ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
fifa'yı klavye ile oynamış efsane nesil
-
fifa 2000'de garrincha dönüşü'yle önüne geleni çalımlayan nesille bir bağlantısı olabilir.
bağcılar'da kaçak afgan dehşeti
-
suçluları koruduğunuz kadar masumları korumuyorsunuz
atatürk'ün boyunun 164cm olması
-
önemli olan boyu değil işlevi
tam 1 yıl sonra gelen edit: başlığı açan kaçmış. başlık başıma kalmış.
starbucks
-
gün içerisinde yazılan entrylerden görüyorum ki kendilerini "bilinçli jenerasyon" addedip buranın kahvelerine ve fiyatlarına bok atmayı "kapitalizm karşıtı" duruş olarak gören bir güruh var.
iyi hoş tabii dile getirsinler düşüncelerini.
4,5 liraya kahvesini alıp oturup keyif yapan adama skimsonik siyasi ideolojileriyle sataşmaya kalkışmalarının saçmalığından dem vurmuyorum bile.
ister istemez merak ediyorum bir yandan, bu sataşan kesim gidip köşedeki tekel'den 2,5 liraya alabileceği biraya beyoğlu'nda herhangi bir mekanda 6-8 lira arası bir fiyat ödemedi mi hiç? aynı mantık değil mi lan?
köhnemiş binanın 2. katındaki bardaysan içtiğin biraya olması gerekenin 3 katı fiyat ödemen normal, sistem karşıtı olabilirsin. bir amerikan şirketinde kahve içiyorsan kapitalistsin. vay anasını.
yerim lan seni. asi şey.
ailenin komik kısa mesajları
-
babam: naber nerdesin?
ben : bi arkadaşın evindeyiz.
babam : hayırlı işler.
antidepresan etkisi gösteren şeyler
-
- alkol
- küçük bir çocukla muhatap olmak
- premiere league
- kız arkadaşının sesi
- iğde ağacı kokusu
- deniz sesi
- gece araba kullanmak ve radyo dinlemek
- yağmur
- özel playlistler
- ayakkabı boyamak
- yavru kedi videoları izlemek
- öykü denemeleri yazmak
- sıcak suyla duş alırken düşünmek
- kimseciklerin olmadığı ıssız bir doğada sonuna kadar bağırarak rahatlamak
müge anlı ile tatlı sert
-
müge anlı'nın evden kaçan leyla'ya çok büyük ayıp ettiği program.
kız istemeden 18 yaşında evlendirildim, okutulmadım diyor. müge anlı 'nasıl yani baban okuldan mı aldı seni sen okumak isterken' diyor. sanki türkiye'de hiç karşılaşılmıyor böyle şeylerle. çok absürt bir şey sanki.
kız diyor ki doğum yaparken doktorlar bize bu hastanede doğum yapamaz gerekli ekipman yok, imza atın başka hastaneye yollayalım demesine rağmen kaynanam 'ölse de bu hastanede doğum yapacak' dediği için çocuğum engelli oldu diyor. müge anlı diyor ki 'devlet hastanelerini küçümsemeyelim hepimiz orada doğum yaptık'. ne alaka yahu, ne alaka?
kız diyor ki şiddet gördüm, ailem beni her seferinde kocama geri gönderdi ben de çareyi kaçmakta buldum, imkanım olsa çocuklarımın velayetini almak isterim. müge anlı diyor ki 'öyle kaçıp çocuklarını bırakana vekalet verilmez. hem o adam da bir sürü sorumlulukla yalnız kalmış'. adamın yaşadığı zorluk aklına gelene kadar, eşine şiddet uygulayan adamın çocuklarına da şiddet uygulayıp uygulamadığı aklına gelmiyor bile.
bunların hepsinin üstüne leyla kaçtığında henüz 22 yaşındaymış. çocuk yani çocuk. kaçtığında 2 çocuğu varmış, istemediği bir adamdan. size göre sıksaydı dişini tabii, kurtulmaya çalışmasaydı. ne olacaktı canım her gece istemediği bir adamın altına yatsa, şiddet görse, okuma hakkı elinden alınsa, di mi? kaderidir çeksin.
svaziland
-
nüfusunun yüzde 40'ı aids'den kırılan, ortalama yaşam süresinin 30 yıl olduğu afrika ülkesi. bu tablonun aksine maşallah buranın krallarına hiçbir şey olmuyor. önceki kral 80 küsür yaşına kadar yaşamış ve beline kuvvet 100'ün üstünde kadınla yatıp 200 küsür çocuk doğurtmuş. şimdiki kralın da ondan aşağı kalır yanı yok, 15 kadınla evli. bu kadar insanın aids olduğu bir ülkede sen o kadar kadınla yat kalk ama çevrendekiler sapır sapır ölürken sen sapasağlam yaşamına devam et. nedir bunun sırrı? gizli bir koruyucu ilaç mı kullanıyorlar? çok merak ediyorum.
demirtaş'a selahattin demeyeceğim
-
bir davutoğlu ifadesi. selahattin kendisine selahattin eyyubi'yi hatırlatıyormuş. selo başgan ise "kudüs musevilerin kutsal mekanıdır" demiş. ahmet'ciğim de gönül koymuş, bu yüzden artık ona selahattin demeyecekmiş.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28894702.asp
bu da selahattin'in sandalyeden düşüren cevabı:
https://www.youtube.com/watch?v=xydab7ght3i
___
edit: 'birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan şu günlerde' selahattin demirtaş türkiye siyasetine ilaç gibi geliyor. tüm kesimleri kucaklıyor, ezilenleri savunuyor, emeği, barışı, özgürlüğü temel alıyor. zira türkiye'nin bunlardan daha acil sorunları yok. karizması, özgüveni, espri yeteneği malum zaten. ancak bu adam ve partisi iktidar olmaya oynamak yerine barajı geçme kavgası veriyor. enteresan memleket dostlar.
geziciler dostoyevski'yi isviçre peyniri sanıyor
-
"sen ismini kola şişelerinde arama. seninki peynir reyonunda."
lev nikoliyeviç tolstoy