hesabın var mı? giriş yap

  • bana göre erdem falan değildir, lütuf da değildir. birçok farklı sebebi olabilir, parayı, zekayı, herhangi x bir şeyi güzelliğe tercih eden birinin tercihi olabilir, toplumun güzellik normları dışında da olsa sevdiği kişiyi gerçekten çok güzel bulan birisinin kararı olabilir, şartlar öyle gerektirdiği için mecburiyet olabilir. ama erdem? sanmıyorum.

    birilerini önce itip sonra da onlara merhamet bağışladığınızda daha iyi insanlar olmuyorsunuz. bu biraz, "gözlerin görmüyor ama sana iş vermişiz" demek gibi oluyor, bence.

  • bu sorunun cevabı genellikle klişe haline gelen "kara tahtayı kazıyan tırnaklar" olarak bilinir. fakat nörolojiyle ilgilenen bir grup bilim adamı insan beynini en çok etkileyen ve rahatsız eden sesleri belirlemek amacıyla bazı testler yapmaya karar vermişler. bu testler sonucunda da kara tahta üzerinde gezinen tırnakların aslında bu listede ne ilk ne de ikinci sırada olamadığını keşfetmişler.

    journal of neurosciencegeçtiğimiz haftaki sayısında yayınlanan araştırmaya göre 16 katılımcı bir mrı cihazına bağlanmış ve 74 farklı ses dinletilerek onları en çok rahatsız edenleri oylamaları istenmiş. oylama sonuçlandığında en sinir bozucu seslerin listesi şu şekilde belirlenmiş;

    1. cam şişe üzerindeki bıçak

    2. cam üzerindeki çatal

    3. kara tahta üzerindeki tebeşir

    4. cam şişe üzerindeki metal cetvel

    5. kara tahtayı kazıyan tırnaklar

    6. kadın çığlığı

    7. spiral makinası

    8. bir bisikletin sıkılan frenleri

    9. ağlayan bir bebek

    10. matkap

    katılımcılara bunların dışında daha sakin sesler de dinletilmiş. oylama sonucunda en az sinir bozucu olarak belirlenen sesler aşağıdaki gibi olmuş;

    1. alkış

    2. gülen bir bebek

    3. gök gürültüsü

    4. su akıntısı

    araştırma sadece bu kadarla kalmamış ve bu oylamalar sonucunda çok daha ilginç bir şey keşfedilmiş. katılımcıla, r bu sesleri duyduklarında beyinlerindeki belirli bölgelerin daha aktif hale geldiği görülmüş. mrı taramaları sonucunda duyduğumuz sesleri işleyen işitme korteksi boyunca amigdaladaki (beynimizde duygularımızın oluşmasında rol oynayan bölge) aktivite, duyulan sesin rahatsız edici etkisiyle doğru orantılı olarak artış göstermiş.

    gruptaki bilim adamları işitme korteksinden gelen ses sinyallerine maruz kalan amigdalanın 2000hz ve 5000hz frekansları arasında en yüksek aktivite seviyesine çıktığını görmüşler.

    peki amigdala neden özellikle bu frekanslar arasında aktif hale geliyor? ingiltere'de newcastle üniversitesi'nden araştırmayı yöneten bilim adamı sukhbinder kumar bunun çok ilkel bir tetikleme mekanizmasından kaynaklanabileceğini düşünüyor ve ekliyor. "kulaklarımızın bu frekans aralığındaki hassasiyeti doğamız gereği rahatsız edici bulduğumuz çığlık seslerinin de bu frekans aralığında olmasından kaynaklanıyor olabilir".

    daha önceleri yapılan araştırmalarda bilim adamları, yüksek frekanstaki bu seslerin bize rahatsız edici gelmesinin nedenini primat akrabalarımız şempanzelere bağlıyorlardı. onlara göre bu sesler şempanzelerin acil bir durum sezdiklerinde attıkları çığlıklarla akustik olarak benzeşmekteydi. ve biz kalıtsal eğilimlerimizin devamı sonucunda bu frekanstaki sesleri her duyduğumuzda avımızdan kaçma ve hayatta kalma içgüdüsüyle böyle bir tepki veriyoruz. bunun yanında teorik olarak bu düşünce bir yerde tıkanıyor, o da kara tahta üzerindeki tırnakların vahşi avcılarla aslında hiç bir ilgisinin olmaması.

    daha yeni araştırmalarla birlikte yukarıda bahsettiğimiz bu teorinin doğru olma olasılığı da git gide azalıyor. saguinus oedipus da denilenipek maymunları ile yapılan bir deneyde hem yüksek frekanstaki seslerin hem de beyaz gürültü dediğimiz düşük frekanstaki bir sesin dinletildiği maymunlardaki davranış değişimlerinin her iki durumda da aynı olduğu görülmüş. daha önce bahsettiğimiz gibi bu eğilim insanlarda açık bir şekilde farklı olarak gelişmişti.
    ,
    tüm bunlardan farklı ve basit olan bir hipotez daha var. bazı bilim adamlarına göre insan kulağının fizyolojik yapısı belirli frekanstaki sesleri bize fiziksel ağrı verebileceği bir noktaya kadar yükseltme özelliğine sahip. bu ağrı tabi ki ilk aşamada hissedemeyeceğimiz şiddette olmasına rağmen sürekli maruz kalındığında farkında olmasak da etkilenebileceğimiz cinsten. eğer bu düşünce doğru ise belki de bu seslerin neden olduğu kronik ağrı bizim onları otomatik olarak sinir bozucu sesler kategorisine sokmamıza neden oluyor.

    psikoakustik alanındaki araştırmacılar hangi sesleri rahatsız edici bulduğumuzu ve bunun neden kaynaklandığını araştırmaya halen devam ediyorlar. belki de bir gün nasıl hissetmek istediğimizi dinlediğimiz seslere göre kendimiz seçebileceğiz. ne dersiniz?

    kaynak: http://blogs.smithsonianmag.com/

    öner gençay / bilim.org

  • on günde 6.7 milyon izlenme.
    demek ki izleyen tekrar tekrar izleyip ne olduğunu anlamaya çalışıyor, başka açıklaması olamaz.

  • geçen hafta karton toplayan bir amcadan duyduğum cümledir.

    gece saat 10 sıralarında halı saha maçından geliyorum. baktım yaşlıca bir amca sağda solda kalmış tek tük kartonları şişeleri topluyor. -arkasında kocaman karton arabalarıyla karton toplayan insanlara büyük saygı duyuyorum- tam eve girecekken döndüm ve "amca" dedim; "bizde bir koca poşet dolusu geri dönüştürülebilir atık var işine yarar mı, getireyim mi?" şöyle tebessümle bi baktı bana " zahmet olur oğlum yorulma!" dedi. "olur mu öyle şey amca, evim şurası hemen(5 metre ötesi) bir dakika sürmez hemen getiriyorum." dedim.

    o poşeti amcaya uzatırken tarif edilemez duygular geçiyordu içimden. ona para uzatsam eminim almazdı. ona işini yapmasında, kendini işe yarar hissetmesinde yardımcı olmuştum.

    zahmet olur oğlum, yorulma! deyişi de bu dünyanın kimlerin hatrına döndüğünü bir kez daha hatırlatmıştı bana.

  • bir müslüman olarak beni de yaz dediğim uygulama.

    müslümanlığı namaz kılmaktan, oruç tutmaktan ibaret sanan insanlar yığınıyla dolu bu memleketten, ateist kardeşlerimle birlikte beni de gönderin. en azından onlar, zihniyet olarak sizin gibi insanlardan daha müslümanca yaşıyorlar.

    edit: bu entryi eksileyerek cennete girmeye çalışanlar var. yapmayın olm. ben diyanete sordum olmuyormuş öyle.

    büdüt: artık deistim. ama hala bu entryi eksileyerek cennete girilmiyor. deist olmam bir şeyi değiştirmedi. heveslenenler oldu görmedim sanmayın.

  • aslinda wakayabashi o golu yemezdi.. ama ayni anda tsubasa kartal vurusu, misaki de guguku vuru$unu tek bir topa uyduladilar, ki bu teknikler iki oyuncunun da bir finish him, bir babality vuru$lari idi.. bu yuzden 4 boyutlu uzayda bile fizik di$i olabilecek bir yorunge ile kaleye yol alan top yolculugunun degi$ik anlarinda "i$inlandi". teker teker gelseler yemezdi genzo. ipneler.

  • nba'in tüm zamanlar asist ve top çalma lideri olan efsanevi point guard. magic johnson 42 yaşına kadar oynasa onun asist rekorunu kırar, sadece asist üzerine kurulu bir oyuncu gibi başlıkta garip entryler mevcut. bu makine mühendisi kılıklı tip, magic'in asist rekorunu kırarken 860 maçta oynamış. magic ise 874 maçta oynamış. bu ne demek oluyor? magic 32 yaşında basketbolu bıraktığına göre john stockton bu rekoru kırarken ikisi de prime'ında demektir. john stockton rekoru 38 yaşında kırdı gibi bir durum yok. kaldı ki adam nba'de ki ilk üç yılında back-up point guard.

    bu adam sırf asist üzerine kurulu bir oyuncu demek için hiç bir maçını izlememiş olmak lazım. maçını izlemediyseniz de dönün bakın bari prime zamanında ki istatistiklerine. hücumun ana temeli pick and roll olan bir oyunda efektif bir skorer değilse zaten bu kadar asist yapması mümkün değil. yanında karl malone gibi bir skorer varken de gerekmedikçe takımın skor lideri olmaz. %50'yle 15-17 sayı ortalamaları olması bu yüzdendir. kendisinin skorer olmamasından kaynaklı değil.

    nba kariyerinde hiç şampiyonluk yaşamaması meselesine gelelim. biraz nba'i takip eden ve amerikayı bilen biri için bunun cevabı basittir. 19 sezon utahta oynarsan nah alırsın. bu adamın oynadığı her sezon utahla playoffa kalması,5 konferans finali ve 2 kere nba finali oynaması bile başlı başına bir inceleme konusudur. final oynadığı dönem de mj için çizilmiş projenin son aşamasına denk gelir.

    benim gözümde top elindeyken en iyi basketbol tercihlerini yapan muhasebecidir. en çok saygı duyduğum oyuncu da kendileridir. nedeni de kendisinden beklentilerle çıktığı seviye arasında ki uçurumdur. kidd,magic vb point guardlar lige girmeden o seviyelere çıkması beklenen isimlerdi. stockton ise utah tarafından 1984 draftinde 16'nci sıradan seçildiğinde salonda büyük bir uğultu olmuştur. kimdir bu herif diye. 19 sezon oynayıp kariyerini bitirdikten sonra da arenanın önüne heykelini diktiler.