hesabın var mı? giriş yap

  • bu öyle bir karakter ki insanın ağzını burnunu koparası geliyor. mesela o gün gündeme damga vuran bir olay yaşanmış olsun. internet tembeli konuyu iki saniye araştırıp öğrenmek yerine "merak ettiğim konu" diye entry giriyor.

    başka bir durumda özet geçilmesini bekliyor.

    daha başka bir durumda kendisine link atılmasını istiyor.

    internet tembeli tüm online insanları kendisine hizmet etmekle görevli emekçiler olarak görüyor. araştırma yapacak takati ve becerisi yok ama çocuksu salakça bir merakı var. her şey hemen ayağına serilsin istiyor. bir arama motoruna yazıp ilk üç seçenekten birini okumaya bile tahammül edemeyecek kadar bezgin olduğundan, biri onun yerine araştırsın konuyu irdelesin ona da ezberletsin istiyor.

    tam dayaklık.

    gerçek tembelden daha yüzsüz oluyor bir de bunlar. ben normal hayatımda tanımadığı insanların arasında ayağa kalkıp "bugün bir durum olmuş taksimde o konuyu bana bir özet geçin bakayım" diyen insan hiç görmedim. vapurda falan biri böyle saçmalasa aşağı atarlar adamı.

    popüler olana karşı sınırsız merak + cahil egosu + ölümüne tembellik + anonim olmanın konforu = internet tembeli

  • muhabere bölük komutanı ve 1 günlük kısa dönem akkrep arasındaki diyalog

    nasıl olduysa ismimiz öğrenilmiştir. öğlen içtimasında

    bk- akkrep hanginiz?
    a- ali veli akkrep, emret komutanım
    bk- buraya gel çocuk (daha sonra öğrendik çocuk seni sevdim demekmiş)
    a- emredin komtanım
    bk- sen bikbikbik görevlerinde sorumlu destek müh olarak çalıştınmı?
    a- evet komutanım (omuzlar hafif gevşedi)
    bk- video konferans sistemlerinde aselsan'a danışmanlık yaptıgın dogrumudur?
    a- evet komutanım (yüze de hafif gevşeme geldi)
    bk- nato tatbikatlarında kullanılan şifreleme cihazlarını biliyormusun?
    a- evet komutanım (biraz daha "heralde yani borumu, mühim adamım ben modunda)
    bk- mcu üniteleri'ne hem ip hem de isdn üzerinden kriptolu sistemler bağladınmı?
    a- evet komtanım (off off malum yer tavana doğru gidiyor, felaket karizma oldu)
    bk- lan bak o kripto cihazlarına yanaşırsan yakarım seni!
    a- emredersiniz komtanım (noluyo lan)
    bk- serserilik istemem ben burda, sadece verilen görevi yapacaksın, anlaşıldımı!!??
    a- emredersiniz komtanım (tööbe tööbe, zıçtık)
    bk- sivilde bildiğin hiçbir şeyi bilmiyorsun, anlaşıldımı?
    a- emredersiniz komtanım
    bk- gözüm üzerinde olacak! geç yerine!!!!
    a- emredersiniz komtanım

    komutan daha ilk günde iki ters bi düz yapmıştır. travmayı atlatmak vakit aldı tabi.

    evet kripto cihazlarının olduğu odaya girmedim bile...

  • '' profesyonel fotoğraf makinasi aldim... yanında 3 sokak çocuğu, 9 güvercin, 2 yaşlı teyze ve 3 eli yüzü kırışmış ağzında sigara içen amca verdiler... ''

  • 90’lı yıllarda emrah’ın seren serengil’le böyle bi filmi vardı. emrah motorsikletli çeteden zincirle dayak yiyordu. filmin sonunu hatırlamıyorum ama ben olsam gitmezdim sfjskjsksk

    edit: filmin adı yasak sokaklar.

    2. edit: başlık başa kalmış galiba.:/

  • tristan da cunha, dünyanın üzerinde yerleşim olan karaya en uzak adasıdır. 1506 yılında portekizli amiral tristao da cunha tarafından keşfedilmiştir. en yakın yerleşim yerinin binlerce kilometre uzakta olduğu bu ada sakinleri izole bir yaşam sürüyor. havaalanı bulunmayan dünyanın en uzak adası tristan da cunhaya tek ulaşım yolu güney afrika'dan altı günlük bir gemi seyahati. tekne ile ulaşmaya çalışırsanız güney atlantik okyanusu'nda aylar sürebilecek bir yolculuk yapmanız gerekebilir.

    adada yalnızca 300 kişi yaşamakta.

    adada para kullanılmıyor. tarım ve hayvancılıkla uğraşan ada sakinleri paraya ihtiyaç duymuyor. adada sosyal tesis olarak 1 okul, 1 hastahane, 1 postane, 1 müze, 1 pastane, 1 bar ve 1 yüzme havuzu mevcuttur.

  • yeni uyanmış sevgili sıcacıktır.
    suratı hiç karizmatik değildir. şişmiş gözleri ile bir japona duyulan şefkati hissettirir. bir başkasında gördüğünde gözünü kaçırdığın çapaklara işaret parmaklarınla yumuşacık dokunup almak istersin.
    mırmır mırıldar sevgili.
    hele gözlerini açıp da seni görünce gülümserse, bir an nefesin durmuş gibi hissedersin.
    ister 35 numara bir kadına ister 45 numara bir erkeğe ait olsun, yorgandan dışarı sızmış bir sevgili ayağı, içindeki tüm kötü duyguların panzehiridir.
    insanın en zayıf noktasıdır o, uyurken herkes masumdur tezinin kanıtıdır o yamuk duran, yorganlardan fırlayan yaramaz, bilinçsiz ayak.

    uyku sonrası ilk saçmalama cümlelerine şahit olmak yakınlaştırır iki insanı birbirine.
    çünkü saçlarını arkaya yatıracak, parfümlerini sıkınacak, yüzünün anlamını istediğin gibi resmetmene yarayacak makyajı yapacak zaman yoktur.

    gri farlarla boyadığın gözlerin, paçaları liğme kotunla vermeye çalıştığın özgürlüğüne düşkün ve asi imajına tur bindirir, yastığın altına saklanmış kol, yakası yamulmuş ayıcıklı pijama.

    kalkar kalkmaz;- benim prensiplerim vardır bebek- diyemez kimse, algılar hala bilinçaltı ile gerçek yaşam arasında gidip gelmektedir. en fazla;
    -mm picamanı mmmmrm ters mi giymişsin mmmrrr , saçın yan dönmüş çok şirin mmmrrrmm- çıkar ağzından

    ben astığım astık erkeğim tripleri, hiç olur, bir avuç içiyle göz ovma hareketiyle.

    insan aslında çığlık çığlığa bağırmaktadır, benim şevkate de ihtiyacım var, diye.

    yeni uyanmış sevgili ile hergün yeni duygular uyanır içinde. kedi yutmuş gibi cırmalanır kalbin.

    kendini yorgandan sızan ayaklara gülümserken bulursan birgün, kedi tırnaklarıyla aşk yazmış demektir kalbine.

  • bunu söyleyen adam cumhurbaşkanı başdanışmanı.

    demokrasiyle yönetilen ülkelerde bunu söyleyeni yaka paça gözaltına alırlar. biz saltanatı oylayacağımız için bizlik bir durum yok pek.

    "istediğimiz sonuç çıkmazsa iç savaş çıkar" demekle, kim jong un'un tek aday olarak girdiği seçimde %100 oy alıp sevinmesi arasında hiçbir fark yok. baktığınız zaman ikisi de demokrasi.

  • ermenilerin yalanlarını anma günü olan 24 nisan tarihinde “bazı yaralar zamanla iyileşmez” paylaşımı yapan şahıs.

    bu paylaşımının ardından içerisinde “sesi saraya kadar gitsin!, kıbrısta barış engellenemez” sloganları atılan kendisi gibi bir avuç cahilin yer aldığı video paylaştı.

    atalarının canını kast eden, kanlarında boğan, malına mülküne çöküp, işkencelerden işkence beğendirip diri diri yakan rum kesimine de değil mesajları, kendilerini kurtarmak uğruna tüm dünyadan ambargo yiyen, yoklukta bir dilim ekmeğini bölüşen garip anadolu halkının devleti olan türkiye cumhuriyetine. neymiş, “saray duysun”. sizi rum vahşetinden kurtaran saray değil, türkiye cumhuriyetiydi. hazar ergüçlü denen sözüm ona türk, eşine dostuna atalarına yapılan işkenceleri katliamları sineye çekebiliyor ve yaraları iyileşebiliyorken, kıbrısta türklere yapılanın bir başka versiyonunu ermenilerin anadolu’da yaptığını başta ermeniler olmak üzere herkes bal gibi biliyorken “bazı yaralar zamanla iyileşmez” paylaşımı öncelikle kendisine yedirilip yutturulup, şahsi düşüncesine göre ‘soykırımcı’ olan bu milletin sırtından kazanç elde edebilme hakkı sonlandırılıp erivana gönderilmelidir. bakalım “masum ermeni halkı” kendisine kaç gün yaşama hakkı verecek, gidip yerinde görsün.

    türkiye cumhuriyeti topraklarında yaşayıp, ekmeğini yiyip suyunu içeceksin, sonra da kalkıp katil ilan edeceksin. türkiye öyle bir ülke oldu ki, uğruna gözünü kırpmadan canını verebilecek olanlar kodeslerde çürütülüp, vatan haini ilan ediliyor, tarih bilmez, utanmaz, içerisinde türk geçen bir şey varsa ‘kesinlikle karşısında olmalıyım’ kafasındaki bu kadın gibileri rüyalarında göremeyecekleri refah ve zenginlik içerisinde yaşayıp baş tacı ediliyor. yaptığı paylaşımın, içerisinde yaşadığı halkı rencide edeceğini de biliyor, paylaşımlarını yorumlara kapatmış. amacına ulaştı, katil olarak yaftalanmak bir türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak beni rencide etti, savcılara açık çağrımdır; türkleri soykırımcı bir millet olarak yaftalayan kampanyaya katılımını bildiren bu hanımefendiyi huzurunuza çağırıp, haddini bildirin. ibret olsun, tüm türk düşmanlarına.

  • şimdi sabah haberlerinde bir kaç gündür gözüme çarpıyor bu teyzeler, amcalar farklı versiyonlarla:

    bir adam "torununa 1 lira harçlık veremediğinden" yakınıyor, bir kadın "torununun muz istediğinden ama alamadığından"...

    ben fena kazanmıyorum, yani ortalama bir standardım var, hatta bazen çok bile kazanıyorum çeviri vs. ile. biraz da steril yaşıyorum; köyden kente, evden işe... böyle bir başınıza takılırsanız gözünüze gözünüze giremeyebiliyor gerçekler.

    bugün c sınıfı bir pazara gittim. (len pazarın da sınıfı mı olur demeyin. var: misal antalya'da altınkum pazarı bambaşka, altınyaka daha başka, sosyete pazarı ekstra başkadır.) iki üç çeşit meyve dışındakiler girmez o sınıf pazara mesela. ben bugün çakırlar pazarındaydım. balıkçıya durdum ve klasik deniz mi, çiftlik mi sorusundan sonra bir tane -bir tane- tekrar yazıyorum bir tane çupra tarttırdım: 20 lira dedi. yuh dedim. yuh deyince kenardaki küçük -adını şimdi anımsayamadığım balığı gösterdi. len dedim, ev geçindiren bir ebeveyni düşünsene, geliyor, bir balık yedirmek istiyor çocuklarına adam gibi, kenara attığı balıkları gösteriyor satıcı. içi acır lan insanın. benim evlatlarım evlat değil mi lan, der. der yani. ben olsam derdim.

    almadım, içeriye doğru uzadım. patates 3.5 lira (dün markette 5 liraydı, sinirlenip almadıydım), fasulye 7 lira, havuç 3 lira, patlıcan 3,5, bakla 7, pancar 4 tanesi 3 lira, marul 1,5, 4 tane yeşil soğandan müteşekkil bağ 1 lira... hangi sebzenin mevsimi dedim kabağı, havucu gösterdi, baklayı sonra, patates, soğan...

    çilek de 6 liraydı ha. eriği hiç saymıyorum.

    şimdi tv'de "insanlık onuru" diyor başbakan.
    insanlık onuru mu kalmış lan? verdiğiniz 900 lira maaş ile bir dede/nine torununa pazarda gördüğü meyveyi, balığı, sebzeyi alamıyor, hangi onurdan bahsediyorsunuz lan?

    yazık, vallahi yazık.

    dilerim ki bahsettiğiniz o insanlık onuru sizi ve sizin gibi çiğleri gün gelecek yiyecek!
    insanlık onuru, yalandan, hitabetten beslenen pezeveng herifleri yenecek.

    ha, muzdu di mi? muz göremedim pazarda.

  • arkadaşlar bu olayları sadece torpil olarak görmeyin rica edicem; bu olaylar aynı zamanda eğitime, çocuklarımıza ve geleceğimize de vurulan birer baltadır.

    ondan sonra vay efendim pisa'da türkiye neden geriliyor?.. böyle liyakatsizler yüzünden işte.