ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
murat cemcir'in 10 günde 5 milyon tl kaybetmesi
-
kendisinin 5.000.000 türk lirası değerinde kontratının olmasından daha şaşırtıcı olmayan durumdur.
keriz gibi 30bin tl'ye bedelli yapmış efsane nesil
-
2011 yılında çıkan bedelli kararı sonrası varını yoğunu ortaya koyup, yetmediyse kredi çekip 30bin tl'ye bedelli askerlik yapan efsane nesildir.
ancak acı olan, tam üç yıl sonra torunları neredeyse yarı bedele 18bin tl'ye bedelli askerlik görevlerini yerine getirmişlerdir.
olum dedik o kadar telefon çıkar çıkmaz alınmaz, fiyatı düşer. biraz bekleyecektiniz, kıpır kıpırsınız aq :)
kredi kartı dışında fiş kesmeyen küçük esnaf
-
"fiş alabilr miyim?" dediğinizde
" al amk al memleketi sen kurtaracan al" bakışı atan esnaftır.
sabri sarıoğlu
-
tesislere alınmayacağı, yemek bile verilmeyeceği şeklinde haberler yapılan futbolcu. hatta prandelli karşısına geçip hunharca gülerek et yiyip testideki suyu yere dökmüş, sabri'ye bir yudum vermemiş diyorlar.
edit: hayır yemek verilmeyecek ne lan, kedi mi bu
eski pazar günleri
-
akşamüstüne doğru bir sıkıntı başlardı... hala da olur böyle..
eski pazar günleri; en çok radyodan dinlenen futbol maçlarının sesi, ütülenen önlüklerin kokusu, yıkanmış çamaşırların ıslaklığı, son ana bırakılmış ödevlerin karın ağrısıydı. cenk koray ve telekutu, evet hayır yarışması, izmir marşıydı. bizimkiler dizisinin bitmeyen vasatlığının hükümdarlığıydı.. eski pazarlar, hafta sonuna sığdırmaya çalıştığımız hayatımızın özgür yanının ellerini yeniden bağlayan saatlerin adıydı. coşkumuzun ağır ağır sönüşüydü. doyulmayan oyunların, müthiş gevşemelerin sonuydu. toparlanma vaktiydi. zira pazartesi ağır misafirdir ayakta karşılanması gereken... istiklal marşı, ve sabahın köründe midenin kabul etmediği zorla yenmeye çalışılan kahvaltılar... henüz hakim olunmayan bir hayatın zorunlu kuralları...
herşeyin bir sonu vardırı en çok hatırlatan gündür pazar günleri bana hala...
atatürk'ün sokakta pelerinle gezmesi
-
süper kahramanlar pelerin giyer.o yüzden giymiştir.
türk sinema tarihindeki en efsanevi replik
-
(bkz: canım kardeşim) hastalığını öğrenen kahraman ile arkadaşı arasındaki konuşmadır benim için.
-bana bak, sana bir şey söyliyim mi?
-söyle
-kimseye söylemek yok ama!
-iyi ya söylemem.
-yemin et bakiyim.
-valla billa söylemem.
-ben ölücekmişim.
-ne var oğlum bunda yemin ettiricek?
- hiiiiç..ama abimle halit abim “duydun mu?”
diye bağırdılar akşam bana. ben de korkudan “duymadım” dedim.
-sen sahiden ölürsen bilyeler nolucak?
-ne biliyim ben.
-bana versene?
- iyi ya, ölünce abimden alırsın.
-yaşşa ulan.
edit: son cümle eklendi. @hamsikola ve @gunebakandolmakalem'e uyarıları için teşekkürler.
yıllar geçse de akıldan çıkmayan ders terimleri
-
1516 mercidabık
1517 ridaniye
il buono il brutto il cattivo
-
azerbaycan televiziyası tarafından "ala, fena, gudubet" olarak çevrilerek beni koparmış film.
sürekli tırnaklarını törpüleyen tombik zenci kadın
-
amerikan bürokrasisinin kanayan yarası. müdürden falan kesinlikle korkmaz. müdür korkusu da olmadığı için son derece rahat tavırları vardır. sevimli ve bir o kadar da tehlikelidir. çalıştığı kurumun en açık sözlü personeli odur. bir ditroyit motorlu taşıtlar dairesi olsun, bir mesaçüset vergi dairesi olsun çalıştığı yerin neşesidir. kuyrukta bekleyen biri gelip "bakın bayan benim gerçekten çok acelem var" dediğinde, oturduğu yerden böyle gözlerini belerte belerte bakıp "tatlım inan bana burada hepimizin acelesi var" der. amerikan polisleri bu sevimli tombik hanımdan bilgi almak için "letişya belki bir ara yemeğe çıkmalıyız" falan diye kur yapar. ama hiç sözlerini tutmazlar... her şeye rağmen hakkaniyetli bir kadındır. yıllar yılı "tombik zenci kadınlar az çalışıyor" mesajını vermeye çalışan holivut muvilerini ne kadar kınasak az...
editsel duygular: lan şimdi aklıma geldi... bugüne kadar bir kredi yurtlar kurumu'nda, bir belediye bursu kuyruk sırasında, bir askerlik şubesinde allahın bir kulu bana "tatlım inan bana" diye başlayan bir cümle kurmadı. hadi işimiz görülmesin önemli değil, ama birazcık sevgi ya... birazcık duygu...
bir kadının hazırlanıp evden çıkma süresi
-
beş dakikadır. bu beş dakika bir erkeğin "beş dakkaya eve geliyorum"daki süresine tekabül etmektedir.