hesabın var mı? giriş yap

  • bir yapımı değerlendirirken kullanabileceğiniz en basit ayrım iyi, kötü ve yetersizdir. iyi yapım eksiklikleri olsa da kendisini izletir. kötü yapım sinir bozucu derecede kötü ile o kadar kötü ki iyi gibi alt kategorilere sahiptir. (bkz: kanal d'nin gece yarısı filmleri) yetersiz yapımlar da aslında iyi bir fikirle başlamlarına rağmen bunları doğru düzgün işleyememiştir.

    işin garip tarafı witcher'ın birinci sezonunu bu kategorilerin hiçbirine koyamıyoruz. felaket bir cast ve karman çorman bir hikaye anlatımı var. buradan baksak dizi kötü gibi. ama bir yandan henry cavill karakterle müthiş uyumlu. ayrıca aksiyon sahneleri çok başarılı. lore'a baktığımızda ise bir fikir var ama pek aktarılamıyor diyebiliriz. bu açıdan bakınca dizi yetersiz gibi görünüyor. bu nedenle her ne kadar izlemesi keyifli olsa da diziye net iyi ya da kötü demek zor. şimdi bakalım ikinci sezon ile birlikte taşlar biraz daha yerine oturmuş mu?

    ilk önce biraz da mecburiyetten cast seçiminden bahsetmek gerekiyor. çünkü cidden yazık edilmiş bir potansiyel var. henry cavill karakteri elinden geldiğince özenli ve kitaplardakine benzer bir şekilde canlandırmaya çalışıyor. ayrıca şöyle bir bakıyorum adam aşırı karizmatik zaten. yani diziyi sürüklemek için gerekli her şeye sahip. ancak bu alanda ekip arkadaşları tarafından aşırı yalnız bırakılmış. bunun da cast seçimindeki oyuncuların dış görünüşüyle gerçekten alakası yok. (aslında o da var ama hadi onu geçtim gözüyle bakıyorum şu an) seçilen oyuncular canlandırdıkları karakterlerin karizmasından gerçekten yoksun. mesela cahir bu sezon konumundan düşmüş bir komutan ama şimdi bir jaime lannister'ın düşüşüne bakıyorum arada dağlar denizler kadar fark var. ya da fringilla'nın bir takım politik oyunlarla güç elde eden bir sorcerer olması gerekiyor ama o tehditkar ve kontrollü havayı yansıtamıyor oyuncu.

    bunun da sebebinin diziyi uyarlayan kişilerin witcher'ın temel fikrini kavrayamaması olarak görüyorum. aslında sezon da fena başlamamıştı bakarsanız. nivellen hikayesiyle, geralt'ın yaptığı iyiliklere karşılık dünyadaki kötülüğün aslında azalmadığını aktarmayı başarmışlar. ama bu noktadan sonra her şey resmen yokuş aşağı. mesela ciri'ye bakalım. ciri aslında hiçbir zaman prenses havasında olmadı zaten. bu nedenle kaer morhen'dayken aşırı hevesli ve mutluydu eline geçen fırsat nedeniyle. bu dizideki ciri ise bildiğiniz kendini kanıtlamaya çalışan atarlı ergen gibi hareket ediyor. ayrıca oyuncu da burnu havada prenses şeklinde geziyor ortalıkta. ben bu sahneleri izlerken acaba ben yanlış seriyi mi okudum diye düşünmeden edemedim. gerçi bi tane kitap olsa hadi neyse de insan oturup 7 tane kitabı da arka arkaya yanlış okumaz herhalde. ondan sonra karar verdim ki bu dizinin yazarları, yönetmenleri ve oyuncu ciri'yi hiç anlamamış aslında.

    ama gelin görün ki diziyi izlerken eğlendiğim yerler de oldu. o nedenle bir kısımda da hakkını vereyim. mesela ilk sezonda neden bilmiyorum hem zaman hem karakter atlamalı karman çorman bir hikaye kurgusu benimsemişlerdi. bu nedenle kitapları okumuş olsanız bile bölümleri takip etmek hayli zor oluyordu. bu sezonda ise bu felaketten vazgeçmişler. daha az karaktere odaklı ve az sayıda ana olayın yaşandığı bir akış var artık. ki bence bu diziyi izlemeyi hayli kolaylaştırıyor. eskel'e, yennefer'a, triss'e vesemir'e falan yapılan zulmü bir şekilde göz ardı etmeyi başarırsanız en azından dizi hızlı bir şekilde akıp geçiyor diyebiliriz.

    sonuç olarak eğer çok aslına sadık bir yapım bekliyorsanız bu kesinlikle o değil. işin kötüsü yapılan değişiklikler ya burası aslında pek olmamış gibi onu biraz düzeltelim denilerek yapılmamış. çünkü aslına sadık olsalar zaten hem kitaplar hem oyunlar falan hikaye anlamında bu diziden fersah fersah ileride. ha yine de henry abinin emeğine saygı göstermek için dizi izlenebilir. aldığım bazı duyumlara göre sadece kendisi var diye diziye başlayan allah'ım çok güzel ölücem şimdi falan derken olayları kaçıran insanlar da var çünkü :)

  • danimarka'da bahşiş alışkanlığı olmadığından mantıklı, muhtemelen değnekçiler olmadığından otopark sorunsuzdur. tr de ki gibi küçük 1 kron büyük 2 kron mantığında tuvalet kullanımı da yoktur. işporta desen bulamazsın varsa da kalkması için iyi yöntem. geriye dilenciler kalıyor. onların da danimarka vatandaşı olmadığını düşünüyorum. arkadaş bu ülke bu kadar mı mantıklı iş yapar.

  • ahlakın nasıl benliklerimizi ele geçirdiğini bu kadınla anladım.

    hayatlarımızda korku tutunabileceğimiz bir gerçek, madem öyle niye kaçıyoruz korkularımızdan sorusunu bana ısrarla sordurtan yazar.

    grotesk karakterleriyle ironinin dibine dibine vuruyor öykülerinde. gerçeğin korkunç ama haklı hali her şekilde kendisini hissettiriyor. öykülerinin sonu tahmin edilebilir olmasına rağmen edebi zevkime zevk katarak okuyorum bu kitabını. http://www.metiskitap.com/metis/catalog/book/5131

  • olay, 3 hafta once mersin'de yaşanmıştır, yayla evlerine giden 2 teyzem akşam üstü alışverişe çıktıklarında, köy yolunda yururlerken araç arkadan gelip vurmuştur. her ikisi de oracıkta ölmüşler. albay efendi ise otostop çekerken önüme atladılar diyerek ceza almadan serbest bırakılmıştır. vicdanlara sesleniyorum 60-65 yaşlarında iki köylü kadını otostop ceker mi ?
    buradan sana da sesleniyorum emekli albay zekeriya suna, herşeyi anladım da geceleri nasıl uyuyabiliyorsun be adam ?

    linki aşağıdadır

    https://www.instagram.com/…hl/?utm_medium=copy_link

  • 24 bardak çayın 228 lira tutması dışında ciddi bi problem göremediğim hesap. kim içti lan o kadar çayı ?

  • basketbol, 12 kişilik takımların 5 kişisinin sahada olduğu, 10'ar dakikalık 4 çeyrek halinde oynanan, genelde obradoviç'in takımının kazandığı bir oyundur.

  • sınır güvenliğini sağlamış ülkenin yaptığı eylemdir. sağlayamayanlara dert olur.
    55 tane ne olduğu belli olmayan adamı ülkelerine sokmamışlardır. adamlar terörist mi belli değil. aralarında tecavüzcüsü, hırsızı, katili var mı belli değil. almanya'ya mı kaçacak yoksa yunanistan'da mı kalacak belli değil. topluma ayak uydurabilecek mi belli değil. yunanistan'da 30 yıl önce çoktan bitmiş olan bazı hastalıkları tekrar hortlatacak mı belli değil. topluma karışabilecek mi belli değil. 50 sene sonra bunların çocukları yunanistan'da şeriat isteriz diyecekler mi belli değil. nereden geldiği ne olduğu belli olmayan adamları koyunlarına sokmadıkları için kızacak mıyız bir de.
    bu adamlar ışınlandılar mı adaya? botla gelen adamları bota doldurup nasıl geldiyseniz öyle gidin demişler. bu kadar basit.
    edit: çoğunluğu çaylaklardan olmak üzere onlarca hakaret, tehdit, beddua ve nefret içerikli mesaj aldım. az önce sevgi pıtırcığıydınız ne kadar hızlı değiştiniz?
    edit2: nick altımda beddualar ile şenlendi. ama sorsan cani olan benim.