hesabın var mı? giriş yap

  • edit 2: bir arkadaştan george orwell sözü,
    düşünün çünkü henüz yasaklanmadı

    düşünüyorum da, hepimizin mi bu kadar kaybedecek şeyi var. kişisel özgürlüklerimiz o kadar kısıtlanmış ki, duvarları olmayan bir hapishanedeyiz. korku imparatorluğu mu bu? öyleyse, hakikaten neyden korkuyoruz?
    dayatmaları kabullenerek daha nereye kadar varacağız? farkında mısınız adı şeriat olmayan, ama muhafazakarlığın dibine kadar dayatıldığı iki yüzlü, sahtekar bir ülke olduk.
    son yasakla,
    her daim içen birisi değilim, ama istediğim zaman, dışarıda içmeyi geçtim, parasını verip birşey alamıyor olmak, bunun bana dayatılıyor olması ve buna sesimin, sesinin çıkmıyor, çıkamıyor olmasından nefret ediyorum.
    gittikçe boğuluyorum, insan görmek istemiyorum ama çekip gidip bir yeşillikte, deniz kenarında öyle boş boş oturmaya bile izin yok.
    herkes birşey olsun istiyor, ama beklemek, umuda boşa kürek çekmek gibi.
    debelenmesek bile batıyoruz, yalnız, çamura değil, bildiğin boka, ta ki nefesimiz tükenene kadar.

    kadehlerinizi kaldırın gençler,
    en çok da kimin o bok çukurunda boğulmasını istiyorsanız ona.
    şerefe...

    edit: gelen bir mesaj,
    " 1920li yıllarda ülkenin fabrika ayarlarıyla oynadınız şimdi bir babayiğit çıktı ve ülkeyi fabrika ayarlarına geri döndürüyor"

  • çok enteresan aslında ünlü birisini dövmek falan. hani bizim buralarda pek yok, ünlü birisini konser vs. olmadan çok göremezsin. demek ki bolluk olunca istanbul gibi büyük şehirlerde ünlü de dövebiliyosun. mesela konya'da pavyonda, az sayıdaki barda olay çıkarsa yine ünlü birisi diye dövmez kimse. ne güzel bişey adamlarda ünlü dövme rahatlığı var, biz en fazla imza ister, selfi yaparız. sövse mesela abi ünlü bulaşmayın deriz, ünlü adamdır yapar deriz geçiştiririz meseleyi. vay amk ünlü dövüyo adamlar.

  • bu 'size ne, mutlu olmuş yapmış' denilecek bir günlük hayat eğlencesi değil. ne bileyim oğlunun sünneti kızının kınası falan değil.
    türkiye'deki akademik kurumlar zaten kokuşmuş durumda. bunun sebeplerinden biri işte böyle savunmaya girerken geçeceğinden her nasılsa emin insanlar, lakayıtlık ve ciddiyetsizlik.
    bilimde gösteriş olmaz. her alanda oldugu gibi orda da kaliteni mütevazılığın belirler.

  • (bkz: adaletin bu mu dünya)

    bir adam düşünün ki kurduğu sivil toplum örgütü ile devletin başaramadıklarını başarıyor...

    bir adam düşünün ki bireysel anlamda dünya çapında başarılara sahip, everest'e çıkan ilk türk...

    bir adam düşünün ki soyu osmanlı'nın şanlı paşalarına dayanıyor ve bu soyunun verdiği sorumlulukla çağdaş bir atatürkçü olarak hareket ediyor...

    ve ne idüğü belli olmayan vatan hainlerince* hedef alınıyor, ne kadar acı değil mi?

    zor zanaat bu ülkede düzgün insan olmak...

  • komik bir açıklama. senden kim detay istiyor ki bacım? "yok oturmayacağım" de gitsin, döve döve mi oturtacaklar?

  • basit usul vergilendirilenler gelir vergisinden muaf tutulacakmış, yani taksici dediğin insan 100.000 tl falan kar elde edecek ama 1 kuruş vergi vermeyecek öte yandan ücretli çalışan 100.000 tl gelir ederse bunun 3'te biri vergi olarak kesilecek. ki taksi plakası sahiplerinin 100.000 tl'den fazla kar ettiğini biliyoruz, sırf o plakalar 2-3 milyon tl.

    vergi yükü yine ücretlilerin üstünde kalmaya devam edecek. valla müthiş reformlarmış.

    edit: az önce bloomberg ht'de nedim türkmen'i seyrettim. "bu basit usulde vergilendirilen 850 bin mükelleften elde edilen vergi geliri 228 milyon tl, o da vergi gelirlerinin yüzde 2,4'üne tekabül ediyor." dedi.

    şaka gibi ama esnaf başına ödenen vergi tutarı yıllık 268 tl. öte tarafta aylık brüt 4.000 tl kazanan bir ücretlinin ödediği yıllık gelir vergisi 6.960 tl. o aylık brüt 4.000 tl kazanın cebine asgari ücretten hallice bir para girerken, 268 tl vergi ödeyen basit usül mükellefi fiş vs. kesmeden yolunu buluyor altına arabayı çekiyor. şimdi o adama "sen 268 tl'yi de verme kardeş" diyorlar.

    850 bin kişiden bahsediyoruz, evet çok az vergi ödüyorlardı ama sonuçta ödüyorlardı ve bu kaldırıldı, bu işin oy kaygısı taşıdığını söylememize gerek yok sanırım. adamlar nasıl vergi gelirlerini azaltmadan en çok kişiye kıyak yapabilirim diye düşünmüş ve bunu bulmuşlar. reform diye buna denir işte.