âciz bir kula kulluk ediyorsunuz, en çok aldanana kulluk ediyorsunuz; allah'a kulluk etmiyorsunuz, âciz bir kula kulluk ediyorsunuz” diye konuştu.
    --- spoiler ---

    edit: 2. konuşması da eklendi

    edit2: cihangir islam hakkında soruşturma açıldı

  • ulan 'bir alkış alabilir miyim?' dediğinde bilgisayar başında alkışladım. yazık günah. akşamüzeri akşamüzeri üzmüş adamdır.

  • ayrıntılı biyografisi için:
    http://www.biyografi.net/…siayrinti.asp?kisiid=2318
    virginia woolf adı, akla değişik resimler getiriyor. çoğu olumlu, bazıları olumsuz.
    virginia woolf, 28 yaşında, resmi görevlilere nanik yapan bir eğlence düşkünü; suratını isle karartmış, sakal-bıyık takıp, kaftan ve türban giyip erkek kılığına girmiş, habeşli prens taklidi yapıyor. güya çok ciddi bir diplomatik heyetin üyesi, hiç ağzını açmıyor, h.m.s. dreadnought gemisinde törenle karşılanıyor, suç ortakları erkek kardeşi adrian ve onun arkadaşı duncan grant. planladıkları bu şaka londra gazetelerinin birinci sayfalarına geçiyor. bu müziplik ingiliz donanması'yla onu kumanda eden subayları güç duruma düşürüyor, çünkü onların üniversiteli çoluk çocuk tarafından bile işletilebildiklerini gösteriyor.....
    http://www.wilsonsalmanac.com/…ges1/dreadnought.jpg

  • seinfeld'i izledikçe bu zamana kadar izlediğim hiçbir sitcom'ın gerçek hayata yakın olmadığını fark ettim.

    daha öncesinde friends'in 90'ların günlük yaşamına daha yakın bir dünya sunduğunu, modern family'nin ise modern aile hayatını (2009 - 2020) anlattığı için gerçek yaşamın direkt içerisinden olduğunu düşünüyordum lakin seinfeld'de işlenen her konu, günlük hayatta aslında birebir karşılaştığımız ya da karşılaşmamızın muhtemel olduğu şeylerden direkt olarak besleniyor.

    izledikçe aslında diğer sitcomların ne kadar gerçek dünyadan uzak, kurgusal bir alanda ilerlediğini anlıyorsunuz.

    misal, seinfeld'in çok ilgincime giden bir bölümü vardı: the parking space

    bu bölüme adını veren olay ise şu: george, jerry'nin evinin yakınlarında boş bir park alanı buluyor. bulduğu alana arabayı park etmeye çalışırken ileri gidiyor, ve geriye doğru park etmeye çalışıyor. ancak george oradan çıktığında başka bir araba gelip, o park alanına direkt olarak arabanın ucuyla girdiği için park kavgası çıkıyor. kavgada ise sunulan argüman şu: 'çıktığın için bu park alanı benim hakkım'.

    bu olayı ben çocukken annem, babam araba park ederken hep düşünürdüm, park ederken geriye çıkıp tekrar girerken başkası gelse ne olacak, kimin yeri şimdi diye ve seinfeld'de bunu görünce açıkçası komiğime gitmesiyle beraber bunun amerika'da o dönemlerde bir problem olduğunu öğrenmek şaşırttı.

    park alanıyla ilgili bir diğer bölüm ise the parking garage.

    bu bölümde yanlış hatırlamıyorsam jerry, george, elaine ve kramer, 4'ü beraber avm'ye gidiyorlardı. avm'nin içerisindeki otoparkta, önce aracı park ettikleri yeri, sonrasında ise o dönem telefon olmadığı için birbirlerini kaybediyorlardı. bu olay anlatılırken çok sıradan bir şekilde anlatılıyor, sanki o otoparkta gerçekten biri aracını kaybetmiş ve sizde onu izliyorsunuz gibi.

    başka dizilerde aynı konu işlendiğinde, izleyiciyi güldürmek için binbir türlü öğe sıkıştırılabilecek iken seinfeld'de bu öğeler olmuyor ya da göze batmayacak şekilde, olayı değiştirmeyecek kadar az miktarda kullanılıyor.

    george ile jerry'nin ilişkiler hakkındaki sohbetleri, kramer ve jerry'nin manav ile tartışma yaşayıp kovulması, elaine'in yeni restoran sahibinin çalıştırdığı tüm garsonların elaine'in tabiri ile 'taş gibi' olması nedeniyle işe alımda 'ayrımcılık' yapıldığını düşünmesi, amerika'daki yabancıların vize problemi yaşaması ve daha bir sürü şu an aklıma gelmeyen gerçek hayat içerisinde birebir aynısıyla karşılaşılabilecek olay anlatılıyor.

    ve en ilginci de ne biliyor musunuz? dizideki işlenen olayların birçoğunun hala günümüzde karşılığı var. dönem ne kadar değişse de, özellikle toplum içerisinde yaşanan olaylar pek de değişmemiş. anlamlandırabiliyorsunuz.

  • valla haklı bir tweet.

    tamam futbol 11'e 11 oynanıyor da futbolla yatıp futbolla kalkan, başka hiç bir spora destek vermeyen, en büyük spor eğlencesinin futbol olduğu 80 milyonluk ülke isen letonya'dan çok daha iyi olacaksın.

    ısparta kadar nüfusu olan izlanda'dan 3 yemiş 80 milyonluk ülke mi olur lan?

  • manyaklık..bu konuda en iyi sözü arthur schopenhauer 200 sene önce söylemiştir : "dünya, 15 yaşından küçük çocuklara din dersi vermeyecek kadar dürüst olursa, belki o zaman ona umut besleyebiliriz."