hesabın var mı? giriş yap

  • iki arkadaşım üniversiteye gidebilmek için otostop çekiyorlar. bir araba duruyor bekleyen kızlardan biri ön koltuğa oturuyor. bizimkiler arka koltuğa kuruluyorlar. biraz sonra öndeki kız arabayı kullanan çocuğa soruyor "bunlar kim?" çocuk yanıtlıyor. "bilmem seni almak için durdum arabaya bindiler"

  • "bir cahille tartışmak bir güvercinle satranç oynamaya benzer; siz ne kadar iyi olursanız olun güvercin taşları devirir, tahtanın ortasına sıçar, kazandığını sanıp zafer turu atar..."

  • euro bölgesi olunca böyle oluyor işte. bizde a haber spikerleri bile mutlu değil; kuzey kore depresifligi hakim. başkan erdoğan zart dedi, başkan erdoğan zurt dedi.

  • "polisi işe karıştırmayın, yoksa kız ölür."

    elmadağ'da adını hatırlayamadığım, ev yemekleri yapan bir yere verilen siparişte yazmıştık. yemeği getiren eleman "etrafınız sarıldı" demişti.

  • 50 liralık sıfır ayarında kitaba 25 tl istedim. bi genç ''abi öğrenciyim param yok'' falan diye yazdı. tam ''hediyem olsun sana'' diyecekken çocuk kendini dilenci gibi hissetmesin diye 10 tl istedim. piç ''5 tl olursa alırım'' yazdı.

  • benim bir kedim var. öyle kaprisli ev kedilerinden değildir. sizi görür görmez yere atar kendini, açar karnını ve bekler. ister ki sevilsin, okşansın.
    bazı günler bakar ki gelip onu yerde seven yok, kalkar oturduğum koltuğa gelir. önce boynumun arkasına burnunu sürter, saçlarımı koklar ve hoppp diye kucağıma atlar. çok da güzel mırlar, açar motoru tor tor tor...
    severim ben de kedimi, o kadar zahmet etmiş, ayıp olmasın derim. ama o sırada başka bir odaya gitmek isterim. karnım açtır mutfağa gitmek isterim, hava sıcaktır duş almak için banyoya gitmek isterim. isterim de isterim!
    peki kediyi o mutlu, huzurlu ortamdan çıkarmak onu üzmeyecek mi derim içimden. daralırım, kalbim sıkışır.
    düşünürüm ve sonra yavaş yavaş sevginin şiddetini arttırırım. dokunulmasını sevmediği yerlerine dokunur, koltuktaki yerini daraltırım.
    önce bir afallar, sonra bana kızar, bazen pati atar hatta dişlerini de kullanıp şiddetin dozunu kaçırır ve bir hışımla kucağımdan atlatıp kaçar.
    "gitme" derim ama gider.
    ilişkileri bu tek kelimelik cümle ile bitiririm ve benim bitirdiğimi kimse anlamaz. bana kızan olmaz.
    bu yöntemi ben keşfetmedim, bir zamanlar keşfedenin kedisiydim.

  • kim ne derse desin sosyal medyanın gücüdür.

    neler neler dönüyor, sosyal medyaya yakalananlar karşılığını buluyor. geri kalan aynen devam.

  • senin nasıl biri olduğunu kendine göstermen için fırsat yaratır. hırsız mısın, dürüst müsün şıp diye anlarsın.

  • akıl ve mantık yoksunu bir bünyenin metrobüsleri korumak adına uydurduğu saçmalık olsa gerek.

    ulan dallama bu otobüsler günde 18 saat çalışmak ve binlerce insanı taşımak için dizayn edilmedi mi? yani görevleri bu... uçaklar da günde 14-18 saat uçuyor. hatta hiç durmadan 18 saat uçan uçaklar da var. çalışma şartları da ağır. kaç bin metreye çık, bilmem eksi kaç derece, basınç düşük, in çık in çık... e iyi o zaman onlar da bozulsun, en fazla düşerler ne olacak ki. böyle mantık olur mu?

    günlerce, aylarca ve hatta yıllarca hem de oldukça ağır şartlar altında hiç durmadan çalışan makinalar var... ama çalışıyorlar... çünkü bu iş için dizayn edilmişler. doğru ekipmanı doğru işte doğru bir şekilde kullanınca arızalar da iyice azalacaktır. ama sen o iş için dizayn edilmemiş makinayı al getir, bozulunca da şartlar ağırdı, hiç durmadan çalışıyordu de... olacak iş mi?

    dediğim gibi bu otobüslerin işi bu. günde 18 saat çalışıp binlerce yolcu taşımak... şartlar bu... ve otobüsler bu iş için dizayn ediliyor. ve onun için 2-3 milyon lira ediyorlar... sağlam olsun, dayanıklı olsun, bozulmasın, ekonomik olsun diye o kadar para veriliyor.

    yahu ortadaki salaklık karşısında dilim tutuluyor... ne mantıksız insanlar var be!

    hastanede yangın çıkar, yoğun bakımdaki hastalar ölür, sağlık bakanı çıkıp zaten öleceklerdi diye açıklama yapar. aynı mantık, daha da doğrusu aynı mantıksızlık...