ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
3 eylül 2023 maltepe'de motosiklet kazası
-
kızlar, bir motorcu olarak size sesleniyorum.
eğer erkek arkadaşınız sizi ekipmansız bir şekilde motosiklete bindiriyorsa emin olun ki ya sığırın önde gidenidir ya da size sevgisi yoktur.
her iki durumda da o andavalın size muhakkak bir zararı dokunur.
uzak durun. arkanıza bakmadan kaçın.
savcı kiraz'ın odasına teröristlerin giriş videosu
-
ilginç ayrıntılar barından bir video olmakla beraber dikkatimi çeken konu, videonun büyük bir kısmında bir elinde şemsiye olan kişinin odaya girişi esnasında elinde şemsiye olmaması ve söz konusu şemsiyeye benzeyen bir şemsiyenin önlerinde yürüyen kadının elinde olmasıdır.
kamera kaydında iki kişinin 12.20.23 de ellerinde şemsiye ile görüntüden çıkmış olmalarının devamında benzer yada aynı şemsiye ile 12.22.22 de iki kadının birinin elinde şemsiye ile görüntüye girdiği görülmektedir.
dikkatli incelendiğinde kadının elindeki şemsiye ile odayı işaret ettiği de görülmektedir. odayı işaret eden kadının yanında katip yada memur olduğu anlaşılan birisinin de bulunmuş olması söz konusu cinayetin devlet eliyle işlendiği kuşkusunu güçlendirmektedir. soruşturma esnasında iki kişinin önünde ilerleyen kadınların da kim olduğunun tespiti umarım ihmal edilmez.
murphy yasaları
-
sıra size geldiğinde kuralları değiştirirler...
cosmic encounter
-
ilk hali 1977'de çıkmış olan, günümüzde ise 2008'de çıkan dördüncü versiyonunun en popüler versiyon kabul edildiği masaüstü oyun*.
3-5 kişiyi destekleyen oyunda herkes bir uzaylı ırkını temsil ediyor ve 5 farklı gezegende dörder gemi ile başlıyor. amaç ise diğer oyuncuların gezegenlerini gemiler ile işgal ederek koloni kurmak ve kendi gezegenleri hariç 5 farklı gezegende koloni kurabilen ilk uzaylı ırkı olmak.
oyunda herkes kendi sırası geldiğinde savaşacağı düşman ırkı bir desteden rastgele bir kart seçerek belirliyor ve daha sonra savaşın hücum ve savunma tarafları, masada bulunan diğer bütün uzaylı ırkı oyuncularını isterlerse savaşa çağırabiliyorlar. herkes savaşa istediği kadar gemi ile gidiyor ve savaşın sonucunu belirleyen ise hücum ve savunma oyuncularının oynadıkları kartlar ile savaşa katılan gemi sayısı oluyor.
bu eğlenceli oyunun ülkemizde yaygınlaşması için belki henüz erken, fakat kutu oyunlarının altın çağını yaşadığımız şu dönemde üç dört sene sonra daha fazla kişinin dikkatini çekeceğine de emin sayılırım.
the matrix resurrections
-
keanu - ben seçilmişim morfius abi.
morpheus - psikolojik bir şey varsa ne olacak? öyle zannediyorsun ama öyle değilse ne olacak? bir psikologa görün.
keanu - bir john wick'in yüzü oluyorum, bir ben oluyorum. bir o oluyorum, bir ben oluyorum. ben olduğum zaman asker kıyafeti giymişim, havacı, asker kıyafeti, yüzbaşı.
(bkz: keanu reeves'in mehdiliğini ilan etmesi)
oyunculuğun tavan yaptığı filmler
-
interstellar..oyunculuk anlamında aşmış bir film..
auroville
-
auroville, 1940'ların ünlü gurusu sri aurobindo ve annesi olan "görücü anne" tarafından düşünülmüş ve temelleri atılmış kentütopi.
25 sene önce ütopik bir fikir gerçekleştirilmeye başladı. 124 ülkeden gelen konukların katılımıyla hindistan’ın güneyinde "auroville" kuruldu, yani "gelecekdeki insanların uluslararası şehri". bu zihinsel bir deneyimdi. bütün iyi niyetli insanların bir arada yaşayacakları ve sadece en büyük gerçeği dinleyecekleri bir yer. büyük usta yogi sri aurobindo ve görücü anne böyle istemişti. kısacası auroville, barış ve huzur rüyasını gerçekleştirme yolunda atılan bir adım. auroville bir tatil cenneti değildir, ilk bakışta öyle görünse de. auroville’nin gercekten ne olduğu çok zor ifade edilir. resmi adı "toplum projesi" olan auroville’deki yaklaşık 700 sakin orayı zihinsel bir deneyim olarak görmekteler. bu insanlar, yogi ve filozof olan sri aurobindo’nun ve anne'nin fikirlerini gercekleştirmeye çalışmaktadırlar.
28 şubat 1968'de, anne 90 yaşında kuruluşu gerçekleştirmeye adımını atmaktaydı; pondycherry’nin bir kaç kilometre kuzeyinde (bengal körgezi yakınlarında) 124 ülkeden gelen davetlilerle birlikte auroville’nin, yani "gelecekteki insanların uluslararası şehrinin" açılışı yapıldı. anne, ilerlemek ve daha iyi bir yere gelmek isteyenleri davet etmişti. aslında, auroville bir deney yeriydi ve haber tüm dünya basınında yer almıştı. bu yüzden çok ilgi çekti ama son noktaya hiç de kolay ulaşılmamıştı. yetmişli yıllarda 20 kilometrekarelik bölge, perişan bir görüntüdeydi; vicdansız, yakıcı bir güneşin altında olan kurak ve kaskatı bir toprak. sadece bir kaç tane mango, banyan, kaschu ve palmyra ağaçları vardı. 50.000 kişilik bir şehir planlandı, orada insanlığın bütünlüğü gösterilecek ve burası "süper insan" ın doğum yeri olacaktı. işe çok büyük bir umut, heyecan ve hevesle başladı;ilk gelenler çok çalışkandılar, ağaçlar dikip, inşaatları sürdürüp, auroville’nin merkezi için temeli oluşturdular. merkez inanılmaz büyüklükdeki "matrimandir"di, yani yuvarlak bir şekilde olan "tanrının tapınağı". ondan sonra herşey birden duraklamaya başladı: 1973'de herşeyi yöneten ve auroville üzerindeki bütün otoriteye sahip olan anne öldü. yetmişli yıllarda hindistan’a akın akın gelen hippiler auroville’e de gitmeye başladılar ve orada yaşayan normal insanları görünümleriyle ve davranışlarıyla korkuttular. genelde batıdan ve fransa’dan gelmiş olan 400 auroville sakini pondicherry’deki "sri aurobindo derneği" den pek memnun değildiler. ve bu kuruluş auroville’nin yönetimiyle ve bağış toplanmasıyla görevlendirildi, daha doğrusu bu görevi zorla aldı. (bu biraz da bakış açısına bağlıdır.) kötü bir yönetim, ana fikre uzak ve yetersiz bir bağ ve de para dağıtımında kolay yerine getirilemiyecek kurallar, kısacası maddi yardımlar istenildiği gibi ulaştırılamıyordu. bunların hepsi hindistanlı organizatörlerin istenmemelerinin nedenleri oldular.
bu olaylardan sonra auroville’liler kendi aralarında iki gruba ayrıldılar. büyük bir grup ana dernekle ilişkisine tamamen kesmek istemekteydi diğerleri ise, ilişkileri devam ettirmekde iddialıydılar. 80’li yıllarda za tartışmalar sürüyordu. ve inanılmaz ama genelde kaba kuvvetden yararlanıyorlardı, hatta bazen profesyonel dövüşcüler bile tutuluyordu. ziyaretçilere pasaportlarını ve paralarını yanlarında götürmeleri tavsiye ediliyordu, çünkü eve dönüldüğünde orasını soyulmuş olarak bulabilirlerdi. auroville’in o dönemde huzur ve barışla pek bir ilgisi yoktu. tek konuşulan şey, maddi ve politik noktaların önemli olduğuydu. izlenim olarak auroville sıradandı. auroville’liler sonunda mahkemeye başvurdular ve çoğunluk ne pahasına olursa olsun aurobindo derneği'ni istemeyerek çok çiddi bir adım attıktan sonra hindistan hükümeti'nden auroville’yi üzerine almasını istediler. ve bu istek olay 1988’de gerçekleştirildi ve işte o zamandan sonra ortam biraz sakinleşti. devletin araya girmesiyle birlikte bazı sıkıntıların ortaya çıkması ihtimalinden korkulmaktaydı ama avantajların daha fazla olacağı umut ediliyordu. ama herşeyden önce artık iyimserlik ön plandaydı ve yeni bir dönemin başladığı açıkça görülüyordu. matrimandir'in göbeğinde bulunan meditasyon odası nihayet bitmişti, oysa 20 yıldan beri anne'ye göre "auroville’nin ruhu" olan bu odanın bitimi için çalışılmaktaydı. anne orayı bir vizyonda gördüğünü söylüyordu ve buna göre verdiği emirler, tüm kopukluklara rağmen son ayrıntısına kadar yerine getirildi; matrimandir'de beyaz renkli,12 köşeli,12 tane sütunu var, ortasında almanya’da yapılan, 70 santim çapında bir kristal küre bulunuyor. üzerine bilgisayarla kumanda edilen bir ayna yerleştirildi, bu ayna güneş ışınlarını yansıtırken bu odadaki tek ışık kaynağını oluşturmakta. anne ölmeden önce, gücünü bu odaya akıtacağına söz vermişti. şimdi insanlar bunu hatırlıyorlar ve odayı bilinç süreçlerini başlatacak bir yer olarak görmekteler.
yurtdışına gidenlerin geri dönmeye başlaması
-
bre zır cahiller, sadece geçen yıl 139.500 kişi türkiye'den yurt dışına gitmiş.
bir de kalkmış diyor ki aldığım duyumlara göre puhaha nasıl oluyor lan o ? mesela her hafta dünyadaki göçmenlik kurumları alfabetik sırayla arayıp da "abi gözünüz aydın, bugün bizim burdan bir türk daha yola çıktı" mı diyor ya da haftalık excel dökümü mü atıyor ? *
3 yıl önce yurt dışına taşındım. şayet ailem türkiye'de olmasa sanırım kolay kolay tatile falan da gitmem o derece.
zorluklar kısmına gelecek olursak da;
yemek gibi bir dert artık yok, avrupa'nın neredeyse her yerinde türkler ve türk yemekleri var. en fazla 1-2 saat yol gidersin sonunda o lahmacuna, dönere, pideye kafayı gömersin kardeşim.
ırkçılık falan filan denmiş, elbette ülkesine göre oranı değişir ama türkiye'de sokak köpeği tarafından parçalanmaktan, samuray kılıçlı şizofren tarafından yolda doğranmaktan ya da avm'de kekonun birinden durduk yere suplex yiyip de sakat kalmaktan daha acı bir durum değil bu.
özetle arkadaşlar; 10 kişilik arkadaş çevrenizin bir tanıdığının arkadaşının başına gelen bir olayı kitleleri etkileyen bir şeymiş gibi büyütmeyin. 10 binde 1'dir o. ha bir de siz her yurt dışı dediğinizde yukarıdaki gibi zırvalayanlar olacaktır direkt muhabbeti kesin ve dil öğrenmeye devam edin. dünya çok büyük ve insanca yaşamak herkesin hakkı.
ilber ortaylı'nın evrim kanun değil teori demesi
-
orta yol şu şekilde bulunabilir:
(bkz: kanun hükmünde teori)
bu kadar zırvaya ben bile bahane bulamam
-
"ben bile" derken kendisini çok güzel özetlemiş mehmet barlas beyanı. gemi batıyor mu ne?
4 bin 500 tl'ye satılan 7 adet ekşi sözlük hesabı
sınava hayvan gibi çalıştım
-
+baba ygs birincisi olmuşum.
- bunun sohbeti de hiç çekilmiyor yavv..